hesabın var mı? giriş yap

  • 1) en üretken dönemlerinde inek gibi ders çalışmak zorunda bırakılarak zekalarının eritilmesi. (milli eğitimin insanları bildiğin aptallaştırması)

    2) özellikle anneleri tarafından doğru yanlış hemen herşeyiyle gurur duyulması sonucunda aşırı şımarıklık ve kendilerini dünyanın en harika varlıkları sanması. (yeni nesil acaip türk anneleri sağolsun)

    3) başkalarında olan şeylerin kendilerinde neden olmadığı sorusunu sorarak herşeyi ve herkesi kıskanarak etrafa bakmaları. (bu da bir üsttekinin bir sonucu)

  • prof.dr. philip g. zimbardo ve ekibi tarafından her detayı ince ince düşünülmüş bir sosyal psikoloji deneyi. örnek vermek gerekirse bu deneyde gardiyan rolünü üstlenen öğrencilerin gözündeki kocaman çerçeveli güneş gözlükleri, bu gardiyanların duygularının mahkumlar tarafından anlaşılamaması için bilinçli olarak kullanılmıştır.

    bu gibi sosyal psikoloji deneylerinin tartışılmasının nedeni, deneyin asıl amacının saklı tutulması değil, deneklere başta söylenmeyen koşullar ve bu koşulların denekler üzerindeki olası olumsuz etkileridir. zimbardo deneyi'nde de mahkum olan deneklere kötü muamele görecekleri söylenmiş, ancak bu muamelenin gerçek hapishanelerde uygulananlardan biraz farklı olacağı deneyden elde edilecek sonuçların güvenilirliği açısından söylenmemiştir. deneyin en önemli koşullarından biri hapishanedeki baskı ortamının bir an bile bozulmaması ve mahkum öğrencilere neredeyse yirmi dört saat psikolojik olarak işkence edilmesidir. öyle ki bir ayağına zincir bağlanmış bir halde uyumak zorunda olan mahkumlar, yatakta dönmek isterken diğer ayaklarına çarpan zincirin verdiği acıyla uyanıp hapishanede olduklarını hatırlamaktadırlar. prof. zimbardo'nun bu detayla ilgili defterine düştüğü şu not can alıcıdır: "rüyalarında bile bu hapishaneden kaçmalarına imkan yoktu." '416 no.lu mahkum' ise yapay stanford hapishanesi'yle ilgili aşağı yukarı şunları söylemektedir: "devlet yerine psikologlar tarafından idare edilen bir hapishane, nihayetinde bir hapishane."

    prof. zimbardo'nun altı günlük kısa deney süresi içinde istemdışı olarak bir araştırmacıdan ziyade hapishane müdürü gibi düşündüğünü ve davrandığını fark etmesi; gardiyanlık konusunda hiçbir eğitim almamış öğrencilerin mahkumlar arasındaki birlik ve dayanışmayı kırmak için kendi aralarında yaptıkları görüşmeler sonucunda uygulamaya karar verdikleri yöntemlerin gerçekte de uygulanan yöntemler olduğunun öğrenilmesi; başlangıçta birkaç hafta süreceği bildirilen deney, işler iyice çığrından çıkmak üzere olduğundan (açlık grevleri, histeri krizine tutulan mahkumlar, isyan eden aileler, kaçış planları) bir haftayı doldurmadan sona erdirilince mahkum rolündeki denekler alacakları ekstra maaştan oldukları halde mutluyken gardiyanların çoğunun deneyin erken bitmesinden dolayı rahatsız olmaları bendenizi dehşete düşüren notlar arasındadır.

    özet olarak, etik olup olmadığı tartışıladursun, zimbardo deneyi bize insan davranışlarını anlama konusunda inanılmaz değerli bilgiler veren sıradışı bir deneydir.

  • aslinda cok var. ama birkac tanesini sayabilirim.

    - oncelikle otel ucretini giriste tahsil etmek istemeleri.

    - kahvaltida oda numarasi sormak icin gelen gorevliler.

    - odada ikram olarak icecek bir ufak su, cay-kahve bile bulundurmamasi.

    - otele giriste elinizde tasinacak canta olmamasina ragmen sirf bahsis koparmak icin odaya kadar eslik etmeye kalkan, gereksiz yere lafi uzatan bellboylar.

    - otoparktan para alinmasi.

    - en cok guldugum de "otele disardan yiyecek-icecek" getirmek yasaktir uyarisi koymalari. 4 yildizli otellerde bile gordum.

    edit: son madde ile ilgili soyle bir uyari geldi, ben isin bu boyutunu pek dusunmemistim:

    dışardan yiyecek içecek getirip ve bunlardan zehirlenip suçu otel yemeklerine atmaya çalışanlara yönelik bir önlem. başı ciddi belaya giren oteller var bu yüzden.

  • "âmâların kendi dünyaları vardır, kendine has dünyaları. siz bilmezsiniz. bu dünyayı görsem nolur, görmesem nolur...o bir pencere. sen bakıp geçtin ablacım, ben bakmadan geçtim."

    6 aylıkken cehalet sonucu gözlerini kaybeden sivaslı turan dedenin müthiş sabır ve tevekkül öyküsünün bizleri hüngür şakır ağlattığı program olmuştur bu akşam.

    acaba gözleri gerçekten görmeyen kim?

