hesabın var mı? giriş yap

  • mathilda: leon, i think i'm kinda falling in love with you.
    it's the first time for me, you know?
    leon: how do you know it's love if you've never been in love before?
    mathilda: 'cause i feel it.
    leon: where?
    mathilda: in my stomach. it's all warm. i always had a knot there and now... it's gone.

    (bkz: leon)

  • konusu avrupa'da geçen, son dönem woody allen filmlerinden biri. üstat 76 yaşında olduğundan kimi eski filmlerinde (play it again sam, manhattan, annie hall) olduğu gibi alter egolarını artık kendisi oynayamamakta. açıkçası owen wilson' ın alter ego performansı için kuşkularım vardı fakat filmi izlediğimde bu kuşkuların yersiz olduğunu gördüm. filmle ilgili söylenebilecek hemen hemen her şey söylenmiş fakat şu gözden kaçmış ;

    --- spoiler ---

    gil pender'in nişanlısı inez ve ailesi, günümüzün acımasız, rekabetçi, parayı en üstün değer olarak algılayan insanlarını temsilen oradalar. kendisinden farklı olanlara her daim kuşkuyla bakmaları ( kahramanın peşine dedktif takmaları) önemli bir detay olarak karşımızda ayrıca kendi aralarındaki ilişkinin bile metalaştığı şu örnekten anlaşılabilinir ; babasının ani rahatsızlığı sonucu gittikleri geziyi iptal ederek otele döndükleri sırada , odadaki inci küpesinin kaybolduğunu anlayan inez , babası için doktora haber verirken aynı sırada küpeleri içinde güvenlik görevlilerine haber vermekte. bunu ayan beyan yapmasına rağmen hiç kimseden tepki almamakta aksine bu davranışı hasta olan babasınca bile onaylanmaktadır. karakterler için insan hayatı ve sahip olduğu metalar hemen hemen aynı önem dercesine sahip olduğu gözümüze sokuluyor.

    --- spoiler ---

  • yalniz haberin icerigini okuyun. söyle devam ediyor kilicdar:

    ‘hiçbir yere aday olmayacağım. partidekiler aday olacaksın derse o görevden kaçmam’ dedi.” klasik yalanlari yani.

  • - aa cenk nabıyosun? aysun mu o?
    - evet.. sen zararsızsın dedi.. kafasına vazoyla vurup bayılttım ırzına geçiyorum şimdi...
    - aheuahe ilahi cenk.. söyle aysun'a cafe de zartzurt'a gidiyoz biz, oyalanmasın gelsin..
    - ühühühüh ibneler...

  • bu tur adamlarin hayat boyunca aradigi $ey rakam'dir.. bir rakam bulduklari zaman hemen onu hesaplayip saglamaya onunla ilgili ilginc gercekleri cikarmaya cali$irlar.. ornek verecek olursak kahvede ya da berberde bir muhabbet gecer "ismet abi bak insan damarlarini uc uca ekleyince dunyayi 7 kere dolaniyormu$" denir denmez hesaplayan adamimiz trigger olur ve ba$lar: "dur hikmet hesaplayalim.. dunyanin cevresi 40 bin km.. 7 kere dolandigina gore dort kere 7 28 yakla$ik 280 bin km uzunlugunda bizim tum damarlarimiz.. her damar 1mm kalinliginda desen ortalama olarak senin kilon kac 87 mi.. bol 87 carpi 1500 bolu 2 arti 5.. bak dogru hesaplami$lar.."

    super matematik bilgileri yoktur ama dort i$lemi cok hizli cabuk yaparlar bundan keyif de alirlar..

    (bkz: ogreten adam ve oglu)

  • kahramanımız ve kuzeni 5 yaş grubunda, anasınıfına devam etmektedir, kahramanımızın kendisinden 5 yaş büyük ablası da aynı okulun ilkokuluna. okul, lise, ilköğretim ve anasınıfının birlikte eğitim gördüğü geniş çaplı bir okuldur. 10 kasım törenleri öncesi, abla törende okuyacağı şiiri evde yüksek sesle ezberlerken, kahramanımız ve kuzen de, bir an önce büyüme isteği ve heyecanıyla aynı şiiri ezberlerler. aynı abla, din dersi için sübhaneke'yi de ezberlemiştir, tabii bizimkiler de onunla birlikte...

    10 kasım törenlerinde tüm okul bahçeye dizilip lise ve ilköğretim sınıflarından öğrenciler, dramalarını yapar, şiirlerini okurlar, öğrenciler ayrı ağlar, öğretmenler, veliler ayrı... tören sonunda okul müdürü, anasınıfındaki yavrucakları da taltif etmek ister, "anasınıflarından da şiir okumak isteyen varsa memnun oluruz" tadında bişeyler geveler.

    kahraman ve kuzen, heyecanla el kaldırırlar, sahneye koşarak çıkar ve yanyana dikilirler. mikrofon boylarına göre ayarlanır. bizimkiler aynı anda başlarıyla selam verip başlarlar şiire(!):

    sübhaneke!

    sübhaneke
    allahümme
    ve bihamdik....

    tüm okul kopar, 10 kasım ciddiyeti yalan olur...

