hesabın var mı? giriş yap

  • konuşmadığım görüşmediğim ama öylesine facebookta duran arkadaşımın adıyla, fotoğraflarıyla aynı bir hesap daha açmışlar. tabi bu hesap beni ekleyince kabul ettim. heralde ailesi işi için yeni hesap açtı, başka bir iş için açtı vs. gibi olaylar geçti aklımdan. sahte hesap olabileceği hiç aklıma gelmemişti.

    gel zaman git zaman bu sahte kişilik yeni fotoğraflar paylaşıyor durumlar yazıyordu. (tabiki çalıntı fotoğraflar). fake olabilceğini kimse düşünmez.
    bir gün benden kredi kartı numaramı istedi acil olarak. ben de her ne kadar konuşmasam da ilkokul arkadaşım diye verdim gitti.(hala sahte hesap olduğunu bilmiyorum)

    öteki hesabı da online görünce kıllandım. ve arkadaşa sordum: sonuç dolandırılmışız amk bu kadar basit bir yöntemle.

    yapılan ödemelerin iptal edilebilenlerini iptal ettim
    neyseki gariban bir insan olduğum için ve verdiğim kredi kartının limiti düşük olduğu için toplamda sadece 11 tl dolandırıldık.
    fakirliğin gözü kör olsun lan. ağız tadıyla 1 kg altın bile kaybedemiyoruz.

    bu da böyle bir mallık anım.

    11 tl ye gülenler olmus işin acinasi tarafi 11 tlyi geri almak içinde uğraştım. ama kart numaramı kendim verdigim için ben sorumluymusum. geri alamadim

  • çocuklarımdan biri, yılda 1000 lirayı ailesi denkleyemeyeceği için çok istediği bir bölümün (normal öğrenim kazanması da muhtemel ama risk var) ikinci öğretimini yazamıyor ve istemediği bir bölümü yazmak zorunda kalıyorken, onun yarısı kadar puan alan bir başka çocuğum "özel yazalım hocam, sorun değil" diyor. öğrencimin başı düşüyor...

    sıçayım böyle adalete.

  • 26.02.2017 cumartesi sabahı 05:30 da istanbuldan ankara’ya eşim, oğlum,teyzem, annem ve anneannem ile yaptığımız araç yolculuğunda saat 07:00 civarı düzce yakınlarında berceste dinlenme tesislerinde konaklamaya karar verdik.

    sabah annem kahvaltı ettiği için ben oğlanı yediririm birşey yemeyeceğim dedi. teyzem ve eşim 1, ben de 2 tane tost yemek istediğimi söyledim ve 4 tane tost siparişi verdik.
    anneanneminde dişlerinden sorunu olduğu için “ben açık büfeden birşeyler alırım” dedi ve kendisine salatalık, beyaz peynir, çeri domates ve zeytin ezmesi aldı. kocaman tabak içinde 3-4 malzeme var (açık büfe fiyatı 27,5 tl). sorun değil sonuçta işletmenin biçtiği fiyat bu ve yemek istiyorsan ödeyeceksin. neyse masamıza geçtik tostlar geldi annennemde kahvaltısını aldı yemeye başladı.
    anneannem kendi çatalını aldı ama masaya 4 tane daha çatal geldi bir de 2 sepet ekmek getirdiler. önceleri anlam veremedik ama işletmenin ikramı falan sandık ve yemeklerimize devam ettik. o arada teyzem, anneanneme dedi ki ”anne ya peynir çok güzel duruyo alayım biraz” dedi ve masadaki 4 çataldan birini alarak peynir alıp yedi.

    aradan 1 dk geçmeden tipinden şef olduğu anlaşılan biri geldi elinde sipariş aldıkları cihazdan var ve masaya doğru bakıp bişeyler ekle çıkar yapmaya başladı. sonra bana gönderek “ne almıştınız?” dedi. bende başladım anlatmaya 4 tost var 2 si kaşarlı 2 si karışık 1 de açık büfe var” tamam dedi ve sonra ağzından o saçma kelimeler dökülmeye başladı.” efendim işletmemizin prosedür gereği açık büfe kahvaltı tek kişiliktir ve ortak yenilemez” bende dedim ki “zaten ortak yenmiyor sadece teyzem içinden çatalla peynirden aldı” “hayır alamaz dedi o kişiye aitir masadaki diğer kişilerle paylaşılamaz.” bundan sonrasını aşada konuşma şeklinde yazıyorum.

