ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türgev'in 400 bin kişilik üniversite projesi
madame de...
-
muhteşem bir max ophüls filmi! hayranlık uyandırıcı ve sarsıcı. aristokrat-burjuva kesimin temellerini oluşturan; para, borç, göreve hep hazır uşaklar, hiç ama hiç unutulmayan şallar, halk içine çıkmadan yapılan uzunca kusursuz hazırlıklar, en ufak bir terslikte olabileceklerin dile getirilmesi gibi şeyler ophüls' ün muazzam kamerasıyla asla gözden kaçmaz. o nasıl bir yönetmenliktir ki, "bu" dünyayı kısacık bir filme bu kadar anlamlı yerleştirebilmiştir. filmin her anı, ama abartmıyorum her anı, sosyolojik bir teşhir niteliğindedir. yazının bundan sonraki kısmı spoiler içerebilir.
bu sosyal sınıfta tam adlara da yer yoktur. o yüzden louise, sadece "madame de..." olarak anılır. yani ismi yoktur da diyebiliriz. küpelerin farklı karakterlerde farklı olguları temsil etmesi ise, son derece zekice tasarlanmış bir ophüls marifetidir. küperlerin her hareketinin birbirine bağlanması; olay örgüsünün, konunun, karakterlerin de bütün önemli ayrımlarını birbirine bağlayan şey olur. mesela louise için küpeler aşkın sembolüyken, andre için aristokrat gücün sembolüdür.
andre, masumiyeti yitirilmiş bu evlilikte, evliliğin sınırlarını belirleyici ilişkileri yürütebildiği sürece sakin ve nazik bir adam olarak kalırken; bu durum tehlikeye girdiğinde ise (louise, donati' ye aşık olduğunda) kimlik değiştirerek evliliği korumak için gerekeni yapar.
filmin sonunda küpeleri gördüğümüz yer ise çok manidardır. burjuva ikiyüzlülüğünün simgesi haline gelen, herşeyin gösterişten ibaret olduğu bu yer, bir kilisedir.
olayların gelişimi ve filmin ayrıntılarının bütüne yedirilen yapısı çok az filmde görülebilecek bir şeydir. bu kadar çok şeyi, bu kadar fazla düzlemde bir araya getirip, ortaya muazzam bir eser çıkarmak, benim şahsen sinemada az rastladığım bir durumdur. max ophüls özgün kamerasıyla harikalar yaratmış, övgüyü sonuna kadar haketmiştir.
son olarak film hakkında martin scorsese' nin söylediklerini de aktararak entryi sonlandırıyorum.
- marty: “bazı belli başlı stiller vardır, hemen içine girmekte zorlanırım. max ophüls’ün bazı filmlerinde olduğu gibi. mesela the earrings of madame de…‘yi anlamak için otuzlu yaşlarımı beklemem gerekti."
disney+
-
çeviri, altyazı sorunları devam eden.
türkçe karakterlerde sorun olan altyazılar var. özellikle küçük ı harfiyle iligili sorun var gibi. küçük ı nın i olarak yazılmasında ne var takılma bu kadar diyebilirsiniz. ı nın i olarak yazıldığı trajikomik bir örnek vereeyim;
"yatak odasında sıkıştık" (28 weeks later)
50 bin kişinin ölmesi
-
kılıçdaroğlunun yanlışlıkla bastığı seccade kadar konuşulmamış, tepki görmemiştir.
nejat işler
-
ne yaptın be abi, nasıl yaptın be çocuk!! ankara'ya geldiğinde kalbur'da balık köftesi yiyip, rakı içecektik. sözün var bana, kalk ayağa!!!
şaka la şaka. sözlüğümüzde sizi tanımayan, çalışmalarınızı çok eskiden beri takip etmeyen 3-5 kişiden biriyim. uzaktan güzel bi abiye benzetirdim sizi, umarım iyileşirsiniz.
