hesabın var mı? giriş yap

  • seo'cu dallamalar yüzünden maalesef artık google'da bir şey arayıp bulmak imkansız hale geldi. bir şey arıyorsun ilk 3 sayfa birbirinin kopyası aynı sayfa ve yazılar.

    "x kişisi kimdir? x kişisi nerede doğdu? x kişisi hakkında bir çok kişi bu soruyu soruyor. detaylar haberin devamında."

    size ben boydan gireyim.

  • öğrencileri zehirleyen yemekhane.

    bu ülkenin geleceği öğrencilere nasıl bir muamele var görün istiyorum. gençlik ve spor bakanlığı'nda çalışanlar bu halkın vergileriyle bu halkın çocuklarının zehirlenmesine nasıl müsade ediyor görün istiyorum. bu sadece bir örnek ayrıca.

    asansör arızalarından, ölümlerden sonra bu rezaleti de çarşaf çarşaf medyaya yaymazsak bu öğrenciler sesini asla duyuramayacak. defalarca şikayet etmelerine rağmen bir sonuç alamamışlar. yazmam için ricada bulundular, desteğinizi bekliyorum.

    yemeklerinden çıkanların fotoğraflarını koyarken midem bulandı.

    üzgünüm sanırım bu sağlık vahşetini de +18 olarak paylaşmam gerekiyor.

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

    edit: ekleme: yemekhane ücretsiz değil arkadaşlar, öğrenciler yurtlara 450 - 750 tl arasında aylık para ödüyorlar. devlet yurtları ucuz tutuyor diye öğrencileri zehirlemek zorunda değil (!)

  • bir bilgiyi yasaklamaya çalıştığınızda, istemediğiniz bir şekilde bu bilginin hızla yayılması durumudur.

    ismini barbra streisand'ın bir internet sitesinde malikanesinin havadan fotoğraflarının yayınlanması üzerine bu siteye ve fotoğrafları çekene dava açması, davayı kaybettiği gibi bunun sonucu olarak söz konusu fotoğrafın hit manyağı olmasından almıştır.

  • fransızca sınavı. resepsiyonist ve otel müşterisi arasında geçebilecek muhtemel bir diyalog yazılacak.
    - bonjour*
    - bonjour
    - parlez-vous anglais?*
    - yes
    ...
    (sivri zeka örneği gösterilerek geri kalan diyalog tamamen ingilizce yazılmıştır. bunu yazan eleman neden daha kolaya kaçıp direk "türkçe biliyor musunuz" diye sorup türkçe yazmamış bilemiyorum.)

  • baslik: ekşi yazarlarını dolandırmış

    entry: 1. ekşi sözlük ün tema vakfına yaptıgı 15000 tl lik bagısla nasıl rant elde ettigini anlatıcam beyler.

    ekşi sözlük yaptıgı bu bagısı ekşi teknoloji ve bilişim ltd. şti. adına yapmıstır. ve bu ekşi sözlügün türkiye cumhuriyetinde ki bilinen şirket adıdır. bu şirket kazandıgı her kurusun vergisini vermek zorundadır. ancak şirketler bagıs yaptıkları zaman bunları ödenecek vergilerinden düsürebiliyorlar. yani ekşi sözlük yaptıgı bu bagışla 15000 tl lik vergi yükünü yazarlarından topladıgı fidan paralarıyla ödemiştir.

    buyrun şirket künyesi:

    ekşi teknoloji ve bilişim ltd. şti.
    istanbul
    ticaret sicil no: 518384
    tel: (212) 243-7162

    bu da bağış makbuzu: http://www.flickr.com/…...in/set-72157623520529961/

    bundan sonra yorum sizin...

    özet: ekşi sözlük reklamlardan kazandıgı paraların vergisini yazarlarına ödetmiş.
    (hamsicik, 03.09.2010 16:03)

    6. teşekkürler şevket,

    şimdiyse kameralarımızı istanbul'un göbeğinde yaşanan akıl almaz bir drama çeviriyoruz sayın seyirciler.

  • babanın asabiyet derecesine göre değişebilecek sonuçlara gebe durumdur. misal benim babam biraz asabi biriydi ve yaşadım ben bu olayı. aslında kötü alışkanlık olarak nitelenebilecek tek huyum buydu; atari. gerek hagar gerek street fıghter gerekse de mortal kombat sosyal yaşamımın tamamını esir almıştı. hatta bu tutku yüzünden dersleri siklemeyip 2 zayıf getirmişliğim bile vardır. o derece yani.

