hesabın var mı? giriş yap

  • o bölgeyi iyi bilirim. yakıtı bitmiş binek araçlar tam bir ölüm tuzağı olacaktır. meteoroloji yarın öğlene kadar yoğun kar yağışı veriyor.

    eğer bir binek aracındaysanız ve yakıtınız bitiyorsa etrafınıza bakın, en iyi çözüm etraftaki yüksek tonajlı araçlara (tanker, tır, kamyon vb) sığınmak olabilir. bu araçlar daha uzun süre kaloriferleri çalışacak şekilde dizayn edilmiştir ve izolasyonları her durumda aracınızdan daha iyidir. ayrıca karın gittikçe yükseleceği varsayılırsa binek araçlar hızla kar altında kalır ve bir süre sonra kapılarını bile açamaz hale gelirsiniz. yüksek tonajlı araçlarda yaşam alanı daha yukarda olduğu için daha uzun süre kar dışında kalabilirler. bu arada soğuk nedeniyle akünüzün de hızla(saatler içinde) biteceğini unutmayın.

    umarım can kaybı olmadan atlatılır. iyi şanslar...

  • mutlaka görülmesi gereken filmleri kabaca sıralarsak.

    stephen king çağımızın en üretken yazarlarından biri. ilk romanının yayınlandığı 1974'den bu yana 45 romanı yayınlanmış bir yazar. imdb.com sitesine adını yazdığınız zaman tam 106 filme kaynaklık ettiği görürsünüz. bunların arasında bir kaç kez filme alınan eserleri de var, televizyon için de yapılanları da, kısa filmlerde var. king'in yazdıklarından çok başarılı sinema uyarlamaları çıksada, çok vahim uyarlamalar da çıkmadı değil... sadece onun uyarlamaları için film şirketleri kuruldu. castle rock entertainment şirketi adını king'in çoğu romanına kaynaklık eden bir kasaban adını aldı ve sadece king uyarlamalarına yapımcılık yaptı. frank darabont bütün ününü king'den uyarladığı filmler ile kazandı. the shining filmi sonrası ünlü yönetmen stanley kubrick ile arasında bir senaryo atışması olur. stanley kubrick bu senaryo olayları için stephen king hakkında şöyle der; "yazma işiyle pek de ilgili gibi görünmüyor. yazdığını belki bir kez üzerinden geçtiğini ve sonra da her şeyi editörüne yolladığını söylüyorlar. onu ilgilendiren şey icat etmek belli ki ve bence bu onun başlıca özelliği." belli ki de stephen king hiç bir zaman güçlü bir edebiyat diline sahip olmadı ama hep iyi fikirleri oldu bu iyi fikirler ona 45 roman, 6 tane öykü kitabı ve 106 film uyarlması bıraktı. bir zamanlar verdiği vergiler ile bir nükleer füze alabileceği bile söylenmişti.

    5-the green mile (1998) bir korku, gerilim yazarı olarak bilinen king'in daha çok mistik bir adamın öyküsünü işlediği ve dinsel bir yapıya dönüşen 6 kitaplı the green mile'den yapılan bir uyarlama bu. stephen king uyarlamaları konsunda yarı bir yere sahip olan yönetmen frank darabont'ın imzasını taşıyor bu film. frank darabont sinemaya da bir king öyküsünden kısa bir film ile başlamıştı. daha sonra ise kendisine büyük ün kazandıran bir başka king uyarlaması olan the shawshank redemption'i (esaretin bedeli) çekmişti. senaryoyu yine frank darabont yazıyordu. 1935 yılında louisiana'da ki bir hapishane de ki idam işlemlerinden sorumlu erdemli ve erdemsiz mahkumların hikayesini anlatılıyordu. iki çocuğu öldürmek suçundan idama mahkum olan ve aklı dengesi yerinde olmayan ve doğaüstü güçlere sahip olan bir mahkumun hikayesidir bu. frank darabont'un yazdığı senaryo için yazılmış en iyi film senaryosu diyerek övüyordu stephen king.. ama uzun bir kitap olan yeşil yol'u uyarlayan framk darabont kitap da ki bir çok şeyi filme de aktarınca çok uzun ve bazen sarkan bir film ortaya çıksa da oyuncuların da katkısı ile unutulmaz bir klasik haline gelmeyi başarıyordu.

