hesabın var mı? giriş yap

  • - en kotu ozelliginiz?
    + hmm; asiri mukemmelliyetci olmam. bir de sanirim fazla fedakarim.
    - peki, biz sizi arariz.

    su seride hakkinda ne dusunmem gerektigini bilmedigim tek insan bu tip sanirim. yani bu kadar muhtesem bir evren ve derinlemesine karakterler yaratan birinin (bana gore) gerceklikten bu kadar uzak bir ana karakter yaratmasi cok ilginc. yani albus dumbledore'un bile bir cok insani tarafini gorebiliyorken harry icin duygusal baglarinin disinda hic bir sey gormuyoruz. korku yok, pismanlik yok, yikilmislik vazgecmislik yok, herhangi bir konuda kendini gucsuz hissedip geri basmak yok; lan hepsini gectim sasirmiyor bile amk.

    anne babasi olmus, yillarca manyak bir ailenin yaninda resmen istismar edilerek yasamis ve bu sure zarfinda kendini bok gibi ezik hissettirilmemis tek bir gun bile yokken bir anda cocuga "cadi ve buyuculuk okulundan" davetiye yagiyor. o yasta cocugun verdigi tepki ise "aaa hasiktir lan :)"'dan fazlasi degil.

    ailesinin katlini ogreniyor ve ustune voldemort'un gucu, efsanesi ve amacini anlatiyorlar; o yastaki bir cocugun uzuntu, nefret ve korku kombosuyla mide kasilmasi yasamasi gerekirken sanki okula saglik gorevlisi asicilar gelmis gibi bir tedirginlik yasayip akabinde "getirin o burunsuzu bana!" modunu aciyor bizimkisi. bu sirada gece gorsen yolunu degistirecegin hocasinin okul koridorlarinda pedofili ve sadist bir manyak gibi attigi bakislara bitch face ile karsilik vermeyi de ihmal etmiyor.

    tabii ki butun olaylarda superman gibi en onde. hermione kac kere gotunu kurtardi, dementor'lar 5 km oteden sirazesini emmukluyor ama cocuk yasak orman'dan, sirlar odasi'na cerrahpasa'yi basan polat gibi dalabiliyor. ya ikinci sinifa giderken basilisk indirdi velet! yani gryffindor kilici, anka kusunun yardimlari vs. bunu normallestirmiyor maalesef.

    chosen one olmasi bunlari aciklamak icin yeterli degil. zira yanlis bilmiyorsam buradaki chosen'lik kehanetteki cocuk olmaktan geliyor. yani oyle anakin skywalker gibi godmode'luk bir secilmislik yok. ancak kendisi hangi kafayi yasiyorsa babam ve oglum'daki gibi "benim yuzumdeeeeen!" diye her boka atliyor. "hagrid kovuldu; benim yuzumden", "vaftiz babam oldu, benim yuzumden", "weasley'ler evsiz kaldi; benim yuzumden", "neville kamyonu devirmis; benim yuzumden"; lan bir dur amk, dunya yaniyor, millet zaten caninin derdinde, bir de senin hiyar gibi her firsatta kendini feda etmenle mi ugrasacak. neyse ron gerekli ayari en sonunda vermisti lavuga "lan bi sus amk" minvalinde.

    tamam yasadiklari kolay seyler degil eger insan psikolojisinden yola cikacaksak; ama o zaman da biraz daha normal tepkiler ve insani bir kirilganlik bekliyor insan karakterden; rocky'i bile 3. filmde yere serdiler yahu. sanirim harry'nin de aldigi en buyuk darbeler sirius black ve dumbledore'un olumleriydi. yalan yok, ikisi de cok buyuk olaylardi ve ozellikle sirius'da baya yamulur gibi oldu. ancak bir sure sonra yine her seyi fazlasiyla rayina oturtmayi basardi. sadece bellatrix'i kovalarken bir sinir patlamasi yasadigini gorduk yanlis hatirlamiyorsam. onun icin de pek sasirmadim zira aptalca tehlikenin icine atlamalari zaten sinir bozucu derecede fazlaydi.

    yani özetle harry potter serisi, harry potter'a rağmen çok güzel bir seriydi benim için.

  • yahu tam aylık olmuş 185, öğrenci aylık olmuş 80 daha nasıl zarar ediyorsun ? her metrobüs full, her metro full, her marmaray full. bu paralarla nasıl zarar edildiğini biri açıklayabilir mi ?

  • ticarethaneler bildiğiniz gibi hayır kurumları olduğu için içlerinde satmakta oldukları ürünleri de hayır işi olsun diye sattıkları için asla aracı oldukları bu ticari mallarda fiyat artırımına gitmeyeceklerdir. yüzde 47 zam hep para babası holding sahiplerinin cebinden çıkacaktır. siz müsterih olun, ben sordum, söylediler.

  • evrimleşmemiş,özgüvensiz bir primatın yaptığı gövde gösterisi.
    senin neyine kahve içmek, ancak yalaktan su içmek yakışır sana.

  • --- spoiler ---

    lady stark'in turk oldugunu kanitlayan dizi olmustur kesinlikle.
    kapi actiricam size bahanesiyle gitti ogluna kizina kismet buldu, evlendirdi, geri dondu. bu kadin sadece turk olabilir, iddia etmeyin.

