hesabın var mı? giriş yap

  • ilkokuldayken sirf geyik olsun diye cop kutusunun yanina seninle kalem ucu acmaya gelen arkadasin asla hayatindan cikartilmamasi gerektigi.

  • cermen kavimlerinin yüzyıllardır peşinde olduğu ari ırk rüyasının çirkin de olsa bir ispâtı niteliğindeki dudaktır.
    tıp literatürüne dahi geçmiştir. habsburg vesikalarında, hanedanda kalıtsal olarak bu çene yapısına sahip olmadan dünyaya gelen evlatlara bir nevî üvey, çenesi habsburg kriterlerine uyanlara ise sempati ile yaklaşıldığı yazarmış. bu hastalığa sahip arşidükler, imparatorlar ve bilumum hanedan üyesi matah bir şeymiş gibi sabah akşam portre çizdirirmiş. çirkin dudak yapısında rötüşa başvuran ressamlara ağır cezalar kesilirmiş. falanca arşidükün kızını filanca prense yamayan kahrolası akraba evlilikleri başlıca müsebbibidir.

    http://www.antiquesatoz.com/…burg/scans/carlos2.jpg

  • şu entryme #35563826 cevap olarak "aptalsın ayrıca köylüsün" yazmış yazar-ımsı. olmamış bu ama, bir daha yapmayı denesinler. hahahha köylüyüm balım ben ya. hiç de utanmadım bak, sıkıntı yok köylü olmakta. o alevi bu kürt öteki köylü...ne yapalım lan hepimiz sizin gibi beyaz türk değiliz. halkız biz ve direniyoruz. uymadıysa git bayrak salla kazlıçeşmede. ha bu arada fransız lisesi mezunuyum, 3 dil biliyorum, avukatım, ama hiç de koymaz çöp de toplarım şalvar giyer hasat da toplarım...sonradan olma burjuva kafalarıyla gelme bana. köylü olmak onurdur yeter ki sonradan görme olmayayım.

  • bu film oyle basit, mıc mıc romantik, tatlıs bir muzikal degil. aslında incelenmesi gereken cok yanı ve bazı agır mesajları var. bu kadar ovgu almasının sebebi de bu. ama yonetmen hollywoodun alıstıgı kor goze parmak tarzında ortaya koymamıs bu mesajları. belki bu yuzden komik bir sekilde filmde elestirilen insanlar ve topluluklar (ozellikle hollywood) filmi kendilerine yapılmıs bir guzelleme zannedip uzerine yamandılar. fakat ben acık sozlu yonetmenin "siz cok yanlıs anlamıssınız" digecegi anı heyecanla bekliyorum. belki heykelcigi kaldırırken cıtlatır.
    aslında bu filme cok benzer bir turk filmi var. dikkat ettiniz mi? o film, bence turk sinema tarihinin en gozardı edilmis filmlerinden biri olan neredesin firuze. ne alakası var digebilirsiniz ama ben biraz yonetmenin la la land ile ne anlatmaya calistigindan bahsedeyim belki hak verirsiniz.

    ilk mesaj; "eski hollywoodu, o gorkemi, muzikal gibi muzikalleri ozledik". peki la la land muzikal gibi muzikal mi? neden chicago'dan les miserables'dan daha iyi? cevap dogallık. nasıl bir muzikal dogal olabilir degil mi? butun odullere, gise hasılatına ragmen son 15-20 yılda ortaya cıkan hollywood muzikalleri dogallıgı hep ıskaladı. muzik filmlerin uzerinde yapay, egreti durdu ve ortalıkta benim gibi "muzikallerden nefret ediyorum, hepsi cok salak sacma ve komik" diyerek dolasan tipler turedi. la la land'te muzik olgusu o kadar guzel yedirilmis ki filme, bazen "evet bence de burada sarkı soylenir yani ben soylerim ki" derken buluyorsunuz kendinizi. ustelik nostalji her zaman guzel. cunku hafızamız kotu tecrubeleri silip guzel anıları korumaya odaklanıyor. bu bizim korunma ve savunma mekanizmalarımızdan biri. la la land'i izlerken mutlu oluyoruz, eski guzel gunleri, filmleri, sarkıları ve hatta yesilcamı hatırlıyoruz ve hissediyoruz.

