hesabın var mı? giriş yap

  • socrates fc'nin 131'inci bölümünde ilhan özgen, luis figo belgeselinden bahsederken kendi değerlendirme kriterlerini şöyle sıralamıştı:

    -olayın kahramanları yeterince konuştu mu konuşmadı mı?
    -kahramanı rahatsız edecek tezatlıklar yaratılmış mı? (barcelona başkanının figo hakkında söylediği "kalleş, hain" sözlerini örnek veriyor)
    -kurgu nasıl?
    -sadece bir olaya değil o döneme ışık tutabilmiş mi?

    işte ben de fatih terim belgeseline de objektif olarak ilhan özgen'in bahsettiği kriterlerle yaklaştım ve sonuç aslında tam da benim beklediğim gibi oldu.

    -ilk kriterimi ele alarak yorumlayacak olursam fatih terim ve çevresi haricinde olayların kahramanlarının görüşlerine neredeyse hiç yer verilmediği görülüyor. galatasaray'dan ayrılış dönemlerinde keşke olayları bir de yönetimler tarafından dinleyebilseydik mesela. yahut milan döneminde inzaghi, shevchenko, pirlo gibi oyuncuların görüşlerine de yer verilseydi. hiç olmadı ünal aysal konuşsaydı da fatih terim'in ayrılığını neden tv'den öğrendiğini bilseydik. ancak bunların hiçbirini göremedik. zaten fatih terim'in çevresindeki insanların, belki de onlarca röportajda anlattıklarının ötesine gitmeyen görüşleri vardı sadece. bu yüzden, bu kriterde sınıfta kaldı belgesel.

    -ikinci kriterde ise zaten ben sanmıyorum ki bir kişi bile fatih terim'i rahatsız edecek olayların/durumların belgeselde yer alacağını zannetmiyordu. bakın ben demiyorum gidip kebapçı ile konuşsunlar ya da ne bileyim figo belgeselindeki gibi biri çıkıp hocayı sert sözlerle yerden yere vursun. sadece bir kişi de yok muydu acaba fatih terim efsanesine anti-tezler üretebilecek? en basiti, tüm kulüplerinde neden bütün yönetimlerle ters düştü sorusuna bile yer verilmiyor burada. haliyle baş kahramanı rahatsız edecek hiçbir şeyin yer almadığı yapımlar da "belgesel" olmuyorlar. çünkü belgesel dediğimiz şey biraz daha objektif bir gözle tüm tarafların söz haklarına yer vermeli zannediyorum.

    -belgeselin en zayıf yönlerinden biri de kurgusu. banu yelkovan - arda turan geçişi dışında kurguya dair elimizde çok az numara var. üstelik hiçbir beklentim olmamasına rağmen en azından belki fatih terim'in kişisel arşivinden bir şeyler görürüz diye heyecanlanıyordum ama o da yok. bu arada bodrum'daki evi gerçekten şahaneymiş. umarım ailesi ve torunlarıyla çok mutlu günler yaşarlar.

    -dönemi yansıtma kriterinde ise ne yazık ki yine sınıfta kalıyor demeliyim. 2000'lerde türkiye'nin dışa açılma politikalarını, galatasaray ve fenerbahçe'nin avrupa'da aynı dönemde çeyrek-yarı finaller yapmasını, fatih terim'in futbolculuğunda futbol sosyolojisini vs. hemen hiçbir açıdan dışarıya çevrilmiyor kameralar. hep içeride, hep fatih terim'in ekseninde. oysa fatih terim'in hayatı aslında birçok noktadan türkiye'nin geçirdiği dönüşümle de kesişiyor. buralar da es geçilmiş.

    sözün özü, terim yapımı bir belgesel olmamış. fatih terim'i yeni kuşaklara tanıtacak, ona saygı kuşağı cinsinden bir yapım olmuş. bu yönüyle sınıfı geçebilir belki ama tamamen fatih terim'in sportif kişiliğinden bağımsız olarak söylüyorum ki bir yapım olarak vasatın altında kalıyor. hele eldeki malzemeyi düşününce...

  • hippopotomonstrosesquippedaliophobia, uzun kelimelerden korkma durumudur. bu fobiye sahip olan kişilerin fobinin adını söyleyebilme ihtimali bulunmamaktadır. bu fobinin bir diğer adı da sesquipedalophobia'dır. bu fobinin, uzun kelimeleri yanlış telaffuz etmekten utanma korkusu ile geliştiğine inanılmaktadır. çocukken sınıfın önünde yüksek sesle okuma yaparken ortaya çıkabilir. disleksi olan kişilerde de yaygın görülür.

