hesabın var mı? giriş yap

  • yav sineği sıkıp yağ çıkarma derdindeler. neymiş masraf oluyormuş.

    ülkenin ammına koymak isteyen cengize şlap diye 50 milyon 50 milyon para yağdır. suriye 360 milyar tl yağdır. oraya yağdır buraya yağdır.

    tabelaya gelince: yav masraf oluyordu.

    ne kadar da israfla mücadele eden bir hükümet.

  • işte ege ve ilayla girilen komik diyaloglar
    :
    - romica: evet çocuklar bireyin yalnızlığının katastrofik sonuçlarına dikkat etmelisiniz
    - ege: birey yalnızsa peki nietzsche'nin üstinsanının burdaki konumu nedir sence
    - ilay : heh başladın yine nihilizme, annemiz egzistansiyalist artık anlasana

    gerçekte olan
    - romica: ege buraya gel senin beynini ezerim terbiyesiz şu odanın kapısını kitleme
    - ege: banane ya banane ben gitmicem köye filan bilgisayar oynicam işte
    - ilay: salaak saalaak saalaak saalak gerizekalı salak

  • pekmezli simide alışmak demektir. hatta 2 simide bir ayranı yetiştirmek. hele baharsa mevsimlerden, kızılday'dan bulvara vurup kendini soluğu meclis parkında almak. hiçbir şeyin olmadığı o parkta gelip geçeni izlemek.

    hayat boyu kullanmadığın sokak isimlerine alışmak demek ankara'da öğrenci olmak.

    + sevgilim burası neresiydi?
    - karanfil
    + peki burası?
    - burası da yüksel
    + şurayı biliyorum konurdu değil mi?
    - evet orası konur. peki dostun olduğu sokak neydi?
    + hangi dost? şaşırtmalı soru bu : )

    ezberlemeye çalışırsınız sokakların adlarını. buluşma yerleriniz kısıtlanır ankara'da. ya karanfil sokakta dost'un önünde buluşursunuz arkadaşlarınızla ya da ziya gökalp'te gima'nın önünde. her seferinde gima'nın hangi tarafı çelişkisini yaşarsınız. hoş gima falan da kalmadı ya artık.

    paranın geldiği gün sokaklara atarsınız kendinizi. kızılay'dan tunalı'ya kadar yürür, kıtır'da oturup bir kumpir yer, üstüne 2 de bira içersiniz. bazen kuğulu parkta kuğulara simit atarsınız. banklarda kuşlar üzerime pisleyecek diye korkup oturamaz, sonra oradan esat'a, oradan da kurtuluş'a eve kadar yürürsünüz.

    limon'a gidip manga, gölge'ye gidip raindog* dinlersiniz. ssk'da dolanıp çıkışta midye dolma yemek şarttır. sonra belki bir taksiyle esat. soluğu aspava'da alıp 1 dürüm döner, soslu olsun! dersiniz. yemeği yerken ayılıp, sonraki gün girilecek vizeyi hatırlar, boşver deyip kahkahalarla gülmeye devam edersiniz.

    odtü'lü değilseniz odtü şenliklerine özenirsiniz. giriş yasak diye yolun ortasında inip dolmuştan, tanımadığınız arabalara otostop çekersiniz. beytepe'de rektör kar küreme makinası almış geyiği yapar, gülersiniz. olgunlardan kitap alır, güven park'ta otobüs ararsınız. dolmuşların tek fiyat uyguladığını öğrenir ve alışmaya çalışırsınız.

    kış geldiğinde atkı kullanmaya alışırsınız ankara'da. soğuktan ciğerleriniz yanar, hatta sürekli tekrarlayacak bir hastalık kaparsınız. ellerdeki çatlaklara alışırsınız bir süre sonra. birbirini ısıtmayı öğrenir insanlar ankara'da. tek çift eldiveni paylaşır ve saçları kısa olan bereyi takar.

    ankara'da öğrenci olmak hayatta hiç unutamayacağın bir deneyim yaşamak demek. ve ne kadar geçerse geçsin, bahsi her geçtiğinde gözlerinin dolması demek...

  • kesin çözüm: zencefil.

    nasıl ve ne şekilde tüketebiliyorsanız o şekilde, ne kadar fazla tüketebiliyorsanız o kadar fazla tüketiyorsunuz. ancak en etkilisi toz zencefili kaynar suyla karıştırarak içmektir.

    bunun yanı sıra limon, portakal ve mandalinayı da bolca tüketmekte de oldukça fayda var.

    evvelki kış h3n2 tarafından yere yapıştırılmış bir kişiyi zencefil ile 1 günde ayağa kaldırmışlığım vardır. günün sonunda ilgili kişi artık kendisine zencefil vermemem için yalvarıyordu; ancak ertesi gün hiçbir şeyi kalmamıştı.

    geçmiş olsun.

  • bir terör örgütünün şehir yapılanması ile görüşmeye başlarsınız. insanı etkilemek üzerine görevlendirilmiş kişiler sizi bir eylem bombacısı yapar ve ülkeniz için, ezilen halkınız için öleceğinize inandırılırsınız. ölürsünüz, bir bok değişmez.

    terör örgütünün karşısındaki bir yapılanmada bulunursunuz. polis, asker ve benzeri mesleklerden birini seçersiniz. yine insanı etkilemek üzerine görevlendirilmiş kişiler sizi bir savaşın içine gönderir, halkınız bu terör belasından kurtulsun diye çatışıp ölmeniz emredilir. çatışır ve ölürsünüz, bir bok değişmez.

    çünkü bu düzeni değiştirmek istiyorsanız, yaşamak için mücadele etmeniz gerekir.

    ülkem için ölmeyi düşünecek kadar romantik bir aptal olmadım hiçbir zaman. ölüm sihirli bir değnek değil. bu ülke için bir şeyler yapmak istiyorsanız ilk önce yaşamayı öğrenip, yaşatmayı öğretmek zorundasınız. toprağı, hayvanı, suyu, ağacı, meyveyi, çocuğu, çiçeği, sevgiyi, sağlıklı bir insanın omurgası olan saygıyı... bunlar yaşarsa ülke yaşar.