hesabın var mı? giriş yap

  • yazılı sırasında;

    - oğlum, arkadaşına soracağına bana sorsana.
    - hocam, üçü ne buldunuz?

  • amerika'da nesli tükenmek üzere olan yeni bir maymun türü keşfedilir ve hemen koruma çalışmaları başlatılır... ancak maymunların yaşadığı orman ağaçları hem çok yüksektir hem de maymunlar çok çeviktir...
    araştırma yapılır ve yakalama işini türkiye' den temel'den başkasının yapamayacağı anlaşılır....
    hemen bir heyet oluşturulur ve temel'e giderler,durumu anlatırlar... temel işi yapacağını ancak bazı şartları olduğunu söyler ve sıralar:

    1-çok para isterum,
    2-köpeğim çomar da gelecek,
    3-bir ağ isterum,
    4-içinde domdom kurşunu olan dolu bir tüfek isterum."

    heyet temel'în son isteğine bir anlam veremese de kabul eder tüm şartlarını... maymunların bulunduğu yere gidilir... temel inanılmaz bir
    hız ve çeviklikle ağaca tırmanır,ağacın tepesinden bağırır "ağı geruun!!!"... dalı sallar maymun ağa düşer, ağdan seker yavaşça yere düşer... bu esnada çomar büyük bir hızla gelir ve yere düşen maymunu becerir, maymun bayılır...
    rahatlıkla yakalanan maymun hemen kafese konur...

    temel 2.ağaca tırmanır ve aynı şekilde 2.maymunda yakalanır...

    temel 3.ye tırmanır ve tepeden yine bağırır "ağı geruun!!!"ancak bu kez temel'in üstünde bulunduğu dal zayıftır ve kırılmak üzeredir.. temel bağırır:
    - "köpeği furin laan, köpeği furiiiin!!!!"

  • turgut uyar şiiri

    ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
    şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
    bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
    durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
    şu aranıp duran korkak ellerimi tut
    bu evleri atla bu evleri de bunları da
    göğe bakalım

    falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
    inecek var deriz otobüs durur ineriz
    bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
    herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
    hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
    herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
    nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
    beni bırak göğe bakalım

    senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
    tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
    bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
    sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
    seni aldım bu sunturlu yere getirdim
    sayısız penceren vardı bir bir kapattım
    bana dönesin diye bir bir kapattım
    şimdi otobüs gelir biner gideriz
    dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
    bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
    seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
    durma kendini hatırlat
    durma göğe bakalım

  • satıcı görevini yapmış, ürünü hasarsız olarak ulaştırmış; alıcı çıkan ambalajları geri dönüşüme ulaştırarak görevini yapmalı ve israfı önlemelidir.

  • insan davranışlarını aşağılık duygusu(aşağılık ve üstünlük kompleksi bu duygunun farklı yansımalarıdır) ile izah eden ve freud’un aksine kalıtımsal ve doğuştan getirilen mizaç özelliklerinden çok çocukken dış dünyadan alınan izlenimlerin etkisi altında davranışların gelişip ortaya çıktığını ve hayat boyu kişiliğin gelişiminin devam ettiğini söyleyen değerli psikiyatrist.

    insanların toplumsallaşma süreci çalışmalarının ana meselesi arasında yer alır. etrafta sıkça duyduğumuz “bu kusur bende olmasaydı, yeteneklerimi parlak şekilde gelişme olanağına kavuşurdum; ama ne yazık ki, böyle bir kusurla doğmuşum." gibi kalıtıma atıfta bulunan tüm sözleri yadsır. ona göre tüm ruhsal olaylarda karakter özelliklerinin oluşumunda kalıtımın rol oynadığı görüşünü destekleyecek hiçbir ipucu yoktur. asıl olan çocuğun içinde yaşayıp büyüdüğü sosyal çevresidir. kalıtımsal özellikler birincil değil ikinci etkenlerdir. bu nedenle çocuğa uygun ortam sağlama ve yaklaşımda bulunma konusunda ebeveynlere büyük sorumluluk yükler. çocukluk dönemi karakterin şekillendiği dönem olması açısından önemlidir ama yine öğrenmenin hayat boyu devam etmesi nedeniyle insanı yapıp ettiklerinden/eylemlerinden sorumlu tutar.

