hesabın var mı? giriş yap

  • afedersiniz ama 55'inden sonrası için bu hayali kuruyorsanız beyninizi zikeyim. etrafımda herkesin emeklilik hayali buydu. ulan dedim ben manyak mıyım emekliliği bekleyeyim. delilik yaptım ve gemileri yakıp taşındım. 2 senedir hayatım huzur ve güzellikle geçiyor.

    demem o ki emekliliği beklemeyin. karartın gözünüzü ve genç yaşta yapın bunu.

  • yürüyüşlerde, kamplarda, kısacası doğa ile ilgili tüm aktivitelerde yanınızda taşıyabileceğiniz ve deprem çantanızda da taşıyabileceğiniz acil durum termal battaniyesinden biraz bahsetmek istiyorum.

    diğer bir isminin uzay battaniyesi olmasının sebebi nasa'nın marshall space flight center tarafından 1964 yılında abd uzay programı için geliştirilmiş olmasıdır.

    polietilenden oluşan ince plastik bir film ve yansıtıcı olarak metal kaplama maddesi içeren bu örtüler, 0,45mm kalınlığında olup altın ve gümüş rengindedir ve yayılan ısının %97'sini muhafaza eder.

    uzayda kullanım sebebi; polyimid(sarı rengi veren madde) maddesinin uzay ortamında dayanıklılık sağlaması, soğuğa(-260 derece) ve sıcağa(480 derece) karşı geniş sıcaklık aralığında kullanılabilmesi, kolay vakumlandığı için yer kaplamaması ve ultraviyole ışınlara ve radyasyona karşı dayanıklı olmasıdır.

    üretim şekli: saf alüminyumun yüksek sıcaklıklarda buharlaşmasını sağlayarak ince ve dayanıklı bir filmin alt yüzeyine vakumlanmasıyla yapılmaktadır.

    ana kullanım amacı: alüminyum termal battaniyesi ya da uzay battaniyesi, su geçirmez ve rüzgar geçirmez olduğu için birçok acil, ilk yardım ve hayatta kalma kiti içinde bulundurulur. bunun yanı sıra, düşük ağırlıkları ve küçük bir alana sıkıştırılabilmeleri, açık hava tutkunları ve acil çalışanlar arasında popüler hale gelmiştir. bu battaniyeler maratoncular ve dayanıklılık gerektiren diğer spor dallarında yarışmaların sonunda veya hava soğuksa yarışmadan önce beklerken de verilir. malzeme, iletken izolasyon malzemesiyle birlikte kullanılabilir ve deprem çantası, ilk yardım çantası kısacası hayatta kalma çantalarının içinde de bulundurulabilir.

    ilk yardımda, battaniyeler hipotermiye karşı önlem almak veya karşı koymak için kullanılır. üç aşamalı bir aksiyon bu amacı kolaylaştırır:
    - folyo hava geçirmediğinden dolayı konveksiyonu azaltır.
    - terleme nedeniyle oluşan ısı kaybı azaltılır.
    - yansıtıcı yüzey, termal radyasyon(cismin sıcaklığı sayesinde ilettiği enerji) nedeniyle oluşan kayıpları engeller.

    sıcaklarda güneşten korunmak ve gölge oluşturmak için kullanılabilir.
    kampa gittiğinizde çadırın üzerine örtülebilir.
    vücudumuzu sararak folyo ile havadan izole şekilde vücut ısısını içeride tutabilir, -20 dereceye kadar koruma sağlanabilir.
    altımıza sererek yerden gelen soğuğu izole edebiliriz.
    mahsur kalınan durumlarda fark edilmek için yansıtıcı özelliği sayesinde reflektör gibi kullanılabilir.

