hesabın var mı? giriş yap

  • --- iş bu entry pilav reçetesi isteyen yazarlar için girilmiştir ---

    pilav yapmanın onlarca yolu var ama en çok bilinenleri çektirme ve salma yöntemidir.
    salma pilav risksiz ve uğraşsız olanıdır. çektirme pilav ise nispeten daha detaylıdır.

    -ben pilav yaparken 205 ml lik standart su bardağı kullanırım.

    -yeni başlayanlar için teflon tencere mümkün olabilir ama ben o şeyleri mutfağıma sokmak istemiyorum. çelik tencere pilav için iyi değildir ama sağlık açısından mükemmeldir. en iyi pilav bakır tencerede yapılır ama yapımı zordur. hangisini kullanırsanız kullanın tencere yayvan olmalı. yani derinlik az, genişlik fazla. mutlaka kapağı iyi oturmalı.

    -her pirincin kurumuşluk oranına göre bir su çekme kapasitesi vardır. bazı pirinçler 1'e 1,5 çekerken bazıları daha az çeker bu yüzden tek bir pirinç markası ile uzmanlaşmalısınız. gözünüze hoş gelen ve kırık olmayan baldo pirinçlerin ölçüsü 1'e 1,5 tir.

    -pilavın standart yağ ölçüsü 1 su bardağı için 30-35 gramdır. bizim ölçümüz neden 35 gram peki? kaşık hesabı istediğiniz için.

    ölçüler
    yarım yemek kaşığı tuz
    1 su bardağı baldo pirinç
    1,5 su bardağı su
    1 yemek kaşığı ayçiçek yağı (12 gr.)
    1 yemek kaşığı tereyağı (24 gr.)

    1- pirinci nişastasından ayırma işlemi.

    bir bardak pirinci iki bardak ılık suya yatırıyoruz. içerisine bir fiske tuz ilave ediyoruz ve pirincin nişastasından ayrılmasını istiyoruz. suyumuz asla sıcak olmayacak yoksa pirinci ıslayalım derken salma pilav yaparsınız. 15 dk bekledikten sonra suyunu süzüp tekrar soğuk su ile 8-10 kere elimizle karıştırarak nişastasının çıktığından emin oluyoruz. pirincimizin suyu içme suyu kıvamında berrak olmalı. en sonunda süzgece koyarak kuruması gerekli. nişastasını almazsanız tane tane olmayacaktır.

    2-pilav suyu hazırlama işlemi

    bu esnada bir tencerenin içerisine tavuk kemiği koyuyoruz ve içerisine 1,5 su bardağı (pilav suyumuz) ilave ediyoruz. kaynayıncaya kadar bekliyoruz. (eğer bütün tavuk vb suyunu kullanacaksanız istediğiniz kadar bol suda haşlayın. haşlama suyundan 1.5 su bardağı ayırmanız yeterli)

    3- kavurma işlemi

    neyse hepinizin teflon tenceresi var zaten. tenceremizi ocağa koyduk. yukarıda yağ oranını verdim. reçetemizde tereyağı olduğu için yanmamasına dikkat etmemiz gerekli. (kuralımız neydi? şu tencere kızmadan lönnnnnk diye yağımızı basmıyoruz içerisine.) tencerenin ısınmasını bekliyoruz ve yağımızı ilave ederek eritiyoruz. ardından pirinclerimizi ilave ediyoruz. yaklaşık olarak 7 dakika orta ateşte kavuruyoruz. kavururken pirinç topaklaşabilir. tuz ilave ettiğinizde kendini bırakacak ve tane tane olacaktır. bu son aşamada tencere altını iyice açıyoruz ve suyumuzu ilave ediyoruz.

    4- dinlendirme işlemi

    pirincimize suyunu ilave ettikten sonra 30 saniye kapağı açık şekilde fokurdamasını izliyoruz ve sonra tencerenin kapağını kapatıyor ve en düşük ısıyı veren ocağın gözüne alıyoruz ve burada olabildiğince en düşük ısıda demlemeye bırakıyoruz. buraya koyduktan iki dakika sonra fokurdama sesi duymamanız gerekli. tencere kapağından hafif buhar üflemesi yeterli. bu şekilde 13 dakika altı kısık şekilde demlendiriyoruz. ardından altını kapatarak 15 dakika daha dinlendiriyoruz. sonra kapağını açıp karıştırın (köy tereyağına sahip olanlar burada zevklerine göre bir miktar ekleyebilir) ve üzerine havlu kağıt koyarak bir 10 dakika daha demlendirirseniz mükemmel olur.

    edit: ffemmefatalee "-bize tavada yapmamızı öğrettiler" dedi. çok doğru. pirinç mümkün olduğunca tencere tabanı ile temas etmeli. kapağı iyi oturan bir tava ya da yayvan bir tencere kullanabilirsiniz. derin tencere kullananlar su miktarını şaşırabilirler.

    genel hatları ile böyle. detaylar için (bkz: #22109580)

    artık pilav yapmasını biliyorsunuz.

