ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
lordlar kamarası
-
birleşik krallık parlamentosunun en üst kamarası. öyle de kadim bir tarihe sahip.
düşünün daha osmanlı devleti resmen kurulmadan önce, orta çağ'da kurulmuş bir yapı. şövalyeler ve zengin kimseler oluşturuyordu bu kamarayı. günümüzde bu kamaranın bütün üyeleri lord ünvanını taşır.
bu aralar çokça gündeme gelen bu mahkemenin bir zamanlar cadı oldukları gerekçesiyle insanları idam ettirdiklerini, bizlerin şimdi karayip korsanları'nda gördüğümüz o efsanevî yaratıkların vaktiyle gerçek olduklarına inanıp yüzlerce korsanı sürgüne, o yaratıklarla mücadeleye gönderdiklerini düşünün. ingiltere'nin iyi kötü tarihini bir şekilde belki temsili bile olsa koruyor olması çok güzel bence.
14. yüzyıldan sonra ise lordlar kamarası ve avamlar kamarası olarak ikiye ayrılmışlardır. din adamlarının yanı sıra kral tarafından çağrılan soylular oluşturuyordu lordlar kamarasını.
o zamanlar günümüzdeki gibi 1000 civarı üyesi yoktu tabii. harbi asil insanlardı üyeleri ve sayıları 50 civarı idi.
osmanlı imparatorluğu'nun buraya da etkisi oldu tabii. istanbul'un fethi ile birlikte avrupalılar o koca duvarların toplarla yıkılabileceğini görünce feodal sistem gittikçe zayıfladı ve soylular üzerindeki baskılar arttı. avam kamarası daha da güçlenmeye başladı.
günümüzde 26 lord, ruhanî üye diye adlandırılır. işte bu adamlar harbi soyludur. bu kişilerin 12. yüzyılda yaşamış dedelerinin bile kim olduğu bilgisi mevcuttur ellerinde.
çoğunun dedesi 15. yüzyılda gerçekleşen meşhur köylü ayaklanmasında öldürülmüştür muhtemelen ya da zar zor kurtulmuştur.
günümüzde pek bir işe yaramasa da bir zamanlar birleşik krallık'ın krallıktan sonraki en yetkili kurumu idi burası.
hâlâ kibirlidirler. bunu 2007 yılında avam kamarası tarafından oy çokluğuyla kabul edilen ve lordlar kamarası üyelerinin seçimle belirlenmesine yönelik yasa tasarısını reddedip kraliyet tarafından atanma usulüne devam etmelerinden de anlayabilirsiniz.
jean-christophe grange
-
kitaplarında sadece nikotin ve kafein ile beslenen başkahramanlara yerveren yazardır. başına zilyon tane dert açan, sürekli kaçan, kovalanan, şehirden şehire, ülkeden ülkeye seyyah misali gezen bu başkahramanlar kitap boyunca neredeyse hiç yemek yemez, yiyemez; mütamediyen kahve içer ya da sigaraları peşisıra söndürürler. olduki başkahraman yemek bulunan bir ortama mı denk geldi, grange hemen önlemini alır ve olayı "falanca yemek yiyordu bana da bişeyler yemem için ısrar etti, reddettim ve bir kahve söyledim" ya da "falanca kahvaltı ediyordu bana da teklif etti, ben bir sigara yakmayı tercih ettim" gibi cümlelerle örtbas eder. hiçbir koşul altında kırıp dizini hatta onu da geçtim ayaküstü iki lokma atıştıramayan talihsiz başkahraman, kitap boyunca dimdik ayaktadır ve şüphesizki her duelloda üstün taraftır.
fransa'nın insanlığa katkısı
-
(bkz: acacagin baslik)
edit: bu entry eskiden aramaya inanmayan birinin actigi "fransa olmasaydı dünyada eksik kalacak şeyler" basligindaydi.
bir insanı deli etmenin yolları
-
tuvalete giderken televizyon kumandasini da yaninizda goturun.
babam yapiyor, annem de deliriyor. %100'luk istatistik var elimde.
sözlükçülerin stadyumda izledikleri en güzel gol
-
elbetteki hagi reyiz'in monaco'ya attığı gol.
hatta kapalıya dönüp eliyle bayrağı salla diye işaret etmiş (15. saniye)ve o soğukta üst bedeni nü olan ben o zamanlarda bir akım başlattığımız büyük (3'e 5 m)sopalı bayrağı alıp nasıl koydun laaaan diye bağırıp kendimden geçip sallamıştım(38.saniye)
(bkz: ifşa olduk amk)
ahanda
klibi kısa film tadında olan şarkılar
-
feridun duzagac-beni birakma
sola caner sağa şener bjk 5 yıl şampiyonluğa gider
üniversite birinci sınıfta yapılmaması gerekenler
-
o kız bana bakmaz demeyin. bakar anam, bakar yavrum... aksi taktirde zamanla nelere baktığını görünce kendinizi aynanın karşısında bulursunuz. gözlerinize inanmak için.
edit: serhat buralar eskiden hep entry idi...
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
evde makarna yapılır. bol salçalı.
eh yoğurt yok.
anne lavabo altındaki boşluktan coca cola 1 litrelik şişelerini aldırır bakkala gönderir. şişeleri satar yoğurt alırsınız.
bir tencere makarna ve yanında yoğurt ile doyarsınız. babanız akşam "aaa eve para bırakmamış mıyım" der. (o da biliyordur bırakmadığını) maaşı ilk aldığı gün eve saralle gelir ve 2-3 gün olmadan su bardağı sayınız bir adet artar.
edit: imla.
gözaltından geç bırakıp sokağa çıkma cezası kesmek
-
tek gıda-iş sendikası’na üye oldukları için işten atılan cargill işçilerinin başına gelen durum.
dün tarım bakanlığı’na yürümek isteyen işçilere polis “biz devletin gücüyüz neler yapabileceğini orada gösteririz size. siz merak etmeyin” demiş ve işçileri gözaltına almıştı.
sonrasında işçiler serbest bırakıldı. ancak işçilere bu kez sokağa çıkma yasağını ihlalden para cezası kesildi.
insanın içini en çok yakan da polisin güç tehdidine işçilerin “ devlet gücünü bizde mi sınayacak“ sorusu.
(bkz: bekçilere kim bekçilik edecek).