hesabın var mı? giriş yap

  • başlığı görünce herkesin aklına sürücünün kadın olduğu geldi değil mi?

    yanılmadınız.

    yakınlarına sabır dilerim.

    tanım : kadın sürücüdür.

    çok sayıda mesaj gelmesi editi : kadınların koordinasyon eksikliği erkeklere nazaran bariz bir şekilde ortadayken, konumuz da bu iken ; olayı kadın düşmanı olmama bağlayan mesajların yazarlarına selam olsun.

    konumuz trafik canavarlığından ziyade, fren yerine gaza basma hadisesi. koordinasyon eksikliği. bunu giderip araç kullanan kadınlara saygımız tabii ki olacak.

    ulen kalkışı zor bulup, kalkış hesaplaması yapmamak için kavşaklarda durmayan, yol vermeyen kadın sürücülere hiç mi denk gelmediniz? bir motorcu olarak kadın araç sürücülerini maalesef çok iyi tanıyorum.

  • bazı çok basit cümleleri var röportajlarında ve filmlerinde, okuyunca insanı bir düşünce alıyor, "hakikaten, niye öyle ki ya" diyor insan.

    http://25.media.tumblr.com/…4ks1bz1qcbjbso1_500.jpg

    http://24.media.tumblr.com/…v9a1pc1s1ag2ro1_500.jpg

    bazen birilerinin b yüzü olarak kalan, işlerin merkezinde yer almayan, çok büyük tiratlar atmayan bu tip insanlar 1-2 cümleyle hayatı, ilişkileri, insanları tuğla tuğla kitaplardan daha iyi anlatıyorlar.

    --- spoiler ---

    1968 yılında, henüz 22 yaşındayken, turkuvaz elbiseli kız kendisini minik bebeği kate ile birlikte, john barry tarafından terk edilmiş ve yalnız buldu. aynı sene gainsbourg’la tanıştı. hiç evlenmediği ama 1972 yılında charlotte adında ikinci bir kız çocuğu sahibi olduğu şarkıcıyla hayatı ise adeta gece boyu süren bir partiydi.

    jane ve gainsbourg korkunç kavgalar ettiler, hatta bir tanesi bir gece kulübünden eve dönerken birkin’in kendisini seine nehri'ne atıvermesiyle sonuçlandı, çift ve çocukları kendilerini daimi bir kamu gözetiminin içinde buldular. tabii mercek altında yaşamaya çalıştıkları bu hayata, gainsbourg’un her fırsatta flört eden yapısı –ki en çok tepki aldığı olay kızı charlotte henüz 12 yaşındayken düet yaptıkları lemon incest adlı şarkı ve bu şarkıya çekilen klipte kendisinin üstsüz kızının pantolonsuz vaziyette yatakta olmalarıdır- pek yardımcı olmadı. ‘o insanlara tapmayı severdi ve kızını ne kadar sevdiğini gösterebilmek için de böyle bir klip çekip ona sarılması gerektiğini düşündü.’ diye açıklıyor birkin, ki bu da onların şöhret ve ekstrem bohemlikle dolu paralel evrenlerinde muhtemelen göründüğü kadar tuhaf değildir.

    ‘ben mükemmel değildim,’ diye itiraf ediyor birkin. bununla birlikte, alkole düşkünlüğünü hiçbir zaman yenemeyen gainsbourg hariç herkesin bu ayrılıktan hasarsız çıktığını söylemek mümkün. evet, belki kate ergenliğinin sonlarına doğru uyuşturucu bağımlılığı yüzünden tedavi gördü, ama neticede ileriki hayatında paris’te bir rehabilitasyon merkezi açtı ve şu anda oldukça başarılı bir fotoğrafçı. charlotte da özel hayatını oldukça sert bir şekilde gazetecilerden koruyabilen ünlü bir film oyuncusu oldu (derler ya hani, buyurun buradan yakın). ve birkin de gainsbourg’u terk ettikten sonra jacques doillon’la hayatına devam etti ve çiftin lou adında bir kızları oldu. bugün tüm kızları paris’te yaşıyor, ve birkin geniş ailesinin bir araya geldiği günlerden ve bir büyükanne olarak her zaman ne kadar arandığından mutlulukla bahsediyor.

    gainsbourg’u terk ettikten sonra bile ilişkileri oldukça karmaşık ve tutkulu olmaya devam etti –o defteri kapatacak kadar burjuva olmadılar. gainsbourg birkin’in söylemesi için şarkılar yazmaya devam etti, birkin de bu şarkıları büyük övgülerle söylemeye devam etti (‘onu terk ettiğim için ne kadar acı çektiğini anlatan o şarkıları söylemek zorunda olmam gerçekten çok kötüydü.’ diyor). gainsbourg lou’nun vaftiz babası oldu, hayatının sonlarına doğru da sık sık akşam ne pişireceği gibi şeyleri birkin’le paylaşmak için ona telefonlar etmeye devam etti.