üniversite not ortalamasının önemi
-
"iş hayatında önemi yoktur" diye atıp tutanlara bakmayın. şimdiye kadar girdiğim her iş görüşmesinde dereceyle bitirmiş olmam karşımdaki insanın dikkatini çekmişti. bir iş için onlarca insanla görüşüyorlar ve bu, akılda kalmanızı sağlıyor. bu illa işi alacağınız anlamına gelmeyebilir, ama şansınızı artırdığı kesin. zaten faydası dokunmasa bile zararı dokunmaz o ayrı da, ben faydasını gördüğümü düşünüyorum.
her şeyi geçtim, bu benim yüksek lisans, doktora ve yurt dışı eğitim gibi alanlarda da işime yaradı. e bunlar da cv'de gözükmüyor mu sanki? yurt dışında eğitim görmen, iyi bir master yapman karşındakini etkilemeyecek mi sanıyorsun? 1,95 not ortalamasıyla bunları nasıl yapacaksın?
demek ki neymiş, not ortalaması mühimmiş. "her şey demektir" demiyorum, ama kolaylaştırıcı etkisi yadsınamaz.
anneanneye iş yerindeki sorunları anlatmak
-
anneanne kişisine iş yerinde yaşanan bir takım sorunlardan bahsetmektir. siz ne anlatırsanız anlatın, cevap kızım sıkı giyin olarak geri döner.
-geçen hafta beyanneme süresini atlamışız...
-aman kızım sıkı giyin.
-patron maaşları geç öder muhtemelen...
-o da sıkı giyinsin.
reddedilince hemen vazgeçen insan
-
mantığına göre hareket eder ve askıntı olmak istemez. bu yüzden karşı tarafı umursadığını bile söyleyebiliriz.
sözlükçülerin yediği tarihi ayarlar
-
öğrenci evi. evde 4-5 kişi kalıyoruz. bir arkadaşın kardeşi haftasonu ziyarete geldi. mutfağa bir daldı çocuk. nasıl temizliyor. utandık.
dur da diyemiyorum ben. gittim artık en azından "ya uğraşma zahmet etme" içerikli bir şey söyleyeyim dedim. baktım ocağı silmekle meşgul.
- ya uğraşmasaydın onunla bi de. bi ton zahmete girdin.
+ olur mu abi ya. bi iki sene daha rahat edersiniz işte.
daha karışmadım ben. kimseye karışmadım ama. belediye bizim evi yıktı geçen gün. ayar yerim diye gık diyemedim.
2014-2015 sezonu gs'nin şikeyle şampiyon olması
-
(bkz: fener ağlama)
sivas yattı, kaleci kafayı eğdi, gol atana kadar maç uzadı, 90+4'lerde bir milyon penaltı kullanıldı.
(bkz: ağlama melis seneye inşallah)
edit: başlığı bırakıp kaçmak da son maçta da gösterdiğiniz gibi ne kadar delikanlı olduğunuzu bir kere daha ispatladı.
1996 doğumlu efsanevi nesil
-
1996 doğumlu insan mı olur lan? 96 model tempra olur! şahin olur! tepkisi verdirten nesildir.
eti negro
-
eti negro kırmızı çizgimizdir. politik doğruculara kurban edeceğimiz en son şeydir.
apple'ın siyah iphone7'yi kılıfla kullanın demesi
-
dedem tv kumandasını posetleyip sarınca anadolu çomarı oluyor apple kullanıcısı kılıf kullanınca tiki oluyor, elit oluyor, kovalak oluyor aq.
nusr-et
-
parayı bulanın et kemirmeye koştuğu mekan. bu ve türevleri yüzünden zaten pek parlak olmayan büyükbaş hayvancılık riske girecek diye korkuyorum. yok bülent ersoy bi oturuşta 3.5 kilo kıvırıyormuş, yıldırım demirören çenesiyle kuzuyu ikiye bölüyomuş... noluyo lan, ne bu? nası bi furya başlattılarsa sadece o bölgede türkiyenin tükettiği kırmızı etin %70'i fln yeniyor. yeniçeri ocağı gibi amk.