hesabın var mı? giriş yap

  • eskiden, osmanlı zamanından günümüze ulaşan bir uygulama, bir çeşit gelenek.
    osmanlı'da eve gelen misafire "aç mısın?" diye sormak ayıp sayıldığından hemen bir kahve pişirilir, yannda su ile ikram edilirmiş. misafir açsa suya uzanır, sudan içermiş. o zaman derhal sofra kurulur, yemek çıkarılırmış. toksa zaten mesele yok, keyifle kahvesini içermiş.
    güzel bir gelenek ha!

    ekleme; aldığım "kaynak nedir?" mesajları üzerine yaptığım eklemedir. bu bilgi kulaktan bilgidir. islam eserleri müzesi restoranı'nda katıldığım bir iftar programında, müzenin kahve köşesinde biz misafirlere kahve yapımı ve tarihçesi anlatılmıştı. kaynak budur.

    debe editi: debeye girmiş ilk ve tek entrymi gecikmeli olsa da şöyle bir seveyim ben.

  • vol 2
    1971 yili kasim ayina gelindiginde ekonomik kriz artik evlerde hissedilmeye baslanmisti. sagci ve solcu gruplarin kavgasi tansiyonu yukseltiyor ve ulke yavas yavas iflasa dogru ilerliyordu. temel gida urunleri piyasada bulunmuyordu, enflasyon artisi kontrol edilemiyordu. ilk 6 ayda gerceklesmis olan ekonomik iyilesme artik kotu bir tablo yansitmaktaydi. hergun tekrarlaran grevler ve is durdurma eylemleri allende´yi caresiz birakiyordu.

    433. gun : bu kadar sikintilarin oldugu bir donemde sili halkini ikiye bolen bir olay gerceklesti, fidel castro´nun sili ziyareti. 10 kasim 1971 de fidel 10 gunluk bir gezi icin sili´ye geldi. ama gezi beklenildiginden uzun surdu, yaklasik bir ay. fidel gezi suresi boyunca bakir madenlerini, fabrikalari ve universiteleri ziyaret etti, bazi sehirlerde halka konusma yapti. fidel´e bu gezide o siralarda ismi bilinmeyen ama daha sonra sili´nin yonetimini ele alacak santiago garnizon komutani olan general augusto pinochet eslik ediyordu. fidel´in gezisinin uzun surmesi, katildigi etkinliklerde cosup eglenmesi sili basinini kizdirmaya baslamisti, artik basin fidel dans ederken biz yiyecek bir seyler ariyoruz baslikli manset atiyorlardi. allende´nin yardimcilarindan biri olan ricardo muñoz, daha bir hafta gecmeden allende bu ziyaretten rahatsiz olmaya baslamisti, ikinci hafta dolayli yollardan artik fidel´e gitmesi gerektigi bildirildi diye demec vermisti. 3 aralik 1971 de estadio nacional´de veda toreni yapilarak fidel yolcu edildi.

    463.gun : 1971 yilinin sonlarina dogru gida uretimi yapan firmalar uretimlerini durdurdular. baskent santiago´da et bulunamiyordu, gelen deniz urunleri ise halkin ihtiyacinin cok altindaydi. allende´nin ekonomi bakani jose cademartori´ye gore ise bu firmalar hukumeti zor duruma sokmak icin kara borsacilik yapiyordu.

    ulkedi kriz ortamina ragmen, allende hukumeti metro insaatina hiz veriyor, zengin semtlerinde alis veris merkezleri aciyordu. allende´nin cok onem verdigi proje olan gabriela mistral kultur merkezinin insaati buyuk bir hizla ilerlemekteydi, ne yazik ki bu kultur merkezi askeri darbe olduktan sonra pinochet´in gizli karargahi olacakti.

    673. gun : 1971 temmuzunda sili halkinda ki kutuplasma yasama etki etmeye baslamisti. sagci gruplar allende´´yi makaminda ziyaret ederek hosnutsuzluklarini dile getiren bir manifesto verdiler. o toplantida bulunan julio bazan ziyareti anlatiyor : allende problemlerimizi ve tehditlerimizi duymazdan geldi, bizleri efemine bir grup olarak gordugunu ve tehditlerimizden korkmadigi belirtti.

    12 kasim 1972 de 56 bin kamyoncunun katildigi grev basladi. kamyoncular hukumetin kurmus oldugu icin tasimacilik sirketinin kapatilmasini, kredilerde esneklik yapilmasini ve yedek parca ithalatinin arttilmasini talep ediyorlardi. allende´ye gore bu grev kendisine karsi amerika tarafindan finanse ediliyordu. kamyoncularin grevi benzin istasyonlarina yansidi, benzin bulamayan istasyonlarda satisi durdurma karari aldi.

    allende kamyonculara seslenerek : faşistlerin ve onları destekleyen gericilerin hileli manevralarına aşılmaz bir engel oluşturacağız. bu engel , şili'ye karşı çıkan emperyalist piclerin çıkarları icin onlarla işbirliği yapanlara karşı, iç savaş arayanlara karşı olacak.

    allende´nin bu konusmasi tansiyonu dusurmeye yetmedi, kamyonculardan sonra otobus soforleri de greve basladi ve kucuk esnaf kepenk kapatmaya basladi. hukumet bu eylemlere sert bir dille cevap vermedi, dukkanlar polis zoruyla acilmaya zorlandi, bu emre direnenler goz altina alinmaya basladi.

