hesabın var mı? giriş yap

  • zamanında devrim gibi bir özellik olan 3 satır digital ekran ile piyasaya çıkmıştır.
    3 satır diyorum olm. aynı anda hem operatörü hem saati hem de tarihi gösterebiliyordu boru değil!

  • üst edit: sevgili dostlar, öyle güzel mesajlar attınız ki teşekkür etmek borç oldu topluca. inanın hala aklıma geldikçe güldüğüm ve çok da takmadığım bir hadiseydi yazdığım. ismi çok soran olmuş, burada kimliğimi ortaya çıkaran paylaşımlarda bulunmaktan kaçındığım için yazamıyorum affınıza sığınarak. tek özgür alanım burası ve beni anlayacağınıza eminim.

    çok komik gelebilir ama hayatımda ilk defa gerçekleştirdiğim bir arkadaş silme eylemi için benim açımdan yeterli gerekçeler içerir. anlatayım. yakın aile dostlarımız ve biz aynı süreçte bebek beklemeye başladık. aradan bir kaç ay geçti ve biz oğlumuzun ismini netleştirdik. elemana söyledim biz falanca koyacağız diye. tam 4 ay öyle isim mi olur diye dalga geçti. hatta bu dalga sürecine arada eşi de dahil oldu telefondan. neyse, çok sallamadım. aramızdaki ilişki böyleydi zaten uğraşırdık birbirimizle. gel zaman git zaman, doğumlara iki hafta kala birgün bunlar saçma bir gerekçeyle bizi evlerine davet ettiler. hayırdır inşallah deyip gittik eşimle. bir karın ağrıları olduğunu eve girer girmez anladım. uzatmayayım çocuğun odasını yaptık sizce nasıl olmuş temalı çağırma ritüellerinin en göz alıcı noktası kapıya bizim oğlana koyacağımız ve aylarca dalga geçtikleri ismi yazdırmış olmalarıydı. bizi sırf bunu görelim diye çağırmış ama cesaret edip açıktan söyleyememişlerdi. evden çıkarken eşi arsızca siz ne koyacaksınız adını diye sormaz mı? eşim gülümseyerek “falanca” dedi. nasıl yani biz de öyle koyacağız olur mu öyle sözleri manyağın kulağımdan çıkmıyor. aylarca dalga geç, evine çağır aptal yerine koy sonra bir de hesap sor. bakın bu insanlar öyle cahil cühela tipler de değil. biri anestezi diğeri plastik cerrahi uzmanı. o gün kestim görüşmeyi bu köylü kurnazlarıyla. belki de biraz geçmişin birikimi oldu bilemiyorum. oğlumuza falancanın yanına çok ayırıcı bir isim daha koyduk. görüşmüyoruz, mutluyuz.

  • yer akmerkez:

    altmışlı yaşlarda kodaman bir dayı avmye gelir girişte çantasını xray cihazına bırakır. çanta geçerken güvenlik tedirgin olur. tehlikeli birşey görmüştür çünkü. efendi bir ses tonuyla dayıya sorar:

    -beyefendi silahınızın ruhsatı var mı?
    -var

    der dayı ve çantasını alıp yoluna devam eder. arkadan güvenlik koşturur beyefendi ruhsatınızı görebilir miyim acaba diye. ancak dayı hiç tınlamaz yürümeye devam eder. güvenlikte fazla bulaşmak istemediğinden olsa gerek geri döner. o sırada dayı arkasını döner ve gitmekte olan güvenliğe seslenir:

    -hey niye geri dönüyon
    -ruhsatı göstermediniz efendim
    -göstermediysem senin görevin beni buraya sokmamak değil mi?
    -ama efendim:((

    dayı hemen çantasını açar ve silahı alıp güvenliğe doğrultur. güvenlik korkudan altına yapacakken dayı tetiğe basar çaattttt.

    silahın ucundan bir alev çıkmıştır. dayı:

    silah değil bu yeğenim çakmak çakmak.

  • demek ki sizin çocuğun kendi çocuğuna yaptığı zorbalıklardan bıkmış.

