hesabın var mı? giriş yap

  • ciciş kardeşler esra ve ceyda'nın umreye gitmesiyle başlayan ülkemiz üzerindeki karabulut serisinin yeni bir basamağı

  • karadeniz bölgesinde bir iş yemeği. masada genel müdürler, proje koordinatörleri, yöneticiler vs 20 kişilik bir ekip. sofrada da malesef çükündür var.
    malesef diyorum çünkü bir gün öncesinde çok daha mütevazi başka bir sofrada yine vardı ve adının ne olduğunu o zaman öğrendim. belli ki iyi öğrenememişim.
    karşı şirketin proje yöneticisi kadınla yan yanayız. ağzına bir parça çükündür attı. bana dönerek;

    - hmm bu ne ki acaba?
    + sikindir.

    bazen gürültülü bir ortamda yüksek sesle konuşurken herkes bir anda susar ya, işte öyle yankılandı bu söz. ama ben gerizekalı kendimden o kadar eminim ki sözlerime devam ettim;

    + evet bana da garip geldi, ama sikindir deniyor işte, insan yedikçe alışıyor, ehehe!

    kadın hiçbir şey diyemedi, ortalık iyice gerildi. tam o anda diğer tarafımdam yediğim dirsek darbelerini fark ettim. baktığımda dün çükündürü kendisinden öğrendiğim arkadaş gülmekten kıpkırmızı olmuştu, kulağıma eğilerek;

    - oğlum sikindir değil lan naptın, çükündür o!

    işte o anda sikindir/çükündür her ne boksa onunla aynı renk olduğumu hissettim.

  • 90 dakika programında bol bol gözlemlenecek bir hadisedir. hıncal amcamızın ''en son yorum benden olacak aga'' muhabbeti malumunuz. yaptığı yorumdan sonra şöyle bir olay gelişir;

    h.u: ... kardeşim, kocaa camia bir tane bile tezahurat geliştiremez mi? hala galaaatasaray, galataaasaray... garabet bu garabet!
    -gözlüğünü önündeki bankoya atar- tak!

    işte ölüm sessizliği bu andan itibaren başlar. stüdyodaki herkes sanki çok büyük bir hata yapmış ve bunun sonucunda hıncal abilerinden fırça yiyormuş gibi kafalarını öne eğerler ve huşuu içinde bir süre öyle kalırlar. bu sessizliği bozmak ise fuat akdağ'a düşer. donuk ve mahçup bir ses ile;

    - szıı (nefesi geri çekerken çıkan ses) şimdi bir reklam arasına giriyoruz.

  • reklam afişlerini ilk gördüğümde şaşırdığım, sonra birisine anlatırken "3 yaş olmasın" dediklerinde "ya belki de 3 yaştı hakkaten yanlış mı okudum acaba dediğim, gidip tekrar bakıp 3 ay yazdığından emin olduğum kurs.

    yabancı bir firma. afişte "3 ay - 12 yaş arası çocuklarınız için ingilizce" yazıyor.
    internet sayfalarına girdim şimdi, evet 3-22 ay arası için bir sınıfları var.

    3 aylık bebeği bıraksam kurs süresince anca kıçını temizleyebileceklerini düşünüyorum.
    onu da ingilizce yaparlarsa çocuğun ilk kelimeleri çok hoş olmayacaktır.
    (bkz: oh shit)

  • http://www.milliyet.com.tr/…aliriz--gundem-1965184/
    adresinde görülebilecek haber.

    "diyarbakır’da yaşayan abbas aslan, hasta olan eşi gülhan’a böbreğini verdi. ancak abbas’ın ailesi “bırak karın ölsün, sana yenisini alırız” diyerek bu karara karşı çıktı. “ailem beni reddetti ama böbreğimi verdim"

    vicdansızlığın, kötülüğün bu kadarı kabilelerde bile yok diyeceğim ama yine de:
    (bkz: kürtlerin kabile kültürü seviyesinde yaşaması)

    helal olsun adam o zalim kültürün ortasında çiçek gibi açmış.

    not: ırkçı değilim, bilakis babaannemler diyarbakırlı. zaten kürtlerin kültürünü eleştirmedeki rahatlığım oradan geliyor..birtek kürtleri hedef almışsın diyenler: #35849073 gibi genel olarak türk kültürünü de eleştirdiğim bir çok entrym mevcut, bunlarla da debeye girmiştim. bakan görür..

  • sanırsın bali çekiyor, tiner kokluyor, bonzai içiyor. herif zaten bu işin zirvesinde abicim. mümkünse o bize ulaşsın. arabamın muayenesi geldi, cepte para yok. az biraz yardımcı olsun. boşuna mı yürüdük o yollarda, boşuna mı ıslandık yağan yağmurda...