    şef : hayır alamaz, o kişiye aitir masadaki diğer kişilerle paylaşılamaz
    ben : bir dakka yanlış anlamadım dimi masaya 4 çatal getiriyorsun 2 sepet ekmek getiriyorsun ki zaten elimizi sürmüyoruz bir de özenipte içinden çatalın ucuyla da olsa peynir zeytin vs alamayız öyle mi?
    şef : evet efendim.
    ben : peki o zaman aynı arabada geldiğimiz anneannemin yediğinden canımız çekmesin diye başka masaya mı oturtalım yani?
    şef : onu bilemem o sizin kararınız.
    ben : arkadaşım ben bunun parasını verdim mi? evet verdim. sonuçta bunu kaç kişiyle yiyeceğim bana kalmış.
    şef : kahvaltı 1 kişiliktir ama eğer bir başkası da o tabaktan alırsa 27,5 tl de onun ödemesi gerekir.
    ben : dalga mı geçiyorsunuz!!!
    şef : lütfen sakin olun beyefendi.
    ben : bana sakin ol diyorsun, 1 kişi açık büfe yerken 4 çatal ve 2 sepet ekmek getiriyorsun içinden aldık diye herkese kahvaltı fiyatı yazarım diyorsun.
    şef : bakın beyefendi, buraya öyle kişiler geliyor ki 1 kişi açık büfe alıyor herkes ondan yiyor onu demek istiyorum.
    ben : önce bize bir bak nasıl tipler olduğumuza bak. 72 yaşında anneannem, teyzem,annem eşim ve oğlumla masada oturuyoruz ve 3 kişi 4 tane tost söylemiş yiyor,1 kişi hiç kahvaltı etmiyor çocuğa yemeğini yediriyor. açık büfe almış anneannemin tabağında sadece salatalık,zeytin domates ve birazda peynir var. maksadım kötü olsa tostları niye söyleyeyim. hadi onu geç açık büfeden 4 kişi 1 tabakta yiyecek olsa sadece salatalık vs koyar mı? sucuk salam pastırma ne varsa alıp o tabağı doldurmaz mıyım? bir de derim ki oğlum getir ordan 2-3 sepet ekmek mis gibi doyurmam mı karnımı?
    şef : haklısınız beyefendi ama işletme prosedürümüz böyle?
    ben : göster o zaman prosedürü utandır beni bende herkes için kahvaltı parası ödeyeyim?
    şef : girişte yazıyor efendim 1 kişilik kahvaltı 27,5 tl dir diye.
    ben : o doğru ama kimse kimseden özenemez tabağından birşey alamaz yazıyor mu?
    şef : kahvaltı 1 kişiliktir diye yazıyor işte.
    ben : şuan iyice saçmaladınız farkındasınız dimi. (masadaki herkese kalkın dedim bunlardan bişey olmaz laf anlamaz bunlar gidiyoruz)
    şef : siz bilirsiniz efendim.

    kasaya geldik şef de yanımda dedi ki 1 kahvaltı parası alın. bende dedim ki hayır sizin gibi firmanın bana yapacağı kıyağa ihtiyacım yok. 1 açık büfe, 2 kaşarlı,2 karışık tost,açık büfenin yanında verilen 1 çay hariç 4 tane de çay var. 53 tl ödedim. o arada 2 de garson yanımızda. garsonlara dönüp dedim ki bi düşünün ki 5 kişi yemeğe gittik 4 tanemiz tost yedi ahanda bu şef arkadaşta açık büfe yedi. garsona dönerek sende şef’în tabağındaki peynirden özendin çatalınla aldın olamaz mı dedi verdiği cevap daha da vahim “ olmaz efendim istanbulda bile böyle bir prosedür yok burada da olmaz dedi” bunun üzerine diyecek laf bulamadım gerçekten. tabii ki bu konuşma başladığından bu yana benim sesim yüksek şekilde konuştum ki tüm müşteriler duysun anlasın diye. çıkarken şef’e sizi şikayet edicem haberiniz olsun dedim ve verdiği tek cevap ”ismimi de vereyim onuda yazarsınız” oldu.
    siz siz olun yolculuk yaparken berceste denilen tesise asla ama asla girmeyin.

