hesabın var mı? giriş yap

  • serinin ilk oyunuyla birlikte,bir nesle modifiyeyi sevdirmiş oyun.

    yapımcıları neden yeni nesil grafiklerle buna benzer bir oyun yapıp,oldukça kısır olan araba yarışı oyunu piyasasının tozunu atmaz anlamıyorum.

  • da poet'in 27 nisan 2011 çıkışlı, 14 şarkıdan oluşan türkçe rap albümü. ceza, fuat ergin, patron, saian, hayki, karaçalı, acid reign, wild life isimleriyle düetler vardır. türkçe rapte devrim gibi bir albümdür kanımca, o döneme kadar alışılmış müziğin dışına çıkmıştır her parçasıyla. en önemlisi dubstep öğeler barındırmaktadır ve bunu müthiş bir şekilde harmanlamıştır, dinleyiciye sunmuştur. bu albüm çıktığında beğenmeyen olmamıştır diye düşünüyorum, evet, müziği, tarzı farklıydı, düetler iyiydi, lirikler zaten on numaraydı ki fuat ergin'le olan diz çök'e ömrümün sonuna kadar eşlik edeceğim dinlerken. da poet'in bir beat maker olarak bu albümdeki her bir beate ne kadar emek verip, özen göstermiş olduğunu bugün hala dinlerken anlıyoruz, çok kaliteli be.

  • büyüklerden kim kaparsa şampiyonlar liginin en büyük adayı olurmuş. ah serie a ah. sakız oldun milletin ağzına. adam sanki siirt jetpa'da oynuyor şimdi. juventus bu juventus.

  • cahil suruler yetisiyor, kadini mal gibi goren, kendisini reddedecek bir iradesi olamayacagini dusunen bir suru barbar yetistiriyor egitim sistemi, toplum. tavuk gibi dogruyorlar sokaklarinda gucsuzleri . böcek kadar deger vermiyorlar kadinlara. guclunun gotunu yalayan gucsuzu bogazlayan, yasatmamaya and icmis bir karanlikla karsi karsiya turkiye.

    (bkz: boyun eğme)

  • kabak koyundaki tatil sırasında biraz kabaktan sıkılıp etrafta adrenali bol ne yapabiliriz diyerekten indiğimiz ve çıktığımız vadi. faralya köyünde george house'da ineceğim dediğinizde, kolaylıkla vadiye inen yolu bulabilirsiniz.

    işte bundan sonrası biraz yürek, biraz azim, çokça da dikkat gerektiriyor. öncelikle terlikle inmeye çalışmayın, üstünüze uygun kıyafetler giyin bir de sırt çantanıza su koyun.

    inmesi 45 dk çıkması 30 dk sürüyor ortalama. inmek, ilk kez bu vadiyi inenler için çıkmaktan zor gelebilir ama inanın çıkmak daha yorucu.

    yol boyunca kayalarda kırmızı işaretler var. bunları takip ettiğinizde kolaylıkla plaja inebilirsiniz.

    tehlikesi, taş ve toprak alanlardan indiğiniz için adımlarınızı sağlam atmanız gerekiyor. 2 yerde önemli bir iple iniş var ama uygun yerlere ayaklarını bastığınızda ve ipi kontrol ederek indiğinizde sorunsuz.

    keyfi, tarif edilemez bir duygu. cidden o kadar keyif aldımki, plajda geçirilen zaman sonrası tekrar çıkmak için can atıyordum. çıktık da. elbet sevgili sevgilim ben kayaları tırmanırken, kalp krizi geçirmek üzereydi.

    ama siz siz olun tepenizde güneş varken bu işe kalkışmayın.

    ne sevgilim ne de ben tırmanışçı değiliz ama bu vadi yolu da o kadar profesyonellik gerektirmiyor. elbet tehlikelere açık.

    keçiler tırmanıyor ben de tırmanırım diyorsanız inanın adrenalin için ideal.

    plaj mı? daha iyileri elbet var. ama o vadiden inme duygusu çok az yerde vardır.

  • şimdilerde aklım hep uzun uzun yürümekte. istifa etsem ve yürümeye başlasam. bacaklarım daha fazla gidemeyecek hale geldiğinde dursam, çadırımı kurup uyusam. sabah yeniden yürüsem. çok uzaklara. yollarda yeni insanlarla tanışsam, yeni evler, ağaçlar görsem. yeni böcekler, çiçekler, meyveler, taşlar, çitler, bahçeler, çocuklar. çalıştığım kadar çok yürüsem. iki katını yürüsem. bilgisayara kaç saat baktıysam onun 5 katı kadar çok gökyüzüne baksam. ne kadar çok rapor hazırladıysam o kadar çok ayakkabı eskitsem, parçalansa hepsi ayaklarımda. parçaları yollara düşse. şirkette kaç bardak çay-kahve içtiysem 10 katı kadar su içsem, tatlı su, serin su. hep kurtulsam o kahvelerden. yıkansam. nefes alsam sonra. şehirden ve pencereleri bile açılmayan ofisten kurtulduktan sonra karnım davul gibi şişene kadar büyük nefesler alsam. ciğerlerime gökyüzü dolsa. mavi olsa hep. hava ısınsa, hava soğusa. çok rüzgar çıksa, uçarak yürüsem bazen, tutunamasam yere bir türlü. güneş yaksa, gözlerimi açamasam. günlerce yağmur yağsa, kıyafetlerim kurumaya fırsat bulamasa. ben yürüsem yine. üşüsem, hızlı yürüsem. daha da hızlı yürüyünce geçse üşümem. dayanamayınca çadırımı kursam. küçük zaten çadırım, orada kendi nefesimle ısınsam, uyusam. düşünsem, düşünmesem. toprağa yatsam, avuç içlerimi yere bastırsam, bıraksam kendimi öylece saatlerce. sonra tekrar yürüsem. hiç gitmediğim ülkelere. hiç görmediğim insanlara. burada böyle duruyor olmanın acısını çıkarsam. belki o zaman pişmanlığım azalır. ömrümü böyle saçma bir şekilde harcıyor olduğuma daha az üzülürüm. belki iyi ki doğmuşum derim. iyi ki yaşamışım, ne de güzeldi derim.

  • "biz salağız," demenin başka versiyonu ya da "biz mallık yaptık karambolde ama bununla da övünme yolunu bulduk," çakallığı. (bkz: turkcell)

    kardeşim yeteri kadar dikseydin o çekim noktasını, fazlası neden? ona harcayacağın parayı tut cebinde, kar hanene yaz, konuşma ücretlerini düşür.
    mallığını reklam yapan ilk bunlarda görüyorum.

    sanki türkiye sınırları genişledikçe genişliyor, bunlar da dikiyor da dikiyor.
    fazlasını isteyen yok, yeteri kadar dik, bizi dikme...

  • ne yazıyor acaba diye ensesine doğru nefes vererek şöyle bir eğilip bakınca "n'apıyosun be" diye tersleyen kız. manyak mıdır nedir.

  • ne otoyollarda ne şehirlerde 0 takip mesafesiyle araba kullanan gerizekalilar olduğu sürece her zaman yaşanacak facialardan sadece biri.

    edit: bir üstteki yazarın tüneldeki hız sınırının 70 km/h olduğu vurgusu gerçekten belki de en önemli şey. tünelden her geçtiğimde 70le giderken tüneldeki en yavaş aracın ben olduğum gerçeği de oldukça acımasız ne yazık ki.