hesabın var mı? giriş yap

  • çoğu zaman yanlış parametrelerle değerlendirilen kameralar.

    megapiksel, kamera sayısı gibi parametreler elde edeceğiniz fotoğrafların kalitesini(?) öngörmenizde manalı değerler değil.
    son on yılda çıkmış bir telefon alıyorsanız megapiksel sayısını görmezden gelebilirsiniz. kayda değer bir fark olmayacak çünkü. fazla kamera olmasının da bir önemi yok çünkü o kameralar birlikte çalışmıyor(derinlik kamerası hariç ama boşver şimdi bulandırma kafanı). o kameralar farklı çekim modları(normal açı, geniş açı, tele) için özelleşmiş kameralar. yani her kamera bir modda çalışıyor. yani 5 kameralı telefon alayım fotoğraflar daha güzel olsun diye bir şey yok. sadece daha farklı tarzda fotoğraflar çekme zenginliğine erişiyorsunuz.

    peki ne önemli? kağıt üstünde değerlendirme yapmak için önemli olacak parametreler diyafram açıklığı, optik görüntü sabitleyici gibi özelliklerin varlığı ve sensör boyutu.

    diyafram açıklığı
    kamera-insan gözü metaforunu kullanırsak diyafram açıklığı = iris boyutu diyebiliriz. bunun sizin için önemli iki etkisi var: alacağınız telefonun kamerasının diyaframı ne kadar açıksa içeri o kadar ışık giriyor demek. bu da kapalı havalarda, iç mekanlarda yani ışığın daha az olduğu durumlarda daha iyi fotoğraflar elde etmek demek. diğer etkisi dar alan derinliği. alan derinliği ne demek? fotoğrafta net olacak alanın boyutu demek. kameranın diyaframı ne kadar açıksa odaktaki cisim fondan o kadar iyi ayrılır. nereden anlayacağız diyafram açıklığını? f/2.0 şeklinde ifade edilir. f'den sonraki sayı ne kadar küçükse diyafram o kadar açık demektir.

    görsel

    optik görüntü sabitleyici
    video çekerken sarsıntıyı engelleyen bu hede sıradan çinko karbon kullanıcı için ne kadar önemli? ne bileyim len sen söyle sıradan kullanıcı.
    ayrıca dolaylı olarak yine ışığın az olduğu çekimleri olumlu yönde eser miktarda etkileyebilir.
    (son kullanıcı için gereksiz dolaylı yol açıklaması: el titremesini tolere edeceği için enstantane kazanılabilir )

    sensör boyutu da ne kadar büyük olursa o kadar iyi doğal olarak.

    peki can alıcı nokta neresi?

    yazılım!
    kamera fotoğrafı üretirken önce sensördeki tüm veriyi alır. bu veriye raw veri denir. daha sonra kamera yazılımı bu veriyi kendi algoritmasına göre sıkıştırarak jpeg gibi sıkıştırılmış fotoğraf formatlarına çevirir.
    bu konuda kullanılan yaygın metafor mermer blok-heykel metaforudur.
    kameranız mermer bloktan(raw veri) algoritmasının belirlediği kısımları atarak heykeli(sıkıştırılmış fotoğraf) çıkartır.

    görsel

    yazılımın iyi olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? kullanıcı yorumlarını okuyarak, çekilmiş fotoğrafları inceleyerek.

  • bizim oğlanda iki sene önce ilkokula başladığında, okulunun koridorundaki satranç köşesinde akran öğrenmesi vesilesi ile bir satranç sevdası yeşerdi. her akşam eve başka bir arkadaşı ile yaptığı maçların hikayeleri gelmeye başladı. bir akşam biz de bir maç yaptık, ben tabi acımam affetmem bak diye önden göz korkutmak için " ortaokulda turnuvada üçüncü olmuştum*" dedim buna. sonra da maçta tokatladım zibidiyi. adam rocky balboa gibi, günden gün iyice kaptırdı kendini.

    önce youtube'da satranç eğitim videoları izledi. bütün taşları, hamleleri, açılışları, terimleri öğrendi. ekran karşısında adeta kung-fu yüklenen neo gibiydi. bir süre sonra satranç uygulamalarına dadandı. evin içinde "vezir gambiti mi hint savunması mı daha estetik?" diye gezmeye başladı. (bkz: #87953133)

    son seviyede artık kasparov'un, karpov'un, carlsen'in eski maçlarını seyretmeye başladı. "orada fil g5'e mi oynanır yeaa?" diye edepsiz yorumlarda bulunuyordu. iş artık 1851'de oynanan maçların hamlelerini ezberlemeye ulaştı. artık hemen her akşam maç yapıyorduk ve beni yeniyor ya da yenemese bile çok zorluyordu.

    pandemi döneminde çocuklara sokağa çıkma yasağı başlayınca, daha önce yüz yüze satranç dersi aldığı bir satranç kulübünün başka bir eğitmeninden çevrimiçi eğitim almaya başladı. skype'taki derste önce öğretmenle tanıştılar. ardından öğretmen muhabbet açılsın diye sordu:

    - ünlü oyunculardan kimseyi biliyor musun?
    + babam var.
    - aaa kim ki?
    + bir kere turnuvada üçüncü olmuş.

    var ya, işte o an, öğretmenin çaresizliğini falan boş ver, kasparov'un carlsen'in tüyleri nasıl ürpermiştir, anderssen ve kieseritzky aynı anda nasıl ters dönmüştür mezarlarında. lan sen bütün satranç külliyatını hatmet ama gelen ilk temel soruda bilal oğlan gibi "babacım" diye mırıldan. yok yani babacı da değil ibiş:

    - deniz, ara tatilde ikimiz ankara'ya gidelim mi?
    + annem de gelsin ben onsuz yapamam çok özlerim.
    - bak ya! siz ikiniz gidin o zaman bence.
    + ee valizleri kim taşıyacak??