    4-the shawshank redeption (1994) yine kingmania frank darabont tarafından sinemaya uyarlanan bir stephen king uyarlaması. stephen king'in rita hayworth and shawshank redemption adlı uzun bir hikayesinden yine frank darabont'un senaryosu ile çekilen film king uyarlamaları arasında en çok sevilen ve taraftar toplayan film olmayı da başarıyordu. king bu senaryo içinde bu kadar iyi olmasını hiç beklemiyordum diye tepki verecekti. frank darabont ana hikayede bir kaç değişiklik de yapmıştı. bunlardan en önemlisi red karekteri olacaktı. darabont kitap da anladılan kızıl saçlı irlanda'lı yerine morgan freeman'ı koyuyor ve hiç de fena yapmıyordu. kitap da ki müdürleri tek elde topluyor ve ortaya warden norton karekterini çıkarıyordu. ayrıca kitabın sonunda hüzünlü ayrılık yerini filmde hüzünlü bir buluşmaya bırakıyordu. film gişe de tam bir hayal kırıklığı yarattı. ama sonradan ise bir külte dönüştü, bir çok sahnesi ile sinema tarihine notlar düştü. belki de video sekterönü ile değerini bu kadar bulmuş başka bir film yoktur. unutmadan söyleyelim film imdb.com'un tüm zamanları kapsayan top 250'sinde ilk sırada yer alıyor. rottentomatoes.com sitesinde ise yüzde 90 olumlu eleştiri almayı başarmış bir filmden söz ediyoruz.

    3-misery (1990) benim en çok sevdiği stephen king uyarlaması değil, aynı zaman da en çok sevdiğim filmlerden biridir. belki de sözlük de ki gerilimin karşılığı bu film olmalı. stephen king, kitabı yazmaya aşırını fanatik hayranlarından ilham alarak başlamış. aklında önceleri sadece kötü bir karekter yaratmak varmış. ama fazla sebepleri olmayan, iyilik nedir bilmeyen çatlak bir kötü karekter. belki kendi bile yaptıkları kötülüklerin farkında olmayan bir canavar. sinema tarihinin yaratılmış en sağlam kötülerinden biri olan annie'yi kathy bates müthiş biçimde oynar. king filmleri üzerinde denemiyi olan rob reiner yönetir filmi. (1986 yılında bir başka king uyarlması olan stand by me'yi yönetmişti.) filmin senaryosunu yazan william goldman kitaba sadık kalmayı başarır. kitap da ki klostrofobik hikayeyi filme de taşır. ama kitap da bulunan bazı annie aşırılıkları filmden çıkarılır. annie'nin takozla yazarının ayakları kırdığı bölüm kitap da ayağını kesip sonra ise yanan bir meşale ile dağlaması şeklinde vuku buluyordu. bu tür değişikler stephen king'i sinirlendirmiş olsa da, filmi izledikden sonra çok yerinde buldu.

    2-carrie (1976) stephen king'in ilk romanın ilk film uyarlaması olması da ilginçtir. çünkü king carrie hakkında hiç iyi şeyler düşünmez. bu kitabı bir kez daha asla okuyamam diye söz eder. brian de palma'nın elinden çıkan film için king, de palma'nın hikayeye bakışının daha hünerli olduğunu söyler... lawrence d. cohen'in kaleminden çıkan senaryo telekinetik güçleri olan bir liseli kızın, çekingen, ürkek bir kızın hikayesini sinemaya taşır. de palma daha sonra çoğu korku filmi için örnek oluşturacak tekniklerle hikayeyi müthiş bir şekilde işler. tabi sissy spacek'in güçlü oyunculuğu da buna eşlik eder. bu amerikan liselierin en büyük sorunu olan ezik bir öğrencinin içinde beslediği intikamın dışa vurmasıdır. filmin sonlarına doğru tırmanan gerilim ve korku ise hat safhaya ulaşır. bugün çok görülen final ise ilk bu film ile hayat bulmuştur. de palma kitaba göre finalde bazı değişiklikler yapar, ama bunlar mecburidir. çünkü kitap da ki final sinema diline çevrilmesi çok zordur.

