ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
anne replikleri
-
-emraaaah! gel yavrum dondurman soguyor...
korna sesini aracın içine vermek
-
şöförler her fırsatta kornalarına basıyorlar, sarı ışık yanar yanmaz, birbirlerine trip yapmak için, minibüsçüyse müşteriyi yoklamak için falan, sürekli korna zırt zırt zırt. eğer dışarıdaysanız bunu çok iyi görüyorsunuz ama araçlar dış seslere karşı iyi yalıtıldığından ve şöförlerimiz yayalara saygı göstermek için fazla öküz olduğundan kornaya abanan öküz oranı da sürekli artıyor.
peki bu öküzleri yola getirmek için ne yapıyoruz? tabi ki korna sesinin bir kısmını aracın içine veriyoruz, eğer başkalarını rahatsız etmeye / kendisi de rahatsız olmaya değecek bir husus varsa, bassın kornaya. ama eğer sokaktilerin keyfini boş yere kaçırmaya niyetliyse, araç içinde birazcık kendi keyfinin bozulmasını da göze almalı.
beyinciği hedef alışıyla olsun, türk insanının anladığı dilden konuşuşuyla olsun, bence eşsiz bir plan.
teşekkürler ben, büyüksün türkiye.
süleyman seba vs aziz yıldırım
-
bir fenerbahçeli olarak hep yüzümü kizartacak karsilastirmadir
yılan adası'nda ruslara kafa tutan 13 ukraynalı
-
suriyeli bedeviler kadar olamayıp, sahilde nargile keyfi yapmak varken, ülkelerini müdafaa ederken katledilen kahraman askerlerdir. ruhları şad olsun!
nasıl pilot olunur
-
sivil pilotluk için seçenekler şu şekildedir;
1) anadolu, özyeğin gibi pilotaj bölümü olan üniversitelerin pilotaj bölümlerini bitirebilirsiniz. haliyle dört sene sürer lisans düzeyinde olduğu için.
bu okullarda okuduktan sonra direkt havayoluna zıplayamazsınız tabii ki. aldığınız temel uçuş eğitiminin üzerine bir de uçuracağınız yolcu uçağının tip eğitimini almanız gerekir. bazı havayolları tecrübesiz pilotların tip eğitimi ücretini onlara borçlandırarak eğitimini verir ve işe başlatır. çalıştığınız sürede maaşınızdan kesilir ücreti. dışarıdan kendi başınıza almak isterseniz yaklaşık 30 bin euro civarı bir para ödemeniz lazım.
2) havayollarının pilot akademilerine başvurabilirsiniz. cebinde pilotaj eğitimi alacak parası olmayan, üniversitede de pilotaj okumayan insanlar için en iyi seçenektir. şu anda türkiye'de thy, pegasus ve sunexpress yetiştirilmek üzere pilot adayı (cadet pilot) almaktalar.
bu akademilere başvurduktan sonra belirli aşamalardan geçersiniz ve başarılı olursanız bir sözleşme imzalarsınız. bu sözleşme uyarınca eğitime bir para ödemezsiniz. sizin eğitim ücretiniz şirkette çalıştığınız süre boyunca her ay maaşınızdan parça parça kesilir.
temel uçuş eğitimi de 1.5 yıl sürer yaklaşık, üzerine tip eğitimi alırsınız. şirkete göre değişmekle birlikte genelde yaklaşık 2 yıl sonra sağ koltukta olursunuz. hepsinin masrafını şirketiniz öder. sizden sadece eğitimde başarılı olmanızı bekler. çalışmaya başlayınca da her ay maaşınızdan eğitim ücretiniz için kesintiler yapılır.
bu seçeneğin en güzel yanı iş garantiniz vardır. eğitim bittikten sonra işe girip girmeme gibi bir korkunuz yoktur. hatta bazı şirketlerde belli bir yıl çalışma zorunluluğu vardır. örneğin on yıl boyunca o şirket için çalışacağınız öngörülür sözleşmede. bu durumda en az on yıl iş garantiniz var denilebilir. türkiye gibi bir yerde mükemmel bir şeydir bu.
bu seçeneğin elbette dezavantajları da mevcut. fakat onları şirket özelinde yazmam doğru olmaz sanıyorum.
3) zenginseniz parayı basıp uçuş okuluna kaydolabilirsiniz. uçuş okullarının ücreti ortalama 70-80 bin euro civarındadır. bu kadar parayı okula verirsiniz, başarılı olup mezun olunca da 30-40 bin euro tip eğitimine verirsiniz veya ilk seçenekte bahsettiğim gibi tip eğitimini işe girdiğiniz şirkete borçlanarak da alabilirsiniz (eğer o şirketin öyle bir işe alım ilanı varsa tabii).
bu seçeneğin boktan yanı iş bulamama ihtimali var tabii ki. o kadar parayı verdikten sonra işsiz kalmayı kimse istemez. yine de pilot ihtiyacı çok fazla olduğu için işsiz kalma olasılığı çok yüksek değil. yine de böyle bir opsiyon var tabii ki.
