hesabın var mı? giriş yap

  • göz rengimiz, birden fazla gen tarafından belirlenir ve çevresel faktörler ile değişebilir. göz rengimizi sarı, kahverengi ve gri renkler belirler. kişide bulunan renk miktarı ile de kişiler arası renk farklılıkları oluşur.

    heterokromi, doğuştan yani genetik olabildiği gibi sonradan çevresel faktörlerle, hastalık, travma ve basit yaralanmalar gibi nedenlerle de oluşabilir. bu nedenle sonradan oluşan bir heterokrominiz var ise doktora gitmenizde fayda var.

    heterokromiyi sıralayacak olursak;

    - tam heterokromi: iki irisin rengi birbirinden farklıdır.
    - bölgesel heterokromi: irisin aynı bölgesinde iki farklı renk bulunur ve insanlarda nadir görülür.
    - merkezi heterokromi: irisin iç veya dış kısmının biribirinden farklı renkte olmasıdır. burada iris az miktarda melanin içerir. irisin gerçek rengi ise dış kısmında bulunan renktir. merkezi heterokromi, aynı zamanda "kedi gözü" olarak da adlandırılır.

  • türkiye' de gece kulübüne gitmek gibi bir hatayı 9-10 sene önce yapmıştım. tabi en iyilerinden biriydi, çok kötü bir olay olmadı ama içerideki tipler, dışarıda herhangi bir yeraltı örgüte bağlılık yemini etmiş güvenlikler, bahşiş vermiyorsan; hizmet yok garsonlar, arabanı gavurun malı gibi kullanan sabıkalı valeler, kol gibi hesaplar...

    eğlence bunun neresinde? bunlar eğlence mekanı diye geçiyor ama gittiğinde stres oluyorsun. klişe olacak ama avrupa'da cidden eğleniyorsun; eğlence mekanında.

    edit: içimin yağları eridi; 10 kişiye tek dalarım vari at hırsızı tipleri güzel benzetmişler. çok rahat, çok profesyonel.

  • tupperware denen plastik batağına saplanmış kadınlardır. bakıyorum çevreme her gün daha da artıyor böyleleri. küçücük şişeler, kaseler, bardaklar onlarca liradan satılıyor. işin ilginç yanı bir sürü de alıcı buluyor.
    hadi desem ki insanlarda para çok, harcayacak yer yok, aklıma annem geliyor. öğretmen kendisi, zengin değiliz yani. geçen gün küçücük bi kaseye 95 lira vermiş. dedim ki anne bu ne böyle yastık altında tupper mı biriktireceksin. neymiş yiyecekler bozulmuyormuş günlerce tazecik kalıyormuş bıdıbıdı. ya sanki göçebe hayat mı yaşıyoruz anne, yörük müyüz anne. her gün evdeyiz yer bitiririz allahım ya.

  • ingilizce-türkçe sözlükte, epidemic kelimesinin karşılığı da salgın, pandemic kelimesinin de... peki bu iki kelimenin farkı ne?

    - epidemic, bir hastalığın sınırlı bir yerde salgın olması. örnek: "şu sıralar okulda grip salgını var."

    - pandemic ise, dünya çapında bir salgın. örnek: 2009 yılındaki domuz gribi salgını

    aradaki fark basit. ama sonradan içlerinden hangisi hangi manaya geliyordu, hatırlamak zor olabilir. pan- ön eki, hatırlamaya yardımcı olabilir. zira, pan-, önüne geldiği kelimelere "hepsi" ya da "tamamı" gibi kuşatıcı bir mana kazandırır. örnek: dünya üzerindeki bütün türkleri birleştirme ideolojisi, pan-türkizm.

    tema:
    (bkz: ingilizce /@derinsular)

  • (bkz: ülkücü hareket olarak yola çıkıp ülkünün köküne kibrit suyu dökmek)

  • cicim aylarıdır , her iki tarafında naz niyazının doruk yaptığı zamanlardır ; süpersin sen çok teşekkür ederim gibilerinden cümleler mide bulandıracak seviyeye gelir .

    aslında iki tarafta bunun farkındadır ama benden çıksın diye bende patlamasın diye devam ederler .

    ve akabinde 7. günü göremeyeceklerdir işin komik ve garip olan kısmı buradan sonra başlar asıl , aslında o geçen 6 7 gün süre zarfı karşı cinslerin birbirlerini tartma ve birbirlerinden atak bekleme zamandır .

