hesabın var mı? giriş yap

  • kişilere parti ve parti başkanlarının ismi söylenmeden açık uçlu olarak hangi partiye oy vereceksiniz sorusu sorulduğunda seçmenlerin oy verecekleri partiler (kararsızlar dağıtıldıktan sonra)
    akp %29,1
    chp %27,2
    iyip %13,8
    hdp %9,8
    mhp %7,3
    deva %4,7
    gelecek %2,2
    saadet %1,6
    dp %1,1
    tip %1
    memleket %0,9
    diğer %1,3

    parti ve parti başkanlarının isimleri kişilere söylendikten sonra seçmenlerin oy verecekleri partiler (kararsızlar dağıtıldıktan sonra)
    akp %28,3
    chp %26,6
    iyip %14,1
    hdp %9,6
    mhp %7,1
    deva %5,8
    gelecek %2,7
    saadet %1,3
    dp %1,1
    tip %1
    memleket %1,3
    diğer %1,1

    2. turda hangi adaylara oy verirsiniz?
    meral akşener %54 / tayyip erdoğan %46
    kemal kılıçdaroğlu %54,2 / tayyip erdoğan %45,8
    ekrem imamoğlu %59,5 / tayyip erdoğan %40,5
    mansur yavaş %58,1 / tayyip erdoğan %41,9

    erken seçim yapılmalı mı?
    evet %58,7
    hayır %30,8
    kararsız %10,5

    yapılacak seçimde tayyip erdoğan'ın tekrar cumhurbaşkanı seçilmesini ister misiniz?
    evet %34,2
    hayır %54,9
    kararsız %10,9

    hükümeti/cumhurbaşkanını kaçak göçmen konusunda başarılı buluyor musunuz?
    evet %17,2
    hayır %75,9
    kararsız %6,9

    ekonominin yönetilmesi konusunda hükümeti/cumhurbaşkanını başarılı buluyor musunuz?
    evet %27,9
    hayır %65,1
    kararsız %7

    orman yangınlarıyla mücadele konusunda hükümeti/cumhurbaşkanını başarılı buluyor musunuz?
    evet %24,9
    hayır %62,3
    kararsız %12,8

    seçmenin oy verme davranışını en çok etkileyen faktörler
    partilerin ekonomi politikaları %77,5
    mülteci/kaçak göçe karşı partilerin politikaları %75,2
    partilerin hukuk ve demokrasi konularına bakışı/tutumu %66,3
    parti liderleri/adayları %64,2
    partilerin ideolojileri %64
    partilerin eğitim politikaları %63,1
    partilerin sağlık politikaları %54,2

    araştırma 2460 katılımcı ile 21-28 ağustos arasında yapılmıştır. katılımcılar son cumhurbaşkanlığı seçimine uyumlu olarak seçilmiştir.
    araştırma 26 il ve bağlı köy/mahallelerde, kent/kır dağılımına uygun şekilde, yaş/cinsiyet/eğitim/gelir kotalarına uyularak yapılmıştır.

    avrasya anket kaynak
    23 derece

    kişilere parti ve parti başkanlarının ismi söylenerek sorulduğunda kararsızlar dağıtılmadan önceki anket sonucu
    akp %24,3
    chp %22,8
    iyip %12,1
    hdp %8,2
    mhp %6,1
    deva %5
    gelecek %2,3
    saadet %1,1
    dp %0,8
    tip %1,1
    memleket %1
    diğer %1
    kararsız %14,2

    edit:
    kişisel yorumum:
    çoğu anket şirketi kararsızların %75'e yakınının muhalefete yakın olduğunu söylüyor. seçim zamanı ekonomi düzelmezse bence de kararsızlar muhalefet partilerine oy atacaklar.
    14,2'lik kararsız oyun %25'ini cumhur ittifakına yazarsak 24,3+6,1+3,55=33,95
    kararsızların %75'i 10,65 puan ediyor bunun da %75'ini millet ittifakına yazarsak millet ittifakı %43,68 çıkıyor.
    seçimin olacağı güne ülkedeki sorunlar (özellikle ekonomi ve sığınmacı sorunu) çözülmeden gidersek bu tabloya göre millet ittifakı oy oranı %48'lere yaklaşıp mecliste 301 vekil sayısına (salt çoğunluğa) ulaşabiliyor. millet ittifakı oyu seçime kadar artmasa bile mevcut seçim sisteminde diğer muhalefet partilerinin bazılarının ittifaka katılmasıyla %50 oy oranına ulaşılabilir. cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda ise gösterilecek adaya göre muhalefet oldukça avantajlı durumda.
    son olarak 128 milyar dolar nerede?

  • ülkem adina güzel bir gelisme. hadi bakalim kopektaparlar laf degil icraat zamani. barinaklardaki kopekleri evinize alın da görelim.

