hesabın var mı? giriş yap

  • 2010-60 insanlar, işçi ve köle olarak kullanmak üzere yapay zeka sahibi insanımsı asalak robotları yarattı.

    2069 daha sonra morpheus'un kaptanlık yapacağı hoverkraft nakliye gemisi "nebukadnezar", abd'de inşa edildi.

    2075 yapay zeka programları gelişti ve bazı robotlar, insan efendilerine öfke duymaya başladı.

    2077 robotların insanlara karşı ilk isyanı patlak verdi. uşak robot b166er'in 2 insanı öldürmesi üzerine, b166er tipi bütün robotlar yok edildi, robotlara ve yapay zekaya karşı şiddetli bir tepki ortaya çıktı.

    2080-85 makinelere ve robotlara karşı isyan ve şiddetin artması, robotların büyük şehirlerden kaçmalarıyla ve ortadoğu'nun ücra bir bölgesinde "zero one" olarak bilinen kendi şehirlerini kurmalarıyla sonuçlandı.

    2085-2095 "zero one" üstün nitelikli araçlar, bilgisayarlar ve silahlar üreterek, gelişmeye devam etti. makinelerin işgücünden yoksun kalan insanların ekonomisi çökmeye başladı.

    2096 birleşmiş milletler, robot medeniyeti "zero one"ı egemen bir devlet olarak tanımayı reddetti. robot ürünlerinin önlenmesi, insanlar ve makineler arasındaki savaşı başlattı.

    2097 "zero one" ısıya ve radyasyona dayanıklı sakinleriyle nükleer saldırı karşısında ayakta kalmayı başardı, makineler kayıpları hemen telafi etti. insanlara yönelik karşı saldırılar başladı.

    2098 insan şehirlerinin teker teker düşmesi üzerine, umutsuzluğa kapılan askeri komutanlar, robot şehrinin ana enerji kaynağı olan "güneş"i, engelleme girişiminde bulundu. planları atmosferi yok etti, gökyüzü boğucu siyah dumanla kaplandı, ama bu bile makineleri durduramadı.

    2099 makineler, savaştan sağ kurtulanları ve sivilleri deneyler yapmak için tutsak etmeye başladı. amaçları, güneş enerjisi yerine insanlardaki biyoenerjiyi kendilerine kaynak olarak kullanmaktı.

    2100 makineler, 1999 dünyasının benzeri bir rüya olan "matrix"i yarattı. matrix, komadaki "pil insanları" yaşatmak için kullanılmaya başladı.

    2105 matrix'in içindeki insanların arasındaki "seçilmiş kişi", içinde bulunduğu dünyaya düşüncesiyle müdahale edebildiğini keşfetti ve özgür kalmak için onu parçaladı. "seçilmiş kişi", yeraltındaki insan kalesi "zion"a ulaştı.

    2105-2150 "seçilmiş kişi" açıklanmayan bir şekilde ölürken zion direniş hareketi doğdu.

    2161 morpheus, matrix'de kozada doğdu, çocukken kurtarılarak özgürleştirildi.

    2167 trinity, matrix'de kozada doğdu, çocukluk döneminin başında özgürleştirildi.

    2175 kahin, morpheus'a, ikinci "seçilmiş kişi"yi bulacağı kehanetinde bulundu.

    2199 trinity ve morpheus, matrix'de hacker olan neo'yu keşfederek, onu özgürleştirdiler. matrix'deki gedikleri keşfeden insanları yok etmesi için tasarlanan ajan smith'le büyük bir mücadeleye girdiler.

    2201 başka bir isyancı gemisi olan osiris, makinelerin zion'a ulaşmak için dünyayı kazdıklarını fark etti. mürettebat, vatandaşlarına, yok olmalarına az bir zaman kala matrix üzerinden haber gönderdi.

    2201 artık zion'da yaşayan ve isyancılarla makinelere karşı savaşan neo, matrix'i yaratan yapay zeka programı "mimar"la yüzleşti.

    2201 mimar, yok edilmek üzere olan zion'da yaşayan isyancıların da matrix'in parçası olduğunu, sistemdeki gedikleri temizlemek için daha sonra yok edildiğini anlattı. mimar, zion'un daha önce 5 kez yok edildiğini söyleyerek, matrix'in düşüncelerden çok daha yaşlı olabileceğini belirtti.

  • izmir depremi sonrası manavkuyu mahallesi 275/b sokaktaki karagül apartmanında yaşayan bir kişi depremde binası yıkıldığı için digitürk üyeliğini iptal etmek istiyor.

    cayma bedeli olarak 483 tl ve dekoderi geri veremedigi için dekoder parası isteniyor digiturk tarafından. gel de yıkılan binada sen bul kendi dekoderını digiturk bu ne aymazlık ne iş bilmezliktir.

    görsel

    rezalet gibi rezalettir pes!

    edit1: olay medyada da yer almıştır , destek için teşekkürler haber linki

  • beni de yanına çırak alır mı diye merak ettiğim kişi.