  • https://scholar.google.com/…btng=&hl=en&as_sdt=1,31

    google scholar'a gore bir cogu ciddi derecede atif almis 286 yayina sahip. kimi turkce kimi ingilizce. bunlarin ne kadari hakemli dergilerde bilmiyorum (ayrica sosyal bilimlerde basilan makalelerin nasil hakem kontrolunden gectigini de bilmiyorum). her seye ragmen saglam miktarda atif aldiklarini da goz onunde bulundurursak ortayli oldukca iyi bir yayin gecmisine sahip.

    bunu bir kenera birakirsak su makalesinin ismi cok ilgimi cekti:

    [pdf] devenin taşıma maliyeti eğrisi üzerine bir deneme
    i ortaylı - ankara üniversitesi sbf dergisi, 1973 - dergipark.ulakbim.gov.tr

    insanlar sag sol diye tepinirken ortayli'nin bunlara kafa yormasi ve 40 yil bu cizgiyi surdurmesi etkileyici.

    edite edit: sosyal bilimlere akademik anlamda hakim degilim ama "yazdigin kitabi tanimam" demek cok da anlamli gelmedi. bu yaklasimla edward said'e de senin yazdigin kitap (oryantalizm) d&r'da satiliyor, bilimsel degil diyebilirsiniz ama cok ciddiye alan cikmaz. onemli olan atif almak ve zamanin testinden gecmek. bu butun disiplinler icin gecerli.

  • şimdi de speaking 1 ve 2 için hazırladığım yardımcı kalıpları ve ifadeleri paylaşayım.

    production kısmının ikinci aşaması olan speaking'de 6 soru vardır. sınavı alan kişi ilk iki soruda diğerlerine oranla daha özgürdür. daha önce yazılmıştır muhakkak ama gene de hatırlatma olsun diye tekrarlayalım. ilk speaking sorusu "iyi bir komşuda/arkadaşta ne gibi özellikler olması senin için önemlidir? sık gittiğin bir yeri tanımla ve o yerin senin için neden önemli olduğunu örneklerle açıkla, yılın hangi günü senin için önemlidir? neden?" tarzı tamamen kişinin deneyimlerine bağlı bir soru sorulur ve hazırlanmak için 15 saniye konuşmak için de 45 saniye verilir. ikinci soruda sınavı alan kişiye iki seçenek verilir ve kişiden hangisinin daha iyi olduğu ya da hangisinin tercih edileceğinin örneklerle ve sebeplerle açıklanması istenir. "grup çalışmaları mı yoksa tek çalışmak mı senin için daha verimlidir? neden? kedi mi köpek mi? vs" aynı şekilde 15 saniye hazırlık, 45 saniye konuşma için ayrılır bu soruda.

    işimize yarayacak kalıplar (daha çok ikinci soru için ideal çünkü kıyaslama söz konusu. fakat ilk soru için cevabı verdikten sonra direkt reason kısmına atlayabiliriz)

    ı think …, /ın my opinion, … / for me,… / ı believe…
    ı consider x to be better than y.
    ı prefer x rather than/ to y.

    ı prefer traditional food rather than/to exotic food.
    ı’d rather (verb base) than (verb base).
    ı’d rather live in a big city than live in a small city.
    ı prefer (ving) instead of (ving).
    ı prefer eating in restaurants instead of cooking.

    ..............................to give reasons..............................

    the reason ı like playing computers games is that it is really enjoyable.
    ı like computer games. that’s because ……/ that’s why
    ı like computer games. first of all, ….. for one thing, …..

    ...........................to add more points...........................

    another reason/example is/was
    plus, …/ ın addition, …. / furthermore,.. / what’s more,…/ moreover, ….
    also (ıt also improves my english) / ıt is also good for english.

    ..............................to give examples.........................
    for example/ for instance + sentence

  • çok daha iyisinden kasıt maddiyat veya fiziki güzellik ise bunun sonu yok , böyle düşünen insan bir ömür boyu hem yalnız kalır , hem de mutsuz olur.

    eğer evlendiğin insan ile çok iyi anlaşıyorsan , mutluysan ve birbirinizi seviyorsanız samanlık seyran olmuş demektir ; gerisini çok da karıştırmayın.

  • birçok nedene bağlıdır bu durum öncelikle ;

    1- erkeğin hiç ilişkisi olmamıştır, yol yordam bilmez ve korkar
    2- reddedilme korkusu
    3- ortak çevre yetersizliğine bağlı sorunlar
    4- dini ve sosyokültürel nedenler*
    5- kişilik ( ilk olsun tek olsun düşüncesi )

  • hafta içi işinde gücünde olan insanların ödediği vergilerin sırtından geçinen, ne kadar asalak tip varsa hepsi orada.