  • 1) cumali kalkan: pür yetenek olarak bakılırsa cumali kalkan gördüğüm en seri bileğe ve parmaklara sahip, teknik mükemmeliyeti yakalamaya çok yakın birisi. hem hızlı çalmak hem de temiz sesler ortaya çıkartmak zordur. farklı yöresel tavırlara ve batı usullerine de adapte olabilen, bağlamada her şeyi çalabileceğini düşündüğüm oldukça yetenekli bir sanatçı. bir röportajında, uzun bir dönem boyunca günde 12 saat çalıştığını söylemişti. sürekli yeni şeyler deneyen ve kendini geliştiren bir sanatçı olmasını bu çalışkanlığına bağlıyorum.

    aşırıya kaçtığı noktalar olsa da, aşağıda icra kabiliyetini gösteren bazı örnekler var. bu eserlerin imitasyonu bile zordur, kötü çalabilmek için aylarca uğraşmanız gerekir. 21 yıldır bağlama çalıyorum ancak nihavent üvertür'ü oturup çalışma gereği bile duymadım çünkü benim için ulaşılmaz bir noktada. hobi için çalanları geçtim birçok virtüözün icra edemeyeceği eserleri zorlanmadan çalıyor adam:

    kadıoğlu zeybeği

    nihavent üvertür

    flight of the bumblebee

    tabi yaşı küçük olduğu için ve özgün bir eser ortaya koyamadığı için pek bilinmez. teknik açıdan değerlendiriyorsak listede en başta olması gerekir ancak genel bir değerlendirmede benim için diğer üstatlardan çok sonra gelir. çünkü hiçbir zaman "dur bir cumali kalkan dinleyeyim" demem, icrası benim için fazla duygusuz kalıyor.

    2) çetin akdeniz: bilmeyen yoktur sanırım. çetin akdeniz ile cumali kalkan'ın icra tarzı birbirine benziyor, zaten cumali kalkan çetin hocanın öğrencisi ve onun izinden gidiyor. çetin akdeniz kendini geliştirmeyi bıraktığı için benim açımdan boynuz kulağı geçmiş durumda. bir de çetin akdeniz'in kompleksli birisi olması sebebiyle bazı yeteneklerini gizleyebileceğini düşünüyorum. adam mükemmel yapamadığı hiçbir işe kalkışmıyor. belki bundan dolayı şelpe ve çöğür düzeni (kısa sap) icralarını pek görmedim. bu durum benim listemde kendisini ikinci sıraya düşürüyor.

    çetin hocadan örnekler vermek gerekirse; kaytağı gibi bağlama icrasında mihenk taşı sayılabilecek zorlukta bir eseri neredeyse kusursuz icra ediyor:

    kaytağı

    haydar haydar'ı da en iyi icra eden bağlamacıdır:

    haydar haydar

    3) erdal erzincan: iyidir ancak çöğür düzenine daha fazla hakimdir ve her ne kadar son yıllarda çeşitli oyun havalarının modern derlemelerini yapsa da tarzının tek yönlü olduğunu düşünüyorum. erdal hoca bektaşi geleneğinin sürükleyicisi olduğu için ve diğer virtüözlerin aksine hem çalıp hem de söyleyebildiği için belli bir tarz seçmek ve bunu ilerletmek zorunda kalmış. ha, bir de türk halk müziği adına en faydalı işleri yapan insanlardan birisi olduğu için vaktinin ve enerjisinin de büyük bir kısmını o yönde harcıyor.

    erdal hocanın tek zayıf yönünün uzun sap icrası olduğunu düşünüyorum. kendisinin kara düzende pek detaylı bir icrasına denk gelmedim. bu da arpej ve akor konusunda geri kalmasına neden olmuş. bu sebeple listede 3. sırada benim için.

    erdal hocayı ayrıcalıklı kılan şeyler ise;

    - şelpe tekniğinde en iyisi olduğunu düşünüyorum. çeke çeke, sinsin halayı gibi eserlerde oturttuğu kusursuz teknik sebebiyle yıllardır kendisi dışında kimse bu eserleri çalmaya yeltenmiyor.
    - diğer virtüözlerin aksine ortalamanın üzerinde bir sesi ve eser okuma yeteneği mevcut.

