hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: orhan ayhan)

    "evet top orta yuvarlağın beşiktaş sahasına bakan diliminde sergen'de, bu arada siz bilmezsiniz sayın seyirciler, bu sergen'in adı aslında ali rıza sergen yalçın'dır. yani sadece sergen değil önünde ali rıza'sı da var ama pek bilinmez, herkes onu sergen diye- bu arada metin kafa gol."

  • tolkien yüzüklerin efendisindeki yolculuğu tasarlarken ne düşünüyordu ? bence bolca şans kavramını düşünüyordu. tolkien çokça mitoloji okuyup bilen bir profesör olduğu için ve sıklıkla bir çok romanı inceleme şansı olduğu için öyküdeki zorlukların aşılıp aşılmaması konusunda hem tecrübesi vardı hem de nasıl aşılabileceği konusunda bir seçim hakkı vardı.

    orta dünyada kötüler bariz bir şekilde daha aktif ve daha güçlüdür hatta yeri geldiğinde daha da zekidir. tolkien bunu öylesine inandırıcı yapmıştır ki kötülerin gücü şakadan değil etkili bir yıkım silahıdır. haliyle orta dünya aslında bir çok hüzünlü hikayenin mekanıdır. yaratılıştan 3. çağa yani yüzüklerin efendisi zamanlarına kadar devamlı oyunbozanların düzenbazların ve zalimlerin kazandığı bir savaş süregelmiştir. güzelliğinde iyiliğin ve merhametin yanında olanlarsa ya ölmüş ya sürülmüş ve bazen de elflerin orklara evrilmesi gibi çok daha kötü sonlara vasıl olmuşlardır. yani orta dünyanın kötülüklerini alt etmek için geçmişe de baktığımızda gücün ve zekanın çok da işe yaramadığını görüyoruz. yarasa da kalıcı olmamış hatta rehavete neden olup daha büyük yenilgilere yol açmış. haliyle yüzüklerin efendisi hikayesinde de bariz bir üstünlüğü olan sauron'un öyküsü aslında tarihe baktığımızda çok şaşırtıcı değildir. dolayısıyla bu gücü alt etmek için izlenmesi gereken yolun da güç ve kudret yolu değil farklı bir yol olması gerekmektedir. tolkien'in öyküsü böyle dokunmuştur. işte bu noktada tolkien aşırı zekice planların ya da yapay görünen tesadüflerin gerçekçi olmadığı kanısına varmış olacak ki seçtiği yol "bilinçli bir şekilde seçilmiş ve bedel ödenmiş bir şans" olmuştur. eksiklerini de vaların iradesiyle örtmüştür. tolkien açık sözlüdür ve düşündüklerini tasarılarını kitapta aynen ifade eder (aynı önsözde hikayenin sonunu da söylediği gibi. çünkü önemli olan son değil süreçtir, öyküdür ona göre): gandalf frodo ile yüzüğün bulunuşunu tartışırken "o kör karanlıkta yüzüğün bilbo'nun eline gelmesi tesadüf mü sanıyorsun ? böyle yüzükler kendilerini kötü yüreklilere buldurmayı çok iyi bilirler ama herkesin planlarını aşan bir şey oldu ve yüzüğü bilbo buldu. burada yüzüğü de onun efendisini de aşan bir şey var. yüzüğü bilbonun bulması yazılmıştı". işte bu nokta bir kudretin müdahalesi. her şeyden üstün bir gücün müdahalesi. vaların böyle bir gücü olmadığını tahmin ettiğimize göre bizzat eru'nun müdahalesi. gandalf işte buradan cesaret alıyor. kendi yolunun da tesadüfen hobbiton'a düşmediği ve bilboya tesadüfen rastlamadığını bildiği gibi bunu da tahmin ediyor, görüyor. bu hikayede açık bir şekilde bir çok olayda bilbo zekice macerasında yardımda bulunuyor dostlarına ama şansı her zaman tamamlayıcı faktör oluyor. şans faktörünü tolkien öylesine ustaca kullanıyor ki okurken rahatsız olmuyorsunuz ve bu kadar basit ve sade planlar yapan bilbonun planlarını hem makul buluyorsunuz hem de şansının yaver gitmesini hakkı olarak görüyorsunuz. bu arada bilbo ve dostları bedeller ödüyorlar, yakalanıyorlar, hapsediliyorlar, kızartılıp yenilmeye çalışıyorlar ve bir ejderhayla mücadele edip bir savaşın içine karışarak üç yoldaşlarını kaybediyorlar. yani bilbo evet şanslı ama saçma sapan ve mantıksız bir şans değil bu. makul ve kabul edilebilir bir şans. hayatın doğal akışına uygun bir şans. bir maceranın üzerine kurgulandığı bir şans.

