hesabın var mı? giriş yap

  • bu hastalık sebebiyle şehir karantinaya alındı ve insanların giriş - çıkışlarına artık daha çok dikkat ediliyor. wuhan'da yaşayan birisi karantina gününden sonra yaşadıklarını günlüğüne almış. okumak isteyenler için ;

    23 ocak perşembe - izole yasağının başladığı gün

    uyanıp yasağı öğrendiğim zaman ne yapacağımı bilemedim. ne anlama geldiğini, ne kadar süreceğini ve nasıl hazırlık yapacağımı bilmiyordum.

    sosyal medyada çok fazla olumsuz haber dolaşıyor. hastalara teşhis koyulduktan sonra tedavi uygulanmadığı (çünkü yeterli yer yok) ve ateş hastalığı olan insanlara doğru tedavi yapılmadığı söyleniyor.

    çok daha fazla insan maske takıyor. arkadaşlarım bana erzak depolamamı söyledi. pirinç ve erişte neredeyse mağazalarda tükenmiş.

    bir adam çok fazla tuz alıyordu ve birisi ona nedenini sordu. adam "ya bu yasak bütün yıl boyu sürerse ?" diye cevap verdi.

    eczaneye gittimde herkese sayılı ilaç veriyorlardı. ellerinde maske ve alkollü dezenfektan kalmamış.

    yiyecekleri depoladıktan sonra, hâlâ şok içindeydim. sokaktaki arabalar ve yayalar öncesine göre çok daha azdı, sanki şehirdeki hayat birden durmuş gibiydi.

    şehir tekrar ne zaman hayata dönecek ?

    24 ocak cuma - sessiz bir yıl başı arifesi

    dünya sessiz ve sessizlik korkutucu. ben yalnız yaşıyorum, bu sebeple sadece koridordaki diğer insanların seslerini duyarak başkalarının varlığından haberim oluyor.

    nasıl hayatta kalacağımla ilgili düşünecek çok zamanım oldu. benim fazla kaynağım veya bağlantıda olduğum insan yok.

    benim hedeflerimden bir tanesi hastalığa yakalanmamak, bu sebeple egzersiz yapıyorum. hayatta kalmam için yiyecek de büyük önem taşıyor, bu sebeple yeteri kadar malzemem olduğundan emin olmalıyım.

    hükümet yasağın ne kadar süreceğiyle veya bizim burada nasıl hayatımızı devam ettirebileceğimizle ilgili bir şey söylemedi. burada yaşayanlar yasağın mayısa kadar sürebileceğini söylüyor.

    eczaneler ve küçük mağazalar bugün kapalıydı ama kuryelerin yemek getirdiğini görmek beni rahatlattı.

    marketlerde erişteler tükenmiş ama pirinç var. bugün ben de markete gittim. kereviz, sarımsak ve yumurta aldım.

    eve döndükten sonra bütün elbiselerimi yıkadım ve duş aldım. kişisel hijyen önemli, sanırım ellerimi günde 20 veya 30 kez yıkıyorum.

    dışarı çıkmak benim hâlâ dünyayla bağlantılı olduğumu hatırlattı bana. tek başına yaşayan yaşlı veya engelli kişilerin bunu nasıl atlatacağını bilmiyorum.

    her zamankinden daha az pişirmek istemedim çünkü bu gece domuz yılının son günüydü ve bunun kutlama yemeği olması gerekiyordu.

    yemekten sonra arkadaşlarımla internet üzerinden görüntülü konuşma yaptık. virüsten konuşmak kaçınılmazdı. wuhan'ın yakınlarındaki kasabalarda evleri olanlar var, bazıları hastalık sebebiyle evlerine gitmek istemediler, bazılarıysa evlerine gitmekte ısrarcıydılar.

    bir arkadaşımız görüntülü görüşme sırasında hapşırdı ve bir kişi şaka amaçlı ona konuşmayı kapatmasını söyledi.

    benim pişmanlığım yok, çünkü anlamlı bir işim var. ama hayatımın sona ermesini istemiyorum.

    25 ocak cumartesi - çin yeni yılı yalnız başına

    bugün çin yeni yılı. ben hiçbir zaman festivalleri kutlamayı çok istememiştim ama artık yeni yıl başlangıcı her zamankinden daha anlamsız geliyor.

    sabah olduğunda, hapşırdıktan sonra kan gördüm ve korktum. beynim hastalık hakkında endişelerle dolmuş. dışarı çıksam mı diye düşündüm. ateşim yoktu ve canım bir şeyler yemek istedi, dışarı çıktım.

    herkes anlamsız ve gereksiz olduğunu söylemesine rağmen iki tane maske taktım. kötü kaliteli ucuz maskelerden endişeleniyorum, bu sebeple daha güvenli hissetmek için iki tane taktım.

