hesabın var mı? giriş yap

  • yerinde bir soru. alanına göre bu insanların kaynak kitap, konferans, dergi, deney malzemesi vb. ihtiyaçları oluyor ve kendi ceplerinden karşılıyorlar. bu masrafları ödeyen pek az okul var. bu sebeple 1850 liraya (düşünün ki istanbulda bunun 1000 lirası ev ve masraflarına gidecek) bilim için çalışmak kolay iş değil.

    edit: 1000 lira ev ve masraflarına gidecek demek kirası 1000 lira olan evde oturacak demek değil zeki arkadaşım.

  • hay senin vizyonuna:) çaycı değil baristayım dersin. alırsın bir cim bali makinesi, espresso, ristretto,espresso macchiatto, cappucinao, latte ,americano, caffe mocha vs yapıyorum aslında ama kültürümüzde çayın ayrı bir yeri olduğu için çay da satıyorum dersin. ordan da bir kaç egzotik çay ismi sıralarsın snow band, gong mei,song yang vs çaylarım da var ama en çok tutan kaçak çay* dersin. işler çok yoğun talep çok fazla, beşiktaş'a da şube açmayı düşünüyorum dersin. markalaşma yoluna gidersin.her şeyi de biz mi söyleyelim?*

    ben havaya girdim bile. kesinlikle çaycılık. zaten ne varsa bu kafada var.*

    merhaba ben mert baristayım;)

  • 33 * askerimizin şehit olduğu yerin videosudur. jakuzi medyası vermez; biz verelim.

    odatv linki
    voa linki

    videonun başında kanla kaplanmış taş parçası ve yanındaki bot varya hani... işte onun üzerindeki tek damla kan etmeyecek kadar ciğeriniz beş para etmez sizin gibilerin. hala daha istifa etmeyin. bu video burada sizin utanç vesikanız olarak kalacak!

    edit: aktrollerden sayısız, aynı içeriğe sahip mesajlar almaya başladım. talimat geldi sanırım. böyle günlerde bu tür başlıklar açmak birliğimizi bozuyormuş, ülkeyi kutuplaştırıyormuş; dolayısı ile beni eksileyip cimer'e bildirmişler. * eksilemezseniz, bildirmezseniz adam değilsiniz vatan hainleri.

  • kendisi (sanıyorum) bir röportajında (bkz: kemal sunal) ile dostluğunu şöyle anlatır;

    "kemal benim çok çok eski arkadaşım. neredeyse 50 yıl. 50 yıl olmasa bile, nereden baksan bir 45 yıl var geride. o yıllarda başladı dostluğumuz kemal'le...

    çok güzel şeyler paylaştık; her şeyden önemlisi de parasızlığı paylaştık. en parasız günlerimizde, ben aksaray'da oturuyordum, kemal ise zeyrek'te. taksim'den çoğu zaman birlikte yürürdük. karlı günlerde, köprünün açılmasını beklemeden, 'pencereden kar geliyor, aman annem gurbet bana zor geliyor' türküsünü söyleyerek beni eve bırakırdı kemal.

    bir gece elimden anahtarı alıp, dış kapıyı açmaya çalıştı ki; kapıya sokar sokmaz kırıldı, elinde kaldı anahtar. anahtar kırılınca bana dönüp aynen şöyle dedi 'kerpetenin var mı?' dedim ki 'kemal, ben genç bir bayanım, tamirci değilim, kerpeten ne arar bende!' son çare uyandırdık evdekileri, gelip kapıyı açmak zorunda kaldılar...

    parasız yıllarımızda birlikte çok turne yaptık. iki oyun arası soframızı kurardık bir iskemle üzerine; taze ekmek ve ton balığı yerdik birlikte...

    o günlere, o parasızlığa, o günkü aklımızla dönmeyi çok isterdim. kemal keşke şimdi de aramızda olsaydı ve biz yine o yıllara dönebilseydik."

    debe editi olsun bu.

  • son hard rock gitar idolü.

    zakk wylde'ın biyografisi bir kişiden ziyade gerçeğe dönüşen imkansız bir hayali anlatır. albümlerini dinleyerek büyüdüğü ozzy tarafından 20 yaşında, kendine örnek aldığı iki önemli gitarist tonny iommi (black sabbath) ve randy rhoads (ozzy'nin solo kariyeri)'un yerlerini doldurmak için işe alınır. daha 21 yaşındayken ozzy'le ilk albümünü (no rest for the wicked) çıkarır. bu 14 sene içinde birçok müzisyenle çalışıp, bir dolu albüm çıkarır. fakat gitarın asıl ustaları lynyrd skynyrd (tarihi hatırlamıyorum) ve allman brotkers'la (1993) birlikte verdiği iki konser vardır ki, bu grupların herhangi biriyle çıkmak bir gitaristin kendine belirlediği ulaşılamaz hayaldir.

    hala ozzy'le birlikte çalıyor, fırsat buldukça da kendi kurduğu black label society grubuyla albüm çıkartıyor. heavy metal'in içinde olmasına rağmen hiç bir zaman petrucci veya malmsteen gibi legato gitaristi olmadı. pentatonic gamlarda supersonic gezintileri, hard rock hatta country riffleri ve chicken picking'deki ustalığıyla hep o modası geçmiş gitar kahramanlarından sonuncusu olmayı üstlendi.

    bu adamı farklı kılan en önemli özelliği, en ağır tempolara sahip şarkılarında bile solo atarken hızda limit tanımaması, ağırla hızlıyı birleştirişinde çığlıklar içindeki ruhun dilinden konuşması.

  • zamanında televolede açıklamışlardı bu durumu, tokatı almak diye bir şey varmış sinemada, emine ün de alamamış bu tokatı ondan öyle olmuş, tokatın geldiği yönün aksine, daha tokat gelmeden hızlıca kaçmak lazımmış.

  • trabzon maçında sarı kart görmeden önce üzerine doğru yumuşak gelen bir topu göğsüne alıp sürmek yerine omuzuyla ara pası atmaya kalktı, sinirden ayağa fırladım, kendini hala katar liginde zannediyor, çünkü porto’da böyle işlere kalkışmıyordu,
    ardından yusuf’un topu çizgiden mükemmel çevirmesine mukabil çift daldı, ya senin ne hakkın var adama çift dalmaya? sonra yusuf’u bir eliyle yerden kaldırır gibi görünürken aşağıdan ayağıyla tepikliyor, ikinci sarıyı o anda hak etti.
    ardından hakem düdüğü gözüne soktuktan sonra hakemi beklemeden 3. sarıyı hak ederek alıyor.
    porto’da 42 maçta 1 sarı kart gördü. orda 42 maçta 1 sarı kart görüyorken burada 60 dakikada nasıl 3 sarı kartı hakkedersin!?
    demek ki ortada bir ciddiye almama durumu söz konusu, cezası bitince şenol hoca direk sahaya çıkarmaz bir süre yanında oturtur,
    ki oturtması da gerekir..

    uğur meleke 24.08.2015 lig radyo.

    şu dünyada seninle aynı düşüncede birilerinin olduğunu görmek mutluluk verici.

    edit: imla

  • hangi stadı erdoğan yapmış. o daha milletvekilliği için jet fadılla pazarlık yaparken fenerbahçe kendi stadını yapıyordu.