    ve ilk haftadan sonra yazmamalar , boşluklar , acabalar , kafalara soru işaretleri dolu bir zaman başlar .

    hesaplamalar tavan yapar , lan en son ben atmıştım değil mi mesaj evet evet atması lazım onunda gibilerinden derken bir bakmışız bizim o cici çiftimiz saatleri aşarak gün boyunca haberleşmeyi kesmiştir gibi gibi yazabilirim sayfalarca bu böyle devam eden süregelmiş sonsuz bir döngüdür aslında .

    evet bayanlar baylar o yüzden kendimiz kalkıyoruz kimsenin hevesiyle duygusuyla oynamıyoruz .

    bırakın eşşek kadar insan kendi kalksın .

  • - lütfen içtiğiniz biraları yere dökmeyin. karıncalar onu su sanıp içiyor, sonra evine gidip karısını kızını dövüyor.

  • ahmet davutoğlu'nun iğrenç bir şekilde çıkar sağlamaya çalıştığı olay.

    "davutoğlu, "işte dava adamı budur. nasıl kızı, ailesi hastanedeyken buraya mitinge gelmişse, bu nöbeti terk etmemişse bu batmanlı kahramandan örnek alacaksınız, sandıklara gidip terk etmeyeceksiniz" ifadesini kullanmıştı."

  • intihal olayının nasıl yapıldığı ve kriterleri bellidir. 40tan fazla kritere göre incelenip elif şafak'ın yaptığı işin başka bir romandan esinlenme değil, çalma çırpma işi olduğu hukuk önünde tescillenmiştir.

    yok ticari itibar, yok edebiyat öyle bir şey değil, yok elif şafak'ı dışarıda görseniz çok seversiniz vs vs. bir de utanmadan oraya davanın içeriğinden bağımsız yazmışsınız. yemin ediyorum alayınızın yerine ben utandım. siz bir daha açıklama falan yapmayın, hatta bir şeyler yazmayın. intihal yapmış bir kadını desteklerken saçma sapan ifadelerle kendinizi küçük düşüyorsunuz.

  • program suresi bekledigimizden cok daha kisa tutuldu (ya ali nesin surpriz oldu ya da israil askeri fotograflari beklenenden uzun surdu). o yuzden soylemek istedigim, soylemeyi planladigim bir yigin sey kaldi (google sansuru de dahil olmak uzere).

    3 konuk oldugumuzdan da bu kafamdaki sure planiyla ortusmedi. canli yayinda araya girme ve soz kesme mesrebine alismadigimdan da cok az sey soylemis oldum neticede.

    allahtan diger iki konuk tuna ve kaan'di da benim eksik kaldigim yerlerde tamamlayici olabildiler. diger konuklar alakasiz insanlar da olabilirdi.

    "hukuki moderasyon var, her sey yazilamiyor burada" benim ilk one cikarmak istedigim bir bakis acisi degildi. her site ofisinde bir hukuk burosu istihdam etme luksune sahip olamaz. elestiriye odaklanma sebebim bu oldu. elestiriye acik ve yasal duzenlemeleri duzgun bir toplumda moderasyona da ihtiyac yoktur.

    benzer firsatlar cikarsa bunu daha net ifade edebilecegim insallah yarabbi.

  • bak sen bunu böyle rahat rahat iddia edebiliyorsun. iyi güzel. ama başka biri de çıkıp akp, nasyonel sosyalist alman işçi partisinden, nazi den farkı yok diyebilmeli o zaman. öyle arkadaş arasında eş-dost sohbetlerinde değil. tv'de, üniversite konferansında, uluslararası toplantılarda vs.

    hop hop hoplamayacaksın o zaman.

  • "oğlunun ölümünden 3 gün sonra tekirdağ’daki evlerine 2 kişinin geldiğini anlatan baba murat oğraş “tarım bakanlığı adına başsağlığına geldik’ dediler. bir kişi de adalet bakanı’nın danışmanı olduğunu söyledi. her türlü maddi manevi yardımı yapacaklarını fakat basında otelin adının kullanılmamasını istediler. antalya’ya savcılığa gidip olayı anlatıp dilekçeyi verdim. tehdit edenlerle ilgili soruşturma başladı” dedi."

    sen ne biçim bir adalet bakanlığı yetkilisisin ki öleni değil öldüreni korumanın derdine düşüyorsun?