ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
suskunluk sarmalı
-
alman bilim kadını elisabeth noelle neumann tarafından ortaya atılan bir kuram.
kabaca, kişisel görüşünüzün başkalarının ne düşündüğüne bağlı olduğunu savunuyor. bunu savunurken de adım adım varsayımlar yapıyor:
öncelikle insanlar bir görüşü benimsemede yalnız olduğunu düşünüyorsa bunu açık olarak dile getirmekten kaçınır, ama bu görüşlerinin paylaşıldığını, destek göreceğini düşünüyorsa çevresindekilerle konuşur. tereddütle attığınız bir tweet'e rt/fav gelince onu diğer ortamlarda dile getirmekten çekinmezsiniz örneğin.
peki bir görüşün toplumda ne kadar geçerli olduğunu nasıl saptarsınız? kitle iletişim araçlarıyla. medyada çok yer alan bir görüş kabul alır, medyada yer almayan görüş dışlanır gibi bir düşünce oluşmakta.
kitle iletişim araçlarına baktınız, hepsi aynı kanıları dile getirme eğiliminde. cümlelerini de hep toplumun hepsi aynı kanıdaymış gibi kuruyor. çoğu zaman öyle olmasa bile.
böyle olunca insan toplumdan ve bulunduğu çevreden dışlanma korkusuyla görüşünü savunmuyor. savunmayınca suskun kalıyor, dolayısıyla o görüş daha az yaygın ve geçerli sayılıyor. ve işte suskunluk sarmalı oluşuyor.
yani savunduğun görüşü dile getirmede daha az istekli olmanın sebebi bu görüşün medyada/çevrende dile getirilmemesi, ama zaten medyada/çevrende dile getirilmemesinin sebebi de senin o görüşü dile getirmemeyerek bu sarmalı güçlendirenlerden biri olman.
bu olayı açıklayan bilimsel makalelerde çok bahsedilen bir deney var: asch'in sosyal etki deneyi.
deneyde üç değişik boyda çizgi var. deneklere hangisinin onlara ayrı örnek olarak gösterilen dördüncü çizginin uzunluğuna yakın olduğu soruluyor. ve doğru cevabın hangi çizgi olduğu çok açık biçimde belli. bir de deneklerin arasında araştırmacıların denek rolü yapan yardımcıları var. bu yardımcılar deneklerden önce art arda yanlış cevap veriyorlar. sonuç ne oluyor? kendisine sıra gelene kadar yanlış cevabı veren yardımcıları dinleyen denek, gerçeğe aykırı olduğunu çok açıkça bilmesine rağmen yanlış olan cevabı veriyor. deneyin sonucunda her üç denekten birinin doğru cevabı bile bile yanlış cevabı verdiği görülüyor.
bu şu demek: insan doğru bildiği bir şeyin tersini iddia eden bir grupla karşılaştığında onlara uyum sağlıyor. çoğu insan çok da umrunda olmayan, önemsiz bir konuda çoğunluğun yanlış olduğundan şüphe edemeyeceği görüşüne katılıyor. neumann'a göre sebebi de dışlanma korkusu.
aynı şekilde, birtakım "yanlış" fikirlerin bundan uzun yıllar önce toplumda nasıl bu kadar baskın olabildiğine şaşırdığınız olmuştur. sebebi suskunluk sarmalı.
suskunluk sarmalından kurtulmanın yolu da bu dışlanma korkusunu yenebilmek. çünkü toplumu değiştirmek dışlanmayı göze alarak fikirlerini dile getirebilen bireylerle mümkün olacak.
2 temmuz 2015 akit gazetesi manşeti
-
müslüman'a zulmün adı madımak şeklinde bir paçavra manşetidir.
http://i.hizliresim.com/jy14lb.jpg
işte bu pislikler "müslümanlara zulüm ediyorlar" diye yaygara yaptığında aslında neyi kastettiğini iyi anlayın. kim kimi katletmiş görün.
24 ocak 2020 elazığ depremi
-
elazığ'da yaşıyorum. dışarıda kalan, korkan, bir ihtiyacı olan varsa veya bir yakını olan varsa bir mesaj uzağınızdayız.
arkadaşlar şunu düzelteyim, ben ve kardeşim fiziksel engelliyiz. bu nedenle gidip yardımcı olma imkanımız yok. ama misafir edebiliriz. bu nedenle yazdım.
eşini en çok aldatan meslek grubu
-
mühendis değildir zira evlenecek eş bulmakta zorluk çektiğinden kadir kıymet bilir.
debe editi: dunyada hala iyi insanlar var.
