ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
şeyma subaşı
-
o kadar gezecek enerjiyi nereden bulduğu konusunda aydınlandığımıza göre başlığını daha fazla hortlatmayalım derim.
mehmet şimşek'in vergi tabana yayılacak demesi
-
daha neyi yayacaksınız. tabana değil de yanınızdakilere yayın önce.
20 tane evi olan adama yay önce.
yeter be!
edit: 300+ fav gelmiş. hayatımda ilk kez bu kadar insanın bana destek olduğunu ve anlaşıldığımı hissettim. hiçbirinizin yüzünü görmedim, tanımıyorum ama hepinizi çok seviyorum.
edit2: 400+ fav'ı geçtik. çok güzel insanlarsınız.
edit3: 500+ olduk. çok teşekkürler, iyi ki varsınız.
edit 4: 600 olmuşuz beyler bayanlar, cok seviliyosunuuuzzzzz...
edit 5: tam 700 kisi olduk... 700 ortak niyet, ortak fikir olduk.
gökhan özoğuz
-
istifa çağrısı berat albayrak tarafından 12 saat geçmeden kabul edilen müzisyen.
konya'da üretilen robotun sahneden düşmesi
fast car
-
okuma yazma bilmeyen cahil cuhela kesiminin herhangi bir kitap bir roman veya bir dokuman okumamis en azindan bir kac kult eski ve dolu film ve veya dizi izlememis eski sarkilari dinlemeyip eski insanlari yaşamları gormemis ve kendi karakter ve etraflarina adeta sanal masallar ve yalanlardan haleler auroralar ören bir takim sözlük kezbanlari ve bize de duserci mericler tarafından hadi arabaya binelim buralardan gidelim demeye calistigi soylenen tracy chapman ablamizin efsane şarkısı.
fast car tam manasiyla felaketin sefaletin kahpelik ve kallesligin icinden cikilmaz derin cukurlarin merdivensiz kuyuların kimsesizlik ve çaresizliğin adeta insanin ruhunu delip geçen yalnizligin o kış o ayaz ve kar buzun şarkısı sanki bir ağıt bir aglayis bir derin dert yanma sitem ve isyan etme öyküsüdür.
simdi motoru calistirip yeniden dinleyelim belki dinlerken uzun zamandir aradığımız uykulara kavusup teslim oluruz çocuklar başlıyoruz..
you got a fast car
ı want a ticket to anywhere
maybe we make a deal
maybe together we can get somewhere
any place is better
starting from zero got nothing to lose
maybe we'll make something
me, myself, ı got nothing to prove...
senin hizli bir araban var bense her yere gidebilecegim bir biletim olsun istiyorum.
belki anlasabiliriz seninle evet belki beraber bir yerlere gidebiliriz.
burasi haric her yer güzel her yer olur yeterki burasi olmasin any place neresi olursa sifirdan baslayalim nasilsa kaybedecek bir şey yok belki bir seyler yapabiliriz ben kendim ve zaten benim ispat edecek kanitlayacak hic bir seyim yok.
you got a fast car
ı got a plan to get us outta here
ı been working at the convenience store
managed to save just a little bit of money
won't have to drive too far
just 'cross the border and into the city
you and ı can both get jobs
and finally see what it means to be living...
senin hizli bir araban var benimse bizi buralardan alip goturecek bir planim.
az biraz para biriktirmek icin bakkal köşelerinde çalışıyorum goruyorsun.
fazla ileriye gitmemize gerek yok fazla sürmeyelim yeterki siniri gecip su kahpe kasabadan sefaletten cikip sehrin icine girelim.
orada ikimizde bir is bulur ve sonunda yasamanin ne demek oldugunu anlamaya baslariz.
see, my old man's got a problem
he live with the bottle, that's the way it is
he says his body's too old for working
his body's too young to look like his
my mama went off and left him
she wanted more from life than he could give
ı said somebody's got to take care of him
so ı quit school and that's what ı did..
goruyorsun babamin bir problemi var icki siseleriyle birlikte yaşıyor o böyle ne yaparsın.
calismak için cok yasli olduğunu söylüyor hep ama aslinda genç vücudu boyle bitik görünmemesi gereken yaşta.
annem olacak kadin bizi bırakıp gitti hayattan fazlasini istiyormuş evet babamin ona verebileceklerinden fazlasini.
boyle olunca mecburen yasli bitkin ve alkolik babama bakmak icin okulumu bıraktım evet bunu yaptim.
you got a fast car
ıs it fast enough so we can fly away?
we gotta make a decision
leave tonight or live and die this way...
senin hizli bir araban var belki ama fakat yeterince hizli mi bizi buralardan goturmek için
oyleyse bir karar verelim ya bu gece cekip gidecegiz veya bu sekilde yasayip öleceğiz evet bu şekilde.
so ı remember when we were driving, driving in your car
speed so fast it felt like ı was drunk
city lights lay out before us
and your arm felt nice wrapped 'round my shoulder
and ı-ı had a feeling that ı belonged
ı-ı had a feeling ı could be someone, be someone, be someone...
evet hatırlıyorum senin arabanla hizli cok hizli surdugumuzu o kadar hizliydik ki sarhos gibiydim şehir isiklari onumuzde uzanip gidiyorlardı.
ve evet senin kolların omzumda güzeldi hisler güzeldi iste tam o anda kendimi o ana oraya ait hissettim ve biri olabilirdim evet birisi olabilirdim ben de...
you got a fast car
we go cruising, entertain ourselves
you still ain't got a job
and ı work in the market as a checkout girl
ı know things will get better
you'll find work and ı'll get promoted
we'll move out of the shelter
buy a bigger house and live in the suburbs...
evet senin hizli bir araban var.
süzülüp gidiyor eğleniyorduk ikimiz ama senin hala bir isin yok ve bense bir markette kasiyer olarak calisiyordum evet checkout girl...
