hesabın var mı? giriş yap

  • ben de burada atıp tutanlar gibi düşünüyordum. gerekirse işi gücü bırakır annemle ilgilenirim diyordum. önce teyzem destek oldu, 4 ay evinde ilgilendi ama annem orada çok mutsuz oldu. sürekli evine gitmek istedi. evi farklı bir şehirde. yanına bir yardımcı buldum, evine yerleştirdim, her haftasonu uzun yol yapmayı da, tek maaşla iki ev geçindirmeyi de göze aldım ama annem yine mutsuz.

    kendi hayatının kontrolünü elinde tutmaya alışkın, hep özgür yaşamış, asla tahakküm altına girmeyecek eski bir bankacı ve ticaret kadını. ilk ay kızı kovdu, azarladı, sürekli bağırıp çağırdı, ağlattı… yalnız kalamayacağını idrak edince bu kez kötü davranmayı bıraktı ama sürekli şikayet etmeye başladı. 3 gündür yemek yemiyor mesela, protesto ediyor kendince ki beslenme onun için ilaçtan bile daha mühim şu an.

    2 hafta önce bir epilepsi nöbeti geçirdi, tekrar etme ihtimali yüksek. sol gözünün üzeri morarmış, konuşamadığı için ne olduğunu söyleyemiyor, sadece düşmediğini veya bir yere vurmadığını, canının da acımadığını söylüyor. yani sorunca 'yok yok' diyor sadece.

    nezle oldu, sürekli uyuyor dedi kız, doktora gitmesi lazım ama asla ikna edilemiyor. gerek yok diyor. hayır istemiyorum diyor.

    kişisel hijyenini yeteri kadar sağlayamıyor ve benden başka kimsenin de yardımcı olmasına izin vermiyor.

    istanbul'da yaşıyorum ben. iyi ve huzurlu olduğum bir işim, kendimle mutlu olduğum bir hayatım, ilgilendiğim hayvanlarım var. her şeyi bırakıp yanına gitsem yine mutlu olmayacak artık bunu biliyorum. onun istediği eski düzen ve özgürlüğü ama bu mümkün değil artık. bunu idrak edemiyor, etse de kabul edemiyor. kaldı ki sadece onun maaşıyla geçinmemiz gerekecek. bu da mümkün değil, sadece aç kalmamamıza yeter, o da belki.

    yanıma alsam, gündüz işteyim yine eve biri lazım. istanbul'da bakıcılar 600 dolardan kapı açıyor. bütün hayatımı ona endekslemem, kendimden tamamen vazgeçmem gerekiyor benim ki ona rağmen her şeye yetebilmem mümkün değil. hijyenini nasıl takip edeceğim? her gün çeşit çeşit yemeğini nasıl hazırlayacağım? evde düşse, bir nöbet geçirse nasıl hastaneye yetiştireceğim?

    işi bıraksam, annem 72 yaşında, kardeşim falan yok. 20 sene her şeyi bırakıp kendimi ona adasam o gittiğinde ben 57 yaşında olacağım. emekli olamamış, bir geliri olmayan, ödemesi gereken bir ev kirası, faturaları olan yalnız bir insan olarak ben ne yapacağım o gün geldiğinde? hayırsızlık denen bu rasyonel düşünme şekliyse kendimle yüzleşip hayırsızlığımı kabul etmem lazım demek ki.

    basit şekilde, acaba düştü mü, yemeğini yedi mi, bir yeri ağrıyor/acıyor mu, pedini değiştirebildi mi… 6 aydır bunları düşünmeden geçen tek bir günüm, uykusuz ve bitkin şekilde uzun yol yapmadığım tek bir hafta sonum olmadı. şimdi onun güvende olacağı ve ihtiyaçlarının karşılandığından emin olacağım bir hayatı onun için yaratmak mı hayırsızlık yoksa şu an yapmaya çalıştığım mı?

    hayırlı evlatların fikirlerini, çözüm önerilerini duymayı samimi olarak çok isterim.

    debe editi: ben bunu yazdıktan 2 saat sonra yardımcımız valizini topladı gitti. :) hafta içi 4 gün 08:00-19:00 annemle ilgilenecek ve evin işlerini halledecek, büyük ırk köpeğimden de korkmayacak birini arıyorum. böyle bir çevresi/tanıdığı olan varsa benimle iletişime geçebilir mi? lokasyon istanbul. teşekkürler.

