hesabın var mı? giriş yap

  • 1854’te kongre tarafindan kabul edilerek kanunlasan onerge. aslen nebraska bolgesini nebraska ve kansas olarak ikiye bolerek birlige dahil etmek kadar basit bir sey olan bu kanun, gunun politik kosullari altinda amerikan biriliginin kokune yerlestirilmis bombanin fitillenmesi gorevini gordu, politik dengeler altust oldu, amerikan ic savasina giden yolun basi oldu.

    vaktiyle missouri compromise uzerine yazarken bu uzlasma kansas nebraska act’le cope atildi her sey gume gitti demis, kismetse onu da bir baska entryde anlatirim demistim. kismet buguneymis canlarim guzellerim. o gorunmez bakinizi bosuna vermedim aloo, bi zahmet gidip o basligi okuyup 1800lerde bu amerikalilarin derdi neymis, niycun birbirlerini yiyip bitiriyorlarmis, kuzeyliler guneyliler ne istiyor, bu sorunlar o uzlasmayla nasil cozume baglaniyor ogreniverin. gelince quiz yapacagim, ona gore. sadece quizden gecerli not alanlar devam edecek entryi okumaya, anlasildi mi?
    (bkz: missouri compromise)

    evet, artik herkes missouri compromisein ne oldugunu biliyorsa kansas nebraska act’in ne oldugu hakkinda da bir fikir olusmustur kafalarda. efenim, o gunlerde eksi sozluk diye bir sey olsaydi amerika basliginin altina (bkz: devamli buyuyor efendim durduramiyoruz) yazilirdi. batiya dogru genisleme devam ediyor ama bu yeni yerlesim bolgelerinin birlige dahil edilmesi yine o klasik gerginlikleri devreye sokuyor: bu yeni eyaletlerde kolelik serbest mi olacak yasak mi? “e be guzelim, uzlasma yaptiydik ya, missouri disinda missouri’nin kuzeyinde kalan louisiana alisverisi'nde edindigimiz topraklarda kolelik olmayacak dediydik ya?” diyor kolelik karsiti kuzeyliler. guneyli koleligin semeresini yiyen zatlar ise “dun dundur bugun bugundur. kolelik sart!” diyerek nebraska olarak nitelendirilen bolgenin en azindan bir kisminda koleligin serbest olmasini istiyorlar. ah ne guzel uzlasmamizdin sen missouri compromise, ama turnike gerektiren yaranin ustune yapistirilmis bir yara bandi gibiydin. zaten anayasaya da aykiri ilan edilmistin, elbette seni tamamen bozacak bir karar da er gec cikacakti.

    sonunda, stephen douglas isimli bir dallama cikip “yav, tamam, nebraska’yi ikiye bolelim, kansas ve nebraska olarak iki tane eyelet dahil etmis olalim –satir arasi: nebraska’da kolelik olmasin ama kansas’ta olsun, ne sis yansin ne kabap!” diye bir onerge veriyor. bu hiyarin niye boyle bir sey yaptigi hala bilinmiyor –demiryolu bazli spekulasyonlarindan voliyi vurma, baskanliga heveslenme, daha kim bilir ne? guneyli politikacilar ustune atliyorlar tabii, onerge eyelet kolelikli mi koleliksiz mi olacak eyaletin kendi yonetimi karar versin diyor cunku (popular sovereignty- halk egemenligi). avuclarini kasiya kasiya yerel yonetimlere (yani kansas’inkine) nasil koleligi kabul ettireceklerinin planlarini yapmaya basliyorlar.

    guneyliler avuclarini kasirken kuzeylilerin elleri de armut toplamiyordu tabii, kolelik karsiti guclerle bir olup yaygara kopariyorlar. ama kongrede geciyor onerge. kolelik konusu yeni dahil olacak eyaletlerin yasama organlarina paslaniyor bu durumda. nebraska’ya kimse bulasmiyor (kuzeyde kaliyor, buyuk olcekli tarim mumkun degil diye olsa gerek) ama kansas konusunda kiyametler kopuyor. kuzeyliler ve guneyliler kansas’a dalip lobi faaliyetlerine basliyorlar. hatta kuzeyliler kuzeyden, guneyliler (koleligi onaylamis) missouri’den adam getirip yerlestiriyorlar bu bakir topraklara (tey teeeeyyy) kendi taraflarini guclendirmek icin. kansas’taki gerilim bir noktada patliyor ve iki taraf birbirine giriyor, buna da bugun bleeding kansas/kanayan kansas deniyor. bu catismalar daha sonra ulke capindaki catismalarin –yani amerikan ic savasi’nin- oncusu olmustur.