    791. gun : bitmek bilmeyen grevler ve enflasyon %173 lere kadar yukselmesi uzerine generallere kabine yer vermek zorunda kaldi. general carlos prat ic isleri bakanliga, amiral ısmael huerta bayindirlik ve iskan bakanligina, general claudio sepúlveda maden bakanligina getirildi. askerlerin gorevi gelmesi bazi asiri sag goruslu kisilerde hukumeti askerlin yardimiyla bitirme dusuncesini ortaya cikardi. bu kisiler patria ve libertad orgutu altinda sag goruslu universite ogrencilerine silahli egitim vermeye basladilar. bunun uzerine solcu gruplar da koylerde ve fabrikalarda orgutlenmeye basladi.

    818. gun : allende birlesmis milletler toplatisi icin amerika, meksika ve kuba gezisine basladi, geziye baslarken sili tarihinde bir ilk olarak yerine vekil olarak general carlos prats´i birakti.

    enflasyonun yukselisi onlemiyordu ve temel tuketim malzemeleri hala karaborsadaydi ve sili halki yeni bir olusumla tanisiyordu, bitmek bilmeyen kuyruklar. seker, un, pirinc, margarin gibi gida maddelerine ulasmak icin 4-5 saat kurukta beklenmesi gerekiyordu. artik sili halki tamamen kutuplasmisti, bir tarafta isciler, koyluler oteki tarafta sanayiciler, zengin kisim ve sag goruslu politikacilar. enflasyoun yukselmesi artik kontrol edilemiyordu,

    22 aralik 1972 de uc is adami, hotel carrera´da toplanarak ulke capinda grev baslatma karari aldilar. allende´ye gore bu eylemin arkasinda da cia bulunuyordu. televizyon programlarinda sag goruslu politakacilar ulkeyi daha iyi organize olmus bir ekibin yonetmesi gerektigi soyluyordu, kast edilen bu ekip silahli kuvvetler idi.

    1972 yili enflasyonun durdurulamayan yukselisi ve devam eden kuyruklarla bitiyordu. allende hukumeti bir acil durum plani hazirladi, bu plana gore grevde bulunan kamyonlara devlet el koydu ve baskent santiago´ya temel gida urunlerinin tasimasi saglandi. daha sonra demir yollari grevi de polis baskisiyla bitirilip ulkenin ic kesimlerine yardim gonderilmeye baslandi.

    1973 subatinda, artik bazi temel gida urunlerinin dagitimi karneye baglandi. haftada bir sepet dolusu temel gida urunu veriliyordu, kimilerine gore iktidar kendine yakin olanlara karne dagitimini daha once yapmis ve iktidara yakin olan kisiler daha cok yardim alabilmekteydi. karne dagitimida cozum olmadi, kara borsacilik onlenemez hale gelmisti, piyasada seker, kahve, pirinc, yag bulmak artik mucize gibi birseydi.

    913. gun : 4 mart 1973 te parlamento secimleri yapildi. secimlerden once sag partilerin amaci mescliste cogunlugu ele gecirip, allende hukumetini bitirmekti. secim sonuclari sag partilerin istedigi gibi sonuclanmadi, mecliste yeterli cogunlugu saglayamadilar. secimlerden sonra 27 mart 1973 te, allende hukumette bir degisiklige gitti, bakanlik gorevinde bulunan generaller gorevlerini birakilar.

    918. gun : secimlerden 5 gun sonra allende hukumeti daha cok polemik yaratan bir reformu acikladi, herkese esit egitim. bu programa gore fakir ailelerin cocuklari, zengin ailelerin cocuklarinin okudugu kolejlerde parasiz egitim alma hakkina sahip olacaklardi. kimi politikacilara gore bu elma ve armutu birlestirmek gibi absurd sayiliyordu. sili katolik klisesi de programi elestirince sokaklarda ogrenci olaylari basladi. bu tepkilerden sonra hukumet bu programi iptal etmek zorunda kaldi.

  • doldurdular şöyle tipleri silahlı kuvvetlere, verdiler ellerine binlerce lira parayı, köyde babasının traktör emanet etmediği tiplere orduyu emanet ettiler, şimdi bunların nasıl ayıklanacağını kendileri de bilmiyor.

    utanmaz arlanmaz herifler, o mesaj attığı tipi de iştirak ile yargılamaları gerek.

