hesabın var mı? giriş yap

  • ulan şurda acımızdan ölsek kimse çıkarıp 5 kuruş para vermez. ağlasın lan ne olacak. sanki anasını babasını elinden almışız. kralex gittiğinde koskocaman halimle oturup ağlayacaktım az kaldı. ben deseydim beni gönderin ilk maçını izleyeyim diye etmediğiniz laf kalmazdı.

    saçma sapan bir kampanya.

  • ogrettigi dersi uygulamali bizzat yerinde yasayan vatandas. sansina sikayetci olan cikmamis. olsa direk meydanda kellesini alirlardi.

  • yemek isteyen kim? niye midemizi bozalım durup dururken. ishal olmaya niyetimiz yok.

    tanım: boş laf.

    edit: başlık başa kalalı çok olmuş. kaçtı mı, silindi mi ne olduysa bu başlığı açana.

  • "işin zor gökhan..."
    "valla işin zor hadise..."
    "işiniz çok zor mazhar abi..."
    "ebrucum işin çok zor, kolay gelsin sana..."

    sanırsın canlı yayında atom parçalıyorlar.

  • supreme courtun, abd'nin en kati silah kontrol yasasina sahip dc'nin silah edinme yasagini kaldirmasiyla tekrar gundeme geldi, cunku diger eyaletlerin bunu ornek gostererek karar vermeleri kacinilmaz.

    yasagi kaldirdi derken kastedilen su: halen herkes istedigi gibi silah satin alamayacak ama temelde silahlanma bireysel bir haktir, kulliyen yasaklanamaz. isin garip tarafi karsi cikan yargiclarin temel argumani yasanin daha cok olume yolacabilecegi degil, tamamen bu second amendment uzerinden bir arguman, yani bunun bireysel bir hak degil de milis kuvvetleri baglaminda kollektif bir hak oldugu fikri.

    iste muhendis kafasina sahip birinin nicin bu hukuk surecine gicik olacaginin en acik orneklerinden biri bu: adamlar orada taa zamane amerikasinin zayif federal hukumeti ile yerel milisler arasindaki guc dengesini olusturan bir anayasa maddesinin semantik ayrintilari ustunde kafa yoruyorlar, "burada milis dedi ama burada people demisler, ne denmek istenmis".

    yahu kime ne onlar ne demek istemislerse, 200 sene gecmis aradan, bambaska bir dunyada bambaska gercekliklerle yasiyorsun. demek supreme court gunumuz insanlarinin cikar catismalarinin pragmatik arbitrasyonundan ziyade tarihsel dokuman yorumculugunu seviyor. nedir isin asli? biri diyor ki ailemi korumam icin silahlanmam lazim. ornegin bu davaya neden olan yerel davalardan birine katilan kisi, mahalle sakinlerini orgutlemis uyusuturucu saticilarini ihbar etmeleri icin. mahallenin uyusturucudan sorumlu bakani da bunun kapisina dayanmis, iceri girip oldurmek istemis. sen efendi bir vatandas oldugun icin yasaga uyup silah edinmemissin, adaminsa ruhsatsiz silahi var, kapini birkac saniye icinde kiracak, ne yapacaksin, ninja gibi uzaktan bicak atacak degilsin. digeri de diyor ki delisi var manyagi var, normalde kufurle veya yumrukla bitecek kavgalar olumle sonuclaniyor.

    denilebilir ki, kardesim kac kisi hayatini savunma amacli silah tasidigi/bulundurdugu icin kurtarmis (diger sehirlerde mesela)? buna karsin kac kisi salt bir "normal vatandas" kolayca silah edinebildigi icin oldurulmus? benim okdugum kadariyla bu "shooting spree"leri birak *, sirf evde bulundurulan silahlarin neden oldugu kazalar bile, nefsi mudafaa ile kurtarilan hayattan fazlasini goturuyor. bir de tabii tek parametre ortadaki ceset ve kursun sayisi degil, korku gibi olculemeyen sonuclar da var. calisanini hizaya getirmeye korkuyorsun ertesi gun isyerini basacak diye, komsunun kapisini calamiyorsun cifteyle kafani ucuracak diye.

