hesabın var mı? giriş yap

  • sınav kağıdı okuyorum. çocuklar 6.sinifta. elimden geldiğince kolay sordum. bir yerlerden puan verebilmek için. bir soruda çocukların türkçe kelimelerin karşılıklarını yazması gerekiyor. her sınıfta en az 10-15 kâğıt şu şekilde;
    anne: çocuklar annesinin adını yazmış (ayşe, fatma gibi)
    baba: aynı şekilde
    nerelisin: çankırı, niğde
    sayıları sordum. ilgilerini çeksin diye resimler var. bi ağaçta 5 elma mesela veya kardan adam elinde 8 rakamını tutuyor. yine çocukların yarıya yakını boşluklara kardan adam, elmalar yazmış. fakat koptugum cevap şu;
    öykü: ayaz
    tabi ben önce bağlantıyı kuramadim ama mesele şuymus.
    kiraz mevsimi diye bir dizi varmış, o dizide öykü adlı kızın sevgilisinin ismi ayaz imiş.
    bilemedim şimdi, öğretmeye nereden başlasam? önce okuduklarıni anlamayı öğretmek daha iyi sanki...
    edit: imla
    aciklama editi: bu okula bir kaç hafta önce geldim. siz mi öğretemediniz diye aklınıza gelebilir.
    debe edit'i: 4 yıldır bu öğrencilerle ugrasan, tek dileği onların hayatlarına dokunup, bir ümit ışığı yakmak, bir pencere açmak olan bir öğretmenin, yaşadıklarını dile getirdiği kitaba, lütfen bir göz atar mısınız?
    (bkz: ekmek arası ümitler)

  • eskiden trt'de yayınlanan bir çizgi film. bir viking çocuğun ve onun kabilesinin başından geçenler konu edilirdi. çocuğun adı viki'ydi sanırım. sorunlarla karşılaşıldığında burnunu kaşıyarak düşünür ve pratik çözümler üretirdi. bir çözüm bulduğu anda kafasının hemen üstünde yanan bir ampul beliriverir, o da parmağını şıklatır, sevinçle "buldum!" diye haykırırdı. o dönemlerde bütün çocuklar oynarken aynı numarayı yaparlardık.
    bir de şarkısı vardı:
    "ha ha ha.. haftaya, buluşalım haftaya. vikingler geliyor, devamı haftaya..."

  • benim için her sene tezahür eden bir durum. bu sene ise, 30 kilo domates, 20 kilo patlıcan, 25 kilo taze fasulye, 30 kilo sivri biber, 10 kilo kırmızı közleme biber, 25 kilo bezelye ile kapadık konserve sezonunu. sayılar abartı değil maalesef, bu ürünlerin hepsi kilo kilo yıkandı, soyuldu, ezildi, doğrandı. bu süreçte hiçbir teknolojik aletten yardım almadık, yani soyma doğrama yıkama tamamen annem ve ben tarafından gerçekleştirildi.

    koskoca 1 günü, haftalık tek izin günümü, sabah 7'de kalkıp gece 12'de yatmak suretiyle bu işe ayırdık. en gıcık iş ise, kaynatılan domatesin kaynar halde kavanozlara doldurulmasından sonra kapağının sıkıştırılması olayı. çünkü mutlaka hayvani bir güçte sıkışması lazım ki hava alıp bozulmasın soğuyana kadar.

    velhasıl toplamda 72 kavanoz+29 poşet buzluğa atmalık olarak bitirdik konserve işlemini.

    yani daha evlenmeden, annem sağ olsun, nene gibi yetiştirdi beni.

    edit: mesajlarınız sağ olsun, entry 3 nokta gibi görünüyordu neden anlamadım. şeyler'den kopyaladım tekrar.

  • 3 yaşındaki çocuğa bu durumu nasıl izah edebilmişler dedirten olay.
    ben 3 yaşındaki kızıma "senin baban değilim" desem "hayır babamsın" diyip ağlar, ben de onunla ağlarım.

  • sayın esmer bayanlar; saçlarınızı sarıya boyatınca maalesef marilyn monroe'ya değil, trabzonsporlu ibrahim yattara'ya benziyorsunuz...

  • birleşmiş milletler'e üye 193 ülke var. çok ciddiyim içlerinde bu kadar absürt bir olaya sahip olabilecek tek ülke bile bilmiyorum.

    devlet televizyonu kaçış rotaları önerir, böyle simsarlar gönül işi yapıyoruz diye alkış bekler.

    bugün günlerden cumartesi. mikrofona bu açıklamayı perşembe günü yapmış olsa hakkında işlem yapılacaktı, bugün gurur vesilesi oldu. şu haber zaytung'da olsa hiç şaşırmazdım.

    yüz yıl sonra bile anlatılacak tarihi günler geçiriyoruz.