  • $ehirlerarasi yolculuklarda biz erkeklerin sikca ba$ina gelen hissel durum. zerre alakasi yoktur abazalik ilen, ipnelik ilen. tepeden tirnaga temiz ve sevimli hislerin dogurdugu durum.
    ornek olay, tamamen mizansendir:
    ankara - izmir hatti, alinmi$ metro firmasindan bilet, izmir'e akilacak. bir ilkbahar gecesi, saat 01:00 gibi. otobuse binilir, hemen sagda solda guzel kizlar dikkat ceker, bu kismi abazalik, ipneliktir bak o dogru, "-uff ne duzgun kari baba be, kalcalarina kurban..." gibi... bunlar pek klasik erkek geyikleri.
    sonra yolculuk hali ba$lar, etraf karanlik. yol i$iklarinin, asfalt otobanda yazdigi $iirler...
    o guzel kizlardan pek bir begenileni pek bir hastasi olunan uyur. sen de kenarda artik uyur musun ne bok yersen. ertesi sabahin gune$i parlamaya ba$layip izmir'e yakla$irken, o kiz hala uyuyordur. ama ne uyumak. melek mi, prenses mi, huri mi... ba$ o ince boyundan hafif sola yatmi$, o pembecik dudaklarin uzerinde cig gibi ter, saclarin daginikligi, yolculuk oncesi makyajdan kalma kalem hafif silinmi$. 2-3 dakikada bir kafayi ufak hareketler ile saga sola cevirir, bu hareket esnasinda boynun on kismindaki o iki kiri$ ortaya cikar, aralarindaki o cukur, dunyadaki en guzel yeridir belki... i$te o zaman direk opesi gelir insanin kizi...
    daha fazla yazamayacam. elim ayaam titriyo bak...
    (bkz: hisli entry) (bkz: smiley koymak istiyorum) hatta koydum.

  • birbirinden farklı yazılan o kadar çok şey var ki. tümünü harmanlayıp bu işe kalkıştığımızda çoğunun doğru olmadığını gördük. ya da lokasyondan lokasyona, doktordan doktora göre değişiyor da olabilir bilemiyorum. güncel bilgiyi paylaşayım;

    ilk olarak evleneceğiniz, ya da evlilik için izin belgesi alacağınız belediyenin nikah için hangi belgeleri istediğini internet sitelerinden veya bizzat evlendirme dairesine giderek öğrenin. buradaki kritik konu evlilik izin belgesi alınacak olan belediye. çünkü çoğu yerde esas olanın bu belediye olduğu bilgisi yazmıyor. çünkü evlilik başvurusu ikametinizin bağlı olduğu belediyenin evlendirme dairesine yapılıyor. siz farklı bir belediyede bile yapsanız belgeleri buraya teslim ediyorsunuz. dolayısıyla çiftlerden birinin ikamet ettiği belediyeye gidip hangi belgelerin gerekli olduğunu öğrenmekle işe başlamak gerekir.

    genelde vesikalık fotoğraf (sayısı değişiyordur muhtemelen), kimlik fotokopisi (yenilenme süresi 10 yılı aşmış ise kabul edilmiyor, dikkat!) ve aile hekiminden alınacak bir sağlık raporu talep ediliyor. ve tekrar ediyorum, bu belgeler ikamet edilen belediyeye sunulacak olan belgelerdir. nikahı orada yapsanız da yapmasanız da. detaya gireceğim.

    vesikalık fotoğraf ve kimlik fotokopisi işin en basit kısımları. standart şeyler zaten. bunları geçiyorum. önemli olan sağlık raporu. internette (hatta burada da yazıyordu sanırım) çiftlerin aile hekimine beraber giderek raporu alması gerektiği yazıyordu. burada önemli bir nokta var. çiftler aynı belediyeye bağlı lokasyonda yaşıyorsa ve aile hekimleri aynı ise evet bu doğru. ancak farklı belediyelere bağlı yerlerde oturuyorlarsa, aile hekimleri farklı ise herkes kendi aile hekimine gidip raporunu alacak arkadaşlar. biz bu tongaya düştük, siz düşmeyin :) ya da aile hekiminizi değiştirme hakkınız varsa o an değiştirip aynı aile hekimi ile işleminize devam edebilirsiniz. zira değişiklik işlemi çok basit. kimliği verip adres beyan edince hemen yapılıyor. hatta e-devlet üzerinden siz de yapabiliyorsunuz bunu. aile hekimi çiftin her birinden kan testi ve akciğer grafisi istiyor. kadından kan alınmıyor gibi bir durum yok yani. ya da istanbul için bu böyle bilemiyorum. hem kadın hem erkekten kan alınıyor. bu işlem aile sağlığı merkezinde yapılıyor ücretsiz olarak. akciğer grafisi için de en yakın verem savaş dispanserine yönlendiriliyorsunuz. verem savaş dispanserinde bu işlem için ücret alıyorlar. bana garip geldi ama alınıyor bu ücret. istanbul için kişi başı 30 tl ödedik biz. başka yerde ne kadardır bilemiyorum. kan testi sonuçları ertesi güne çıkıyor. isterseniz başka zaman da alabilirsiniz, sorun olmuyor. akciğer grafisi ise aynı gün öğleden sonra alınabiliyor. sonuçların hepsini aldıktan sonra aile hekimine birer adet vesikalık fotoğrafınızı veriyorsunuz. bir sıkıntı yoksa raporu yazıp size veriyor. tabi tekrar yazıyorum, herkes kendi aile hekimine gidip bu raporu alacak :) bu kısım bu kadar.

