hesabın var mı? giriş yap

  • dış guclerden medet ummak.

    o degil de, usta satranc oyucularinin 4-5 hamle sonrasini dusundugunu saniyor adam. yazik la kimin ekonomistiyse...

  • bu konu hakkında hiç bir bilgim yok. tek diyeceğim, darısı yönetiminde hırsız, katil, tecavüzcü dostu, tescilli yalancı, ahlaksız, onursuz, mezhepçi, yobaz pezevenklerin olduğu ülkelerin başına.

  • evlilik bir çok işlevi olan bir kurum. hukuki, sosyal ve psikolojik yönlerden insanların belirli ihtiyaçlarını karşılıyor.

    evlilikle kastım nikah değil elbette, kast ettiğim şey hayat arkadaşlığı. insan insanla yatışır, temasla, iletişimle, sevgiyle...
    insanın evlenmesindeki temel psikolojik motivasyon yatışmaktır.

    aşk evliliği de yapsanız, ömür boyu aşık kalmayacaksınız ama sağlıklı bir ilişkide sevgi devam eder. zaman zaman birbirinize tekrar aşık olursunuz. bazen uzaklaşırsınız. güvenli bağlandıysanız bunlar sizin için sorun teşkil etmez. birbirinizi yatıştırmayı bilirsiniz.

    insan yalnız ölmeyeyim diye evlenmez ancak yaşlandığınızda, çevrenizde insanlar azaldığında eşinizle yanyana olacağınızı bilmek güzel bir düşünce. iyi bir evliliğiniz varsa, zor zamanlarınızda yanınızda olacak, hastalandığınızda sizin için çorba yapacak, ameliyat olsanız kapıda bekleyecek birisi olduğunu bilirsiniz ve bu sizi yatıştırır.

    ölüme gelince...
    ölümün ne zaman ve nasıl geleceği belli olmasa bile şu kesin, yalnız öleceksiniz, siz ölürken elinizi tutan biri de olsa bu yolu yalnız yürümek zorundasınız. yine de bir ömrü birlikte geçirdiğiniz adam/kadının o sırada elinizden tutuyor olması hayatınızın son anlarında yaşamak isteyeceğiniz bir güzellik doğrusu.

  • çinli bir turistle çekilen fotoğrafın altında şöyle yazıyor;

    çin'de iç karışıklık yokmuş. sizi çok ucuza çalıştırıyorlar dedim. verdim fitneyi. darısı yeni mültecilerimizin başına.

  • 67-68'inin hastasıyım. ilginç olansa bu mustang arabanın ismi neden bir at ismi? yani o zaten ayrı bir hava katıyor benim gözümde, daha ayrı bir yere konumlandırıyo eyvallah da neden ismi mustang, logosu da at olmuş abi?

    baya eskilere gidiyoruz o zaman cevabı bulmak için:

    ford yeni bir spor araba tasarlamaya başlar (üretim yılı 1964'lere tekabül ediyor). bu arabanın gücünü göstermek adına birkaç isim arasında gidip geliniyor. merak edenler içinse kararsız kaldıkları isim seçenekleri şöyle: mustang, cougar, torino ve venice. neyse bunlar hangisi olsun diye karar vermeye çalışırken aracın yönetici tasarımcısı olan john najjar mustang ismini ford'a öneriyor. sebebi ise 2. dünya savaşı p-51 mustang savaş uçağına beslediği hayranlıkmış. bu denli önemli bu uçaklar için "gökyüzünün vahşi atları" deniyormuş. bu uçağın 2. dünya savaşındaki başarısı nedeniyle uçağın ismini-mustang- bu arabaya yakıştırmış. böylece bu efsane arabanın ismi mustang(yabani at), logosu da bu sebepten at olmuş.

    merak edenler için daha detaylı bilgilerle ----> kaynak

  • ne yaşadığını bilen, bilinçli bir kişi için çok daha ağır bir deneyimdir ayrılık anksiyetesi. bilirsin ruhunu kalbini bölüp parça parça rondodan geçirenin bu şey olduğunu, aslında bağlandığin kişiyle zerrece ilgisi olmadığını ama bir şey gelmez elden.

    ayrılık anksiyetesi ille de ortada bir ayrılık tehditi varken çıkmaz ortaya. bu anksiyete hep vardır ama hayatına birini dahil etmenle tetiklenir. öyle bir yaptırımı vardır ki bu anksiyetenin, yapman gerekenin benlik saygini yitirmemek adına ayrılmak olduğunu bilirsin de elini kolunu kaldiramazsin. ilişki nasıl başlarsa başlasın, bir noktada terk edilme sıkıntısı baş gösterir. kişi mükemmel olduğunu bilse bile, yaptığı paranoyalar ve bitmek tükenmek bilmeyen sorgulayici tavirlar neticesinde karşıdaki insanın aklına hiç yoktan ayrılık fikrini dusurebilir mesela. evet potansiyeli vardır bu konuda. ben genel olarak bu anksiyeteyi kadınların gösterme prevalansinin daha yüksek olduğunu hatırlıyorum. sebebi saniyorum ki kadının doğasında varolan sorgulama ve irdeleme davranisinin bir erkeğe kıyasla hat safhaya ulaşabilmesi.

    yine bu kaygidan muzdarip kisilerin müthiş bir kısır döngüye girdiğini ve ayrılığın getireceği acıyı tatmaktansa birlikteliğin anlamsizligini yaşamayı defalarca tercih edebildiklerini söylemek mümkün. geleceği kaybetme korkusuyla binisik olarak gelen bu korku uzak yakın fark etmeksizin gelecekteki tüm olasılıkları tartmaya çalıştıkca daha da çok tetiklenir bana kalırsa. zira, geleceğin kendinden menkul bilinmezligi ve belirsizliği kişinin kendini her daim tehlikede hissetmesine sebebiyet veriyor ve ayrılığı da sevdaya dahil ediyor. ama bu kaygı türünü yaşayan bireylerin tek istegi gelecekte tutunacak bir dal ve stabil bir hayat. dengesizliklerin içinde bir denge ortamı arayip bulamamanin da neticesinde daha da çok sorgulayip "asla ayrilmayacagiz" minvalinde sözler duymak istiyor. tabi yeri geliyor, sakinlestirilmek adına duyuyor da bu sözleri, ama sonra an geliyor ve bu söz tutulamadiginda "ben biliyordum zaten" diyebiliyor bu kişiler. bir nevi kendi kendini gerçekleştiren kehanet. bir arkadaşım demişti ki "oluruna bırakmayı ogrenmelisin, hayatta senin kontrol edemeyecegin çok fazla bilinmeyen var, tüm ipleri elinde tutamazsin. sana çok sıradan bir öneri gibi gelebilir belki ama oluruna bırakmayı bilmelisin. sen böyle yaptıkça karşındaki insanın denklemdeki salt rolü değişir ve senin onun üzerindeki etkin oranında oynayacağı rol farklilasir." doğru galiba. insanları bizim gibiler değiştiriyor, sonra da "sen eskiden böyle degildin" deme hakkını kendimizde görüyoruz.