    hah, simdi is ilginclesiyor. diyelim silahlarin yasaklanmasi hakikaten suc oranlarini ve olu sayisini dusurdu. bu mudur tek kriter? yani boyle bir durumun maliyeti, demin bahsettigim mahalle organizatorunun goz gore gore oldurulmesidir, sehrin/eyaletin/ulkenin kanunu geregi kendini savunmasi yasaklanmis. bu, bir manyagin okulu basip etrafi tarayip on kat daha fazla insani oldurmesine kiyasla hukuki acidan daha zor savunulacak bir durum.

    cunku ikincisinde bireyin digerlerine isledigi bir suc var, yani devlet seni korumak icin ne kadar polis de koysa, silah da yasaklasa, bireylerin birbiriyle catismalari kaniksanmis birsey. otomatik silah okul basilmasi da bir nevi piyango gibi algilaniyor, "napalim, onleyemiyoruz, 300 milyon kisi arasinda manyak cikiyor iste" diye kabul edilebiliyor (o silahlara kolayca erisemese boyle birseyin olmayacagini bilsek bile, adam hep manyak kalacak ama herhalde catal bicakla okula gelip 20 kisiyi oldurecek degil).

    ilkinde ise, sayilar ne kadar avantajli olursa olsun, devletin bireyi kisitlamasi var ve bu daha cok hinca neden oluyor. psikopat bir katil piyango olabilir ama yasak yuzunden kendini savunamamak ve oldurulmek "sans iste" deyip gecilebilecek birsey degil.

    bunun oluru orta yolu tutturmak. silah almak mi istiyorsun? eyvallah. ama background check zorunlu olacak. kafadan bir rahatsizlik icin tedavi goruyorsan alamayacaksin. komsularina, arkadaslarina gidip danisalacak, onlar senden korkuyorlarsa alamayacaksin. otomatik hucum silahlarini ise ister mother teresa ol, yine alamayacaksin, bunlarin zaten sehirlerde isleri ne. ciddi bir sabikan varsa alamamayi birak, yakinlarin da alamayacak.

    efendi gibi regule edersen hem masum ve ideal vatandaslarin yasak yuzunden caresizce oldurulmesi gibi anti-statist travmalara yolacan ornekleri engellemis olursun hem de istatistiklerde kazanirsin. bu konuda da genel bir yasak/kanun olmamasi lazim, her yorenin sartlari farkli; west virginiada adamin cerez niyetine 5 tane shotgun'i olmasi dogaldir da new yorkta bunu yasaklarsin, fare deligi kadar apartman dairende kendini savunman icin illa suclunun beynini tek vurusta patlatmana gerek yok ne de olsa.

    bunlari tartismak icin second amendmenta da, ozgurluk/hak konulu soyut panellere de gerek yok

  • kardeşim ve ben çocukluğumuzdan beri şener şen hayranıydık, kardeşimin arkadaşından aldığı vcd player ile bir gün 5 defa şalvar davasını izlediğimizi hatırlarım, çiçek abbas ve davaro, üst üste o vcd playerda izlediğimiz filmlerdendir.

    şener şen'in bizim evimizdeki yeri farklıydı, tam muhabbetin ortasında kardeşim can salonun ortasında şener şen'in davaroda karısının düğününde oynama sahnesini veya kibar feyzo'nun sonundaki takla atarak ölme sahnesini taklit ederdi, hiç olmadı mekan elverişsizse filmlerindeki diyalogları kurup kahkahalar atarak kendimizden geçerdik. evet kendimizden geçerdik, biz bu adamla oturup kalkıyorduk. uzunca bir süre gerçekten böyle geçti.

    bir gün kardeşim çok hastalandı, hastaneye yattı, hastaneden çıktı, sonra yine yatmak zorunda kaldı ki, artık çıkıp çıkamayacağından emin olamıyorduk, doktorlar çıkamayacağını biliyordu da, biz ailesi yakıştıramıyorduk, konduramıyorduk, yaşayanlar bilir.
    kardeşim artık yatağından kalkamıyordu, bu çocuğu var olan durum içinde nasıl mutlu ederiz diye düşünürken 'şener şen sevgisi' bize ışık oldu.