    gelelim daha onemli mesajlara. ilki tam olarak bir mesaj degil daha once de belirttigim gibi, bir elestiriler butunu aslında. los angeles'a los angeleslılar'a ve bunların uzerinden hollywood'a yapılan elestiriler bunlar. izleyenlerin cogu chazelle'in woody allen'ın barcelona'ya, paris'e yaptıgı gibi los angeles'a bir guzelleme yaptıgını dusundu ama isin ozu o degil. ben los angeles'ta bes yıl yasadım, sehir kesinlikle filmde resmedildigi gibi degil. yogun, karısık, renkli, garip, yer yer eglenceli ama kesinlikle filmdeki gibi "masalsı" "buyulu" ve ya "guzel" degil. damien chazelle los angeles'a "boyle olmalıydın aslında" diyor bir nevi. filmdeki bazı sahnelerde goruyoruz ki los angeles'ta yasayanlar yuzeysel, bencil. ozellikle eglence dunyası hayallerini bavula doldurup sehre gelenlere karsı acımasız, kaba. insanlara degistirelebilir, yedegi olan cisim muamelesi yapılıyor. "sen gidersin baskası gelir"
    belki dikkat edenler de olmustur, filmde bir kez bile meshuuuuur hollywood yazısını gormuyoruz ki en onemli sahneler griffith observatory'de yani o yazıyı en guzel acıdan gorebileceginiz mekanda geciyor. zaten hic net bir sekilde hikayenin gectigi yerin hollywood ya da los angeles oldugana isaret edilmemis. yonetmen yok saymıs gercekte varolan sehri, kendi sehrini yaratmıs. kendi zamanını yaratmıs hatta. film gunumuzde geciyor derken, bir bakmıssın gecmiyor sanki, ama geciyor da.
    peki filmin adı neden "la la land" neden "los angeles'ta ask baskadır" degil mesela? oxford sozluge gore "la la land"in iki anlamı var;
    1) los angeles icin gunluk hayatta nadiren kullanılan bir kısaltma, bir terim.
    2) dunyadan ve gerceklerden kopuk, kendi hayal aleminde, kendi izole dunyasında yasayan sanrılı bir grup cılgın insan. link
    ikinci tanım cuk oturmus. son secimlerde de cok dem vuruldu; kaliforniyada yasamak bir balon icinde yasamak gibi. amerikadan da faklı enteresan bir dunya. peki filmde zamanın yıl ay olarak degil "yaz" "kıs" gibi mevsimlerle belirtilmesine dikkat ettiniz mi? los angelesta iklimler(!) yoktur, hava sıcaklıgı yıl icinde oyle cok fazla degismez. iklimsizlik insanların zaman kavramını alt ust eder, bir bakmıssın yıl bitmis. bu ozellikle sehre hayaller ve ideallerle gelenler icin daha acı olur. oyunculuk hayalleri ile gelir "baslangıc olarak bir garsonluk yapayım da" der. fakat farkına varmamıstır sehre geleli 5 yıl olmustur ama hayallerine bir adım bile yaklasamamıstır. boyle o kadar cok insan var ki los angelesta.
    son mesaj hayaller ve idealler ile ilgili. damien chazelle, yıllarca beyaz perdede uzerinden ekmek yenen "hayalleri ugruna cok mucadele etti, cok acı cekti ama en sonunda basardı" somurusunun adeta anti-maddesi. whiplash'de daha kolay anlasılacagı uzere damien diyor ki; "hayallerine ulasmak istiyorsan cok seyden feragat ediceksin ve hayallere giden yol cok acılı olucak. hem kariyer yaparım hem ask yaparım diyorsun ya iste o kocaman bir yalan, birinden biri olmayacak. ikisine de sahip oldugunu iddia edenler aslından birinden birini tam yapmıyor kendini kandırıyor. uzun zorlu yolda hayallerini modifiye ediyorlar, daha azına tamam oluyorlar ve zaten yapmak istedigim buydu diyorlar. hayallerine ulastıklarını iddia eden insanların bir cogu yalan soyluyor."
    son olarak da soruyor; deger mi? yorulucaksın, kanıyacaksın, yıpranıcaksın, kaybediceksin, sevdiklerinden olucaksın, ask elinden kayıp gidicek ve hayaline ulasıcaksın. icindeki boslukların hepsini dolduracak mı bu ulastıgın hedef? halin kalıcak mı anın tadını cıkarmaya, mutlu olucak mısın? "kazanmıs" olucak mısın?
    iste butun bunların rengarenk, parıltılı, sarkılı turkulu sunumudur la la land (ve hatta biraz neredesin firuze).

  • ne kadar ileri gidebileceklerini merak ediyorum. sabah erken kalkıp, işe gitmeden biraz tenis oynayan, sonra duşunu alan insanlar var. o arada fırınlar da açılmış oluyor (!) taze ekmekle kahvaltısını ediyor, kahvaltı sonrası biraz gazete keyfi, sonra iş. ve bunu yapanlar öle ne yaptığını bilmeyen insanlar değil. misal, ne kadar ölçüdür bilmiyorum ama, aralarında ünlü holdinglerin üst düzey yöneticileri de var.

    yanlış anlamayın, yargılamıyorum, her konuda kendimi kaynak eser zannetmiyorum. ama iddiam odur ki bu kadarı artık sabah insanı olmak falan değil. ne sabahı yahu? hangi sabah? bir önceki günün insanı bunlar.

  • her alanda özelleşilsin ki vatandaş yarı maaşa çalışsın aradaki farkı da biz yandaşa yedirelim naraları geliyor.