    etraf yine çok sessiz.

    açık bir çiçekçi vardı ve sahibi dışarıya biraz kasımpatı yerleştirmişti (genelde cenazelerde kullanılan çiçek). o çiçeğin bir anlamı olduğunu bilmiyordum o zamana dek.

    markette sebze rafları boştu ve neredeyse bütün hamur işleri ve erişteler tükenmişti. sırada çok az insan vardı.

    markete her gittiğimde daha fazla şey alma dürtüsü oluyor. evde 7 kilo pirinç olmasına rağmen 2.5 kilo pirinç daha aldım. ayrıca biraz patates, hamur işi, sosis, fasülye, darı ve tuzlu yumurta aldım.

    ben tuzlu yumurtayı hiç sevmem bile. yasak kalktığında arkadaşlarıma veririm.

    nehire doğru yürüyüşe gittim. açık iki tane kafe vardı ve bazı insanlar köpeklerini dolaştırıyordu. bazılarının da etrafta amaçsızca dolaştığını gördüm, sanırım onlar da evde hapis olmayı sevmeyenlerdendi.

    bu yolda daha önce hiç bu kadar uzağa yürümemiştim. sanki dünyam biraz daha büyümüş gibi hissettim.

    26 ocak pazar - sesini duyur

    tuzağa düşen sadece şehir değil, aynı zamanda insanların sesleri.

    yasağın ilk gününde sosyal medyadaki sansürden dolayı bu konuyla ilgili bir şey yazamadım wechat'te bile yazamıyordum. internet sansürü çin'de her zaman vardı ama sanki şimdi biraz daha artmış gibiydi.

    hayatın tersine döndüğünde günlük hayatını tekrar oluşturman zor oluyor. sabahları egzersiz yapmaya devam ediyorum ama odaklanamıyorum çünkü beynim meşgul.

    bugün yine evden çıktım ve yolda kaç kişiyle karşılaştığımı saydım. evimden 500 metre uzaktaki restorana gidene kadar 8 kişiyle karşılaştım.

    eve gitmek istemedim. daha fazla araştırmak istedim. ben wuhan'a geleli sadece iki ay oldu. burada çok fazla arkadaşım yok ve şehri çok iyi bilmiyorum.

    sanırım bugün yaklaşık 100 kişi gördüm.kendimi duyurmaya çalışmam ve zincirlerimi kırmam gerek. umarım kimse umudunu yitirmez. arkadaşlar, umarım ilerleyen zamanlarda buluşur ve konuşuruz.

    akşam 8 civarında pencerelerden "haydi, wuhan" sesleri duydum. herkes birbirine destek verircesine bağırıyordu.

    28 ocak salı - sonunda gün ışığı

    panik insanların arasını açmış gibi

    birçok şehirde, insanların kamusal alanda yüz maskesi takması gerekiyor. bunun sebebi pnömoni hastalığını kontrol etmek. ama bu gerçekte güçlerin suistimal edilmesi için kullanılabiliyor.

    maskesi olmayan bazı kişiler toplu taşıma araçlarından atılmıştı. onların neden maske takmadığını bilmiyorduk. belki maske alacak paraları yoktu, belki uyarıdan haberleri yoktu. ne olursa olsun, onların dışarı çıkma hakları ellerinden alınmamalı.

    internette dolaşan bazı videolarda, bazı insanlar kendilerini evlerine kilitlemiş ve kendilerince karantina ortamı oluşturmuş. hubei şehrindeki (wuhan'ın olduğu yer) insanlar evlerinden çıkartıldı ve onların gidecek yerleri yok.

    ama aynı zamanda, bazı insanlar hubei'den gelip evsiz kalanlara kendi evlerini açıyor.

    hükümetin insanlara evde kalmaları için destek vereceği birçok yöntemi var. hükümet her vatandaşın yeteri kadar maskesi olduğundan emin olmalı veya evlerinde kalan vatandaşlara para ödülü vermeli.

    bugün, sonunda gün ışığını gördüm - aynı ruh halim gibi. yaşadığım binada daha fazla insan gördüm ve birkaç toplum hizmeti görevlisi vardı. görevliler buralı olmayanların vücut ısısını ölçüyordu.

    karantina altındayken güven ve bağ kurmak kolay değil. şehrin üzerine ağırlık çökmüş gibi.

    bütün bunlar olurken, ben kendimi daha çok savunmaktan geri duramıyorum.

    benim hayatta kalma kaygılarım yavaşça kayboluyor gibi. eğer buradaki insanlarla bağlantı kurmazsam şehirde daha fazla dolaşmam anlamsız olacak.

    sosyal iletişim önemli bir ihtiyaç. herkesin toplumda bir rolü olmalı ve başkasının hayatını anlamlandırmalı.