    ek bilgiler:
    -acil durum alüminyum termal battaniyenin yanı sıra abd ordusu da benzeri olan ''yaralı örtüsü'' kullanır. bu termal battaniyeye kıyasla benzer malzemeler ve güçlendirilmiş dış katman ile desteklenir, daha fazla dayanıklılık ile ısı sağlar fakat hacim ve maliyet açısından fazladır. yer belli olmasın diye kamuflaj rengi(yeşil) kullanılır.
    -çok soğuk iklimde bivouac çantalarının iç yüzeyinde astar olarak da kullanılır.
    -taliban bu battaniyeleri nato güçlerinden korunmak ve fark edilmemek için, termal kameralara ısı izi vermemek için kamufle olmak için kullanmıştır.

    diğer isimleri: uzak battaniyesi, alüminyum termal battaniye, yanık battaniyesi, hipotermi battaniyesi, termal folyo, ilk yardım battaniyesi, acil durum battaniyesi, güvenlik battaniyesi, mylar battaniyesi, hava battaniyesi.

    kaynak 1, kaynak 2

  • bir gün netten tanıştığım bir arkadaşımla istanbul film festivali'ne gitmek için plan yaptık. messenger üzerinden telefonlarımızı aldık. film günü için sözleştik.

    ertesi gün taksimde buluşmadan bir saat önce son durum nedir diye aradım, telefonu meşguldü. herhalde işi vardır dedim, yola çıktım. taksim'e gelirken yine aradım yine meşgul, ardından üç dört defa daha ard arda aradım hep meşgul. 5-6 aramadan sonra ekildiğime kanaat getirdim. içimden de ertesi gün msn'de atacağım nutuku planlamaya başladım. sorumluluktan girdim, insana saygıdan çıktım, aklıma geldikçe sinirlendim, sinirlendikçe tasarladığım cümleler sertleşti.

    bir yandan da sinema salonuna yürüyorum. o arada tanımadığım bir numara aradı, "naber napıyorsun ben geldim sinemaya" diye. bir anda dumur oldum kafamdaki tüm kurgu iptal oldu. sonra aradığım numarayı tekrar kontrol ettim. meğer msn'de görüp kaydettiğim numara kendi numarammış.

    bazen böyle mallıklar yapıp üstüne sinirlenebiliyorum kusuruma bakmayın :/

  • çok yakın bir arkadaşımın eşini kanserden kaybettik geçen kasım ayında.
    ölen arkadaşım rus vatandaşıydı ve evliliklerinin 5.yılında türk vatandaşlığını almak üzereydi, üç seneye yakın zamandır işlemler bir türlü tamamlanamıyordu.

    2018 sonunda kansere yakalandı, atlattı. ikinciye nüksetti.
    oturum izni vs diye uğraştı hep hastalığı devam ederken de.
    tabii polis 3 kere randevu verdi "gelip evde ziyaret edeceğiz" diye ama gelemedi.
    kızcağız hastalık ikinci kez nüksettiğinde durumu ağırlaşma emareleri gösterirken bile işin titizlikle yürümesi için randevuları evde bekledi.
    kemoterapisi devam ederken göç idaresinden çağırdılar, o kalabalığa, o ortama zorla soktular 5 dakikalık basit bir işlem için.
    o gün olmazsa olmaz diye bastırarak.
    gitti.
    işlem olsun diye.
    derken hastaneye yatırıldığında polis biz geldik evde yoksunuz dedi habersizce.
    kızı hasta yatağında üzdüler.
    ve durumu aniden ağırlaşıp 10 günde bizlere veda etti genç yaşında.
    vefatından sekiz ay sonra dün eve tebligat gelmiş.
    "tebrikler vatandaşlığa kabul edilmeye hak kazandınız, fotoğrafınızla gelin."

    burokrasinin yavaş işlemesi mi?
    genç bir bilim insanının hayatının baharında göçüp gitmesi mi?
    diye kaybolduğumuz bir anda eşinin kaybına alışmaya yeni başlayan biri için hayatın böylesine iç burkması ve o anlara şahit olmanız...

    her şey bazen o kadar anlamsızlaşıyor işte.

