ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
beyin cerrahisinin tus'ta en son sırada olması
-
bundan yıllar önce durum tam tersiydi. cerrahi bölümlerin alt sıralara, dermatoloji ve mikrobiyoloji gibi "risksiz" bölümlerin üst sıralara taşınmasındaki temel sebep, doktorların artık risk almak istememesi. çünkü riskli her ameliyat, doktor için de bi risk oluşturuyor. hasta yakını tarafından darp edilebilir veya daha kötüsü dava edilebilir. sonuç çıkmasa bile adam işini gücünü bırakıp o stresi yaşayıp ifadeye çağrılacak, derdini anlatacak. sırf bu dava işleri için hastanelerde dolaşan avukatlar olduğu söyleniyor. amerikan tarzı bu sistem yüzünden yıllar içinde önemli ameliyatları yapabilecek doktor bulmak da zorlaşacak. bizde sağlık sistemi ile gündemden düşmeyen tek şey doktorların maaşı fakat bu çarpıklığı anlayabilmemiz için de hemen her şeyde olduğu gibi yıllar geçmesi gerekiyor.
riskli ve uzun süren ameliyatların yapılmak istenmemesindeki bir diğer etken de kazanç. basit bir cerrahi girişim ile saatler süren bir operasyonun sonunda kazanılan para da neredeyse aynı. dolayısyla önemli bir ameliyatı yapmak yerine daha risksiz daha az zaman ameliyatları yapmak ve sürümden kazanmak daha mantıklı bir hal almış.
bir düşünsenize hastanın masada kalma ihtimali olan 4-5 saatlik bir ameliyatı yapmak mı mantıklı yoksa güzellik için gelen birine botox yapıp durmak mı? kim neden daha az para kazanarak dava edilme riskini alsın?
dolayısıyla tusa giren kişiler de risk içermeyen ve daha fazla para kazanabileceği bölümlere yöneliyor.
velhasıl sağlık sistemini iyi irdelemek lazım. tıpkı eğitim sistemi gibi sağlık sistemi de düşünüldüğü gibi olmayabilir.
yaşanmakta olan ve yaşanan olayları bir bütün olarak ele almak gerekir diye düşünüyorum.
ben bu twitter'a falan hepsine karşıyım
-
cumhurbaşkanı erdoğan, atatürk havalimanı'na yaptığı ziyaretten sonra açıklamalarda bulundu. saldırının yaşandığı alana giden erdoğan, burada yetkililerden bilgi aldı.
havalimanındaki bir taksicinin sosyal medyada, saldırının ardından şoförlerin yaralılardan ve yolculardan çok fazla para aldığına dair iddiaların hatırlatması üzerine, erdoğan, şu açıklamayı yaptı:
"biliyorsunuz ben bu sosyal medyaya karşıyım. bundan dolayı da bana çok saldırı da oldu. ben bu twitter'a falan hepsine karşıyım ve bunları paylaşmıyorum. kendim de kullanmıyorum. benim adıma kullananlar var, o ayrı mesele. o ahlaksızlığı yapanların ahlaksızlığı kendi üzerinedir. bunları hiç takmayın" ifadesini kullandı.
http://www.cumhuriyet.com.tr/…hepsine_karsiyim.html
sosyal medyaya karşısınız tabi çünkü bütün pislikleriniz sosyal medya sayesinde ortaya çıktı, çıkıyor, çıkacak ve yayılacak. havuz medyası sizin sırtınızı sıvazlayıp, pisliklerinizi sürekli örtbas ettiği için, twitter ve facebook sayesinden haberimiz oluyor her şeyden.
karşısınız çünkü olumsuz eleştiri duymak, okumak istemiyorsunuz.
karşısınız çünkü insanların sosyal medya sayesinde nasıl haberleşip birlik olduğunu, size karşı omuz omuza mücadele verdiğini gördünüz.
karşısınız çünkü yeni bir şeyler okumaya, öğrenmeye, paylaşmaya, yardımlaşmaya tahammül edemiyorsunuz. istiyorsunuz ki herkes bir başına olsun, cahil olsun, kandırmak kolay olsun.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
o değil de çamaşır makinesinde niye cam pencere var. koca makine yalan mı söyleyecek yıkıyor lan işte.
emrah serbes
-
zamanında emrah serbes trendine ayak uydurup kendisine hayranlık beslemediğim için bir oh çektiren adam.
aynen böyle devam bro.