  • eğer karşılıklı bir savaştan bahsediliyorsa dc'nin rahatça kazanacağı karşılaşma. ama işte tam da bu nedenle marvel insanlara daha sıcak gelir. batman'in son 20 yıldaki açılımını bir kenara koyacak olursak marvel 60lardan beri hep daha özdeşleşilebilir karakterler yaratmıştır (dc'nin bir spider'ı, wolverine'i olamaz mesela.)

    dc bu yüzden hep sanal şehirler yaratır. gotham, metropolis, star city vs. oysa marvel kahramanları bildiğiniz şehirlerde gezer dururlar. bunlar da onları özdeşleşilebilir kılar.

    dc evreninde tutarsızlık da vardır. mesela superman'in gücü fazla abartılıdır. sırf bu yüzden ortak maceralarında tutarsız güçler olur hep. justice league'in bir avengers olamaması da bu yüzdendir. yani superman, hatta green lantern'in olduğu yerde batman ve green arrow nedir mesela?

    bir de nedense sözelciler marveli, sayısalcılar dc'yi sever gibi bir izlenim var bende. fantastikçiler marveli, bilim kurgucular dc'yi severler diye de uzatabilirim konuyu.

  • evet yanlış okumadınız. tutuklanan kişi ana muhalefet liderine hakaretler yağdıran çakıcı değil.

    aydın'ın kuşadası ilçesinde alaattin çakıcı'ya hakaret ettiği için gözaltına alınan vatandaş, halkı kin ve düşmanlığa teşvik suçundan tutuklanarak cezaevine atıldı.

    akp'nin yargı reformu dediği şey buymuş demek.

    kaynak:https://jurnaltr.com/…i-basilarak-gozaltina-alindi/

  • devam içerir. (bkz: #88662427)

    her web yayıncısının kendi belirlediği bir kitle olmalı. kimisi aklına gelen her şey hakkında bilgi paylaşmak ister ki bu web yayıncılığında yanlıştır. bunu yapabilen ve çok başarılı olan çok fazla yayıncı bulamazsınız. yapmanız gereken niş çalışmaktır.

    belirli bir alanla ilgili web sitesi açmak yani.

    benim yıllardır trafik çekme kaynağım google images.
    google resimlerde en çok aratılacağını düşündüğüm resimlerle ilgili kategoriler oluşturdum ve o kategorilerle ilgili web siteleri açıyorum.

    örnek vermek gerekirse,

    wedding dresses aramasını yapan gelin adayları google'da web sonuçlarından ziyade resim sonuçlarına geçerek gelinlik modellerine bakacaklardır. bunun gibi kelimeleri bularak kategorik olarak o konuya özgün web siteleri açıyorum.

    mesela araba resimleri, dekorasyon resimleri, saç stilleri, moda google images trafiği alabilmek için güzel kategoriler.

    neler yapıyorum ( şimdilik kritik bilgileri vermeyi düşünmüyorum, olmazsa olmazlarla başlayalım, ileride ne olur ne biter bilinmez ) :

    - domain alımı
    - ana kelimelerin belirlenmesi ve içerik yazdırımı ( kaliteli ingilizce makaleleriniz olmalı )
    - site içi genel seo ayarlarının yapımı
    - kaliteli ve orjinal! resimler
    - içeriklerin yavaş yavaş yayınlanmaya başlaması.
    - kaliteli sitelerden bir iki tanıtım yazısı alınması ( kritik bir adım, doğru yapılmazsa faydadan çok zarar getirir )

    bu şekilde 5 kategori için 5 farklı site açtınız diyelim. google images'da yükselmenin yolunu bulmuşsanız, ki ben uzun uğraşlar sonunda epey sağlam bilgiler elde ettim, bu 5 ingilizce sitenin her birisine günde 1000 kişi geldiğinde, günde toplamda 5 bin ziyaretçiniz ve yaklaşık 40.000 reklam gösteriminiz olduğunda günlük kazancınız 300-700 tl arası olacak. ( bu rakamı etkileyen pek çok unsur var detaylara girmiyorum, ancak google'dan gelen günlük 5000 ziyaretçiniz olduğunda kazanacağınız minumum günlük miktar 300 tl olacaktır bunu söyleyebilirim. )

    devamı gelecek..

  • bilim yapanı görünce deliriyorlar.

    bilim bilim bilim. sizin hikayelerinizin sonunu getirecek olan bilim.

  • babandır. babanın psikolojik sorunlarıdır. babaanne ve dede ile yaşamaktır. annenin, baban ve ailesi tarafından ezilmesi ve senin o küçük aklınla hiç bir şey yapamamandır. aile kavramının olmamasıdır. baba rolünün olmamasıdır. yani en büyük etken ailedir.

  • muhasebe sınavı:

    soru: kasa sayımında 100bin tl eksik çıkmıştır. bunu büyük defterde* muhasebeleştiriniz.

    cevap: tekrar sayın, eksik çıkmaması lazım.

  • bir ofiste calisanlar aralarinda konusmaktadir..

    - benim hatun tatile fransa ya gidecek, gezsin hava alsin dedim.
    - benimki de phuket istiyordu, kiramadim gonderiyorum..
    - benim esim de fiji ye gidicem diye tutturdu, biletini aldik.

    birisi cayciya donup dalga gecer gibi:

    - ee ali emmi sen nereye gonderiyosun yengeyi?

    - ben bi yere gondermiyorum yegenim, yengenizi kendim s.kecem..