  • bertrand russell tarafından, tanrının ispatlanmasının bilimin değil, böyle bir fikri ileri sürenlerin yükümlülüğü olduğunu göstermek için gösterilen bir örnektir. şöyle der kendisi:

    if i were to suggest that between the earth and mars there is a china teapot revolving about the sun in an elliptical orbit, nobody would be able to disprove my assertion provided i were careful to add that the teapot is too small to be revealed even by our most powerful telescopes. but if i were to go on to say that, since my assertion cannot be disproved, it is an intolerable presumption on the part of human reason to doubt it, i should rightly be thought to be talking nonsense. if, however, the existence of such a teapot were affirmed in ancient books, taught as the sacred truth every sunday, and instilled into the minds of children at school, hesitation to believe in its existence would become a mark of eccentricity and entitle the doubter to the attentions of the psychiatrist in an enlightened age or of the inquisitor in an earlier time.
    kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/russell's_teapot

    özetle diyor ki, eğer ben dünyayla mars arasında, güneşin etrafında dönen ama en gelişmiş teleskoplarımızla bile farkına varılamayacak bir çaydanlığın olduğunu söyleseydim, kimse bu önermemin yanlış olduğunu ispatlayamazdı. ama eğer ben aksi kanıtlanamayacağından yola çıkarak insanların bu çaydanlığın varlığından şüphe duymalarının kabul edilemez olduğunu ileri sürseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. ama eğer bu çaydanlık antik kitaplarda "kutsal bir gerçeklik" olarak geçerse ve insanların beyinlerine sürekli empoze edilirse, bu sefer onun varlığından şüphe duyanları ya engizisyon mahkemesine veriririz, ya da psikiyatristlere.

    edit: linkle ilgili uyarısı ve düzeltmesi için blu'ya teşekkürler.

  • erkeklerin ask acısında, kızlardan daha şiddetli bunalıma ve depresyona girme olayıdır. hic bir kızı duvarlara seni seviyorum xx.. yazarken görmüslüğüm de yok.
    ne bileyim evinin onune gidip sabahlama, evden kacma gibi fantastik girisimlerde de göremedim.

    kızlar:

    evin icinde oturup facebokk vs sifresi kırma gibi bos isler falan kurcalayıp, acaba sevgili yapmıs mıdır paranoyasıyla boktan incelemelere giriyor. bu mu lan ask acınız?, gerizekalılar.

    sonra, cok cektim falan.

    erkekler hayattan kopuyorlar..

    siz, 1 hafta sonra barlarda depresyondayım kisvesi altında birilerinin kollarında.. allah belanızı versin.

    not: sakaryaspor taraftarıyım.

  • eğer kendilerine başvurmadan önce yaptığınız şey google'da hastalık belirtileri aramaksa; doktorlardır.
    biraz da haklılar tabi. nihayetinde doğru teşhisi kendimiz de koysak, tedavi için doktora ihtiyacımız var.

    bir defa böyle gittim ben, işte "efendim ben gelmeden biraz araştırdım, muhtemelen böyle böyle bir şeyler var" filan dedim. demez olaydım. hem iyi bir fırça yedim hem de doktor hanım benim koyduğum tanıyı boşa çıkarmak için elinden geleni yaptı. nihayetinde google haklı çıktı tabi.
    işte bu da haliyle doktorlarda komplekse neden oluyor.

  • reklam gelirlerinin yazarlara dağıtıldığı yeni bir sözlük kurup hep beraber oraya geçelim.

  • evlenebilmek için belli bir kilonun üstünde olmak gereken ülke.

    geleneksel sebeplerle; evlilik için kadının en az 60, erkeğin de en az 100 kilo olması gerekmektedir.

    açlık ve kuraklığın hakim olduğu toplumlarda şişmanlık bir refah sembolü sayıldığı için moritanya'da evlenmek isteyenlere leblouh ismi verilen zorla besleme ve şişmanlatma uygulamaları yapılmaktadır. evlenecek kızlar bolca keçi sütü, zeytinyağlı ekmekler, keçi eti ve bazen de günde iki defa öğle yemeği yiyerek şişmanlamaya çalışmaktalar. özellikle kadınların bir çoğu bu uygulamayı bir işkence olarak nitelendirse de direndiklerinde şiddete maruz kaldıkları için şişmanlık diyetini uygulamaya devam etmek zorunda kalıyorlar.

    leblouh aslında batılı ülkelerin baskıları sonucu yasaklanmıştı çünkü anlayacağınız üzere çok insani bir pratik değil. fakat 2008de askeri cunta ile gelen yeni hükümet uygulamayı yeniden başlattı

  • hazırlık maçında kendini yere attığı için eleştiriliyor. e olm, adı üzerinde işte, hazırlık maçı. hazırlanmadan, ligde nasıl atacak kendisini? ayıp ediyorsunuz..

  • bakkaldan raid alınır. eve dönerken farkedilir ki tarihi geçmiş. yarı yolda dönülür;
    - mevlüt abi tarihi geçik bunun yav!
    + (önce alır bakar, 3-5 milisaniye düşünüp) tamam işte daha da zehirli şimdi. hepsi takla atcek ipnelerin.