    1-the shining (1980) stephen king, 6 yıldır romanları yayınlanan bir yazardır. daha önce carrie ile bir sinema uyarlaması ve salem's lot adında bir televizyon serisi uyarlaması vardır. stanley kubrick gibi bir yönetmenin king'in yazdıkları ile ilgilenmesi king'i çok heycanlandırır. üstelik korku gibi bir temayı hiç eline almamış bir yönetmen olan kubrick bu metni beğenir. farklı janrlarda hep en iyisini yapmayı bilen kubrick yine müthiş bir filme ulaşmak üzeredir. kubick ile king'in ilk buluşması pek iyi geçmez. kubick fikri beğenir ama hikayeyi çok sıradan görür. king ise bunu anlamak da güçlük geçer. hatta stephen king bir senaryo yazar ve kubick'e gönderir. stanley kubrick metni okumadan geri gönderir. king kitap da ana merkeze oteli alır. bütün olayların ana temelinde otel vardır. ama kubrick filmin merkezine bir adamın psikolojik sorunlarını alır. onun cinnetini konu eder. film bittikten sonra king filmi hiç beğenmez. filmin kısa ömürlüğü olacağını söyler. bu öngörünün günümüzde ne kadar yanlış olduğu ise ortada. daha sonra king kitabın sinema haklarını geri alır ve yapımcılığı kendisinin yaptığı, senaryosunu yazdığı the shining'i tekrar çeker. ortaya felaket bir şey çıkar.

    dipnotçuk: bunların dışında rob rainer filmi olan satnd by me'yi, bryan singer filmi olan apt pupil'i, bir televizyon serisi olan salem's lot'u, george a. romero filmi olan creepshow'u, frank darabont filmi olan the mist'i de zamanınız varsa izleseniz hiç fena olmaz.

  • mangal gibi yurekleri vardir ve her cesur insan gibi majestelerinin agiz dolusu hakaretine maruz kalmislardir.

    “şimdi geliyorum çok enteresan şurada bir grup, affedersiniz edebim müsaade etmiyor tabi de, sırtlarını dönerek işaret yapıyorlar. ya sizde zerre kadar nezaket varsa, haysiyet varsa, yani zerre kadar kabiliyetiniz varsa siyasette yer parlamentodur. orada konuşursunuz. meydanlarda konuşursunuz. kalkıp da bu tür tehditlerle bu tür affedersiniz ahlaki olmayan yöntemlerle bir yere varamazsınız."

    http://haber.sol.org.tr/…sizde-haysiyet-olsa-118308

  • işlevselliği arttıracak bir kaç kısayolu paylaşmak istiyorum.

    windows tuşu + prtsc: bir ekran görüntüsü almak istiyorsunuz ancak onu painte ctrl+v yapıp görsel olarak kaydetmek size çok uğraştırıcı geliyorsa bu kısayol sayesinde aldığınız ekran görüntüsü resimler>ekran görüntüleri klasörüne resim olarak kaydediliyor.

    windows tuşu + nokta (.): emoji kısa yolu, online oyunlarda falan insanlar şaşırabiliyor.

    windows tuşu + v: bir şey kopyaladınız, sonra üstüne bir kaç şey daha kopyaladınız ve öncekileri kaybettiniz. aslında tam kaybetmediniz, bu kısayol sizin ctrl+v geçmişinizi gösteriyor. sabitleme özelliği sayesinde adresinizi sabitleyip her seferinde tekrar yazmakla uğraşmayabilirsiniz.

    edit: windows + shift + s: windows +prtscr benzeri bir işlevi var, kırparak ekran görüntüsü almanızı sağlıyor. serbest biçimli kırpma özelliğini baya beğendim ben. aldığınız ekran görüntüleri windows+v tuşuyla girdiğiniz panoya kaydediliyor. alıntı ve taslaklar uygulamasının kısayolu sanırım. dm'den bildiren arkadaşlara teşekkürler.

    edit 2: windows tuşu + 1,2,3,4,5,... kombinasyonu ile görev çubuğundaki kısayollara erişebilirsiniz. burada da anlatılmış.