  • bunların salon markalarına ait olanları ekseriyetle içerisinde bakım ürünü de barındırıyor. çünkü zaten mor şampuan kullanıyorsanız saçınız yıpratıcı bir açma işleminden geçmiş oluyor, dolayısıyla mor şampuan müşterisi aynı zamanda yıpranmış saç müşterisi de oluyor. bazı salon markalarıysa bu sebeple mor şampuanları saç bakımını destekleyici bir şekilde yapabiliyor ve böylece mor şampuan sonrası saçlarınız kazık gibi olmamasının yanısıra bir de daha da yumuşak olabiliyor.

    ben matrix markasına ait so silver şampuanı kullanıyorum, çok memnunum, öncesinde de yine aynı markanın brass off maskesini kullanıyordum, o da saç rengini 10 dakika içinde değiştirebilen harika bir üründü ama benim saç rengime uymadığı için bitince so silver şampuanı aldım. zaten matrix markasının ürünlerini kullanmaya başlamamda da brass off maskesi etkili oldu. ondan önce de l'oreal'in blondifier şampuanını kullanmıştım, ondan da çok memnun kalmıştım ama saçları matrix gibi yumuşacık yapmıyordu.

    bir kişi de sormuş "bunu kullanınca bütün vücudunuz da mor oluyor mu?" diye... evet, oluyor, hatta mavi oluyor ama yıkanırken geçiyor.

    peki neden mor şampuan? (gece gece bilgi veresim geldi)

    daha açık saç renklerine ulaşmak için saç açma işlemi yapılırken saçlardan koyu renk pigmentler çekilir. bu sırada saçın hangi tondan hangi tona açılması hedefleniyorsa, açılan saç tonuna göre kızıl, turuncu ve sarı alt tonlar açma işlemi sırasında saçta kalabilir. bu tonlar saçta kalmasa bile zamanla saçın kendini onarmaya başlaması ve saç boyasının da etkinliğini kaybetmeye başlamasıyla beraber bu tonlar ortaya çıkabilir. örneğin saçlarınız çok koyu siyahsa ve kumral saç hedefindeyseniz saçlarınızı kumral saç tonlarına boyadığınızda kızıl yansımalar ortaya çıkar. ya da diyelim ki şöyle güzel bir koyu sarı istiyorsunuz, saçınızın 8 numaraya kadar açılması gerekir ve bu seviyede turuncu yansımalar ortaya çıkar. saçınızı açık sarı ya da platin sarı yaptırmak istiyorsunuz diyelim, bu sefer de saçınızı 9-10 seviyelerine kadar açtırmanız gerekir, bu seviyelerde de sarı, dore yansımalar ortaya çıkar. görsel

    mor şampuan ihtiyacı da saçın olduğundan daha açık bir renge boyandığında ortaya çıkar. sıcak renklerin zıddı soğuk renklerdir ve zıt renkler vasıtasıyla istenmeyen yansımalar nötralize edilir. bu kızıl tonları nötralize etmek için de mavi tonlarındaki şampuanlar kullanılır. çok koyu siyahtan kumrala geçmişseniz kırmızı yansımaları ortadan kaldırmak için yeşil şampuan, açık kumral ve koyu sarı saçlarınız varsa turuncu yansımalardan kurtulmak için mavi-mor, rahmetli nur yerlitaş'ın tabiriyle “morcivert” şampuan, açık sarı ve platin saçlarınız varsa ve sarı yansımalardan kurtulmak için mor şampuan namı diğer silver şampuan kullanmanız gerekir.görsel

    çünkü saçlarımızdan pigmentler çekilirken en son kızıl tonlar saçlarımızdan ayrılır. saçlarımızı daha koyu renklere boyamak istediğimizde de bu prosedürün tam tersi izlenir ve saçlar önce uygun kızıl tonlara(kırmızı, turuncu veya sarı, istenen koyu renk saç tonuna göre) boyandıktan sonra koyu saç tonuna boyanır.