    eğer çiftlerden birinin bağlı olduğu belediyede nikahı kıyacaksanız işiniz daha basit. elinizdeki belgelerle gidip başvurunuzu yapıp nikah tarihinizi ve salonunuzu belirleyip işleminizi hallediyorsunuz. tabi bir de bu işlemin ücret kısmı var, onu da ödüyorsunuz paşa paşa. o detaylara girmiyorum. zira her belediyenin farklı ücreti oluyor. salona göre bile değişiyor ücret. neyse, başvuru alındıktan sonra işiniz bitmiş oluyor.

    eğer çift olarak nikahı farklı bir belediyede kıyacaksanız... burada işiniz biraz daha çetrefilleşiyor. bir kere yukarıda yazmış olduğum tüm süreci bağlı olduğunuz belediyelerden birinde halletmeniz lazım. tek fark izin belgesi kısmı. bağlı olduğunuz belediyenin evlendirme dairesine verdiğiniz belgeler incelenip başvuru onaylandığında size nikahı kıyacağınız belediyeye vermeniz için bir izin belgesi oluşturuyorlar. bu belge 6 ay süreyle geçerli oluyor. siz buraya sadece evrak ücreti ödüyorsunuz. cüzi bir rakam. ardından çiftlerden biri bu izin belgesi ile 6 aylık süre içerisinde nikahın kıyılacağı belediyeye gidip başvuruda bulunabiliyor. tabi yine ücreti karşılığında :)

    eğer eşiniz kendi soyadını da kullanmak istiyorsa başvuru sırasında bizzat kendisi de orada olmalı. çünkü kendisinden bir dilekçe alınıp soyadını kullanmak istediğine dair başvurusunu ıslak imzalı alıyorlar. bu konu da önemli.

    bendeki en güncel bilgi bu. yeni evlenecek çiftlere hayırlı olsun diyor, kolaylıklar diliyorum.

  • "ilk üç gün akp'nin sonrasında da ananın suçu evlat" şeklinde cevaplandırılması gereken vitaminsiz suali!

  • her icraatı için her yerde hesap sorabiliyorsunuz. şeffaf adam.

    dışarıdan bakınca olaylardan bihaber sanıyorsunuz ama öyle değil.

    "sabri üçlü cektirince iyi melo cektirince mi kötü" çatoooonk diye geçirmiş.

    "engin takım oyuncusu değil. neden kadro disi olduğunu demeçlerinden görebilirsiniz" çatırt.

    "hala futboldan anlamıyorum. sadece izliyorum teknik islere karışmıyorum." çok güzel.

    "teknik direktörlerin istemediği oyuncuları asla almadık." güzel.

    "sabri'yi seviyorum ama oynamasını sağlayamam" helal.

    şahsım adına konuşuyorum. medyanın gazıyla son zamanlarda ufaktan soru işaretleri oluşturmuştu kafamda ama şu an benim mütevazı destegimi tekrardan almıştır.

    umarım aday olur, güçlü bi kadroyla tekrar baskan olursun.

  • ya herkes bir üstü kapalı konuşmalar peşinde. yok şunu biliyorsun açıkla yok şunu sen anlat. ulan neyse derdiniz çıkın söyleyin öğrenelim biz de. biri çıkar insan içine çıkamazlar bildiklerimi anlatsam der öteki vallahi türkmenlere gitmiyordu o silah der diğeri bilmem ne yeter ulan illallah. simülasyonda mı yaşıyoruz nedir abicim

  • geçen hafta birisi:
    “önümüzdeki 500 yıl boyunca kesinlikle yaşanmayacak bir olay söyle” dese,
    “öğrenci yurdunda karantinaya alınmış yaşlı umrecilerin yurttan kaçmak için polisle çatışması” diye yanıtlardım.

    kaynak: twitter @erdemaksakal

  • cevabı "içeride değildir ki lan" olan sorudur.

    tam tersine bütün odaların düğmeleri içeride iken tuvaletlerinki dışarıdadır. ha siz oturma odasına sıçıyorsanız onu bilmem.

  • içine düştüğü logical fallacy ile yüzleşince onulmaz biçimde mala bağlayan büdü'ye yardım kampanyası başlatıyorum. iban ve diğer bilgiler ile ilgili edit gelecek...