ısler daha iyiye gidecek biliyorum sen bir is bulacaksın ve ben terfi alacağım icinde yaşadığımız bu küçük barakadan taşınıp daha büyük bir ev alip sehrin hemen dışında yasayacagiz...
you got a fast car
ı got a job that pays all our bills
you stay out drinking late at the bar
see more of your friends than you do of your kids.
ı'd always hoped for better
thought maybe together you and me'd find it
ı got no plans, ı ain't going nowhere
take your fast car and keep on driving...
senin hizli bir araban var benimse tum faturalarimizi odeyen bir işim.
ama sen geceleri gec saatlere kadar barlardasin ve içiyorsun tipki babam gibi.
kendi cocuklarindan daha fazla arkadaslarini görüyorsun evet tipki babam gibi...
ben hep daha iyisini umut ettim seninle birlikte bulacağımız daha iyi yerleri benim baska planlarim yok baska bir yere gitmiyorum
sense o hizli arabani al ve surmeye devam et...
muhteşem yüzyıl
-
dönemin ve dizinin muhteşem yüzyıl olarak anılmasının sebebi; sanılanın aksine kanuni'nin tahta çıkması değil türk kızlarının saraydan gidip yerlerine ruz kızlarının gelmesiymiş...
kanuni'nin torunları olduğumuz konusunda şüphe yok.
ha laz müteahhit ha osmanlı sultanı ikisi de rus görünce çocuğunun anası olan türk'ü şutluyor..
ersin düzen
-
ersin burayı okuduğunu biliyorum;
neymiş, 8 yıldır bu turnuvayı bekliyormuş da isyan edermiş bu tepkilere.
ulan zaten toplam 30 takım filan var yarışta olan, aralarından ilk 24'e girmek başarıysa, git kosova'yı tut. ne mücadelesi amk? hangi mücadele? turnuvada ilk defa 3 gol yiyen takım türkiye; en az koşan takım türkiye; en fiziksiz takım türkiye; ama ne hikmetse oyucuları, teknik heyeti en çok konuşan yine türkiye.
neymiş de 8 yıl beklemişmiş. sanki biz engelledik gitmelerini amk.
sen ve senin gibi eyyamcılar, takımdan çok kişileri tutan, ordan buradan tanıdıklarıyla bir yerlere gelen adamlar yüzünden bu takım/ülke bu halde zaten; bu yüzden insanlar artık kendi takımlarını bile sevemiyor.
insanda biraz utanma olur.
ilkokul öğretmenine söylemek istenen şeyler
-
size hiç saygı duymadım çünkü beni sürekli arkadaşlarımın yanında küçük düşürdünüz. kilolarımla dalga geçerek onlara örnek oldunuz. başarılıydım fakat her türlü etkinliğin baş kahramanı olarak sırf daha güzel gözüktükleri için hep o sevimli, şirin kız ve erkek çocuklarını tercih erttiniz. bir kere 500bin liram vardı. okulun yanındaki marketten 250 bin lira vererek cips almıştım. haliyle para üstü olarak 250 bin almıştım. çılgın bir kalabalık vardı bakkalın önünde. bakkal benim ödeme yapmadığımı sandı cüzdanımı alıp baktı. 250bin lira var bunu bana vereceksin dedi. direndim. seni okuluna şikayet edeceğim dedi. et dedim ben de. ispiyoncu sınıf arkadaşlarım olayı sana anlatmışlardı. beni, tüm sınıfın karşısında tahtaya kaldırdınız ve azarlayıp aşağışadınız. tarafınızdan iftiraya uğruyordum. o gün ağlamamıştım çünkü iğrenmiştim sizden. tek hatırladığım deli gibi kalbimin çarptığı. bir daha o markete hiç gitmedim. sizi de hiç sevmedim. yıllar sonra karşılaştık. büyümüş, zayıflamış, çocukluk halinden çıkmış ve ergenliğimi atlatmıştım. başarılıydım. sen ise bir grup öğretmen arkadaşınla oturuyordun. beni gördün ve benimle övündün, işte benim öğrencim diyerek... ben sadece samimiyetsizce gülümsedim. keşke o gün söyleyebilseydim, beni sizin iyilikleriniz, zekanız, bilgi kaliteniz yetiştirmedi, beni sizin ikiyüzlülüğünüz, gaddarlığınız ve kötülüğünüz yetiştirdi.
mısır için festivalleri iptal edin
-
reyhanlı'da onlarca vatandaşı öldükten sonra düğüne gitmeyi ihmal etmeyen kişilerin beyanı.