hesabın var mı? giriş yap

  • çalışma ortamında sigara içmeyen personelde şöyle bir yaklaşım vardır bazen; öbürü günde 10 kere sigara diye çıkıyor, her birinde 5-6 dk'dan 1 saati orada yiyor. mesaiyi bir saat kısaltıyor ben fazla çalışıyorum. gördük bunun örneklerini. öyle ki işin doğası gereği dışarıda zaman geçirmesi gerekeni ofis personeli kıskanır. o da ofis personelinin kışın sıcak, yazın serin ofis ortamını kıskanır. genel olarak herkes birbirinin artılarını kıskanır.

    ancak regl izli gerçek olsa, sanırım kimse itiraz etmez. kadıncağız zaten dinleneceği için mutlu olur, diğer herkes de "aman uzak dursun" diye.

    ayda sadece 1 gün veya 1.5 gün olursa çok ciddi bir süre olmayacağı için işveren açısından alım sırasında bir ayrıma da tabii tutulmaz.

    tabii bunlar teori. sosyal yapımızda regl olmak ayıp kabul edildiği için (çünkü biliyorsunuz hepimiz mitoz bölünerek üredik) gerçekten hasta olan (ateş vs) kadın bile regl oldum sanarlar diye ofise gelir yorganıyla.

  • -bu pizzalar neden geç geliyor?
    +bilmem abi ben gezici servis elemanıyım.
    -neee gezici misin?? durşk!!.

  • babanın bir bacağı kesilmiştir. en başta kendisi, başına gelen bu durumu büyük bir metanet ve hatta esprilerle karşıladığı için; ailece iyi atlatabilmişizdir. yani ne kadar iyi atlatabilirsek. protez takılana kadar babanın daha rahat dolaşabilmesi için, kendisine bir tekerlekli sandalye alınmıştır. baba, anne ile birlikte yaşamaktadır ve anneden bir telefon gelir.

    - kedi, naber?
    - ne olsun annem. almanca çalışıyorum. münih'e gideceğim ya.
    - aa! ne güzel. bir şeyler öğrenebildin mi bari?
    - öğrendim. du bist meine lokomotive andreas!
    - ne demek?
    - asdfghjk! boşver! babam nasıl?
    - çok iyi. şimdi deniz kıyısındayız, çay içiyoruz. hava almaya çıktık. babanın fotoğraflarını çektim arabasıyla. hatıra kalsın diye. yakında ihtiyacı kalmayacak ya nasıl olsa. (gülüşmeler...)

    işte bu cümleden sonra, telefonun ucundan gelen babanın kahkahasını duymak...sizin için pek bir şey ifade etmiyordur ama, benim için nasıl güzel bir detaydır anlatamam.

  • ataturk havalimanı dıs hatlar'da thy lounge da gordum kendisini. kendisi ile fotograf cektirmek isteyen herkesle birer birer ilgileniyordu, o icten gulumsemesi ile mutevaziligini gormeniz lazimdi. adamda en ufacik bir kasintilik yoktu. hatta fotograf cektirdikten sonra biraz otede telefonuna bakip surati dusen bir kiza seslendi, tekrar cekelim dedi, telefonu kendisi eline aldi kafa kafaya verdi kizla cekti fotoyu. sonra da bak guzel oldu deyip geri verdi boyle tatli bir mahcup ifade ile. gercekten tarkan neden tarkan anlasiliyordu. daha 2 gunluk sohretlerin havalarindan gecilmezken, yaninda koruma yok, kasinti tavirlar yok, kibir yok, aurasi gorulmeye degerdi.

  • tokyo'ya yakin bir yerde bir engelliler bakim merkezine saldiri sonucunda gerceklesmis hadise.
    japon kyodo haber ajansina gore bu bilgiler var. detaylari yakinda cikar ortaya.

    edit: sanki ben japonca biliyormuscasina yazdim, degil mi?
    aklima aziz nesin'in bir hikayesi geldi. yazmaya hevesim olsaydi uzun uzun yazardim ama ozet geceyim. dur bakalim ne kadar anlatabilecegim cunku hikayeyi lise doneminde okumustum. o hikayesine aziz nesin soyle basliyordu "fransizca'dan turkceye cevirdigim kitaplari cagaloglu'nda yayinevine teslim ettim ve eve dogru geri donuyordum ki beyazit'ta onumde yuruyusunden, salinimdan ve ruzgarda savrulan atkisindan fransiz oldugu tahmin edilen bir kadin yuruyordu" sonra bir yerde bu kadin bir adres sormus ve etraftakilerin diyaloglarini uzun uzun anlatiyor aziz nesin ama cok hos anlatiyor. ilk olarak soru sordugu adam hic birsey diyemiyor ama yardim da etmek istiyor. gitgide kadinin etrafinda kalabalik toplaniyor ama kimse yardim edemiyor. kadin anlatmaya calisiyor. kadinin fransiz oldugunu anliyorlar ama etraftakilerin fransizcasi da yok. aziz nesin de iclerinde ve olan biten herseyi susarak izliyor. bir ara uc tane liselinin kendi aralarinda konusurken birisinin digerine "hadi konussana oglum, okulda fransizcadan 10 uzerinden 9 almistin, konus lan. anlat" diyor. oburu de "ben konusamiyorum ki oglum, ben okuldakileri biliyorum, konusma farkli" falan diyor. yani diyaloglar diyaloglar. neyse ilerleyen kisimlarda sorun cozuluyor ve aziz nesin soyle bitiriyor oykusunu "simdi siz diyeceksiniz ki maden fransizcadan turkceye kitap ceviriyorsun da niye orada kadina yardim etmedin. cevap vereyim, ben fransizca bilmiyorum ki. o kitaplarin ismini yayin evinden aliyorum sonra gidip arapcalarini sahaflardan satin aliyorum. arapcadan turkceye ceviriyorum ve yayinevine gidip fransizcadan turkceye cevirmis gibi parami aliyorum"

    ben de yukarda ilk yazdigim iki cumleyi japon haber ajansindan almiscasina bbc'den arakladim.

  • gelen konuklar niye ibrahim tatlıses ölmüş de helvasını yemeye gelmişler gibi davranıyorlar * çok iyi adamdın senin gibisi gelmez efsaneydin adam yanınızda oturuyor ya yaşlı ziyareti gibi program olmuş