hesabın var mı? giriş yap

  • oxford advanced learner's dictionary'de british english kısmı altında telaffuzları bulabileceğimiz; benim de gerek bu sözlükten, gerek kendi deneyimlerim sonucu farkettiğim bu aksanın bazı özellikleri:
    -r harfleri, sadece kendisinden sonra bir sesli harf (vowel) telaffuz ediliyorsa okunur.
    örneğin; car, emergency, there sözcüklerinde okunmaz. "there" kelimesinde her ne kadar r'den sonra sesli harf var gibi gözükse de denildiği gibi telaffuz edilen sesli harflere bakılır.
    burada türkçe'deki ulamayla bir çağrışım yapabileceğimiz bir durum var. örneğin "over", telaffuz edilirken sondaki r telaffuz edilmiyor denildi. ama "over it" deyince, yani bir sonraki kelime sesli harfle başlıyorsa buradaki r telaffuz ediliyor. ya da "overit" şeklinde bitişik yazdığımızı düşünelim ve ilk başa yazılan sesli harf kuralını uygulayalım.

    -hot, not, got gibi sözcüklerin telaffuzunda o harfi olduğu gibi okunuyor. yani hat değil, hot. nat değil not. bu arada what da aynı şekilde. "wot" diyorlar.

    -amerikan ingilizcesinde sesli harflerin arasında kalmış "t", "d" gibi okunurken; ingiliz aksanında böyle bir şey yoktur. örnek olarak amerikan ingilizcesinde "writer" ve "rider" benzer şekilde telaffuz edilirler.

    not: tabii benim yukarıda yazdığım "hat", "wot" vs. bu sözcüklerin fonetik yazılışları değil. ben sadece fikir vermek veya çağrışım yapması amacıyla o şekilde yazdım. ayrıntılı bilgi için en uygun adres: http://oald8.oxfordlearnersdictionaries.com/

    eğer farkettiğim ve öğrendiğim yeni şeyler olursa ekleyeceğim.

  • hımmm...
    aşağılamak ve kadın.
    ve tecavüz..
    ve müslüman..
    ve islam..
    ve erkek..

    ve bunu diyen bir kadın.

    zamanla şunu anladım. din, vicdan ile akıl arasına perde koyuyor. bir çok şeyi meşrulaştırıyor. darül harp gibi şeyler falan mesela hep bir bahane. gerçekten büyük bir perde din. din ile bu kadar uğraşıp, ilgilenen insanların bu kadar sapıtması normal değil.

  • geçen yıl aralık ayı. bakü'deyim. bitirdiğimiz bir fabrika projesinde sisteme elektrik verilecek. biz de kontrol amaçlı oradayız, yani şantiyede. hava o kadar soğuk ki, 3 dk dışarı çıkıyorum, 3 dk trafo binasına girip ısınıyorum.
    derken azeri şantiye şefi ''gel ofise geçelim çay içip ısınalım biraz'' dedi. çıktık şantiyede yürüyoruz, her yer toz toprak. sonuçta inşaat halinde bir yer henüz. o kadar sert bir fırtına var ki düz yürümek mümkün değil. ayrıca fırtınadan toz toprak gözlere, kulaklara giriyor.
    neyse zor da olsa yürüyoruz. azeri arkadaş geri geri yürüyor, montunu da gözlerini kapatacak şekilde yukarı çekmiş. bana da aynısını yapmamı söyledi. ben de çektim montumu kafama kadar, geri geri yürüyorum. derken biri dokundu. arkamı dönmemle 1 metrelik çukur, içinde uçları sivri inşaat demirleri dimdik vaziyette çakılı bana bakıyor.
    ama işin tuhaf kısmı arkamda kimsenin olmaması.
    o gün tek bildiğim şey şu; kesinlikle iyilik yaptığım bir şeyin karşılığını aldım. allah beni 6 yaşındaki kızıma ve doğacak oğluma bağışlamıştı. aksi halde o çukura düşseydim feci bir ölüm beni bekliyor olacaktı.
    iyilik yapın arkadaşlar, size kötülük yapanlara da iyilik yapın. ben hep yapıyorum ve hiç yanıltmadı beni. her zaman işlerim rast gitti.

    şunu da ekleyeyim; olaydan sonra çukurun etrafını kapattırdım.

    zorunlu edit: hayat çok tuhaf. bu entride allah beni doğacak oğluma bağışladı yazmıştım ama oğlumu bana bağışlamadı. maalesef dün sabah ani bir komplikasyon sonucu kaybettik. halbuki haftaya doğumumuz vardı. dr. dediğine göre kordon bebekten kopmuş. biliyorum, oğlum cennette beni ve annesini bekleyecek.

    edit 2: siz ne güzel insanlarsınız yaa. destek mesajı atan herkesten allah razı olsun.

    önemli edit: geçen ay teste girmedim ama covid olduğuma eminim. eşime de bulaştığını düşünüyorum. hamilelerde kordon kopmasına neden olabilirmiş. lütfen hamileler dikkat edin kendinize. çünkü oğlumuz anne karnında öldü ama doktorların dediğine göre çok sağlıklı bir bebek.
    inşallah cennette oğlumuzla buluşuruz..

  • dedemin arkadaşının gelen misafirlere yiyin utanmayın diyecekken yiyin utanmazlar demesi üzerine misafirlerin yediklerinin anlık biçimde boğazlarında düğümlenmesi ve ev sahibinin yüzünün yere geçmesi.