  • benim lan. soracağım tabi, sik gibi anında kargo yazmayın o zaman. 1 saat içinde yazın, 2 saat sonra yazın. anında kargo yazarsan anında sorarım. yollamasan da anında söverim.
    editcan: ben böyle anlarım arkadaş. güzel türkçemizi güzel kullanın o zaman. gün içinde kargo yaz bebeğim.
    edit 2: başlık başıma.

  • en çok onunla eğlenilir, en gerçek onunla hüzünlenilir, kırk yılda bir ciddi konulara girersiniz onunla ama böyle durumlarda sizi gerçekten önemseyen tek insan odur. dalga geçmeyeceği yeri bilir. çünkü onu bu hale getiren, dünyanın iğrenç bir yer olmasıdır. bunun farkına varmıştır ve artık hiçbir şeyi takmayacaktır. ama ruhunu gören insanı tanır, ve onun için dünyayı daha güzel bir yer haline getirir. bu ısırılası insanı daha sonra yeniden doğru düzgün anlatacağım, acelem var şu an sözlük.

  • kendisi son derece başarılı bir hanım kızımız herhalde. tebrik ederim. umarım gider istediği yere.

    buraya kadar tanımdı, tırıydı, vırıydı.

    şimdi esasa gelelim. bu tip videoları izlerlerken yerin dibine geçen sessiz binlerden biri olarak söylüyorum. yapmayın böyle şeyler lütfen. ortalık gerekli gereksiz yüzlerce başarı hikayesi kaynıyor. çoğu pek çok kişi için herhangi bir anlam ifade etmiyor. dolayısıyla bir bağ kurmak zorlaşıyor. nihayetinde kimse böyle postmodern dilencilik zırvalarına maruz kalmak zorunda değil. kazanıp kazanmayacağı belli olmayan eleme için new york'a gidip oldukça külfetli masraflara katlanabilen biri burs bulmak için de daha asil yollar arayabilir. sıkıldım. bitti.

  • bir gazetecinin "tek bir kitapla şair olunur mu?" sorusuna "tek bir kitapla peygamber olunuyor da şair niye olunmasın?" cevabını vermiştir.

  • amerika koşullarında pek imkansız olmayan durumu gerçekleştiren delikanlıdır.

    çalıştığı işten saatlik 20 dolar alıyormuş, yani 55 tl. türkiye'de asgari ücret bırak saati, günlük 55 tl değil.

  • öğrencilik döneminde yıllarca garsonluk yapmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki bir samimiyet, iyi niyet, insanlık göstergesidir.
    halen gittiğim her mekanda garsonlara yardım ederim.
    oturduğum masanın ağzına sıçmam.
    en az %10 bahşiş bırakırım.

    sadece garsonlar için değil, hizmet aldığım her alanda hizmeti verenin işini kolaylaştırmak için elimden geleni yaparım. sanıldığının aksine bu garsonun işini zorlaştırmaz aksine her şeyi daha pratik bir hale getirir. çok şık bir mekanda bile garsonun uzanması zor olan bölgedeki tabak çanağı masanın bir köşesine doğru yanaştırmak gerekebilir.

    verdikleri parayla insanları köleleştirdiğini düşünen bazı zevatlar, garsonun işini yapmaya çalışırkenki çırpınışlarını mağrur bir edayla izleye dursunlar, hayat yardımlaşan insanların sinerjisiyle daha mutlu geçmeye devam edecektir.

  • yediği haltı önce salih bozok'un farkettiği sakar kişi. şimdi diktatör denilen ve özellikle giyim konusunda son derece titiz bu adama yapılanı kışladaki başçavuşa yap bakalım yarma şeftalinin çekirdeğini sonra nerenden çıkıyor?
    not: bilerek adam dedim çünkü bu aralar o kadar zor ki adam gibi adam görmek...