  • en iyi asimilasyonu türkler uygular demiş üstteki yazar. 800 senelik imparatorluk dağıldıktan sonra zerre kadar asimile olmamış kırk tane balkan, orta doğu ve afrika ülkesi kuruldu.
    buralarda türkçe konuşma oranı sıfıra yakındır ve zerre jeopolitik destek atmazlar.

    afrika’nın yarısı kendini fransız zannediyor. frank kullanıp, fransız futbol alt yapılarına doluşuyorlar.
    adamların tv standardı bile fransız kökenli secam.
    azıcık mantık yahu.

    edit
    secam yerine ntsc yazmışım ama zaten konu o değil :-)

  • --- spoiler ---

    adamımız bence tiyatroda, kendini vurdugunda ölüyor. son uçuyor mu acaba diye tartışılan sahne ve öncesi adamın ölmeden önceki hayali. daha dogrusu ölerek başardıgını umdugu seylerin hayali diyelim. gazeteye çıkması, kızının istedigi cicekleri getirmesi, birdman'den kurtulusu, sanatıyla ilgi odagı olması, ailesini toparlaması ve sonunda gercekten uctugunu gormek hatta kendiyle hic gurur duymayan, sevmeyen kızının buna şahit olması... hepsi adamın icindeki uktelerdi. siren sesleri de tiyatroya gelip kahramanımıza mudahale etmeye calısan ambulans falan işte. o siren sesleri bitmiyor film bitince, cast donerken de suruyor.yani emma stone yukarı bakıp guluyor ama o anda siren seslerinin bitmeyişinden bi terslik oldugunu anlıyoruz. bu benim fikrim tabi quorada falan bu hala tartışılıyor. yani bu bir muamma. o yuzden kesin şudur demek hata gibime geliyor.

    ek olarak:film, o kendini vurma sahnesi dışında hic kesintiye ugramıyor. bir tek hastane sahnesine gecerken o geciş karartısını goruyoruz. sanki karakterin gercek hayatıyla baglantımız kopmuş da hayalıne girmişiz gibi.
    --- spoiler ---

  • babamla hiçbir zaman şahane bir ilişkimiz olmadı. yani her baba kızını sever, o da sever beni biliyorum ama hissettiremez mütemadiyen; sevgi görmemiş ki nasıl göstereceğini bilsin.

    2010 yılında ayrıldım evden üniversite için, o zamandan sonra mesafe de katmerledi gösterilemeyen sevgileri. yokluğuma alıştı, biliyorum; mecburdu, bir daha asla temelli geri dönmeyeceğimi biliyordu çünkü.
    hatta yokluğuma o kadar alışmıştı ki bir keresinde şakayla karışık "benim bir kızım varmış gibi gelmiyor bana bazen" demişti.

    son birkaç yılda değişti babam; babaannemin bakıma muhtaç kalması bariz bir şekilde değiştirdi onu.
    bu esnada kardeşimin bazı hataları oldu; yanlış kararlar, yanlış yatırım hamleleri, yanlış davranışlar, yanlış bir evlilik, bir sürü şey. bu hatalar tüm aileyi maddi, manevi, mental ve psikolojik olarak ciddi şekilde etkiledi.
    kardeşimin hatalarından sonra babam, benim aslında ona hiç sorun çıkarmadığımı fark etti; onlarla olduğum her zaman diliminde babaannemle ilgilenmem de onun bana olan güvenini perçinledi. son zamanlarda bana daha düşkün oldu babam. telefonla aradığında uzun uzun konuşmaya, gerekli gereksiz her şeyi anlatmaya başladı.

    on beş gün önce babaannemi kaybettik. ucu ucuna yetiştim cenazeye. o akşam çok şey konuştuk ailecek, uzun zaman sonra. en sonunda babam "ben şu telefonu kapatıp şarja takayım, sonra da yatayım artık" dedi. hepimiz şaşırdık, babam telefonunu asla kapatmazdı çünkü. kardeşim sordu "baba hayırdır, sen telefonunu hiç kapatmazdın?" diye.
    "telefonu açık tutma sebebim iki kişiydi; birisini bugün toprağa yatırdım, diğeri de bugün yan odada yatacak, açık kalmasına gerek yok" dedi gözleri dolu dolu bana bakarak. sarıldım babama, ağladık uzun süre sarılarak...

    babamın beni sevdiğini söylemesine gerek yok artık, ben bu cümleyi ölsem unutmayacağım.

  • son yıllarda beşiktaşımıza gelen en efektif futbolcu olduğu yetmezmiş gibi tam bir karakter abidesi de olan topçumuzdur. seneye tolga'nın durumu ne olur bilinmez ama eğer kalırsa kaptanlık bandını da kendisine takmamız lazım. ayrıca bildiği diller sayesinde takımda en fazla futbolcuyla anlaşıp iletişim kurabilen oyuncu da mario gomezdir muhtemelen. ana dili almanca olan almancılarımız ve vatandaşı beck malum zaten, geri kalan yabancılarımızdan kanadalı-arjantinli-brezilyalı-portekizli-ispanyol olanlarla da zaten ikinci dili olan ispanyolca ve advance ingilizcesiyle (maç sonu röportajlarını inigilizce veriyor zaten) çok rahat iletişim kuruyordur. geriye bir tek mustafa pektemek falan kalıyor, onla da muhatap olmasın zaten, ne gerek var, pektemek gitsin almanca öğrensin peşinde gezsin gomez'in.