üniversitelerin mottoları
-
eskişehir osmangazi üniversitesi yazılı olmayan mottosu : "ama bizim mühendisliğimiz anadolu üniversitesinden daha iyi"
aniden sahibinin yüzünü ısıran pitbull
-
pitbull'lar psikolojisi bozuk ve genetik hafıza problemi yaşayan hayvanlardır. siz onun dibinde severken koklaşırken bir anda sizin kim olduğunuzu ve nerede olduğunu unutur. kendisini tehlikede hissedip saldırıya geçer. bir pitbull'a asla güvenemezsiniz. istediğiniz kadar internette kötü köpek yoktur kötü sahip vardır deyin bu böyle.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
ilay (4 yaşında)...
ilay: anne çişim geldi.
romica: git yap kendi kendine, aaa büyüdün artık.
ilay: ya yaparım da, tuvalette nikroplar var! sen yaptırt o yüzden.
romica: tamam ben yaptırırım ama onun adı nikrop değil, mikrop.
ilay: ben de öyle dedim, tuvalette nikroplar var.
romica: tuvalette mikroplar var, miiiiiiiii, tekrar et miiiii...
ilay: miiiiiiiiii...
romica: mikrop
ilay: mikrop
romica: afferin, gel elini yıkayalım, neden tuvalletten sonra elimizi yıkarız?
ilay: pis olmasın diye.
romica: evet, neden pis olur peki?
ilay: çünkü tuvalette * nik...
romica: çünkü tuvalette ne var?
ilay: off, bok var!!!
romica:!!%*?!!
wi-fi'nin okunuşu
-
(bkz: koyt)
rte'nin fenerbahçe taraftarını tehdit etmesi
-
hodri meydan, hepsini kayıt altına al bakalım. 20 30 milyonluk camialara gider yapmaya senin bile maçan yemez reis.
ölümcül frp enstantaneleri
-
yine vampire the dark ages
gm: "ve iste size bu kutsal kilici veriyorum.. isa'nin en son yemek yedigi kaptan yapilmistir.."
player: "e iyi de biraz buyuk diil mi?" (boru degil kardesim, bildigimiz long sword iste)
gm (istifini bozmadan) "isa cok yerdi."
julia child
-
--- spoiler ---
1948 yılında 2. dünya savaşı sırasında, amerika’nın sri lanka’daki istihbarat üssünde tanıştığı kocasıyla kendini bir anda paris’te buluyor. o yıllarda martha stewart daha new jersey yaylalarında uçurtma uçuruyor. ( hiç sevmiyorum ki )
hayatında hiç yemek yapmamış olan 36 yaşındaki bu kadın, (evet bu yaştan sonra yemek yapamam diyenler için gelsin)sadece kocasını doyurmak amacıyla, dünyanın en önemli yemek okulu le cordon bleu’ye başvuruyor. ev kadınları için üstünkörü hazırlanmış olan kursa kaydolmayı reddedip, daha zorlu bir programda yer alabilmek için, okulun bodrum katındaki askerlerin eğitildiği sınıfa yazılıyor. 1.88 metre boyuyla hayatında ilk defa göze batmıyor.
hollandaise ve bearnaise sosları arasındaki farkı bilmemenin ayıp olduğu bir ülkede inat ediyor ve diplomasını alıyor. ilk kitabını yazması mükemmeliyetçiliği yüzünden 10 senesini alıyor. 785 sayfayı bulan bu ansiklopediyi önce hiçbir yayınevi kabul etmiyor. ancak, bir yumurta tarifini geliştirirken bile bir orduya yetecek kadar yumurta harcanmış olan bu cevheri sonunda birileri keşfediyor ve işte o kitap bugün 40. yılını kutluyor. kitabını takiben televizyonlarda bilinen ilk yemek programını hazırlayıp, o güne kadar karınlarını donmuş gıdalar ve tatsız güveçlerle doyurmuş amerikan halkının gözlerini daha lezzetli bir dünyaya açıyor.
bu şarap düşkünü, enerji dolu, komik, sabit fikirli, kalın titrek sesli, dağ gibi kadının adı julia child ve ben onu çok seviyorum.
fransa’da yaşadığı yılların anlatıldığı kitap için verdiği röportajda, 90 yaşında olmasına rağmen, 50 küsür sene önce paris’e adım attığı gün yediği ilk yemeği en ince detayına kadar hatırlayan bir kadın.
julia child’ı bu kadar sevmemin sebebi sadece bu inanılmaz hafızası değil. beni en çok etkileyen özellikleri inatçılığı, bilgiyi cömertçe paylaşması, yanlış yaptığında asla özür dilememesi ve ağzından düşürmediği “ben yapabiliyorsam, siz de yapabilirsiniz.” cümlesi.
--- spoiler ---
bedava dondurma çubuğu çetesi
soylu'nun saat satan afrikalılara dair açıklaması
-
insani açıdan en düzgün ve ahlaklı grup bu insanlar sığınmacıların içinde. aferin.
32 çocuk yapıp kaymakamlıktan yardım bekleyen adam
-
kaymakamlığın kendisine yardım edip çükünü keseceği kişidir.
otuz iki çocuk yapan bir adama yapılacak en mantıklı yardım budur.
belli ki adam nasıl kullanacağını bilmiyor, en iyisi kesin gitsin.