hesabın var mı? giriş yap

  • dünyanın en sıkıcı ödevini yapmaya çalışırken kendimi bir film karesinde ciddi çalışmalar yapan bir akademisyen, allah allah bir antropolog zannetmemi sağlamış olan bestekar.

  • biraz araştırdım bu durumu dilimin döndüğünce anlatmaya çalışayım.

    yumruk atmak, koşmak gibi hareketler propriyoseptif geri bildirimiyle koordineli yapılan hareketlerdir. hareket boyunca bu propriyosepsiyon sinyallerinin kortekse gönderilmesi lazım. uyku durumunda talamus hem bu sinyal trafiğini hem de motor sinyalleri engellediği için (bunu rüyada yapılan hareketleri gerçekte yapmamamız için yapıyor. bazen uyanıkken de bu sinyal trafiğini engellemeye devam eder bu da uyku felcine yol açar, halk arasında karabasan denilen şey budur. eğer uyurken engelleme olmazsa da uyurgezer oluyoruz.) geri bildirim olmaksızın hareket etmeye çalışıyoruz bu da bu hareket mekanizmasını bozup her şeyi ağır çekimde yapmamıza yol açıyor. ağır çekimde koşmak, yumruk atamamak hep bu yüzden. ama mesela uçabiliriz, su altında nefes alabiliriz, çünkü bunlar insan fonksiyonları değil. bahsettiğim sinyal trafiğiyle sinir sisteminin bu hareketleri denetlemek gibi bir şansı yok. o yüzden gerçek dışı şeyleri sınırsızca yapabiliyoruz.

  • türkiye'de hiç gözlemlenemez. neden? çünkü salçayla, bulgurla, makarnayla beslenen fakir bir ülkeyiz biz. az çorbaya yarım ekmek bandıran milletiz. elin amerikalısı koyuyor tabağına bacağım kadar eti, pilavsız ekmeksiz indiriyor mideye. adam söylüyor pizzasını, masa kadar pizza getiriyorlar, oturuyor altı tane birayı katık edip yiyiyor bir başına, sonra gidiyor sıçıyor affedersin, her taraf buhar her taraf duman, metan haliyle. ben salça ekmekle doyuruyorum karnımı, ekmek bağırsağa bile varmadan atomlarına ayrılıyor midemde, salça ekmekle nasıl buhar çıkartsın bu millet rögar kapağından. demem o ki, o buhar bir milletin refahının göstergesidir.

  • ortakoye tavla oynamaya goturup 5:0 kazanip tavlayi koltugunun altina vermek.

    (gerci simdi mutlu bir evliligim ve iki yasinda bir kizim var ama olsun yapmayin yine de)

  • ünlülerin ne kadar görgüsüz ve düşük iq’lu olduğunu gösteren örneklerden sadece biri. yatsın kalksın estetikçisine dua etsin. bir zahmet de bundan sonra doğa için çal projelerinde yer almasın cidden gına geldi artık kendisini görmekten.

  • o kadar algıya rağmen deniz bitmiş.

    açlık ve sefaleti türkiye’ye getirdik artık diyor. kabullenmek de önemli. belki erken seçime doğru gider ülke.

  • dizinin özellikle 2002-2005 arası yayınlanan bölümlerinde aslında haluk-meltem ve selami-gönül ikilisi 2000'ler türkiyesi'nde orta-üst sınıfın halini ve idealini cizmiştir.

    o kadar cok örnek ve detay var ki buna dair, mesela dizide haluk ve selami'nin taktığı saatler genelde rolex hatta haluk tek model takıyor genelde: rolex submariner. herhalde biraz kariyerli iki mühendis bu sekilde bir hayat yasıyordu diye düşünüyorum bugün izlediğim yerden.

    meltem ve gönül özelinde bakarsak kentli, aydın ve ekonomik özgür türk kadını güzel islenmiş. burda da yine çantalar louis vuitton gibi ikonik ama okumus yazmıs beyaz yakanın ulastıgı markalar.

    meltem, gönül ve selami tam kentli beyaz yaka. sergiden sergiye, suare kokteyl ne varsa geziyorlar. geri kalan haluk olmus. o da ''anadolu'dan gelen zorluklarla okumuş ve daha iyi bir hayata kendini özünü kaybetmeden atmış adam'' profili ciziyor.

    yasım yetmiyor, belki de türkiye'de 2000'ler basında çalışan kariyerli beyaz yaka
    gercekten de böyle bir hayat sürüyordu bilemiyorum. 20 yıl sonra baktıgımız yerden ulaşılmaz görünüyor bizlere.