    kuzey ve guney birbirine girerken politik saflar daha belirginlesiyor, kutuplasma politik partilere de sirayet ediyor. demokratlar kuzeyde tutunamayacak duruma geliyor, whigler –ki ingiltere’ye kafa tutup bagimsizligi kazanmanin ardindan sampanyayi patlatmis insanlar bunlar- guneyde silindigi gibi, kuzeyde de zayifliyor bu gozu donmus kolelik yanlisi dallamalara karsi basarili olamadiklari icun. butun bu kutuplasmanin semeresini ise republican parti –cumhuriyetciler yani- yiyor. bu kanuna karsi olanlar, dusun pesime! diyerek yepisyeni bir politik guc olarak demokratlara meydan okuyorlar.

    simdi efenim kuzey-dogu ve kuzey-bati gittikce birbirine entegre olmus durumda, guneyliler bik bik edip kafa tuttukca kuzey-dogu ve kuzey-bati aralarindaki fikir farkliliklarini bir kenara birakip omuz omuza verip “ne diyo la bu?” der olmus durumdalar. sonracigima, gelen gocmenler kuzey-doguya geliyor ama genelde demokratlar bunlari “gelin canlarim” diye icine aliyor, ayrica bir taraftan da ucuz isgucu gocmenlerin gelisiyle islerinden guclerinden olan yerlileri teselli edip “gel canim, anlat bana derdini” diye onlari da kafaliyorlar. onune gelene mavi boncuk dagitarak nereye kadar degil mi? her seferinde bu kuzeyli demokratlara “haydin canlarimiz, bize su kolelik konusunda arka cikin” diyorlar ama kansas nebraska olayindan sonra artik kuzeyli demokratlar “canimiza yettiniz siz de be, istemiyoruz biz kole mole! hani bize yerlesecek toprak? hani bize is guc?” diyor ve demokratlardan kopuyor. bu zavalli gocmenler ve issiz kalmis yerlileri kucaklayan da republican parti oluyor.

    cumhuriyetciler lincoln gibi baba bir adami aday gosterip baskan cikartiyorlar, bunun uzerine guneyliler de “cizdik oynamiyoruz!” diyerek birlikten ayrilmaya karar veriyor, savas cikiyor. gerisini zrilyon tv dizisi ve filmden biliyoruz zaten (hani mavi ceketler, gri ceketler, o olay iste). yalniz dikkatinizi cekerim: bu bahsi gecen cumhuriyetci-demokratik parti bugunku partiler ama o gunkunun tam tersi secmen cografyalari: ilk kurulduklarinda cumhuriyetciler=kuzey, demokratlar=guney iken bugun demokratlar’in mavi eyaletleri kuzey, cumhuriyetciler’in kipkirmizi eyaletleri ise bible belt yani guney. devir degisti, e tabi celik de degisti ya da hop hop hop degis tonton felsefesinin temelleri de burada yatar. yaa yaaa…

    http://www.yale.edu/lawweb/avalon/kanneb.htm - kanunun kendisini merak edenler burdan buyursun.

  • hayatta yanlış hiçbir şey yoktur. ne olduysa, olması gerektiği için olmuştur.

    aşkınız karşılıksız kaldıysa, kesin gözüyle baktığınız iş olmadıysa, beklediğiniz para gelmediyse... derin bir nefes alın ve bilin ki buradan öğreneceğiniz bir şey var.

    diyelim paranız yok ve dostlarınız bir bir gidiyor hayatınızdan; o an buna üzüldünüz haliyle. ama ya paranız olsaydı ve o insanlar dost postuyla hayatınızda kalmaya devam etseydi?

    o iş olmadı belki ama ya olsaydı ve sonraki -daha iyi- olanını kaçırmış olsaydınız?

    ya da belki daha kötü bir işe girip, hayatınızın aşkını tanımasaydınız?

    hep küçük resme bakıyoruz, içinde boğuluyoruz.

    çok basit bir şey söyleyeceğim, lütfen kalbinizin bir köşesinde dursun:

    hayata izin verin!

    bırakın napıcaksa yapsın. sonra karar verirsiniz iyi mi kötü mü diye...

    çok sevdiğim bi hikaye var bununla ilgili:

    köyün birinde bir yaşlı adam varmış. çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanırmış. öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara büyük bir servet teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “bu at, sadece bir at değil benim için; bir dost. insan dostunu satar mı?” demiş. bir sabah kalkmışlar ki, at yok. köylü ihtiyarın başına toplanmış: “seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.

    ihtiyar: “karar vermek için acele etmeyin” demiş. “sadece at kayıp” deyin, “çünkü gerçek bu. ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? bunu henüz bilmiyoruz. çünkü bu olay henüz bir başlangıç. arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”

    köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. aradan 15 gün geçmiş ve at bir gece ansızın dönmüş. meğer çalınmamış, dağlara gitmiş. dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. bunu gören köylüler toplanıp ithiyara gidip özür dilemişler. “babalık” demişler, “sen haklı çıktın. atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.”