    şelpe örneği

    oyun havası olarak: abdurrahman halayı

    4) hasan genç: cumali kalkan ve çetin akdeniz gibi etütsel icra ekolünden. ekstra söylenebilecek bir şey yok. benzer şeyleri çalıyorlar. tarzları birbirine yakın ama bana uzak :).

    bazı derlemeler:

    arpej çalışması 1

    arpej çalışması 2

    5) oğuzhan açıkgöz: arpej ve akor konusunda çok iyi, hatta bu konuda kitap yazmış birisi. kara düzen icrasında cumali kalkan ile aynı klasmanda ancak şelpe tekniği ve kısa sap düzeninde pek fazla icrasını görmediğim için 5. sırada.

    bazı örnekler:

    gelin nolur

    misirlou

    6) yusuf ali önal: listedeki en genç isim. en fazla 20 yaşındadır diye tahmin ediyorum. tekniği çok iyi, ancak hızlı icra edeyim derken ses netliğinden taviz veriyor bazen ve ezgi bütünlüğünü bozan bir arpej tekniği var. bunları da çözerse yolu açık.

    tekniğini gösteren bazı örnekler:

    pancar pezik değil mi?

    nihavent üvertür

    7) gökhan karakaya: listede erdal erzincan'dan sonra nihayet tekniğinin üzerine keyifli de bir icrası olan ve kendini dinletebilen bir virtüöz. hem etüt tarzı bir icra yapabiliyor, hem şelpede oldukça iyi, hem de duygu katabiliyor. kişisel favorilerimden birisi ve sıkı takipçisiyim.

    şu girişteki güle yel değdi icrasındaki detay dokunuşlar harika.

    bazı modern derleme örnekleri:

    şeyh şamil

    ezgi akşamı

    kaytağı

    8) erkan çanakçı: kısa sap icrasında oldukça özgün bir tarzı var. kendisine ait tel ayırma tekniğini kullanıyor. erdal hoca gibi kara düzen icrasından fazla başarılı olmadığını düşünüyorum.

    kaytağı 1

    kaytağı 2

    doğaçlama

    9) muhlis berberoğlu: yüreğe dokunan türden bir icrası var. hep hızlı çalan virtüözleri yazdım. tabi, muhlis berberoğlu ağır ve duygulu icrası ile farklı bir klasmanda olsa da arada tekniğinin de çok iyi olduğuna dair ipuçlarını görüyorsunuz. icrasında melankolinin hasını yaşatan bir sanatçı.

    şu açışı efsanedir.

    ayrıca neşet ertaş'ın eserlerinin en iyi düzenlemelerini yapan kişidir bana göre:

    kendim ettim kendim buldum

    allı turnam

    10) hatırladıklarım bunlardı, 9. sıraya da "diğerleri" diyelim. liste daha uzar ancak bu saydıklarım dışındakiler çok özel yetenek sınıfına girmiyor benim için. listede olmayan ama yetenekli diğer icracılar: ismail topçu, ismail tunçbilek, motor ali, mustafa ipekçioğlu, adem tosunoğlu, gökhan ekim, kemal alaçayır, talip özkan.

    -----------------------

    şimdi bu listeye bakanlar çoluk çocuğu doldurmuşsun diyecekler ancak virtüözlük farklı bir olay, ben enstrüman çalma yeteneği açısından değerlendirmemi yaptım. zaten genel olarak teknik açıdan çok iyi olan sanatçıların beste yaratma, kült bir eser ortaya çıkartma, güzel türkü söyleme gibi yönleri zayıf kalıyor. birçoğu da bu yönlerinin zayıf olduğunu bildikleri için enstrümanda gelişmeye yoğunlaşıyorlar.

    son olarak benim listemde olmayan ancak başlıkta çokça yazılmış büyük üstatlar ile ilgili yorumum:

    hasret gültekin: dönemsel olarak değerlendirildiğinde listede başı çekebilir, çünkü aktif olduğu dönemde meslektaşları ile arasındaki farkı en fazla açabilmiş virtüözdür. ancak hasret hocanın vaktinde bağlama icrası henüz çok ilerlemediği için onu günümüz icracıları ile karşılaştırırsak listede daha aşağılara yazmamız gerekir, bu yüzden onu ayrı tutmak gerekiyor.

    erkan oğur: kopuz icrasında bir numaradır. kendi çalım tarzını yaratmış, onu geçtim kendi enstrümanını oluşturmuş bir adam. bir efsane ancak teknik değerlendirmede onu da bir yerde konumlandıramıyorum. farklı bir kulvarda çünkü.

    arif sağ, ali ekber çiçek, musa eroğlu, orhan gencebay, neşet ertaş: genellikle arada bir türkü dinleyen veya bağlama icrası yapmayan insanların ilk aklına gelen isimler bunlar. saygıda kusur etmemek ile birlikte kendi dönemleri içerisinde değerlendirsek bile teknik açıdan bu ustalardan daha iyi icracılar var. daha iyi sanatçı demedim, daha iyi icracı dedim, ona göre :).