hesabın var mı? giriş yap

  • coğrafya kaderdir arkadaşlar. bilgisayar oyunları dünyanın en ucuz hobilerinden biri belki de ama bu lanet olası ülkede bu bile pahalı. bilgisayar alamıyoruz ki ağız tadıyla oyun oynayalım. biz de cama ekmek banıyoruz işte.

  • kimse aktroll vs muhabbeti yapmasın.
    hanımefendi çocuğun nereli olduğunu sorarken ne bekliyordu? muhtemelen doğulu olmasını ümit edip buradan aşağılamaya girişecekti.
    baktı oradan ekmek çıkmamış eğitimini soruyor, burada da yine bir üstünlük kurma çabası var muhtemelen fakat yine istediğini elde edemiyor.
    o çocuğun hangi partili olduğunun hiç bir önemi yok ama, efendiliğiyle, terbiyesiyle gereken cevabı vermiş.
    bırakın artık insanları hor görmeyi, bırakın elitist tavırlarını, önce insan olun sonra seçmen olun!

  • birisi birleşik krallik'ta konuşulur, diğeri ise birleşik devletler'de. ikisi arasında ayırım yapabilmek için birkaç anahtar nokta var. bunları şöyle bir inceleyecek olursak:

    - kelimenin sonunda yer alan r harfleri amerikalıların ezici bir çoğunluğu tarafından atlanmadan telaffuz edilir. ancak ingilizler r harfini çoğunlukla atlamayı seçer. (bkz: rotasizm) örnek olarak flavor, father ve warrior kelimelerine bakalım.

    amerikan:fleyvır
    ingiliz: fleyva

    amerikan: fathır
    ingiliz: fatha

    amerikan: woriyır
    ingiliz: woriya

    - genelde kelimenin ortasında yer alan r harfleri de ingilizler tarafından telaffuz edilmez. ancak aynı harfler amerikan aksanında es geçilmeden söylenir. park ve barber kelimelerini ele alalım:

    amerikan: park
    ingiliz: pa'k

    amerikan: barbır
    ingiliz: ba'ba

    - amerikalılar "dance" ve "past" kelimelerindeki a harfini a ve e karisik (a" diye gösterelim) bir biçimde okurken, ingilizler bu kelimelerdeki a harfini direkt a olarak telaffuz eder.

    amerikan: da"ns
    ingiliz: dans

    amerikan: pa"st
    ingiliz: past

    - o harfi de ingiliz ve amerikan aksanını ayırt etmede dinleyiciye cok yardımcı olan bir harftir. "box" ve "john" kelimelerini ele alırsak eğer:

    amerikan: baks
    ingiliz: boks

    amerikan: can
    ingiliz: con

    - şimdi ilk madde ile bir üstteki maddedeyi "honor" kelimesinde birleştirelim:

    amerikan: anır
    ingiliz: ona

    - son olarak da t harfinin kelimenin ortalarında yer aldığı birkaç kelimeye bakalım. hatta yanında bir de iskoç aksanı verelim ki tam olsun. kelimelerimiz şöyle: later - utter - scottish

    amerikan: leydır
    ingiliz: leyta

    amerikan: adır
    ingiliz: ata

    amerikan: sıkadiş
    ingiliz: sıkotiş
    iskoc: sıko'iş

    - ve ilk maddeyle bir üstteki maddeyi birlikte uygulayacağımız better kelimesine bakalım:

    amerikan: bedır
    ingiliz: beta

    genel olarak yukarıda örnek verdiğim kelimelere ve benzer kelimelere dikkat ederek konuşulan ingilizcenin hangi aksana ait olduğu hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. iki aksan arasında daha bir çok farklılık bulmak mümkün, ancak en genel özellikleriyle aklıma gelenleri yukarıda belirtmeye çalıştım.

    not: bu da amerikalıların ingiliz aksanını kaybetmeleri, ya da başka bir deyişle ingilizlerin aksanlarını değiştirme kararı hakkında tarihi bir kaynak okumak isteyenlere gelsin.

    edit: amerikan klavyede yazmıştım, i'leri ı'ları düzelttim daha anlaşılır olsun diye.

  • hakkında fazla bilmeden yorum yapılan haber.

    bu durum abd’de haftalardır basında tartışılıyor. satılacak olan 20 bin araç şirketin elektrikli araç filosunun 10’da biri. satılması haber değeri taşımıyor, çünkü araba kiralama şirketleri araçlarını çok yaşlandırmadan satarak faaliyet gösteriyorlar. haber değeri taşıyan kısmı yerlerine benzinli araçlar alınacak olması.

    bunun başlıca nedenleri şunlar.

    birincisi bu günlerde tesla’nın ard arda yaptığı indirimlerin de etkisiyle elektrikli araçların ikinci el fiyatlarında yaşanan büyük düşüş. faaliyetini kar amaçlı sürdüren bir şirket olarak pahalıya alıp ucuza satmak hertz’i doğrudan zarara uğratıyor. ancak bu durum uzun vadede böyle gitmeyecek. elektrikli otomobillerin alış ve satış fiyatları arasındaki fark üretim ve batarya maliyetlerinin düşmesiyle ortadan kalkacak.

