ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
halkın %59'unun pepsi'yi seçmesi
-
125 bin kişiye bu test yapılıyorsa, her testte, her markanın tadımı için 200 ml'lik (0,2 lt.) bardak kullanıldığını düşünelim;
mesela coca-cola için;
125 bin x 0,2 lt. =25 bin litre eder.
pepsi'nin bu iş için, her sefer 2,5 lt. lik coca- cola aldığını varsayalım;
25 bin lt / 2,5 lt. = 10 bin şişe 2,5'luk coca-cola almışlar demektir.
migros'ta 2,5 lt.lik coca-cola'nın fiyatı = 3,95 x 10 bin adet şişe= 39 bin 500 tl.lik coca-cola satın almış demektir pepsi. kazanan yine coca-cola.
sevgilim
-
edit: bu entryi s^_^ e^_^ v^_^ g ^_^i^_^ l^_^ i^_^ m başlığına girmiştim ama birleştirilince çok saçma oldu. eski hali de saçmaydı aslına bakılırsa.
(bkz: a^_^ n^_^ a^_^ n)
1 kasım günü destek için cumhuriyet gazetesi almak
-
ışid'in charlie hebdo saldırısından sonra bir milyon dergi satıldı, o saldırıysa bugün olan da bir saldırı, destek olmak gerekir.
maneskin
-
ülkemiz gerizekalı ve saygısız insan dolu. dün gece konserde herkes eğlenirken bir çift embesil evlilik teklifi ayağına dakikalarca konseri durdurdu, üstüne sahneyi işgal etti. inmediler sahneden uzun süre. kibarca kovdular artık. bu kadar düşüncesiz, bu kadar benmerkezci olunmamalı. binlerce insan konseri dinlemeye gelmiş bu paşalar “bin ivlinmi tklifi idicm.” ayağına bütün akışı bozuyor. tiksiniyorum zaten böyle herkesi işin içine katmaya çalışan tekliflerden. her yurolig maçında her konserde aynı aptallık. bırakın kardeşim artık, salın bizi. sizin ikinizin “özel” anı bizim umurumuzda değil! sevgiline sarıl, o güzel anın tadını çıkar, ikinizin güzel bir anında konser sırasında da olsa teklifini et. 15bin kişiyi dahil etme. nedir bu şov merakı. bize ne aq.
sütlaç
-
içine nişasta, pirinç unu, portakal veya limon kabuğu, vanilya vs. konulmayan, konulmaması gereken tatlıdır. basit ancak kıvam konusunda biraz problemli bir yapım şekli vardır.
ne asfalt kıvamında olacak ne de de pirinç taneleri suyun içinde yüzecek. bunun için yapmanız gereken şey çok basit;
paşabahçe'nin aida bardağıyla 1.5 bardak pirinci ayıklayıp tencereye koymak,
üzerine 1 litre su ekleyip arada bir karıştırarak kaynamaya bırakmak,
suyunu bayağı bir çektikten sonra 1 litre süt koyup istediğiniz kıvama gelene kadar arada bir karıştırmaya devam ederek kaynatmaya devam etmek,
sonunda bir aida bardak toz şekeri de ekleyip 3-5 dakika da kaynattıktan sonra altını kapatıp kaselere koymak.
bir gece dolapta beklerse daha da şahane süper olur.
zamanla sevmek vs ilk görüşte aşık olmak
-
zamanla sevmek gerçekçiliktir, ilk görüşte aşk hayalcilik
zamanla sevmek daha mantıklıdır, ilk görüşte aşk daha çocuksu
zamanla sevmek karşı tarafa güven verir, ilk görüşte aşk aşık olana heyecan verir
zamanla sevmek uzun ömürlüdür, ilk görüşte aşk elbette kısa ömürlüdür
zamanla sevmek kadınların işidir, ilk görüşte aşk içindeki çocuğu öldürmeyen erkeklerin
zamanla sevmek evliliktir, ilk görüşte aşk kaçamaktır, meydan okumadır, risktir,
zamanla sevmek dengedir, ilk görüşte aşk dengenin şirazesinin kaymasıdır
zamanla sevmek geleceği görmektir, ilk görüşte aşk geleceği yaşamaktır
zamanla sevmenin bir karizması vardır, ilk görüşte aşk zaten karizmadır
zamanla sevmek razı olmaktır, ilk görüşte aşk fedakarlık
zamanla sevmek aşkın bir parçasıdır, ilk görüşte aşk aşkın ta kendisi
edit:imla
melikşah ve bartu'yla mücbir sebepler
-
mükemmel bir instagram canlı yayınıdır, her gece 00.30'u sabırsızlıkla bekletir. şu karantina günlerinde her şeyi unuttuğum bir saat yaşamama vesile olan programdır. aynı zamanda kimseyle bağ kuramadığım şu günlerde tüm mücbir sebepler ailesiyle duygusal bağ kurdurandır.