    çocuğunuz başkasının boynunu çiziyor, kaldı ki o aşamaya kadar neler yapmıştır.

    siz de büyük ihtimalle bu konuda yeterli tedbir almamışsınız. belki ke keyiflenmişsinizdir.

    kalkıp burada savcılığa şikayet edilmiş diye eleştiriyorsunuz.

    ne yani diğer çocuklar sizin çocuğunuzun oyuncağı mı?

    en azından medeni bir insanmış hukuk yollarına başvurmuş. kenara çekip çocuğunuzun yaptığı zorbalıkların aynısını çocuğunuza yapmadığına şükredin.

    bence burada insanları kınayacağınıza çocuğunuzu terbiye edin. daha sonra sert kayaya çarparsınız çocuğunuzu da sizi de terbiye eder. gururunuz incinir.

  • fotoşoplu dev iskelet fotoğrafını gördükten sonra okumayı bıraktığım yazının iddiası.

    gelen mesajlar üzerine edit: sevgili minik ridley scottçular..bu ve bunun gibi bir sürü fake fotoğraf nette geziyor zaten yıllardır. bu fotoyu kanıt olarak gösteren bir yazara da 2300 fav ödüyorsunuz.. ilginç. fareye dönüşen kızın fotosu vardı bir de.

    edit: çok uzun boylu insanların eski zamanlarda yaşadığı bilgisi geldi. incelemek lazım.

  • okurken öyle dalmışım ki 4 saat 20 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım dedirten olay.

    paramız yoktu okumadım.

  • gittiği yerden geri dönmesidir. kalkıp gelsin, kızsın, bağırsın, dövsün bile beni ama yeter ki yanıma gelsin. annesini kaybedince insan 100 yaş birden büyüyor sanki. anne acısının ne demek olduğunu bilseydiniz erken de kalkardınız, yemek de yapardınız.. boş boş şeyler için söylenmezdiniz annenize. o ne diyorsa doğrudur, bilin. sizin iyiliğiniz içindir. kimse sizi anneniz gibi sevmez. kırmayın onları. hep derlerdi bana da. anlamazdım. of bile demeyin. çiçektir onlar.

  • rahat sözcüğünün altını gerçekten dolduran, 15-20 saat aralığında ayakta çalışmak zorunda olduğum zamanların kurtarıcısı ayakkabıdır.

    tüm rahatlığına rağmen, muhtemelen uzakdoğu üretimi olduğu için, kronik bir burun çökme sorunu vardır. fazla kalın olan burnu, en fazla 3 giyişten sonra çukurlaşmaya başlar. kısa sürede eski bir görünüm alır. istisnasızdır.

  • kovulma değildir ama çok çirkin bir andır. adama teşekkür eder gönderirsin, reklam veya tanıtım girer sonra da o yokken haberini okursun. adab-ı muaşeretten bîhaber, doğru iletişim kurmayı beceremeyen iki kadın gördüm ben orada...

  • ilk defa geçen pazar kullandım. bi arkadaşla buluşmaya bostancı'ya gelmiştim, dedim gelmişken bi deneyek.

    bostancı durağından bindim, dudullu durağında indim. giderken küçükbakkalköy durağında 3 dakika kadar bekleme yaptı, dönerken hiç beklemeden döndü. gişelerden girişi-çıkışı rahat, yolculuk inanılmaz rahat. saat 16:00 gibi bostancı'dan bindim, ilk duraktan son durağa hep dolu gittik. dudullu'dan dönüşte bildiğin metrobüs sırası gibi kalabalıktı, yer kalmadı oturmaya. daha ilk aydan böyleyse 1 yıla kalmaz millet iyice arabayı otobüsü terkeder.

    dudullu durağından çıkarken asansörü kullandım, ışıkları yanmıyordu. bostancı'da ise henüz oturmayan düzen dışında beni rahatsız eden bir şey olmadı, girişteki tavan aydınlatması çok şık olmuş.

    allah başlatandan da bitirenden de razı olsun ama bu iş akp'ye kalsa bi 5 sene daha bitiremezdi. maalesef metro işinde eli çok ağırdı bir önceki yönetimin.