    insanı tanıma sanatı isimli kitabı bireyin davranışlarının sorumluluğunu kendisinin üstlenmesi gerektiği konusunda gerçekten kılavuz bir kitap. tabii burada kitabı nasıl okuduğunuz da önem kazanıyor. bu kitabı mağdur psikolojisiyle yanlış giden şeyler için birilerini suçlayarak okursanız kitap size bir şey sunmaz. kendinize karşı tüm dürüstlüğünüzle eylemlerinizin anlamını sorgulayarak davranışlarınızın nedenlerinin tüm ilişkiler örgüsü içinde nasıl bir anlam taşıdığını saptamaya çalışarak okursanız gerçekten ufuk açıcıdır.

    alfred adler, devam ettirilen olumsuz alışkanlıklar/davranışlardan bireylerin gizli bir çıkarının olduğunu söyler. yani eğer kendinizle ilgili şikayetiniz ettiğiniz bir “huy”unuz varsa bundan bir nedenle fayda sağladığınızı söyler. örneğin bir kişi alkolikse alkol bağımlılığının ardında örtmek istediği gizli bir başarısızlık hikayesi saklıdır. kişi için "içkinin hışmına uğramamış olsa, şu mereti bırakabilse büyük işler yapabileceği inancını " elinde tutmak alkolün kendisinden daha önemli hale gelebilir. böylece kişi başkalarının kendisinden daha iyi olmadığını, ancak onun yolunda giderilemeyecek bir engelin bulunduğunu kendi kendisine söyleyebilme olanağına kavuşmuştur. alkol bireylerin sorunlarını bastırmada “örtülü” bir fayda sağlar.

    örnekler artırabilir. birçok kadın (çalışma imkanı olan kadınlar için söylüyorum elbette ) kendini çocuklarına ve eşine adadığını söyleyerek herhangi bir işte çalışmadığını ifade edebiliyor. ancak işler yolunda gitmeyip eşiyle boşanma arifesine gelince çalışmadığı/üretmediği o yılların sorumluluğunu kendi dışındaki kişilere paylaştırma eğilimi gösterebiliyor. hiç kimse bu gibi durumlarda "bunca yıl kendi kendime yetebilmek için ne yaptım" diye sormuyor. tembel olduğu ihtimalini hiç düşünmüyor. geçirdiği zor günler için başkalarını suçlama davranışı gösteriyor.

    yine inatçılık ya da öfke patlamaları gibi sık tekrar eden davranışların da mizaç/karakter özelliğinin olmadığını ardında sinsi bir kurnazlık hikayesinin olduğunu, bireyin kendi konumunu sağlamlaştıran/güçlendiren bir unsurun olduğunu ifade ediyor. dikkat ettiyseniz kişiler öfke kontrol problemini genelde en yakınındaki kişilere karşı yaşıyor. şiddet eğilimini ailesine, eşine, sevgilisine karşı gösteriyor. neden? çünkü bu öfke kişiye güç kazandırıyor. mevcut konumunu sağlamlaştırıyor ve meseleyi kısa yoldan çözmesini olanak sağlıyor. ama ne hikmetse aynı kişi patronunun, arkadaşlarının yanında oldukça ölçülü davranıp kontrolünü sağlayabiliyor.

    işte bu nedenlerle adler, insanların davranışlarının ve kendi hayatında yaptığı seçimlerin tüm sorumluluğunu üstlenmesi ve davranışların taşıdığı "asıl anlam" anlaşılırsa gelişme/değişme/öğrenme başladığını anlatması açısından çok değerli bir bilim insanıdır.

  • ahiretin resmi dilinin arapça olduğunu öğrendiğimiz başlık. ortamlarda dinim evrensel dersin kim bilecek.

  • çünkü akıllı bıdıkçığım;

    6-7 kasım haftasından sonra milli araya giriliyor ve 8 kasım pazartesi maç oynatamıyorsun.

    bu nedenle perşembe günü avrupa maçına çıkacak galatasaray ve fenerbaçhe 7 kasım pazar, çarşamba günü avrupa maçına çıkacak beşiktaş 6 kasım cumartesi oynuyor. böylece adil bir fikstür dağılımı olmuş oluyor.

    bu kadar basit.

    biraz araştırsanız, 2 dakika kafanızı çalıştırıp mantık yürütseniz sonuca ulaşacaksınız ama bizim ülkede genel bir sorun bu maalesef.