    bu yalnız şehirde, benim de kendi rolümü bulmam gerekiyor.

    kaynak

  • bizim zamanımızda varolması kurgulanamayacak bir roman ve film kahramanı. adam taşrada etrafında gördüğu kötülük ve acıya bile zor dayanıyordu. örneğin şimdi göndersen john coffey'i bizim memlekete bi akşam haberlerinde yarım saat içinde kurur giderdi. bu kadar gencecik ölüm, bu kadar aleni kötülük, yalan, riya, sahtekarlık, acımasızlık, adaletsizlik...
    çıkıyorum balkona derin derin nefes alıyorum, veriyorum, yukarlara bakıyorum başımı kaldırıp, yok işte... filmlerde oluyor o. bizim içimizde patlayacak hepsi.

  • mesaj: seni terkettigime cok pismanim. cok uzgunum. :'(((( peki ya sen nasilsin??
    cevap: her zamanki gibi uzun boylu, atletik yapili, zeki ve yakisikliyim.

  • hijyenin aslında insanın hayatında olmazsa olmaz olmadığının anlaşılması. eskiden en yakın arkadaşımın evinde bile yatamaz, evimden başka yerde tuvalete giremezdim. gerekirse bütün gün tutup eve dönene kadar tuvalete girmezdim. fakat ne zaman ki elazığ ktm'ye teslim oldum, o zaman gerçekle yüzleştim. ilk gece çok zorlandım, o leş gibi yastığa kafamı koyamadım, t-shirt'ümden kılıf yaptım, keçe gibi olmuş ve kokuşmuş battaniyeyi üşüdüğüm halde belimden yukarı çekemedim. taa ki gecenin üçünde uyandırılıp, allahın soğuk ve yağmurunda saatlerce dışarda bekleyip, sabah kahvaltı sırası, öğlen yemek ve akşam yemeği sırası bekleyip, deli gibi yorulana kadar, tüm günü bu şekilde geçirdikten sonra o rezalet yatağa bir an önce kavuşmanın hayalini kurarsınız ve o keçeleşmiş battaniyeye sarılıp mışıl mışıl uyursunuz. artık heryerde tuvalete girebiliyorum, heryerde uyuyabiliyorum. iyi ki askere gitmişim...

    hozat pertek toplaaaağğğnnnn

  • sabah 10'dan önce, akşam 10'dan sonra gereksiz mevzular için telefonumu meşgul edenlere hödük gözüyle bakıyorum. öğrenin bir zahmet şunu.

    bir de bir hanımla sokakta yürüyorsanız er kişi olarak, kaldırımın yola yakın tarafından yürümeniz önemlidir.

  • zaman ayırıp okursanız bana hak vereceğinizi düşündüğüm rezalettir.

    28.04.2022 tarihinde nissan yetkili bayisi avcılar görkem'den 2022 model (yeni kasa) nissan qashqai araç satın aldım. araç platinum premium paket yani en dolusuydu (dolu paketi özellikle belirttim çünkü entrynin devamında bu husus anlam ifade edecek). satın aldığım tarihte aracın kredi kampanyalı fiyatı 881.000 tl idi (peşin 850 bin tl gibi bir fiyata alınabiliyordu galiba) şu an araç yaklaşık 1.3 milyon tl (tüm araç fiyatları ne yazık ki böyle benlik bir durum değil yani, yapacak bir şey yok)

    kasım 2022'de araçta çeşitli sorunlar çıkmaya başladı: araç ilk çalışmalarda geç çalışıyordu, çalıştırma tuşuna belki 5 belki 10 kez basınca anca çalışıyordu tamamen random yani. daha sonra klima sıcak motor havası üflemeye başladı. multimedya ekranı ve sistemi bir anda gitti ve bir daha gelmedi. son olarak otonom sürüşte kullanılan direksiyon sistemi hata verdi. 21.11.2022 tarihinde bu şikâyetlerle aracı satın aldığım avcılar görkem'e başvurdum. yetkili servis tarafından “multimedya ekranının değişmesi gerektiği, yurtdışından tedarikinin 1 ay süreceği, araçta başkaca herhangi bir sorun olmadığı” ifade edilerek yedek parça beklemek üzere araç tarafıma aynı gün içerisinde teslim edildi. belirteyim multimedya ekranı olmadan araç boş paketten daha da boş hale geliyor.