  • neler olmuştu?

    bahar şenlikleri kaldırıldı. kızlı erkekli pikniği polis dağıttı. kızlı erkekli lise gezisine soruşturma açıldı. kızlı erkekli evlere baskın düzenlendi, çocuğun biri sevgilisinin evinde basılmıştı da polisten kaçarken camdan atlayıp öldü. konser alanının ortasına mescit dikildi. gece 10'dan sonra içki almak yasaklandı. gece 12'den sonra müzikli eğlenceler yasaklandı. 90'ların dizilerindeki içki sahneleri kesildi. kapalı kadınlar için dikilen eteklerin boyu uzatıldı. başörtüsü orta öğretimde serbest hale geldi. devlet başkanı ekonomiyi din kuralları ile yönettiğini ilan etti.

    o sırada memleketin en ünlü medresesinin efsane profesörü ne diyordu hatırlayalım? görsel
    cumhuriyet'in "tehlikenin farkında mısınız" demesi üzerine kendini aydın diye pazarlayanlar ne diyordu? görsel

    cumhuriyet düşmanlığının sonu budur.
    nagehan üretim merkezinin (akademinin) atatürk'e ve kemalizme sallamadan tez yazamamasının sonu budur.

    görsel

    edit: kız-erkek arasında çekim olur diyerek savunulan gericilik. siz kafayı yemişsiniz. ben konya'da okudum. ilkokul-lise hep karışık oturduk. kadın ve erkek toplumda bir arada yaşar. kötü gözle bakmamayı, insanların kendi halinde yaşayabilmesini erken yaşta normalleştirebilir insan. çocukların aklına kız-erkek ayrı oturmak gerektiğini sokmak ne demek?

  • topu ayağınızdan döndürerek attığınızda magnus etkisi nedeniyle top falso alır. daha önce hiç denememiş insanlar için en kolay falso lateral eksende topa falso vermektir. mesela roberto carlos'un fransa'ya attığı gol buna bir örnektir.

    yüksek bir şiddetle vurduğu topa sadece lateral eksende falso verdiğinden dolayı hareket tek yönde olmuştur. bu arada eksenleri tanımlamak gerekirse, carlos'un falso verdiği eksen lateral eksen, toptan dosdoğru kaleye olan eksen x ekseni ve yükseklik de z ekseni olarak tanımlanabilir. dönerek ayaktan çıkarılan topun hızı arttıkça maruz kaldığı magnus kuvveti de artacaktır.

    peki top nasıl hız kazanır?

    topa hız kazandıran iki mekanizma vardır.

    1) bunlardan ilki top ile ayağınız arasındaki temas sonucu ayağınızın hızıyla topun hızının eşitlenmesi sonucu oluşur. pas verdiğinizde genellikle bu eylemi yaparsınız. çünkü özellikle ayağa pasta topun çok hızlı olmamasını istersiniz ki takım arkadaşınız topu kontrol etmekte zorlanmasın. derinlenmesine paslarda, yani ayağa değil de arkadaşınızın koşacağı yere doğru atılan paslarda ise biraz daha hızlı bir şekilde ayağınızdan çıkarmanız gerekir hatta şut çekerken daha da yüksek şiddete ihtiyaç duyulur.

    2) ikinci hız kazandırma mekanizması ise derinlemesine paslarda ve daha beteri şut çekerken gerçekleşen mekanizmadır. ayağınızın hızıyla topun hızı arasındaki fark büyür. kısa paslarda böyle bir fark neredeyse sıfırdır.

    sizce ayağınızın hızıyla topun hızı arasındaki fark açıldıkça ne olur?

    soruyu daha basit bir şekilde cevaplamak için ayağınızla topa bir duvar arasında kuvvet uyguladığınızı düşünün. topta deformasyon olacaktır. herhangi bir cisme kuvvet uygulayıp onu deforme ettiğinizde iç enerjisini artırmış olursunuz. lise fizik dersinde gördüğünüz konu aslında bir kuvvet bir cismi bir eksende hareket ettiriyorsa iş yapar.

    bu hareket bazen kısa pasta olduğu gibi ayağınızla topu itmek olur, ki buna katı kütle dinamiği, rigid body dynamics, denir. bazen de topta deformasyon yaratarak iç enerjisini artırmak şeklinde olur. bir koltuğa oturduğunuzda bile vücut ağırlığınızın koltukta yaratacağı deformasyon o koltuğun iç enerjisini artıracaktır. topa vururken de aynısı olur.