  • dünyanın en büyük firmalarından birisi olan shell'in türkiye'de yaptığı muazzam kampanya. ortalık yıkılıyor su anda. biliyorum; haberini alır almaz shell istasyonlarına koşmamak elde değil ama sakin olun biraz.
    kampanya şu;
    https://i.hizliresim.com/o6qo0k.jpg
    https://i.hizliresim.com/g9vo2r.jpg
    https://i.hizliresim.com/9dwmgk.jpg

    bakmayanlar için özetliyeyim. shell mobil uygulamasını yükleyip listede adı geçen shell istasyonlarından birisine gidersen ve uygulamnın sana verdiği kodu istasyon görevlisine söylersen, ülker çikolatalı gofret 0,75 tl. evet kampanya bu. ayrıca her telefonla yani her kodla bir tane alabiliyorsunuz. ve bu kampanyayı yapan dünyanın en büyük şirketlerinden birisi. alay etmek gibi bir şey diyeceğim de ben de olsam bu milletle alay ederim zaten.

    arkadaşlar tam olarak emin değilim ama bu ülker çikolatalı gofret bim veya a101 de zaten 50 kurus falan. olmadı carrefour'dan 0,70 tl'ye hiç zahemetlere girmeden alabilirsiniz. üstelik sayı sınırlaması yok. istediğiniz kadar alın.
    https://www.carrefoursa.com/…gofret-40-g-p-30098860

    sonuç olarak shell gibi dünyanın en büyük şirketlerinden birisinin yapmış oldugu çok özel bir kampanya. teşekkürler shell.

  • aile hekimliğinin zorluklarından biridir gezici hizmet. mesleki jargonu mobildir.

    evet ortada bir hizmet vardır ama devletçe içeriği belli değildir. türk işi yani. her ilde farklı şekilde uygulanır. kimi köye gider ilaç yazar, kimi aşı yapar, kimi yatan hastalara bakar, kimi de hiç gitmez gitmiş gibi yapar.

    yıllar önce bulunduğum doğu ili genelinde, ailelerin maddi ve coğrafi imkansızlıktan hastaneye ulaşması zor olduğundan, aşı-izlem gibi uygulamalar yapılıyordu mobilde. biz de giydik önlüğümüzü, gittik aşı ve izlem yapmaya. tabi köyde bir korku havası, beyaz önlüğü gören çocuklar kendini oradan oraya atıyor.

    bir evin kapı girişinde aşı yaparken, arkadan birinin yaklaştığını hissettim, sırtıma dokundu. dönüp baktığımda önünü ilikliyordu yaşlıca bir amca. doğu şivesi ile "hocam çok yaşlı bir babam var, ölüm döşeğinde ama rica etsem bir tansiyon bakar mısın, çok üzülüyorum." dedi.

    zaten hayır demezdim ama bu nezaket karşısında bekletemedim bile. aile sağlığı çalışanı aşıları yaparken ben de gittim dedeye bakmaya. yürürken oğlu, dedenin ne kadar dindar olduğunu anlatıp durdu. 10 yıldır yatıyormuş kısmı felçli ve 10 yıldır sürekli tesbih çekip dua ediyormuş. geldiğimizde ben dedenin olduğu odaya girince, oğlu da terlik getirmeye yandaki evine gitti.

    köyde yaşayanlar bilir, evin dışında ufacık bir odada yatıyor dede. giriş kapısı 170 cm. penceresi yok. her taraf yeşile boyanmış, kapı bile. köşede hafif bir yükselti kenarında delik, hem tuvalet hem banyo. duvarda dedenin, siyah beyaz flu askerlik fotoğrafı ama tavana sıfır :) bir de üzerinde bilmem ne ticaret yazan, kenarları iğrenç kırmızı plastikten kare şeklinde ve çok ses çıkaran saat, tabi o da tavana sıfır. sanırım bir de kuran var başucunda asılı. yerler plastikten yapılmış ahşap desenli örtü (bkz: marley) ama zemin düz olmadığı için taşlar batıyor ayağa. ve yaz günü bile soğuk yerler.

    aklımda soru işareti. 10 yıldır televizyon olmayan odada ölmeyi bekleyen dede. sıkılmadan bunalmadan. sürekli yorgan altından tesbih çekerek 10 koca yıl.

    yer yatağına uzanmış, arkası dönük, üstünde 5 kat yorgan.

    yatağa yaklaşıp dedeyi uyandırmak adına silkeledim. "dede, dedee, deeeeddeeee"

    hafiften hareketlenir gibi olunca, ben de arkamı döndüm çantadan tansiyon aletini almak adına.

    o sırada bir hızlı hareket oldu dededen. ne olduğunu anlamadım. birden doğruldu, ben de hızlıca anlamak için ona doğru dönünce göz göze geldik. gözlerini sonuna kadar açmıştı. ve susuz kalıp çatallaşmış sesine rağmen bağırdı bana.

    dinim islam, kitabım kuran, peygemberim muhammed aleyhisselam.

    olayı anladım ama gülmekten konuşamıyordum. dede sınavına çok iyi çalışmıştı ama muhtemelen beyaz önlük yüzünden kafası karışıp, cevapları yanlış zamana denk getirmişti. hani yetkim olsa alırdım cennete. o kadar kesin, kararlı, inanmış söyledi. sonra bende beklediği azraili mi bulamadı yoksa farkına mı vardı bilmiyorum arkasını dönüp yine yattı.

    bir iki ay sonra da zaten defin raporu için geldi oğlu.

    dedem umarım cevapların doğrudur. ne güzel şey değil mi, böylesine inanmak :)