  • graffiti-grafiti ; grafik sözcüğünden türemiştir.kendini ifade etmek amacıyla duvarlara yazı yazma,resim çizme yöntemidir.bazıları için bilerek ve isteyerek, kişiye ya da kamuya ait bir mala, araca ya da ürüne zarar verme eylemi,anarşi,kuralsızlık,bazıları için sanattır.fakat uğraşan ve yapan herkes için düşünme -ifade şekli,yaşamın vazgeçilmez iletişim kanalı,heyecandır,mutluluktur.

    graffiti insanlık tarihi kadar eskidir. mağara duvarlarına kendine göre bir sebeple çizgi çizip,resim yapmaya başlayan ademoğlu - havvakızı ile yaşıttır.ademoğlu-havvakızı dünya üzerinde zaman içinde yaşadığı hayattaki gelişimleri bir şekilde duvarlara kazıdıkça graffitiyi yıllar boyu yaşadığı zamana taşımış uyarlamıştır,renklendirmiş,şekillerin sınırlarını geliştirmiştir.
    okullarda ders olarak işlenmelidir.görsel sanatlar-beşeri ilişkiler -iletişim dersinin konusu olmalıdır...herkes bir gün graffiti yapmalıdır.

  • kızım 2,5 yaşlarındayken, gece uykusundan haykırarak uyanmaya başlamıştı. bu çok normal bir durum aslında, çocukların bazen böyle anları oluyor, korkuyu öğretmeseniz dahi, kabuslar görebiliyorlar. normal olmayan durum, ben yanına gittiğimde uyanmış yatakta oturan miniğimin odanın kapısına bakarak ve orada görünmeyen bir şeyden korkarak ağlamaya devam etmesiydi.

    yani kapının orada görünmeyen bir şey vardı ve kızım oraya baka baka ağlıyor, korkuyla bana sarılıyordu.

    çocuk sahibi olmak böyledir işte, çocuklukta kalan korkularınızı açığa çıkarabilir. gerçi benim korkularım hiç çocuklukta kalmamışlardı, aynen devam ediyorlardı o dönem. evde yalnız kalamadığım gibi, evde birileri olsa dahi koridorun ışığı açık uyuyabiliyordum (hâlâ öyle gerçi). itiraf etmek zor geliyor; ama açıkçası ödlek tavuğun tekiydim işte ve kucağımda görmediği bir şey tarafından korkutulup tir tir titreyen kızım vardı.

    annelik, biraz da gözü karalıktır.

    bir hafta kadar, belki daha da fazla bir süre aynı olay tekrar edince ve ettiğim dualar, okuduğum sureler kızımın korkusunu hafifletmeyince, idareyi ele almaya karar verdim. yine bir gece haykırarak uyanan kızımın odasına gittim. ağlayan kızıma sarıldım ve odanın kapısına doğru olabilecek en öfkeli ve cesur gözlerle bakıp dedim ki: "utanmıyorsunuz değil mi el kadar bebeyi korkutmaya?"

    bu cümlemi net hatırlıyorum, sonraki cümlelerim de bu minvaldeydi; ama açıkçası kelime kelime aklımda değiller şu an. bir anne olarak, kızımı korkutan neyse, ona karşı açmıştım ağzımı ve yummuştum gözümü. olay kısaca buydu işte.

    doğaüstü olansa, o geceden sonra bir daha kızım hiç o kadar büyük bir korkuyla uyanmadı.

    ya göremediğim bir şeyi utandırmayı başarıp, aklını başına devşirtmiştim ya da benim kapıya doğru sinirlendiğimi ve kendisini savunduğumu gören kızım psikolojik olarak o korkuyu aşmıştı.

    ben kızımın psikolojik olarak o korkuyu aştığını düşünüyorum. öbür türlüsünü düşünmek dahi istemiyorum.

    neyi korkuttum la ben?

    ekleme: aynı türden sorular çok gelince, buradan cevaplayayım istedim. kızım o günden sonra bir daha gece korkusu yaşamadı. kendisi zaten şu an 21 yaşında bir üniversiteli.