  • kendisiyle 2 yıl önce 2-3 kere aynı masada bulunmuştum. o zamanlarda kaç tane arabayı haşat ettiğiyle, istediğimi yaparım kimse birşey diyemez havasıyla konuşuyordu. sonradan sinan çetinin oğlu olduğunu öğrendim ki onu da kendi babasının çalışanların çoğunu minimum maaşla çalıştırdığını gururla anlatarak ve bunun şark kurnazlığı değil ticari zeka olarak gördüğünü söylüyordu.

    o zamanlar kendisiyle tanışma sebebim bir arkadaşımla olan muhabbetleriydi. daha sonra arkadaşımla aralarındaki şeyi bitirmişler. sebep ise rüzgar çetinin arabayı manyak gibi kullanması, arkadaşımın korkuyorum, düzgün kullan demesi üzerine kavga etmeleri ve en sonunda kendisine hakaret etmesi olmuş.

    haşat ettiği arabalarla, ve babasının insanları az maaşla çalışmaya zorlamasıyla övünen biri için hiç üzülmüyorum açıkçası. keşke hayatını kaybeden polis emniyet kemerini taksaydı da çocuklarını babasız bırakmasaydı. zira bazılarının babaları çok güçlü, onlara birşey olmuyor.

  • “kutsal kitaplarda çokça adı geçen ‘şeytan’, gerçek dünyada size ahlak dersi veren bir yobazdan başka bir şey değildir.” friedrich nietzsche

  • olmamış olayları olmuş gibi göstererek nasıl bir haz alıyorsunuz amk ergenleri sizi. sözlüğün iq puanı düştü sizin yüzünüzden.

    başlık başa kalmış.

  • başlığı altında %9 alkol oranlı xtra shot'tan 4 tane içip %36'lık alkol aldığını sanan, yüzde kelimesinin anlamını bilmeyen gerizekalıları ortaya çıkarmış olan biradır.

  • bu psikolojik meseleler konusunda en etkileyici isim olan freud şöyle söylüyordu: para bir çocukluk arzusu değildir ve bu yüzdendir ki para mutluluk getirmez. aşağı yukarı böyle bir cümle kurmuştu. freud'u takip eden çağdaş isimlerden birisi olan adam phillips şunu söylüyordu: psikanalitik bir seansın iki temel kuralı vardır: aklına geleni söyle ve çıkarken parayı ver. para ve psikanaliz arasındaki ilişkiler o denli yoğundur ki mesela, john forrester adında bir tarihçi "hakikat oyun ları" başlıklı kitabının altbaşlığı olarak "yalanlar, para ve psikanaliz" üçlüsünü seçmiştir. para ve psikanaliz ayrılmaz birşeydir ve bunu psikoloji düzeyinde de genelleyebiliriz. tarzını hayranlık uyandırıcı bulduğum bir başka psikanalist olan jacques lacan, bir sürü sıradışılığının yanında servetiyle de meşhurdur. psikanalizin kendisine kazandırdığı serveti açıkça ifade etmiştir.

    para vermezseniz seans olmaz. para verirseniz iyileşeceğinizi garanti etmez kimse ama psikoloji temelli bir seansın, bir iyileşme talebi olan terapi sözcüğünün içinde barınan kural budur: dertlerinin karşılığında para vereceksin. genelde parayı daha mutlu olmak için harcarız, dertlerimizi bir anlığına unutabilmek, mutlu görünmek için falan filan..para karşılığında bir parça mutluluk satın almaya çalışırız ancak para bir çocukluk arzusu olmadığı için hüsrana uğrarız. oysa terapiye dayalı bir seansta hem para verirsiniz hem de kendiniz için can sıkıcı olan, mahrem olan, sizi boğan, yaşamınızı daraltan, hayatınızı zindana çeviren sıkıntılardan bahsedersiniz. burada söz konusu olan paranın ve mutsuzluğun değiş tokuşudur, mutlu olmak değil, daha az mutsuz olmaktır amaç. adam phillips'in dediği gibi, anlatırsınız ve bunun karşılığında para ödersiniz. anlatabileceğiniz yakınlarınız olduğunda bu denli çetrefilliğe gerek kalmadan kendi kendinize sorunlarınızla başedebilirsiniz belki ama, yalnız hisseden, hayalkırıklığına fazlaca uğramış diğerleri için terapi bir iyileşme vaadidir.

    psikoloğa verilen para nereye gider? görünürde sadece oturur ya da uzanır ve konuşursunuz, içinizdeki sıkıntıyı anlatırsınız. seansın çıkışında maddi bir şey elde edemezsiniz tabi ki, ceketinizi alır ve çıkarsınız. bu anlamda çoğumuz için boşa verilen paradır bu. oysa işleyen bir terapide seansın girişi ve çıkışı arasında birşey olur: paranız azaldığı gibi sizi boğan, sıkıştıran dertleriniz de bir miktar azalır. dediğim gibi, işleyen bir süreç olursa mümkündür bu. yani nefes almaya başlarsınız, aslında yaşamlarımızı sürdürmek için en gerekli şeylerden birini, ruhsal bir rahatlama halini satın almışsınız demektir. para karşılığında nefes almak.. fena bir sözleşme değil bu bence.