    bu iş nasıl yürüdü, zor olmadı mı? ‘oh, hayır, hayır. ona bu konuda minnettarım,’ diyor birkin. ‘bu tamamen onun sayesinde oldu. ayrıldıktan sonra ancak terk edilen taraf görüşmeye devam etmek isterse arkadaşlık sürüyor. ayrıca serge bir röportajında şöyle bir şey söylemiş -ki bu röportajı ben daha yeni gördüm-, “sanırım onunla görüşmeye devam edeceğim, çünkü hayatıma giren çok pygmalionlar oldu ama jane muhtemelen en iyi eserimdi.”. ve ben de düşündüm ki “ah! pygmalion referansı her şeyi açıklıyor.”. babasını taparcasına sevmiş olan, erkek kardeşini idolize eden ve hep kendisinden çok büyük adamların çekimine kapılmış olan birkin, hayatının büyük bir kısmını çekici erkek karakterlerin gölgesinde geçirmiş.

    ama gainsbourg’u terk ettiğinde kendi özgürlüğü için ilk adımı atmış oldu. ‘aslında sadece onun olmamı istediği o güzel yaratık olmaktan kaçtım,’ diyor. ‘artık ne yapıp yapmayacağımı birilerinin bana söylemesini istemiyordum, ve onun oturma odasında hiçbir şeye dokunmama izin vermemesi, ve bana yasaklaması… ikinci bir kez baba evini terk etmek gibiydi – hani aileni terk ettiğinde kapıyı çarpmış olsan bile onlar nezaketlerini korur ve seninle görüşmeye devam ederler ya, onun gibi.’

    ve hakikaten, bugün ona bakınca - ilk solo albümünü yazmış olmasının heyecanını taşıyor, siyasi aktivizmiyle ilgili konuşurken çok tutkulu (şarkılarından birinin adı aung san suu kyi) – anlaşılıyor ki jane birkin’in fevri ve üzücü hayat hikayesi, onun kendi istediği gibi bir kadın olma çabasını anlatıyor.

    ama özgürlüğüne kavuşmasının bir bedeli oldu mu? o şu anda yalnız yaşıyor. dora adında bir bulldog köpeği var, ama birkin daha fazlasına özlem duyuyormuş gibi görünüyor. albümündeki ilk şarkı olan prends cette main’e bakıyorum, şarkının konusu hayatına son bir sevgili daha girsin isteyen ortayaşlı bir kadın. ‘sanırım 40-50 yaşlarındaki insanlar, özellikle 50 yaşın üzerindekiler, aynen bu durumu yaşıyorlar, ve üzerinde bir başka vücudun ağırlığını hissetmek güzel olurdu, birinin sana sarılıp üzerinde uyuması ve onu uyandırmamak için uyuşmuş olan kolunu nazikçe çıkarmaya çalışmak gibi şeyler… ben bu hissi tatmayalı ne kadar zaman olduğunu bile unuttum, 10 yıl, 12 yıl?’. bir başka şarkısı olan madame’ın sözlerine dikkatimi çekiyor, şarkının konusu birkin’in artık genç bir mademoiselle olmadığını fark ettiğinde yaşadığı korku: ‘biri sana “madame’ dediğinde artık kendinin aslında olduğunu sandığın o küçük çocuk, elf, ya da her neyse olmadığını fark ediyorsun. işte böyle, bir uyanıyorsun ki aslında dış görünüşünün artık içdünyanla bir ilişkisi kalmamış.’.

    ve, kesinlikle, birkin’in dairesinin mükemmel konumuna ve içindeki dağınık refah havasına rağmen, her birimiz gibi o da faturalarını ödeyebilmek için çalışmak zorunda. ama, belki, diyor, böylesi en iyisidir.