(bkz: oyuncaklar otostopta)
acun ılıcalı'nın 20 yaşındaki kızla ilişkisi
-
boşuna dememişler zengin yaptı mı adına çapkın,
fakir yaptı mı sapık derler diye.
edit:imla
yurt dışına çıktığını herkese duyurma merakı
-
bundan yakınan insanın ciddi bir sorunu olduğunu düşünüyorum.
yurtdışına çıkmanın bir numarası, insanı özel bir statüye getirmesi gibi bir şey yok. dolayısıyla yurtdışına çıkmakla hava atmak, bunu herkese duyurmak istemek gibi bir şey de yok. sadece bazı garip insanların kulakları seçici geçirgenlik yapıyor. yurtdışından bir şehir / ülke ismi duyulduğu anda kulaklar dikiliyor, nefes alma sıklaşıyor, dişler bileniyor, salyalar akıyor, yumruklar sıkılıyor, "bir tane ağzına çarpacam o olacak" diye düşünceler geçmeye başlıyor.
bu ne lan?
adam gezmiş görmüş, bir şeyler tecrübe etmiş. bunu da paylaşıyor. sırf anlatılan şey yurtdışında geçiyor diye garip garip tepkiler veriliyor. şu iki diyalog arasında (-) tarafından verilen saçma sapan cevaplar dışında bir fark yok mesela:
- abi saraçoğlu'ndaki atmosfer başka bir yerde yok.
+ ya bırak allah'ını seversen, inönü'ye gel de öyle konuş.
- hadi len ordan.
vs.
- abi saraçoğlu'ndaki atmosfer başka bir yerde yok.
+ abi öyle deme, anfield'da gol oldu mu tribünler kendinden geçiyor.
- hıamnısktmn.
veya:
- olm bu kahve çok iyiymiş ya. hayatımda içtiğim en iyisi olabilir.
+ valla baya iyi evet. ama yine de bence en iyisi bizim evin iki sokak aşağısındaki kafedeki.
- aa, deneyeyim bi ara.
vs.
- olm bu kahve çok iyiymiş ya. hayatımda içtiğim en iyisi olabilir.
+ valla baya iyi evet. ama yine de roma'da bizim otelin oradaki meydanda içtiğim gerçekten bambaşkaydı.
- hıamnısktmn.
gibi. bu ne şiddet bu ne celal arkadaş?
muhabbet dönüyor, konuyla alakalı insanlar başından geçmiş şeyler anlatıyor. herkes konuyla alakalı birşeyler anlatıyor, bir şey yok. birisi konuyla alakalı yurtışında geçen bir şey anlatıyor, auuuvvv.
anlatmasın o zaman insanlar. bu olaya kıl olan insanlar da mutlu mesut yaşamaya devam etsin, sanki dünya türkiye'den ibaretmiş gibi.
- ee sen ne yaptın tatilde, nasıl geçti?
+ yoktum ben tatilde falan. hiç var olmadım. aynı seninki gibi çok sıkıcı geçti. haydi benim zamanım keyifli geçmediği için mutlu ol.
gece uyanıp karşında simsiyah bir gölge görmek
-
arkamda bir ışık kaynağı olduğunun göstergesidir.
bilinen en büyük asal sayı
-
benim gözümde en büyük asal sayı 2dir. hem çift olup hem de asal olmak kolay iş değil.
harbiden iyi olan türkçe pop şarkıları
-
(bkz: rafet'ten sonrasını okumadım)
instagram kullanımında tr'nin ilk sırada olması
-
dikkat ederseniz işsizlik ve insanların temel ihtiyaçlarını bile dosdoğru karşılayamadığı ülkeler bu tarz kötü sıralamalarda enlere oynar. çünkü gelişmiş ülkede insanlar gezmek, hobilerini ve isteklerini gerçekleştirmek, yani hayatın tadını bizzat yaşarken; sosyal medya gibi şeylere ayıracak vakit bulamaz, yokluğunu da hissetmezler. kısacası onlar yaşar, bilmem kaçıncı dünya ülkeleri de sadece izlemekle yetinip tatmin olmaya çalışır. yazık çok yazık!
edit: imla
kaşar sucuk salamın sofrada lüks sayıldığı yıllar
-
o yıllarda aldığın kaşar ve sucuğun kalitesindeki ürünleri şimdi alsan, yine lüks sayılır merak etme.
(bkz: nerede o eski kaşarlar)
adnan oktar'ın 2018 yılbaşı partisi
-
eve girerken ‘fidelio’ diyecek sandım bir an, o pelerin ne ya:)
(bkz: eyes wide shut)