kadıköy'deki fırsat daire
-
stüdyo daire denmiş ama, bu bildiğin f tipi kapalı cezaevi.
fast food markalarının kişi başı hadsizliği
-
özellikle pandemi başladığından beri dikkatimi çeken ve kullanımı giderek artan hadise.
telefonu veya bilgisayarı açıyorum, yemek söyleyeceğim. fiyatlara bakıyorum, şu neymiş 24.99 yazıyor, açıyorum bir bakıyorum fiyatın yanında "kişi başı" yazıyor. ulan bu ne?
meğer menünün yanında "2 kişilik" yazıyormuş. verdiğin bir tane sıradan, bir tane de dandik hamburger. birkaç patates, taş çatlasın 1 litre kola.
ilk çıkan ikili menüler nedense kişi başı fiyatla çıkmıyordu? ya sen kimsin benim alacağım menüye kişi başı fiyat yazıyorsun. (bkz: sen kimsin ya)
bunu denetleyecek bir kurum yok mu ? bunun yasak olması lazım değil mi yani?
6lı tabak çanak setine de 300 lira yerine kişi başı 50 yazsınlar. ne bileyim araba firmaları da arabalar 5 koltuklu olduğu için 500.000 liraysa kişi başı 100.000 diye satsın. böyle bir şey olabilir mi ya?
bu hadsizliğe biri dur demeli. kimse benim yiyeceğim menüyü ikiye bölemez.
yeşilçam film müzikleri
-
yeşilçam filmlerinde çalınan, melodilerini herkesin bildiği ama adları çoğunlukla bilinmeyen ve bu yüzden de şöyle bi dinleyim deyince dinlenemeyen harika müzikler. nostalji severlere gelsin:
paul mauriat - le peintre des etoiles
frank duval - me to you
frank pourcel - an adagio
francis lai - concerto pour la fin d'un amour
raymond lefevre - da troppo tempo
paul mauriat - isadora
jeux interdits - romance d'amour
franco micalizzi - l'ultima neve di primavera
saint preux - concerto pour une voix
francis lai-la course du lievre a travers les? champs
henry mancini - loss of love
ennio morricone - metello
philippe sarde - martini dry
mireille mathieu pardonne - moi ce caprice d'enfant
jerry goldsmith - papillion
faure - pavane
paul mauriat - toccata
mory kante - yeke yeke
john carpenter - the end
christian dorisse - le battant
biddu orchestra - eastern journey
lu colombo - maracaibo
twitter'daki yazılımcı terörü
-
var böyle bir şey. sanırım ben de yazılımcıyım diye sürekli önüme düşüyor, önüme geleni engelliyorum ama bitmiyor. tiplerin hepsi aynı, ben başarılıyım, ben zenginim diye bağıran sonradan görme çiğ paylaşımlar. gerçekten mesleğim adına ben utanıyorum. yahu bu ne görmemişliktir, satın aldıkları iphone'ların macbook'ların faturasını paylaşan mı ararsın, bilmem kaç bin liraya aldığı kahve makinasını çeken mi, geneli pahalı oyuncak paylaşma derdinde. bir de eli biraz para gördü diye, hasbelkader mesleğe ilgi var diye kendisinin nirvanaya ulaştığını zanneden millete hayat hakkında saçma sapan tavsiyeler vermeye çalışan ama iki cümleyi bir araya getiremeyen tipler var. arkadaşlar yazılımcı olmanız sizi otomatik olarak entelektüel yapmıyor. hatta tam tersi, zamanının büyük bölümünü yazılım ekranları karşısında harcamak zorunda olan birisinin tarihten, sanattan, felsefeden üst perdeden konuşabilecek kadar birikiminin olması zaten akla mantığa uymuyor. kendinize gelin.
debe editi: arkadaşlar elbirliğiyle girdiyi debeye sokmuşsunuz, teşekkür ediyorum. ekşiye girince mesajlardan bir cumartesi sürprizi yaşadım. belli ki birçok kişi aynı dertten muzdarip. yazıyı tekrar okuyunca eğer yazılımcıysanız sizler için değilseniz yazılımcı çevreniz için şu mesajı ekleme ihtiyacı hissettim: hepimiz üç aşağı beş yukarı eğer türkiyedeysek birkaç bin, avrupadaysak 3-5 bin euro bandında çalışan beyaz yakalı işçileriz. bu para bizi zengin yapmaz, sadece gelişmiş bir ülkedeki sıradan bir insan gibi insanca yaşamamızı sağlar. yani 'o para o para değil'. fakir bir ülkede yaşamanız ve fakir arkadaşlara/akrabalara sahip olmanız bu gerçeği değiştirmiyor. meslek hakkındaki daha önceki yorumum için de şu girdiye göz atabilirsiniz #140622037.
yarım ekmek arası en güzel şey
-
közlenmiş patlıcan.
türk kızlarının %90-95'inin taş gibi olması
-
(bkz: askerdeyken açılan başlıklar)