    ayağınızın kuvvet uyguladığı nokta topla ayağınızın hızını eşitleyecek eşiği aşarsa, topta deformasyon başlar. ayakkabı ve ayağınızdaki deformasyon görece stiff yapıda olacağı için deformasyonun kahir ekseriyeti, umut'a selamlar, topta yaşanır. böylece topun iç enerjisini artırmış olursunuz. toptaki deformasyon topa enerji kazandırır.

    topun maruz kaldığı kuvvet ayağınızla top arasındaki temas kesildikten sonra azalmaya başlar. böylece top eski geometrik haline gelmeye çalışır. her malzemede kuvvet uygulandıktan sonra eski geometrik forma dönüşüm gerçekleşmez. bazısı olduğu gibi kalır. bazısı da kısmen geri dönmeye çalışır. bu durumda malzemenin içinde kalan strese residual stress, yani kalıntı stres denir.

    toplarda residual stressin kalmaması istenir ki bütün enerji hareket enerjisine dönüşsün ve top hız kazansın. iyi bir topta topun içindeki basıncın topun deformasyonuna izin verecek kadar düşük, toptaki deformasyonu iki uç arasında salındırmayacak kadar da yüksek olmalıdır. malzemenin kalitesine göre bu basınç yeniden regüle edilebilir.

    sert bir şut çektiğinizde, zamanı durdurarak topu incelersek topun hızının ayağınızın hızına eşit olduğu ve anlık deformasyon hızının iki yönde de sıfır olduğu bir anla karşılaşılır. bu noktada ayağınız artık topa kuvvet uygulayamıyordur. ayağınızla bağlantısı kesildiğinde, topta ne kadar deformasyon varsa topu eski haline döndürmeye çalışır. bu süreçte de topun iç enerjisi hareket enerjisine çevrilir. bu hareket enerjisi topun maruz kaldığı hava sürtünmesiyle giderek düşer. mesela topun eski haline gelirken hareket enerjisine çevirmeye çalıştığı enerji ile hava sürtünmesinin eşitlendiği anda topun ivmesi sıfırlanır denebilir.

    topa nasıl falso verilir ve falso verildiğinde ne olur?

    topu ayağınızdan döndürerek çıkartabilirsiniz. genelde orta açarken bunu yapar futbolcular.

    orta açarken şut çeker gibi topa vurmazsınız çünkü birinin kafa golü atmasını istersiniz. muz orta ise kalecilerin korkulu rüyasıdır çünkü tam kendilerine yaklaşan topu alacakken top birden kendilerinden uzaklaşır. bunun nedeni merkezkaç kuvvetiyle magnus kuvveti arasındaki dengedir. dönerek ayaktan çıkan top hız kazanmaya başladıkça maruz kaldığı magnus kuvveti doğrusal olarak artar. bu kuvvet topu içeri doğru gitmeye zorlar. içe dönmeye çalışan top hızından dolayı bu sefer bir de merkezkaç kuvveti üretmeye başlar ve top bir yay çizerek gitmeye başlar.

    falso vermenin tek yöntemi bu değildir. diğer bir yöntem ise daha büyük ustalık gerektirir. topa dümdüz burun vurduğunuzu düşünün. topta bir deformasyon olacaktır. bu deformasyon eski haline gelirken bir kuvvet oluşturur. burun vurduğunuzda bu kuvvetin bileşkesi ile topun merkezine göre moment aldığınızda sıfır çıkar. bunun anlamı topun herhangi bir açısal ivmeye sahip olmadığıdır.

    burun vururken çok ufak bir merkezden sapma yaptığınızı düşünün. deformasyonun topun merkezine göre momenti yine sıfır olsun ama topun z yönünde de bir hız kazanmasını sağlasın. genelde ballack bu tarz goller atmıştır.

    bu arada koşu yönünüzün tersine gelen topa burun vurduğunuzda daha hızlı bir şut çıktığını görürsünüz. hatta eskiler top ayağına oturdu diye ifade de eder. oradaki durum, ayağınızla top arasında geçen sürenin artmasıdır. deformasyon top vurmak istediğiniz yönün tersine geldiği ilk anda başlar. ama topun hızının önce sıfırlanması ve sonra da ayağınızla aynı yönde hızlanmaya başlaması gerekir. duran topa ya da ters yöne giden topa göre daha uzun süre geçeceği için de topta daha çok deformasyon yaratabilirsiniz. böylece top daha yüksek hızlara çıkar.