    birkaç gün içerisinde tüm sorunların aynen devam ettiğini gördüm ve sorunları video ve görsel
    olarak kayıt altına aldım ve bunları görkem ile paylaştım. bu süreçte aracı ihtiyaç nedeniyle kullanmaya devam ettim. 09.01.2023 tarihinde araç bu sefer hiç çalışmadı. aracı çekici ile tekrar görkem'e gönderdim. yapılan incelemede bu sefer “multimedya ekranının hala tedarik edilmediği, marş motoru soketinde sorun olduğu ve sorunun düzeltildiği, araçta başkaca bir sorun olmadığı” ifade edilerek araç tarafıma teslim edilmeye çalışıldı. talebim üzerine servis personeli ile test sürüşü yaptık ve klima arızası ile otonom sürüşte kullanılan direksiyon yardımı hatasının aynen devam ettiğini tespit ettik. teknik elaman “haklısınız ben onlara değil şunlara bakmıştım” gibi gerekçeler sundu. yani görkem tarafından şikâyetlerim detaylı incelenmemiş ve geçiştirilmişti. görkem tarafından söz konusu sorunların da multimedya ekranı arızası ile ilişkili olabileceği ifade edildi. gel gelelim multimedya ekranının tedariki aradan geçen 2,5 aylık sürede hala sağlanmıyor. nissan türkiye ile de iletişime geçtim ama ne zaman tedarik sağlanacağına ilişkin kendileri yeterli cevap dahi verilmiyor. kaldı ki çıkış noktasından şimdi çıksa bile bana ulaşması en az 1 ay sürer diye düşünüyorum. görkem'de benim gibi multimedya ekranı bekleyen 5 6 kişi olduğu söylendi bir ara.

    son servis ziyaretinde araç serviste 1 hafta falan kadar kaldı bu süreçte muadil araç olarak kiralık dacia duster verildi. sonra aracı yine teslim almak durumunda kaldım çünkü yurtdışına çıkarken de kullanıyorum aracı. eşimin ailesi batı trakya'da yaşayan türklerden olduğu için araçla yurtdışına sık çıkıyorum. bilen bilir arabayla yurtdışına çıkmak için yeşil sigorta yapılır ve ancak kendi aracını yurtdışına çıkarabilirsin. ben de bu araca yıllık sigorta yapmıştım. yarıyıl tatili için çocuklarımı yunanistan'a bırakmak için araca ihtiyacım vardı.

    son olarak bugün aracın sol arka lastiğinin basıncı düşünce lastikçiye gittik. sıfır aldığım araca fotoğraf görsel
    ve görsel
    de görüleceği üzere bizim bilgimiz dışında bir aşamada yama yapılmış. belirteyim araç benden ve servisten başka hiç kimsede kalmadı. neyse tamir ettirdik. sonrasında hem görkem'i hem de nissan türkiye'yi aradım. kesinlikle böyle bir işlem yaptırmamış olmama rağmen “sizin kullanımınız sonra sonrası olmuş da olabilir” dediler. bazılarınız bu konuda haklılar diyecek ama benim böyle bir şey yapabileceğimi ima etmeleri bile beni çok rahatsız etti.

    sonuç olarak, aman sorun çıkmasın diye bayiden aldığımız sıfır aracın sorunlarıyla boğuşuyoruz. ek olarak ailemin güvenliğini tehdit edebilecek hususların da olduğunu gördük. yüksek donanım almak için kendimi mali olarak zorladım ama elimde kliması doğru dürüst çalışmayan, radyosu dahi olmayan bir araç var şu an. aracı kullandığım dönemim üçte biri bu şekilde geçti bile.

    edit 1: aynı sorunu yaşayanlar çok herhalde link açıkçası nissan güvendiğim markaydı, ancak başıma gelenlerden sonra nissan'a olan güvenim sarsıldı. bu kadar köklü ve güvenilir bir markanın itibarının bu şekilde zedelenmesi, garanti ve servis sürecinin ortada kusurlu ve ayıplı bir mal varken bu şekilde olması üzücü.
    edit 2: soranlar oldu son durum nedir diye. nisan sonu gibi çağırdılar yedek parça geldi diye. bir hafta içerisinde takıldı. daha sonrasında herhangi bir problem kalmadı. şu an da herhangi bir sorun yok.

  • bbc muhabiri stuart flinders'ın, liverpool'un eski kalecisi tommy lawrence'a, kim olduğunu bilmeden, yaşlıdır hatırlar diye düşünerek, "1967'de goodison park'ta oynanan fa cup 5. turundaki everton - liverpool maçını hatırlıyor musunuz" diye sorması ve efsaneden "i played in it" cevabı alması ile şoka uğramasını barındıran röportajdır.

    bbc reporter accidentally interviews former liverpool keeper

    müthiş bir futbol tesadüfü, inanılmaz eğlenceli bir an. lawrence'ın çocukları, "babamız konuşmayı hiç sevmez, muhtemelen başka bir soru sorsaydınız cevaplamazdı, ama çok iyi oynadığı bir maçı sormuşsunuz" şeklinde konuşmuşlar. neler oluyor hayatta...