    “karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “sadece atın geri döndüğünü söyleyin. bilinen gerçek sadece bu. ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.”

    köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ancak içlerinden “bu ihtiyar sahiden saf” diye geçirmişler. bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. evin geçimini sağlayan oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. köylüler gene gelmişler ihtiyara. “bir kez daha haklı çıktın” demişler. “bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. oysa sana bakacak başkası da yok. şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. ihtiyar “siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.

    “o kadar acele etmeyin. oğlum bacağını kırdı. gerçek bu. ötesi sizin verdiğiniz karar. ama acaba ne kadar doğru. hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağını asla bilemezsiniz”

    birkaç hafta sonra düşmanlar hanedanlığa çok büyük bir ordu ile saldırmış. kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere gönderme emrini vermiş. köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. köyü matem sarmış. çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

    köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…”

    “siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “oysa ne olacağını kimseler bilemez. bilinen bir tek gerçek var. benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece allah biliyor.”

    lao tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:
    “acele karar vermeyin. hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. karar; aklın durması halidir. karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. oysa gezi asla sona ermez. bir yol biterken yenisi başlar. bir kapı kapanırken, başkası açılır. bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”

  • hangisinin benzediğini anlamadığım polis memuru.
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    ek: esas komik olanı, şenol güneş sağdan ikincisine daha çok benziyor. bak, sağdan ikincisi şenol güneş'e benziyor demiyorum, nüans var.

  • ülkenin okumuş, donanımlı kesimi ile vasıfsız elemanları arasındaki fark biraz daha kapanmıştır. geleceğin türkiye'sinde tüm halkın alacağı ücrettir.

  • bu insanları da anlamaya çalıştım, ne bileyim ilk kez metroya biniyordur, böyle bir görünmez kuralın varlığından haberi yoktur vesaire. bir sağda dikilen olarak daima solda dikilenin en az üç-dört basamak gerisinde durdum ki geçmek isteyenlere manevra alanı kalsın.

    dün akşam bu solda dikilen arkadaşlar yüzünden, kalkmak üzere olan metroma yetişeyim diye (orası benim süzme salaklığım, ayrı mesele) "sağ"layayım derken ayağım kaydı yürüyen merdivenden 5 basamak birden filan düştüm. dikilen arkadaşlar sadece bir "aman aman" filan dediler arkamdan, ben de "siz şurada dikilmeseniz bu olmayacaktı" dedim yüzlerine bakmadan kalkıp yürürken. neyse. pantolonum dizden aşağı yırtılmış, onu bir şekilde kamufle ettim. dizle bilek arasında da boydan boya derin sıyrıklar oluşmuş. akşamdan beri acısı dinmedi meretin. gene bin defa şükrettim, bu kadarla kurtardım diye.

    yani demem o ki şu kuralı biliyorsanız yapmayın güzel kardeşim. benim gibi salakların başına iş açmamak için yapmayın bari.

  • sırbistan milli takımının 1987 doğumlu 195 cm boyundaki guardı. halihazırda olympiakos takımın kadrosundadır. belki nba olamıyacak ama çok akıllı ve delici bir europlayer olacağı bugünkü sırbistan türkiye maçında belli oldu. bana göre çok daha tanınan takımdaşları novica velickovic milenko tepic ve uros tripkovic'den çok daha büyük bir oyuncu olacak. bu maçta sinan güler ve ömer onan tarafından savunuldu. her drive'ına yardım getirildi ama o boş oyuncuyu buldu. hem şutörleri hem de uzunları oyuna katmayı biliyor ve takıma tempo getiriyor ancak fiziksel olarak biraz zayıfça ve sinirli bir oyuncu. tecrübe kazandıkça durdurulamaz olabilir. izlemeye değer bir oyuncu.

  • gelmek istediğim ancak tırstığım zirve. amk yaka kartı falan dağıtıyorlarmış. bu nickle mi insan içine çıkıcam lan? bu nickle mi?

  • cumhurbaşkanı mı, köy muhtarı mı bazen anlamak zor oluyor. şu ortamdaki ucuzluğa bile şaşırmıyor insan.

    bu arada süleymaniye camii 7 yılda tamamlandı, her şeyden anlayan reis 1 yıla düşürdü hahaa

  • adli kontrolün ...
    şurada hükümete ağır bir eleştiri yapsan aylarca tutuklu kalır hüküm giyersin. gazetecileri tutuklayıp, bu psikopat ve katil ruhlu şerefsizleri serbest bırakan sistem insanları kendi tedbirini almaya itiyor.