    şener şen'e ulaştık, o'na durumu izah ettik. 21 yaşında bir delikanlının ölümle buluşmasına az kala onu mutlu etmek için ziyaretine gelebilir misiniz? dedik.

    kabul etti. ricası 'basına haber vermeyin.' oldu.

    nedir ne değildir bilmiyorum, bunu anlatacak, tarif edecek bir cümle bulamıyorum, kardeşimin şener şen'in geleceğinden haberi olmamasına karşın (görüşme iptal olur da üzülür diye söylememiştik) o sabah, 'anne bana sakal traşı yap, top sakal istiyorum, üstümü de değiştir' demesi, sanki bu buluşma kalbine doğmuş gibi hazırlık yapması çok enteresan.

    şener şen geldi ve kardeşim mutluluktan ağladı, hemen o an defalarca fotoğraflandı, sohpet ettiler kardeşim en sevdiği filmlerden bahsetti.

    bu buluşmadan 2 yada 3 hafta sonra kardeşim hayatını kaybetti. tarih 15.04.2005 i gösteriyordu,doğum gününü kutladığımız 11 nisandan 4 gün sonra..

    şener şen ölüm döşeğindeki gencecik bir insanı mutluluktan ağlatmış insandir.

  • " cumhuriyetimiz artık 91 yaşında ve alzheimer oldu, maalesef kendini imparatorluk sanmaya başladı. hazineyi yiyip bitiriyor..ve artık altına da kaçırıyor :( "

  • tüylerimizi diken diken eden 3. sayfa haberi. "kocaeli’nin gölcük ilçesi’nde 13 yaşındaki ilköğretim okulu öğrencisi ö.y. ile ilişkiye girdiği iddiasıyla 29 kişi gözaltına alındı." haberde aynen böyle yazıyor. 13 yaşındaki ilköğretim okulu öğrencisi ile ilişkiye girmek. hay senin13 yaşındaki çocuğa tecavüz diyememiyen gazeteciliğine tüküreyim. o 29 ahlaksız kadar ahlaksızsın sende.

  • ne ilginçtir ki almanya'da şakır şakır almanca konuşur.

    debe olduğundan uzatılmış entry edit: başlığın amacı belki troll lemekti, ciddiye almamalıydım. ama debe olduğuna göre bir ek açıklama mecburiyetindeyim.

    kimse kimsenin ağzına bant yapıştırmıyor. aklı ve az çok eğitimi olan kimse sokakta konuşulana karışmamalı. ancak bunu ben anayasa'ya taşırsam, vatandaşların devletten beklediği gibi devletin de vatandaşlara uyması için yönelttiği bir duruma döner. madde 3'te belirtilen resmi dili türkçe ve "kürtçedir" denirse, bu muğla daki hatice teyzeyi, kayseri deki muhittin amcayı kapsamaz. devlet dairesine gittiğinde kürtçe tapu çıkartmasına gerek yoktur, %20 yi kapsayayım diye %80 ve hatta içindeki diğer etnik gruplar mağdur edilemez.

    bir devlette her azınlığa dil verilemez. yüzölçümü zaten milyon kilometrekareleri bulan her ülkede etnik çeşitlilik vardır. devleti yöneten çoğunluk kimse resmi dili o hale dönüşür. bugün anadoluda iranlılar devlet kursaydı farsça, araplar olsaydı arapça olurdu. eyaletler birliği değil üniter bir devlette bu durum kaçınılmazdır. almanya da artık 4 milyon türk var ve birçoğunun da vatanı oldu. almanya hiçbir zaman türkçeyi resmi dili yapmaz, yapamaz. ki haklıdır da. işbu yüzden düsseldorf ta hastanede şakır şakır almanca konuşan ve itiraz etmeyen bir kürt, nusaybin de devlet dairesinde kürtçe tapu isteyemez.

    argin nickli yazardan: "ben dediydim"