    --- spoiler ---

    durmadan para sayıyordu nihat,
    makine yeter diyordu, makine yorgun, makine argın,
    makine terli...
    fakat durmuyordu nihat, saymaya devam ediyordu!

    --- spoiler ---

  • babaannesinin dolmasını yiyen başlığa üşüşmüş, bi sakin olun.
    türk mutfağı iyidir, dünyada hatırı sayılacak mutfaklardandır ama en iyisi değildir. şu eksikleri olduğu sürece de dünyada en iyi olma iddiası olmayacaktır.

    -otantik lezzetlerin bir standardının olmaması, korumacılık yerine fırsatçılığı benimsemiş işletmeler. "ay aynı bizim gibiler" dediğimiz italyanlar bile peynirlerine standart getirmiş, devlet denetimi ve damgası olmadan kimse üretim yapamazken, bizde önüne gelen ezine, tulum vs üretiyor. (bkz: bütün bir ömrü iyi beyaz peynir peşinde geçirmek). gerçekten iyi peyniri aramanız gerekiyor. senin köyünde mükemmel peynir yapılıyor olabilir, sen bunu koruyup yaymadıkça bir anlamı yok. dünya şehri (!) istanbul uyduruk kebapçı, dönerci, köfteci, pideci, baklavacı dolu. bunların hiç birinin belini doğrultamamışsın, hiç birini üst düzey yemek kategorisine sokamamışsın. hakkını vererek yapanı bulmak samanlıkta iğne aramak gibi.

    -iyi mutfak hem muhafazakar hem yenilikçi olur. bizde ikisi de yok. yenilikçi derken tavuk iskender yapmaktan bahsetmiyorum. özgün yemekleri aslına sadık kalarak yorumlamaktan bahsediyorum. hadi onu geçtik, bari muhafazakar olabilsek. o da yok. büyük şehirlerin orta yerinde 150 yıllık kasaplar, 100 yıllık mandıra dükkanları, meyhaneler, kahveler olmalı. bunlar kaliteden ve gelenekten ödün vermeden aynı standartta ürünler çıkarabilmeliler. bakın istisna olarak, bu konuda gaziantep iyidir. hem belediye çok destek olmakta, hem de bir kısım esnaf ve halkın bilinç düzeyi yüksektir.

    -deniz ülkesi olmamıza rağmen balık ve deniz mahsülü konusunda fakir bir mutfağımız vardır.

    -şarküterimiz iyidir (sucuk ve pastırma) ama çeşitlilik yoktur. italya'da ve ispanya'da gördüğümüz o yüzlerce çeşit içeren şarküteri dükkanları burada yoktur. bu arada türkiye'de gerçek sosis ve salam üretilmiyor. markette gördükleriniz fabrikasyon taklit ürünler. gerçek sosis konusunda denemeler yapılıyor ama, yakında daha yaygınlaşacağını düşünüyorum.

    -mutfağın önemli bir kısmı da içkidir. bizde hala seviye"ama tadını sevmiyom" ve "içmeden eğlenemiyo musunuz abi yaa" şeklinde olduğundan bu konuyu anlatmak zor. akdeniz ülkesi olup bu duruma düşmek üzücü. yerel şaraplar çeşitlenmeli. yerel yemek- yerel şarap eşleşmelerini de oturtmak gerekir. ya da yerel içkini (no rakı-balık) belli bir itibara çıkartman gerekir.

    -son sözüm türk müşteri kitlesine. yurtdışındaki restoranlar türkleri sevmezler. rezervasyonlarına riayet etmedikleri gibi, her şeyi kendilerine uydurmaya çalışırlar. italya'da yoğurtlu makarna arayan mı dersin, her ete "bu pişmemiş" diyen mi dersin, "pardon çocuk için köfte var mı acaba" diyen mi dersin. bunlar türkiye'de de böyledir. her yeni girişimi baltalamakta üstlerine yoktur. kendi kafalarında bir yemek vardır ve onu bulana kadar acaba ben doğrusunu mu biliyorum diye sorgulamadan mekanları yargılarlar. arkadaşlar adana kebapla pilav gelmez, sizin yüzünüzden geliyor. ali nazikte sarımsak olur, sizin yüzünüzden yok. bonfile kuruyana kadar pişmez, sizin yüzünüzden pişiyor.

    edit:(bkz: #72262200)

  • - <oğul> bak baba sen bana hadım olamazsın dedin, gittim parayı bastım oldum...
    - <yaşlı baba> yevrieem ben saena hadım olamazsın demedim adam olmzımızı mızımızı...
    - <oğul> hay sıçayım senin çemçük ağzına. mıyır mıyır ne dediğin anlaşılmıyo be!