  • sonra müfredattan evrimi kaldırıyorlar.

    var oğlum işte evrim, müfredattan kaldırsanız yüreklerden kaldıramazsınız.göz bu göz!

  • mekan: yazicioglu onu..

    bir oyun cd si begenilmistir.. kotu tecrubelerin etkisiyle bi soru sorulur..

    - bak, muzik cd si cikmaz di mi?
    - cikarsa dinlersin abi, noolucak?

  • 10 sene oncesine gidemeyeceksem pek bir manasi olmadigindan
    5 kurus dahi odemeyecegim tekliftir.

  • ben az kazanan bir adamım. öyle akıllı telefonum filan yok. geçen şirketin evrağı teslim etmek için cevahir'e gittim. daha önce de birkaç kez yine aynı sebeple gitmiştim. neyse lafı uzatmayayım kendisini orada gördüm.

    imza mı istesem, foto mu çektirsem diye düşündüm. en iyisi ölümsüz bir anı olan foto çektireyim dedim. dedim dedim de ben de akıllı telefon yok ama bilic de orada. bir daha nereden göreceğim onu deyip yanına gittim.

    derdimi tarzanca-ingilizce anlattım. kırmızı kapaklı samsung telefonumu gösterdim; ''but i want photo with you'' dedim tarzanca olarak. utanmadan bir de dedim ki; ''take photo with your phone than e-mail to me, ok?''

    aklımca; ''senin telefonunla çekelim bana e-mail ile gönder olur mu?'' demek istedim. adam zeki tabi, şak diye anladı. ben olur mu öyle şey len filan deyip kızacağını düşünüyordum ''okey'' dedi, beraber selfie çekindik. sonra e-mail'imi aldı. teşekkür edip tokalaştık.

    sonra ben şirket evrağını teslim ettim. sonra işe yeninden döndüm. dönüş yolunda; ''iyi çekindik de bu bana göndermez ki hacı'' diye düşünüyordum, neyse çekildik mi çekildik diye kendimi avutuyordum. yol bunu düşünerek geçti. yeniden masamın başına oturdum, e-maillere bir heyecanla baktım. yoktu.

    neyse, göndermezse canı sağolsun dedim. o gün bilic'ten gelen giden yoktu. ertesi gün de yoktu, ondan sonra da yoktu. olmadı. artık ben vazgeçtim. içten içe de biraz kızgındım, sonra artık umudumu kaybettim. yaklaşık 10 gün sonra tanımadığım bir adresten e mail geldi, şüphelendim ama yok ya artık gelemez dedim. heyecansız bir şekilde açtım. bir baktım bilic'le ikimizin fotoğrafı ve bir de antrenmana davet mektubu.

    kıt ingilizcemle bunu anladım ama bir arkadaşa kesin olsun diye tercüme ettirdim. evet, önümüzdeki perşembe beni davet ediyordu. önümdeki 4 günü bir bayramı bekler gibi bekledim, allem edip kallem edip patrondan izin aldım ve beşiktaş antrenmanına gittim.

    bu sefer hazırlıklıydım, bir arkadaşın fotoğraf makinesini yanımda getirmiştim. binlerce foto çektim. sağol bilic, bana çok güzel bir perşembe sabahı yaşattın.

    debe editi: hikaye gerçek mi diyenler oluyor, evet hikaye gerçek değil. yalnız bu entry'nin sevilmesindeki maharet benim değil. slaven bilic'in. kimse bilic öyle şeyler yapmaz lan demedi. herkes bilic'in böyle gönlü bol, taraftarına değer veren biri olduğu konusunda hemfikir. ben de bu yazıyı kurguladım yazdım. insanları hayal kırıklığına uğrattıysam affola.

  • itfayeciliği ve itfaiye çalışanlarını merak eden küçük kıza çok da güzel bir şekilde takım halinde fotoğraf çekilip, göndermişler.
    bunu çekemeyecek veya eleştirebilecek kadar boş bir insan olman tartışılmalı bence.

    edit: imla

  • lan bakın yapmayın, etmeyin, katılmayın dediğim davettir.

    hani eski türk filmlerinde adamı ortaya alıp tokatlaya tokatlaya aralarında çeviriyolar ya.. işte feneri de aynen öyle yaparlar.

    bi bahane bulun; kaynımız öldü diyin, ne bileyim takımdaki bütün futbolcuların ayağı burkuldu deyin, manitayla buluşucaz falan deyin ama gitmeyin.