    gelelim falso vermenin ustalık gerektiren kısmına. falsolu vuruşlarda kaleciyi şaşırtmak için topun belirsiz bir yönde ilerlemesi gerekir. topu döndürmek bunun için gereklidir ama şut yeteri kadar yüksek bir hıza çıkmazsa hem çizilen yayın yarıçapı büyür hem de yavaş şutu kaleci daha kolay çıkarır.

    peki toptaki deformasyonun da aynı zamanda topun merkezine göre bir moment yaratması durumunda ne olur?

    deformasyon eski haline dönerken topun merkezine göre bir moment oluşursa bu topa bir dönme hızı kazandırır. burada ustalık gerektiren kısım ise ayağınızla top arasında merkeze göre moment yaratacak şekilde topa vurmak isterken genelde top ayağınızdan çıkmadan bir yöne doğru kaymaya başlar. top kaydığı zaman bir yana devrileceği için ayağınızın uyguladığı şiddet topta istenen deformasyonu yaratamayabilir. çok kötü vurursanız topta hiç deformasyon da olmayabilir.

    merkeze göre moment yaratacak şekilde topa deformasyon vermek için topa çok yüksek şiddetle vurmanız ama bunun yanında da, top ayağınızdan çıkmadan önce ayağınızla topun arasındaki temas yüzeyini de değiştirmeniz gerekir. çünkü sadece moment yaratacak olan nokta üzerinden şiddet uygularsanız top ayağınızdan çıkmadan bir yana devrilir. toptan hızlı davranıp topa deformasyon asimetrisi kazandırdıktan sonra ayağınızı merkeze taşıyarak topun ayağınızdan kaymadan merkezi deformasyonla hızlanmasını sağlamanız gerekir.

    asimetrik deformasyon topa dönü kazandırırken, merkezi deformasyon da hız kazandırır. böylece muz orta örneğinden farklı olarak bu sefer top yüksek bir hızda falso almaya başlar. serbest vuruşlarda bu taktik izlenir. genelde görece kolay olan topa lateral eksende falso vermektir çünkü topa vururken ayağınızla top üzerinde daha kısa bir alanı tararsınız. bir de topun dibine yaklaştıkça sabri gibi topu stadın dışına gönderme potansiyeliniz de artar.

    lateral eksende çizilen falsoda yerçekiminin bir etkisi olmaz. çünkü üretilen magnus kuvveti yatay eksende çalışır. yerçekimi ise düşey eksendedir. peki topa dönüyü lateral eksenle düşey ekseni 45 derecelik açıyla kesen bir eksende verirseniz ne olur?

    bu duruma ek olarak bir de topta merkezi deformasyonu yatayla 4-5 derecelik bir açı yapacak şekilde verirseniz döndüğü eksende giden top bir magnus üretir. topun ürettiği magnus top yükselirken magnusu azaltmaya çalışır. top en yüksek mesafeye ulaştıktan sonra ise yerçekimi nedeniyle aşağıya doğru hızlanmaya başlar. bu hızlanma bu sefer magnusu artıracak şekilde çalışmaya başlar ama yerçekimi hızı yükselirken düşürür, alçalırken artırır. bu nedenle top ilk anda yavaşlayarak bir yay çizerken yerçekimi hızın z bileşenini negatife çektiğinde bir anda tersi yöne bu sefer daha çabuk hızlanarak daha düşük yarıçaplı bir yay çizer. bu da kaleciyi şaşırtır.

    kaleci topun ne yöne döndüğünü göremez. bu yüzden top maksimum yüksekliğe çıktıktan sonra döndüğü yöne göre bambaşka bir yöne gidecektir. bunu bilen bir kaleci ya risk alarak bir yöne doğru zıplar, ya da topun irtifasının düşmeye başlamasını bekler.

    kısacası knuckleball magnus üzerindeki değişime yerçekiminin de katkısının olmasını sağlayarak hareketi iyice bilinmezliğe doğru sürüklemektir. hagi'nin atletico bilbao'ya attığı golde de benzer bir knuckleball etkisi vardır. ben örnekte 45 derecelik eksen için verdim örneği ama tabii farklı oranlarda dönü bileşenleri olacak şekilde atılan çok gol vardır.