    çok fazla arkadaşım yoktu mahallede. ama eksikliğini de hissetmedim bu durumun. çünkü kafa dengi 2- 3 kişi yetiyorduk birbirimize. maç yapmadığımız ya da bizim deyimimizle zındır zımba oynamadığımız anlarda sürekli atari salonuna kaçıyorduk. öyle ki harçlığın tamamı artık jeton parasına gider olmuştu. öğleden sonra atari oynarız diye okulda hiçbir şey yemiyorduk salak gibi. ken, ryu, sub zero, scorpion okuldan dönmemizi bekliyorlardı ya aminakoyyim, onlara ihanet etmek olur muydu hiç?

    bir süre sonra atari salonunda üzerime sinen sigara kokuları evde dikkatleri benim üzerime çekti iyiden iyiye. herkes sigara içtiğimden şüphelenmeye başlamıştı ve bu babayla yaşanacak bir tartışmanın da habercisiydi. ki çok da geç kalmadı zaten o tartışma. bir kaç gün sonra babam yanına çağırdı beni, gittim. bi' sehpa alıp gelmemi istedi. sehpayı da getirdikten sonra karşısına oturttu ve kendi paketinden 1 sigara uzattı;

    + yak 1 tane hadi!
    - yok baba ben içmiyorum ki! (yüzündeki o samimiyetsiz gülüşü göre göre alırmıyım lan hiç)
    + yak ulan!
    - içmiyorum baba, niye yakıcam?
    + içmiyosun da kaç gündür üzerindeki sigara kokusu ne lan pezevenk?
    - ee.. şeey baba.. hmm
    + bi' de yalan söylüyosun utanmadan! daha orta 1 e gidiyorsun lan, ne bu acelen?
    - baba valla içmiyorum
    + ne lan o zaman bu koku?
    - şey baba.. hmmm
    + tamam gir şimdi odana! ben öğrenirim nasılsa ne olduğunu

    bu diyalogtan sonra 2- 3 gün gitmedim salona ama aminakoduğumun ken'i, chun lee si rüyalarıma giriyordu. küçük kardeşimin üzerinde fatalityler denemeye başladım, o derece özlemiştim oyunlarımı. 5. gün artık daha fazla dayanamayarak gittim salona. 5 gün içinde biriktirdiğim tüm parayla da jeton alıp geçtim konsolların başına. hani sevgilim olsa o vakitler ve görüşmesek, bu kadar özlemezdim sanırım. ekranı öpmemek için zor tutuyordum kendimi lan. valla.

    vaktin nasıl geçtiğini de anlamadım tabii o gün. bedevi bulmuş kutup ayısı gibi koptum dünyadan çünkü. bi' süre sonra biz mortal kombat'ın başındaykene arkadaş dürttü arkadan;

    + yapma olm oyun oynuyoz şurda!
    - olm bi bak istersen
    + neyine bakıcam yaa? dur bi' bitsin şu oyun sonra bakarım

    bu lafı da söyledikten sonra omuzuma dokunan elin daha büyük ve daha ağır olduğunu hissettim ve döndüm o tarafa doğru.

    + ananı skii! babammış lan (içses).
    - napıyosun burda?
    + bab.. bab.. babaa
    - baba yaaa! ben demedim mi öğrenirim işin aslını diye
    + ama sigara içmiyorumki ben!
    - eşşoleşşeğe bak hele! düş önüme hadi eve gidiyoruz
    + baba şu el bitseydi bari (aklımı skiim ben bu lafı söylediğim için)
    - düş dedim önüme lan it oğlu it!
    + tamam baba

    ...

    yolda hiçbir şey söylemedi, susmaktan ya da suskunluktan korkmadım hiç bugüne kadar ama babam suskun olduğu zaman korkardım açıkçası. dövmek huyu değildi ama sağlam ayar çekerdi laflarla. o gün de korkuyordum, çünkü susuyordu sürekli. evde bi' fırtınanın kopacağı belliydi.

    eve geldik yemek yedik, çay içtik ve ama o hala bir şey söylemiyordu. yatmama yakın bi saatte "neden söylemedin işin aslını?" dedi. "korktum" diyebildim sadece. gizli saklı işler yapmanın kötü sonuçları olabileceğini, o yerlerde başıma neler gelebileceğini filan anlattı bu cevap üzerine. sonra da çok nadiren duyduğumuz şeyi söyledi;

    + siz benim canımsınız lan eşşoleşşekler! babadan gizli iş yapılır mı hiç? ya size bir şey olursa?

    o günden sonra ken, ryu ve sub zero badilerimle daha az ve babamın izni dahilinde görüşür olduk. ve hiç kimse de şikayetçi değildi üstelik bu durumdan.