ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yakışıklı diye yutturulan ünlüler
-
(bkz: barış arduç)
şebnem paker
-
uzun süredir müzik öğretmenliği yapıyor diye biliyorum. yani devlete kapak attığı falan yok, müzik öğretmeni olarak yaşamını sürdürmeyi tercih etmiş.
evlat olsa sevilmeyecek insanlar
nur yerlitaş'ın nothing else matters klibi
-
metallica'yı ölmeden mezara koymuştur.
ateistlerin canlı canlı bebek yemesi
-
- siz bebekleri canlı canlı mı yiyorsunuz?
- yok abi, öldürüp yiyoruz, sadece deistiz biz
- hah tamam...
- içeride agnostik arkadaşlar var, onlar pişiriyorlar da.
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
-
(bkz: at binmek)
be arkadaş o sendeki ne cürret, bu nasıl bir cesaret! ata binmeyi aklından nasıl geçirdin lan?!
ekşi sözlük süt ve kurabiye zirvesi
-
kurabiyeler ağızda olaysız dağılacaksa katılmayı düşündüğüm zirve.
ömür dediğin
-
trt 'nin gelmiş geçmiş en iyi yapımı. antakya 'lı 85 yaşında bir dede. eşini göstererek anlatıyor; "kalp hastası bu, şeker hastası, gözleri görmüyor, ama napayım, ölünceye kadar sırtımda taşırım, ölürse ne yaparım ben, ölmesinden korkuyorum" diyor. " 6 çocuğum var, hepsi sağa sola evlendi gitti, bakmazlar bize, iğrenirler artık"
dedeme bakıyorum, babaannem kalp hastası, onun ölümünden çok korkuyor, dilinde hep aynı dua "beni onun ardına koma ya rabbi". ben de korkuyorum, 27 yıldır yanımızdalar, bir gün birisinin ölümüne şahit olmaktan çok korkuyorum, yine de dedemin duasına iştirak ediyorum, o öyle istiyor diye. antakya 'lı dede ve nineye bakıyorum, kendi dedem ve babaanneme bakıyorum, bu çizgilerden bende de olacak, nasıl iğrenir ki insan diye düşünüyorum.
televizyonda program bitiyor, hepimizin gözleri yaşlı, dedem köyden şehre gelişini bilmem kaçıncı kez anlatıyor. gülüyoruz, iç çekiyoruz, ne güzel diyorum, bizde her gün canlı canlı ömür dediğin...
edit: babaannemi 2019 nisan’ında, dedemi 2020 şubat’ında uğurladık. program bitti. inşallah şimdilik...
şems-i tebrizi
-
mevlana'nın batıni yönünü tamamlayan can dostu. bir anlamda hocası da diyebiliriz. aralarındaki sevgi-aşk ilişkisini anlatmaya sözcükler yetmez. aşağıdaki anekdot fikir verir sanırım:
şems birgün kaybolmuş ortadan.
mevlana "şems" deyu deyu ağlar olmuş.
birgün uzun yoldan bir adam gelmiş.
"şemsi gördüm, şems'ten haberlerim var" demiş.
adam mevlana'nın huzuruna çıkmış
ve anlatmaya başlamış
ipe sapa gelmez tutarsız şeylermiş ama anlattıkları.
mevlana çıkartıp hırkasını vermiş adama
"anlamadın mı adam yalan konuşuyordu" demiş yanındakiler
niye hırkasını verdiğini merak ederek.
"ben" demiş
"yalan haberine hırkamı verdim"
"doğru olsaydı anlattıkları canımı verirdim"
bu durumda lafı kesmek düşüyor bana.
futbol kulüplerinin borçlarını tbb üstlenecek
-
kendi vatandaşının cebine bu kadar düşman bir iktidar dünya insanlık tarihinde görülmemiş olabilir.
megafonla adam azarlayan trafik polisi
-
caddebostan - bostanci sahilyolunun lodos sebebiyle sagdaki uc seridinin gole donusmesi sonucu trafik soldan tek serit akmaya calismakta. surucusu cok darlanmis olacak ki bir sahin sag seritten suyu yardira yardira ilerlemekte. bu esnada yurdum trafik polisinin anonsu insanlari kopartir :
"sahin! sahin! soldan git! bogulacaksin.."
her gittiği yerden check-in yapan insan
-
aslında bana zararı olmamasına rağmen ağzının ortasına ayağımın altıyla yapıştırmak istediğim arkadaşdır bu insan. nedenini anlayamadığım bir şekilde bulunduğu yeri insanlara duyurma merakıyla yanıp tutuşur. gerçi nedeni konusunda bazı fikirler yok değil tabii. misal twitter ve facebook'un nasıl insanların hayatına bu kadar adapte olduğuyla ilgili bir şeyler okumuştum. kilit cümle, bu ortamların insanlara kendilerini "önemliymiş gibi" hissettirmeleriydi. bir nevi özgüven pompası yani. ama çok gerizekalı değilsen insanların senin "herkeşlere ne kadar sosyal olduğumu göstermem lazım" triplerinden sıkıldığını da biliyor olman lazım artık. hele ki bir de "ne ekşınlı hayatım var be" tadında yorumlarını da eksik etmiyorsan..
misal bir yere eğlenmeye mi gitti arkadaşlarıyla bu, çaaaaat "kopmacaaa - tuğçe is @bilmemneresi w/43 others". vay anam vay.. biz evde arka sokaklar izlerken tuğçe kopuyor, seratoninin dibine vuruyor.. onu da geçtim, yemin ediyorum facebook'da kendisiyle birlikte 23-24 kişiyi tagleyeni gördüm. iş için bir mail istesen 3 gün sonra cevap döner ama...
daha acayibiyle metrobüste karşılaştım. 200 kişi yekpare halde yolculuk ediyoruz, ben orada nefes almak için son çırpınışlarımı yaparken, köprüye geldiğimiz an 3-4 kişinin birden telefonlarına saldırıp check-in yaptıklarına şahit oldum. zannedersin köprünün üstünde parti veriyoruz anasını satayım. ulan metrobüstesin be kıçımın kenarı, millet dayıyor sana o esnada, sen gidip "kıtalar arası yolculuk eki eki - buğracan is @boğaziçi köprüsü w/299 others"
whatsapp'ta gönderilen ses kaydını tekrar dinlemek
-
sanırım herkesin yaptığı şey. garip bir takıntı. hani yazdığımızı zaten görüyoruz sanırım o yüzden. profil fotosunun yanında beliren o play tuşunun dayanılmaz cazibesi belki de.
hiç olmadı insan egosunun bir parçası, kendini seven insanın kendini dinlemesi. diğer taraftan sesi dışardan dinleyince farklı gelmesi ya da konuşmayı dinleyerek düzeltme isteği. takıntı kesin takıntı.
illa dinleyeceğim gönderdiğim sesi. manyak mıyım neyim?