    ‘evet. çalışmak zorundayım. pek çok şeyin bedelini ödemek zorundayım. bazı insanlar gibi ben de hayatımın bir döneminde taklaya geldim ve o dönemim yüzünden hala çalışmak zorundayım. ama sonra düşününce fark ettim, aslında çalışmaya devam ediyorum çünkü çalışmasam çok yalnız kalırdım. ve ayrıca, insan her gün çocukları arayıp “selam, bu gece n’apıyorsunuz?” diyemiyor. bugün bu yaşıma rağmen hala çok çeşitli işler için teklif alıyor olmam bence çok hoş ve hatta şaşırtıcı. o yüzden, evet, bu konseri vereceğim, sonra da birileri kaba saba bir komedi filmi çekecekmiş, düşündüm ki “evet, neden olmasın, herkesin tek ihtiyacı böyle ucuz bir komedi filmi”. ve bu yüzden bu iş eğlenceli olacak.’.ve, evet, birkin, oldukça metanetli, kendi yolunda ilerlemeye devam edecek.
    --- spoiler ---

    kaynak: [http://www.telegraph.co.uk/…ng-to-her-own-tune.html http://www.telegraph.co.uk/…ng-to-her-own-tune.html]

    dipnot: çeviri şahsım tarafından yapılmıştır, lütfen kullanacak olursanız hem orijinalini hem burayı kaynak veriniz.

    dipnot2: o çocuk sesinin olgunlaşmış ve hatta yaşlanmış olmasına teselli şu nevi terennümleridir efendim: https://youtu.be/5bmggtzcpha

    gün içerisinde birkaç dakika bulunduğunuz gürültülü ve stresli ortamdan kaçıp huzur bulmak, belki bir nebze eskileri anmak isterseniz, bu performansı mutlaka dinleyiniz.

  • akan trafikte araç kullanırken, yola bakmak yerine yaren hanımın dişlerine bakan bir adet trafik magandası içeren reklamdır.

  • cop evde yasiyor oldugunuz gercegi.

    3 buyuk cop poseti dolusu gereksiz esyayi atmak icin geceyi beklemeniz. komsulardan cekiniyor insan.

  • her insanın hayatında en azından bir kere yaşadığı huzur.

    güzelce yüzünü yıkıyorsun. pencereyi açıp dışarı doğru geriniyorsun. kuş sesleri... güneşin yavaş yavaş doğuşu. sevdiğin kıyafetleri giyiyorsun...

    şaka lan şaka. perdeyi bile açmıyorum, güneş yüzüme vurmasın diye. pantolonu asansörde giyiyorum. sokayım böyle hayata.

  • belki bilardo.

    ama daha ilginci var. yaklaşık 25 yıldır bmw markalı otomobillerin kapılarında kapı ayar vidası veya civatası yahut aynı işlevi gören başka bir zamazingo yok. niye yok? çünkü kapıları robotlar tam da olması gerektiği noktaya lehimliyor da ondan yok. kusur olmayınca kusuru düzeltecek bir mekanizmaya da ihtiyaç yok.

    .

  • aşı hasta olmanızı engellemiyor. virüs girmeden önce bağışıklık sisteminize o virüse karşı talim yaptırıyor. aşıya rağmen hasta oldum demenin tatbikat yaptık ama yine de yangın çıktı demekten farkı yok.

    daha basit anlatılamazdı sanırım

  • "17'den 18'e düşmemiş, bu nasıl mantık. 17'den 18'e yükselmiştir. matematikte bilmiyor bunlar yahu." diye algıyı değiştirilecektir yiğit bulut, vb tarafından. sizce buna kimse inanır mı? bence inananlar çıkar.

  • kendinize saygı duymak istiyorsanız, size yapılan hiç bir saygısızlığı affetmeyin.. insanlar her saygısızlık sonrası daha da cesaretlenir size karşı, saygı sizin kişiliğinizdir, çizgilerinizdir. çizgileri olmayan insanlar saygı görmezler.
    ego hep bize kötü bir şey gibi sunuluyor, oysa ki kararında ve yönetilebilir bir ego her insan için olmalıdır.

    ayrıca, dozunda kötülük her insan için gereklidir..

    debe editi: çok fazla soru geldi, dozunda kötülük nasıl oluyor diye,
    bir insana kızmanız gerekiyorsa kızacaksınız, ayrılmanız gerekiyorsa ayrılacaksınız, siz bunları yapmazsanız bu enerji karşı tarafa geçer ve onlar hadsiz bir şekilde bunu yapar.

    zorunlu edit: bu entrynin debeye girmesi çok şaşırttı beni, çok fazla insan mesaj attı ve cevap veremedim.
    size zamanı olmayanın mutlaka başka birine zamanı vardır, size saygı duymayanın başka birine saygısı vardır.
    net olun ve size saygısı olmayan insanları şutlayın hayatınızdan, pollyanna olmayın.

    ve unutmayın herkes her şeyi bilerek ve isteyerek yapıyor, cezasız bırakırsanız yaptığının doğru olduğunu düşünür ve tekrar tekrar yapar..