    diğer etken ise araç kiralayan müşterinin elektrikli kiralamayı riskli bulması. araç kiralayanlar büyük oranda tatil, iş gibi nedenlerle seyahat edenlerden oluşuyor. bu kişiler tanımadıkları bir şehirde, nerede ve hangi koşullarda şarj edeceklerini bilmedikleri elektrikli otomobilleri seçmekten kaçınıyorlar. tatillerini veya iş seyahatlerini şarj cihazı bulamamak gibi bir nedenle berbat etmekten korkuyorlar.

    bunu ben de geçtiğimiz kasım ayında londra seyahatimde yaşadım. özellikle elektrikli istediğim için hertz’den bir polestar rezerve ettim. aracı almaya gittiğimde, yardımcı olan çalışan, elektrikli araç istediğimden emin olup olmadığımı sordu. neden sorduğunu sorduğumda, daha önce elektrikli araç kullanmamış müşterilerin genellikle şarj konusunda çekinceleri olduğunu söyledi.

    ben londra merkezde kullanacağım için görevlinin uyarısına aldırmayıp merkeze giriş kısıtlaması olmayan elektrikli aracı aldım, ancak londra’da tecrübem olmadığı için ilk iki gece aracı şarj etme şansım olmadı. çünkü şirketin kullanımım için verdiği ödeme sisteminin geçtiği şarj lokasyonlarında normal araçlar park etmişti. boş bulduğum şarj cihazlarında da benim ödeme denemelerim başarısız oldu. üçüncü günde sistemi ve servis sağlayıcı firmaları anladıktan sonra kolaylıkla şarj istasyonu bulup şarj edebilir oldum.

    bu sorunları neredeyse her sene veya yıl aşırı gittiğim, avucumun içi gibi bildiğim avrupa’nın en büyük metropolünde yaşadım. ilk kez gittiğim, lisanını bilmediğim daha ufak bir şehir olsa kolay kolay elektrikli araç kiralamaya cesaret edemezdim.

    bu iki neden bile hertz’in elektrikli araçlara soğuk bakmaya başlamasının normal kullanıcı teamülleri ile bir ilgisinin olmadığını, sadece araba kiralayıcısı ve iş modeli kaynaklı nedenlerle geliştiğini açıklamaya yeter.

    evimde şarj cihazı kurabilecek olduğum için bir sonraki otomobilim elektrikli olacak, ama kiralayacağım araçların türünü gittiğim yere göre seçeceğim. mesela road trip yapacaksam, önümüzdeki 5 sene içerisinde elektrikli tercih edeceğimi sanmıyorum.

    bir de, bir yazarın yolladığı şu paragrafa cevap vermek istiyorum.

    “elektrikli araçlarını şebekeden şarj edenlere ağır vergiler getirilmeli. çünkü bu özürlüler çevreciyim deyip, şebekeden şarj ederek çevreye fosil yakıtlı araçlardan daha çok karbon salıyorlar.”

    isterse kullanılan elektriğin tamamı fosil yakıtlardan elde edilsin, içten yanmalı motorlu araç aynı yakıtın çalıştırdığı elektrikli araca göre kilometre başına neredeyse üç kat kirliliğe sebep oluyor, çünkü içten yanmalı motorun verimliliği elektriklinin üçte birinden az. o yakıtın elektriğe dönüşümü çok daha yüksek verimlilikle gerçekleşiyor ve sonrasındaki kayıp gözardı edilebilecek kadar düşük kalıyor. yani fosil yakıtlı araçlardan daha çok karbon salıyorlar kısmı tamamen palavra. en kirli elektriği kullanan otomobil bile en çevreci benzinli veya dizel araçtan çok daha temiz. buna pillerin üretiminin yol açtığı bir kerelik karbon salınımı da dahil.

    son olarak, toyota’nın hidrojen kumarının elinde patladığından bihaber yazarlar olduğunu fark ettim. onları uyandırmak isterim. toyota hatasından dönüp, tüm kaynaklarını elektrikli araçlar konusunda kaybettiği zamanı telafi etmeye yönlendirmiş durumda. birkaç yıla kadar pil teknolojisi ve menzil konusunda büyük bir hamle yapmaları bekleniyor. ondan sonra hidrojeni yakıt olarak sadece ticari ağır vasıtalarda göreceğiz.

  • aşık olmaktan daha güzeldir. en azından ayılana kadar... çünkü sarhoşken herkesi çok seversin. en azından ben severim...

    imza: yeni yılı ailesinin evinde içerek geçiren ve babası tarafından "sarhoş" diye alay edilen 29 yaşındaki ezik. o kadar ezik ki anası babası içki alıyor içsin de keyfi yerine gelsin diye. asjklxf. neyse, içeyim bari.

  • 9 kişi kalması gereken maçı 11 kişi tamamlıyor.

    her hafta olduğu gibi uydurma bir penaltı kazanıyor.

    ve bu açıklamayı yapabiliyor. pes:) gerçekten pes:))