    zaman geçip yüzük de yeni sahibini yani frodoyu bulunca, maceranın lothlorien kısmında galadriel çok açık edilmeyen ama muhtemelen kendisinin tahmin ettiği nedenlerle frodoya yıldızcamı veriyor. yıldızcam, elflerin yıldızının ışığının hapsedildiği bir suyu tutan küçük bir şişecik. ne anlama geldiği hakkında fikir yürütmüştür frodo ama yanıldığını çok sonra yani shelobla karşılaşmalarından sonra anlamıştır muhtemelen. frodo ve sam cirith ungol geçidini geçerken daha önce hiç ışığın girmediği geçitlerde bu ışık ve şansları sayesinde kurtuluyorlar ancak bedel de ödüyorlar. evet ellerinde ışık var ve shelob bu ışıktan korkuyor ancak basit bir hikayedeki gibi shelob kaçıp gitmiyor ve güle oynaya o geçidi geçemiyorlar. sting ile tuzak ağı geçiyorlar ama işte o noktada gollum saldırıyor planı bozulunca ve shelob da sam'in gollumla uğraşmasını da fırsat bilerek frodoyu sokup zehirliyor. dikkati kurbanının üzerindeyken de sam arkadan yaklaşma ve altına girip ilk hamleyi yapma şansı buluyor. şans, cesaret, yıldızcamı ve tabi ki bir diyet. bu olaylar gerçekleşmese sam ve ya bir başkasının shelob'a yaklaşması mümkün bile olamaz ve ya sam'in elinde yıldızcamı olmasa o verdiği hasardan sonra bile hiçbir şey shelob'un canını bu kadar acıtamaz. evet şanslılar ancak bu şansı kim ister bilemiyorum. öyle bir şans ki adım adım ilerlemeleri için bedeller vermeleri ve eksilmeleri gerekiyor. ancak bu sayede biz okurken rahatsız olmuyoruz, aksine gerçekçi geliyor, yapay gelmiyor ve daha çok seviyoruz, daha çok okumak ve bu öyküye tanıklık etmek istiyoruz.

  • eğer iki dairede de kendisi oturuyorsa kesinlikle haklıdır

    fakat bir diğer daire kirada ise iki yeri gasp etmeye hakkı yoktur

  • içki içmiyorum, hiçbir zaman da içmedim çok şükür; fakat içmek isteyenin özgürlüğünün en başta ben savunurum.

    virüs yasakları ile ne alakası olabilir içki satışının ..?

    bakın bu sarı inekdir, bugün bunu verirseniz yarın ağlamaya hakkınız olmayacaktır.

    dünyanın hangi ülkesinde virüs kısıtlamalarında içki satışı yasaklanmış?

    zorunlu edit: ben bu entryi gece sahura kalktığımda, başlıktaki ilk entryi okuduktan sonra girdim. yasak var mı , yok mu ben hala anlamadım. eğer yasak yoksa araştırmadan yazdığım için hatalıyım. yasak varsa görüşlerim aynıdır.

    yeni edit :
    andy warhol abimizin bir zamanlar " herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak " demesi gibi , günümüzde insanlar değilse de bazı konular bir günlüğüne gündem oluyor ve sonra da unutuluyor. bu alkol yasağı mevzusu da aynen bu şekilde oldu ve şu anda kimsenin umurunda değil , çoktan unutuldu bile . . .
    benzer şekilde sol framde gündem olan , fırtınalar koparan her konu bir gün sonra unutulup gidiyor.
    sağolsunlar birçok arkadaş mesaj göndermiş hepsine teşekkür ederim ; avrupada alkol yasağı yokmuş , sadece akşam belirli bir saatten sonra ( bu saat her ülkede farklı ) alkollü içki satışı varmış. bazı ülkeler cafe vb. yerlerde içki içilmesini bir süreliğine yasaklamış , ama evde içmek serbestmiş.
    bir tek rusya 11 günlüğüne bizdeki gibi içki yasağı koymuş ; bunun sebebi olarak da millet ayık kalsın ki , onlara aşı yapabilelim diyeymiş :)

  • hayallerini kaybedince hayatta tutunacak baska bir dalı olmadıgını fark eden ve kendisini derinliğe salıveren saplantılı, hırslı, marazi duygusallık icerisinde kıvranan, potansiyeli cok yüksek bir roman kahramanı...

  • 10 kasım ramazan ayına denk geldiği zaman ahmet necdet sezer anıtkabir defterini imzalarken su içmişti.bu tayfa o zaman da ağzına sakız etmişti konuyu.sonra bu tayfanin istediği gibi isimler cumhurbaşkanı oldu.namaz kılan oruç tutan muhafazakar olduğunu iddia eden kişiler.ahmet necdet sezer oğlunun düğününün parasını kendi cebinden ödemişti ayrıca kaldığı süre boyunca faturalarını kendi maaşından ödüyordu muhafazakarlar ise itibardan tasarruf olmaz mantığıyla halkın vergileriyle lüks içinde yaşıyor.bu paçavra site tam da günümüzü anlatıyor namaz kıl oruç tut istediğin kadar kul hakkı ye.klasik akp eylemi.her ilde gormussunuzdur.agizlarindan allah düşmez sürekli ibadet showu yaparlar ama her naneyi de yerler

  • kendisinin daha iyi otomobil yaparım gibi bir tezi olmadığı halde bazı yazarlar tarafından bu şekilde çamur atılmış ekonomistin togg ile ilgili bilgilendirici köşe yazısı.