mesela melikşah altuntaş'a bayılıyorum keşke kankam olsa <3 şimdiye kadar özel olarak hiç takip etmemiştim ama 2010lardan beri nerede hangi mecrada görürsem göreyim bir göz atıyordum yaptıklarına (yanlış hatırlamıyorsam mynete mi ne bir mecraya videolar çekiyorlardı bir kaç kişiyle. nerede olduğundan çok emin değilim ama ilk o videolarda görmüştüm.) bundan sonra net takipçisiyim. inanılmaz eğlenceli, benzetmelerine, esprilerine, entelektüel seviyesine bayılıyorum. bazen ama gözlerinden böyle derin bi üzgünlük geçiyor gibi hissediyorum. bir şişe chivas ile kapısını çalıp "amaaaan boşver be melik" demek istiyorum (kanka olcaz ya o bakımdan).
bartu küçükçağlayan'a da bu kadar gülebileceğimi tahmin etmezdim. çok zor bir karakter gibi gelirdi bana. egosu yüksek, biraz da huysuz gibi. ama şimdi izliyorum da zeki ve yaramaz bir çocuk gibi olduğunu görüntülüyorum. baya tatlı ve komik biriymiş. eşini ve eşiyle olan muhabbetini de baya seviyorum sanırım. ne güzel bulmuşlar birbirlerini, maşallah diyip devamını dileyeyim <3
programa gelince, gerçekten gülmeyen var mı ya? inanamıyorum, çünkü ben her gece gülmekten katılıyorum, son programda ağladım resmen. onlara ayrı, aşağıdaki mavi tiklilerin yorumlarına ayrı gülüyorum. bazen ben de dayanamayıp yorum yazıyorum ama hesabım kapalı olduğu için sadece arkadaş çevrem bunu görebiliyor *
karantina bitse bile bu yayınlara devam etsinler istiyorum. her gün olmasa da haftada bir ayda bir ne bileyim, eksik kalmasınlar. magazin yapılacaksa da böyle yapılsın memlekette işte.
marketlerde gıda dışı ürün satışının yasaklanması
-
marketler biraz daha ucuza veriyorlardı. yani devlet diyor ki vatandaşı biraz da ufak esnaf siksin.
onay bekleyen çaylak
-
ara sıra bu arkadaşların entrylerine bakıyorum da, lan olum sizi o entrylerle yazar falan yapmazlar. bu yazarların %80 nin formattan haberi yok. gelişigüzel entryler döşemişler. yazık la bir de 1,5, 2 yıl bekleyecekler yazar olmak için. size tavsiye gençler o entryleri hemen düzelt butonuna basarak düzeltin. tanım yapın tanım. hee bir de online olmaya bakın, oylama yapın. şahsen ben 30 binli sıralardayken bir baktım yazar olmuşum. sebebi belli online olmam ve oylama yapmam. son şey; siz şimdi '' ah bir yazar olsam neler yazarım neler '' diyorsunuz ya. valla hiç öyle değil yazar olunca görürsünüz. hadi öptüm sizi k.i.b a.e.o. b.y.e.
zaga
-
sabah 3'te 4'te taksim'den gelirdik, hafif sarhoş, bambi'de dilli kaşarlı yenmiş, soğukta akm'nin yanındaki (veya gümüşsuyu'ndaki) dolmuşa yürünmüş, dolmuştan indikten sonra tüttüre tüttüre eve gelinmiş halde, resmen sabahın köründe yatmadan önce son bir tv açardık, zaga hala devam ediyor olurdu.
o kadar çok dışarılardaydık ki televizyon'da canlı izleyebildiğimiz tek program zaga'nın son bölümü olurdu. konuklar monuklar da pek umrumuzda olmazdı.
ne güzel bir dönem, ne güzel bir histi o.
ek tanım: bir kuşağın çok farklı hatırladığı bir program.
jose mourinho
-
genoa beraberliğinden sonra basın toplantısında soru geliyor "acaba takım yorgun muydu?" diye. jose mourinho'nun cevabı ders niteliğinde:
-yorgun? günde 15 saat çalışıp ayda bir kaç yüz euro kazanıp evine dönen baba yorgun olur. biz değil...
kayseri düşünce okulu
yaran fıkralar
-
karadeniz'in doğusunda, siyasi başarısından emin politikacı bir grup halkın nabzını tutarken....
bir köy kahvesinde toplanan kalabalıktan bir yaşlı emice,politikacılara;
- uşşağum de pakayim baa, siz hiç içki içer misinuz?
- yok dede, biz içkiyi ağzımıza bile sürmeyiz, günahtır.
- sigaraniz var midur?
- dede biz sigaraya karşıyız, her yerlerde yasakladık bile.
- peki kumarinuz var midur?
- yok dede, biz olduğumuz sürece memlekette kumar oynanmaz.
- kari kiz işleriyle araniz nasildur?
- dede hiç olur mu, o da örf adetlerimize aykırıdır. sümme haşa.
- peki la' uşşağum, sizin hiç masrafinuz yoktur... neden pu kadar çalaysunuz?
mail ile gelmiştir.