    paranın şöyle de bir niteliği vardır ki, paradan konuştuğumuzda aslında hep başka şeylerden konuşuruz. psikologa verilen ücretten bahsettiğimizde, bir kişinin kazandığı parayı hesaplamaya başladığımızda, böyle bir süreçte cebimizdeki para eksilmeden bir kazanç elde etmeyi umduğumuzda, boşa verilen para gibi nitelediğimizde.. hep başka şeylerden konuşuruz. bir psikologun ücretini dillendirip durmak terapiye karşı gösterilen bir dirençtir. şunu söyler gibiyizdir psikolog ücretlerinin fahişliğinden bahsettiğimizde: yaşamımda sorunlar var ama bunları sadece ben biliyorum, içimde tutabilirim ve böylece param da cebimde kalır. sorunlarla yaşayıp gitmekten tutun da kendi kendine iyileşmeyi denemeye varana kadar pek çok bencillik vardır burada. belki de kendi kendimize bir yolunu bulmayı denediğimiz için bile hastalanmış olabilir ruhumuz ve şimdi bu sorunu da kendi kendimize çözmeyi denemek tam bir kısırdöngü gibi geliyor bana.

    şu ana kadar ödenen paranın miktarından hiç bahsetmedim. çünkü terapilerde elbette minimum bir ücret vardır ve bu ücret terapistin kendine göre belirlediği bir miktardır. fakat ne kadar para ödeyebileceğiniz de son derece konuşulabilir bir şeydir terapilerde. dışarıdan bakıp da bir psikologun 300 ,400,500 liralar almasına kafa yormak ve baştan vazgeçmek yerine bir konuşmak, durumu değerlendirmek daha sağlıklı olabilir. hiç para vermemek gibi birşey sözkonusu değildir çünkü öyle olsaydı terapi olmazdı ismi.

    son olarak şunu söyleyeceğim: bir psikoloğun seans ücreti kendi iç hesaplaşmanızın da yansımalarından biridir. buna değer mi diye sorup duruyoruzdur ücreti sorguladığımızda. o kadar para vereceğim ama elime ne geçecek diye düşünüyor gibiyizdir, bunun şüphesi vardır. oysa tüm bu hallerimizde söz konusu olan ruhumuzdan birşeylerin çıkıp gitmesinden, dile dökülmesinden, hiç tanımadığımız yönlerimizi keşfetmekten duyduğumuz korkudur. kendimize takıntılı derecede bağlıyızdır ve kendi kendimize çözebileceğimize inanmışızdır. oysa kendi kendine çözme halleri genelde yalnız kalmış olmanın yansımalarıdır. ve hissettiğimiz pek çok sıkıntının kaynağında da yalnız kalmış olmanın dehşeti ve sonrasında bir çözüm olarak kendi kendimize geliştirdiğimiz takıntılı savunmalar vardır.

  • bildiğiniz gibi 12 farklı insan , 6 defa ay'a iniş yaptı. apollo projesi kapsamında bu insanlar her indiklerinde ay'a bayrak diktiler.

    ay yolculuklarında dikilen altı bayrağın hepsi şu anda bembeyaz olmuş durumda; çünkü kullanılan 5.90 dolarlık naylon, 50 yıldır yüksek radyasyon altında 14 günlük +100 derece ve -150 derece sıcaklık çevriminde rengini kaybetmiş durumda.

    peki bayraklar duruyor mu?

    buzz aldrin bayrakların roketlerin kalkış gücünden dolayı sağa sola saçıldığını söylemiş.

    ancak nasa, 2009'da ay'ın yörüngesine yerleştirdiği gözlem uydusu lro'yu apollo 12-14 ve 17 bölgelerine odakladı; bırakılan izleri ve bayrağı fotoğrafladı.

    tık 1
    tık 2
    tık 3

    ayrıca tüm bunlara ek olarak da burada da ay'ın yüzeyine iniş yapılan tarihlerin ve misyonların listesi. görülebilir

    özellikle 2013 yıllında ay'da yürüyen çinli robot yuto rover dikkat çekici. çin, 2021'den sonra ay'a insan gönderen ikinci devlet olabilir ve dolayısıyla ay yüzeyinde çin bayrağının dalgalanışını da görebiliriz.

    ayrıca araştırırsanız ay yüzeyinde, dalgalanmasa bile, şu anda bir arjantin futbol kulubünün de bayrağının olduğunu öğrenebilirsiniz.

    (bkz: independiente)