  • küçük oğlum ilkokul 1. sınıfa gidiyor, başlar başlamaz sınıftan bir kıza aşık oldu. kızı da evlenmeye razı etti kendi aklınca. diğer çocukların anneleri kızı güzel bulmayıp laf ediyorlar, sürekli "benim iki karış boyundaki oğlum da brad pitt değil." diyorum. geçen veli toplantısında öğrendim ki, kız sınıf birincisi imiş. bir de sakin, okula uğradığımda görüyorum hiç aşırı hareketi yok.
    bugün anneler günü için sınıfa çağrıldık, gittim oğlum mektup yazmış bana okudu, ağladım, diğer anneler de aynı rutini atlattı.
    ayrılacağım sırada oğlum gitme diye ağladı. kızcağız geldi "bak benim annem de gitti" diye sakinleştirmeye çalıştı. olmadı. bizim oğlan para istedi, cebimden bozuk çıkmadı, ararken kızcağız atladı "üzülme, annem 4 lira verdi, ikimize de yeter, bölüşüp istediğimizi alırız." diye.

    dönerken aklıma sözlükte türk kızı ile ilgili atılıp tutulduğu geldi. aslında türk kızı bu sanırım, ama güzel olanları şişirilip, görece estetik olmayanları iteklendiği için kızlar form değiştiriyor...

    7 yıl sonra gelen edit: bu yıl farklı okullarda liseye başladılar. zaman içinde iyi dost olduklarına karar verip evlenmekten vaz geçtiler. :) ama sayelerinde çok iyi aile dostları edindik, sık sık bir araya geliyoruz. mevzubahis kızımız da hala çok akıllı ve sakin ama oldukça da güzelleşti.

  • 8 kilo fazlalığı olduğunu düşünen biriyim, yani zayıf olmayı seven normal kiloda biriyim. bugün mide botoksu yaptıralı 5 gün oldu. şimdilik iştah açısından hiçbir değişiklik yok. boğa burcu iştahım tam gaz devam etmekte. 500 ünite yapıldı. gelişmeleri yazacağım.

    edit1: 1 hafta oldu. nasıl olsa iştahım kesilecek yiyeyim canımın çektiğini dedim 1 kilo daha aldım. etkiyi 15. günde net görürsün dedi doktor. sonuçta yüze yapıldığında da 15 güne ancak oturuyor. hadi bakalım.

    edit2: 1 ayı geçti yaptıralı ve hala iştahımın maşallahı var. ben istedim ki ay canım çekmiyor yiyemeyeceğim’cilerden olayım. öyle olanlar var mı bilmiyorum ama ben de olmadı. 1,5 iskender, kola, tatlı şu bu her şeyi yiyorum ondan sonra bi ay şiştim galiba oluyor. tam emin olamamakla birlikte şişkinlik hissinin botoks öncesinden daha çok olduğunu düşünüyorum.

    bu arada kilomu da açıklayayım. 168 boyda 58 kiloyum. 50-52 kilo olma gibi bir takıntım var. diyetlerle düşüyorum ve daha iyi hissediyorum o kiloda ama kalıcılığı sağlayamıyorum. ideal kilomdan daha düşük olmak istediğim için zorlu diyetlerle o kiloya düşüyorum ve iştah patlamalarıyla tekrar alıyorum. 10 kilo al ver sıkıldım artık. haftaya biraz daha sağlıklı modda midemi doldurup sağlıklı bir diyet listesi (kafamdan) ile başlayacağım. belki botoks diyete uyumu kolaylaştırabilir. çok diyet yapmış biri olarak farkı anlarım. onda da işe yaramazsa yaptırmayın diyebilirim.

    edit3: bende hiçbir işe yaramadı arkadaşlar. doktor dedi ki işe yaramadığı için ikinci dozu vermek yerine bir ilaç başlayalım. ilacın ismini vermeyeceğim. karbonhidrat emilimi, insülinin kana karışımını yavaşlatan bir şey diyebilirim. bir de böyle deneyelim dedi. zaten vücut kitle indeksim normal olduğu için işe yaraması da normal tabii. kilo vermek mi istiyorsunuz az yemek çok hareket. gönül ister ki mucizevi mevzular olsun. yok. metabolizma çok karmaşık bir yapı. çok da kurcalamamak lazım. dediğimi yapın yaptığımı yapmayın.

    edit4: ilaç da başlamadım zaten ideal kiloya yakın biri olarak bozmak istemedim vücut sistemimi. yıllardır olan sistemimi yaptım: 2 günlük ayran detoksu (her yerde var google’a yazın), 10 gün 700-1100 kalori arası beslenme ve bu döngünün istediğim kiloya kadar devam etmesi şeklinde oldu. şu funny jump zıp zıp ayakkabılardan da aldım günde 20 dk zıpladım işlem tamam.

    edit5: saxenda der susarım. tok hissetmek ne kadar hoş bişiymiş. zayıflamasam da olur. beynimin yemek düşünmeden hayatına devam edebilmesi müthiş bişi. diyet yapmanıza gerek kalmıyor. kan tahliliyle doktora sorup alın. kullanım dozlarına dikkat edin giderek artırılıyor.

  • hiç tutmadığım buluş..kendi karıştırmaya başlarsa, kaşla göz arasında çayımı da içer bu ipne.