    --- spoiler ---

  • mehmet demirkol'un "en büyük başarın hangisi?" sorusuna verdiği cevap:
    "bence en büyük başarısı bir insanın, tembelliğine karşı koymasıdır. bunu yapan her şeyi yapar."

    hayata ve hayatına yön vermek isteyen fakat bir türlü harekete geçemeyen, kendine motivasyon sağlamak için birinin gazına ihtiyacı olan herkese semih saygıner'in röportajlarını izlemeyi tavsiye ediyorum... sen çok yaşa semih abi.

  • aradan geçen 11 yıl 4 saat saat sonra bile tazecik, dumanı tütebilen acı.

    yaşanan ilk acıysa ve anneler günü ise o gün, inanası gelmez hiç insanın. çok küçüktür bir de. daha yeni okumayı sökmüş, yakasına kızarmış elmayı takalı henüz bir ay olmuştur. ilk dönemdeki süper notlar erkenden ''sınıf geçme hediyesi'' isteme cesareti vermiştir ona. baba; oğlum ne isterse alırım deyince o da bisiklet istemiştir. tam istediği gibi oğlunu mutlu eden babanın tek şartı vardır ama. ''okullar kapanınca bineceksin''. peki denir babaya ama kendi kendini yer tabi kardeş.

    anneler günü sabahında ablanın reddetmesine karşı saatlerce yalvarır ''ablacım sadece 10 dakika, nolur babama söyleme ama'' diye. abla da dayanamaz, kıyamaz. verir bisikleti. o sayılı dakikanın yarısı olmadan kapı çalar. komşu kardeşin bisikletten düştüğünü söyler, çok sakin karşılanır, olabilir gibi. yerde yatan, üzeri örtülü biri vardır. var ama onun ayağındaki kardeşin ayakkabısı değil, bisiklette onun bisikleti değildir ki o benim kardeşim olsun. değil işte, hiç birşey onun değil ama bir anda oracıkta beliren babanın yürekten kopan çığlığı herşeyi özetler sana. üzeri örtülü o... canım kardeşim.

    ilk anda anlamazsın. aklın harçlığıyla anneler günü hediyesi almak için para biriktirmiş, süt dişi yeni çıkmış küçüçük kardeştedir. ama o nerde o... o merhametli minik yürek annesi olmadığı için üzüldüğü, zinciri pastan dönemeyen biskleti, ayağındaki ayakkabısı yırtık, 'benim bisikletim öyle değil, sen hep binersin, biraz giyeyim mi ayakkabını, veririm inince diyen sinif arkadaşıyla karşılaşır. ve sen bunları o gittikten yılar sonra, liseyede okuyan, hala ayakkabıyı saklayan o arkadaştan öğrenirsin. ölmek mi, öldürmek mi arasında sıkışırsın işte o zaman.

    yaşıtları üniversite tercihleri hakkında danışmak için abla bilip yanına geldiklerinde ise şakağındaki o şey boğazına dizer hayatını. 19 unda gözleri parlayan genç flörtlerinden bahsederken sen, gitmeden bir gün önce hasta olur diye dondurma almadığın, gözünün yaşına kıyamayıp bisikleti verdiğin, on dakika sonra gelecek olan canini düşünürsün. düşünmek istemediğin tek şey ellerinle üstüne toprak ettiğin kardeşinin kanina, canina biçilen paranin hesabina yatirilmak istenmesidir.

    o anda yüreğinde binlerce mum birden yanar. her gün birisi söner. ama birtanesi hiç sönmez. yediğin lokmanın yarısı acı geçer boğazından. keşkelerle yıllar geçer. suçluluk şakağına dayalıdır hep. kulağındaki onlarca küpe olmuş şey tek karındır. aci çok şey öğretmiştir. dost, düşman ayirmak kolaylaşmiştir sanki. bayramlar mezarlikta başlar, anneler günü karalar günü olur, takvimlerde doğum günü hep kirmiziya boyanir.

    yazarken yutkunmayi bile çok gören, ekran bozuldu mu ne, neden bu kadar bulanik dedirten bu aci, yarinki anneler gününü minicik bedenini toprağa koyduğu evladinin mezari başinda geçirecek annemin, babamin asla okumasini istemediğim şeyleri yazdirdi bana. hayat sadece acı değil ama. tadıdan yenmeyen şeyler de var. yüreğe ağir gelen bu duygudan siyrilmamin tek sebebi, anneme tapma nedenim, canimi istese düşünmeden vereceğim bir tanecik meleğimdir.

    o meleğin yazdırdıkları içinse (bkz: ablalarin kardeş sevgisi/@nunuca)

  • çifte kavrulmuş bisküviyi çaya bana bana yemek.
    macaron falan halt etmiş. yok böyle bir tat! tabi bisküviyi çayın içinde fazla tutunca düşen parça bünyede derin üzüntü yaratsa da sıkıntı değil. seviyoruz.

  • milli servetten harcadığınız parayı neden çöpe atıyorsunuz?
    hiç mi kafanız çalışmıyor sizin?