hesabın var mı? giriş yap

  • gerçek anlamda bir iran olmamızın işaretidir.
    insanımız, "iran gibi oluyoruz" deyince sürekli şeriat gelecek zannediyor. ülkeye şeriatı getirebilecek kafada ve kabiliyette imam hatipli yok. fakat(!), bu kabiliyetsizlik ve ahlaksızlık dalgası ülkenin temel kurumlarını ve ahlakını yıkıyor. bu ülkeye daha kötüsü geldi çoktan, haberleri yok. rejim yıkıldı, düzen kalmadı.

    ülkede kanun kalmadı. ülkede güvenilebilecek bir kolluk kuvveti kalmadı. ülkede sizi koruyan bir anayasa kalmadı. her an bir kanun hükmünde kararname ile sizin evinizi bile elinizden alabilirler. hatta buna bile gerek yok, bir yalaka savcı aldığı emir veya mesajla sizi anayasal düzeni, devleti ve hükümeti yıkmak teşebbüsüyle içeri alıp yıllarca orada tutabilir. ifade özgürlüğünü bırakın artık ima bile edemiyorsunuz. çünkü bal gibi nasıl birer pislik olduklarını biliyorlar; hemen şak diye üzerlerine alıyorlar. ülkede kurallara uygun oynayan kimse kalmadı kısacası. sürekli af getirmeler ve görmezden gelinen "ezik" kanunlar işte bir ülkeyi böyle yıkıyor. kamusal düzen sizlere ömür.. dışarıdan değil, içeriden yıkılıyor türkiye başkanlığı(cumhuriyeti).

    ve işte bu yüzden iran gibi oluyoruz. iran'da da okumuş etmiş, imkanı olan kesim hep çocuklarını batıya yolladı. biz de aynısını yapıyoruz. şimdi çocukları yollamak kafi gelmiyor artık. kendimiz de göçüyoruz. çünkü bu devlet, bizi koruyabilen, bize "benim vatandaşım" diyebilen bir devlet değil artık. bizim elimizden her türlü birikimimizi anında alabilecek ve bizi terörist ilan edebilecek bir devlet.
    düşünün, herifler bizi dağdaki pkk'lı ile, ypg'li ile, fetullahçılar ile ya da bir tarafına bomba sokup patlatan tipler ile aynı kefeye koyuyor.
    neden peki? bir dangalak topluluğuna, cahil embesillere sesimizi çıkardığımız için.

    devlet batıyor. azcık okumuş ve kafası çalışan kesim de bunu görüyor.
    hepsi bu.

    ilgili nyt haberi

  • en basta sunu unutmayin i$igin kölesisinizdir.
    fotografcilik sanatiyla ugrasacaklar icin dijital makineler kesinlikle tavsiye edilmez cünkü size kalan sadece tusa basmaktir. öncelikle bir slr(single lens reflex) makine bulun.bu makinelerde baktiginiz ve cektiginiz fotograflar aynidir.örnegin teller arasindan bir fotograf cekerken slr olmayan bir makinayla fotograf cekerseniz sizin gördügünüzle filme düsecek olan görüntü farkli oldugundan, siz teller arasindan cektiginizi sandiginiz halde kadrajda büyük ihtimalle o tellerden biri yali kazigi gibi dikiliyor olacaktir.

    makinenin bölümleri:

    a)diyafram:
    objektifin icinde bulunan ve filme düsecek isigin miktarini ayarlayan bölümdür.deklansöre yarim bastiginizda objektiften iceri bakarsaniz diyaframi görebilirsiniz.bilim kurgu filmlerindeki uzay mekiklerinde bulunan kapilara benzer,hani su cem yilmazin tasvir ettigi gibi.ayrica görüntüye derinlik vermeyi saglar.diyafram degerleri 1, 1.4, 2, 2.8, 4, 5.6, 8, 11, 16, 22, 32 seklindedir bu deger (diyafram acikligi) kücüldükce alan derinligi artar bu da su demektirki mesela önünüzde 2 kisi duruyor.biri 5 m digeri 10m uzakinizda* siz yakininizdakine odaklarsaniz makineyi kücük diyafram acikliginda(22, 32..) makinenizin derinligi arttigi icin arkada duran kisiyide objektif netlestirecektir,ama acik diyafram (1, 1.4...) kullanirsaniz cok kücük bir alan netligi olacagindan dolayi netlediginiz noktanin 1m* önü ve arkasi netlesecektir sadece.diyafram ayarini iyi kullanmayi ögrendikten sonra cekegimiz fotograflarda istemedigimiz nesneleri yok etmek icin diyafram ayari kullanabilir.veya cok güzel kompozisyonlar olusturabiliriz.

    b)objektifler:
    i)genis aci:adindan da anlasilacagi gibi geniz bir aciyi ceken fotograf makineleridir.odak uzakligi 50mm den ufak olan objektiflerdir.alan derinlikleri cok fazladir.nesnelerin arasindaki uzakliklari daha cokmus gibi gösterirler.

    ii)balikgöz:cok genis acili objektiflerdir.olusturduklari görüntüler daire seklindedir.

    iii)tele objektif: acilari dardir ve alan derinlikleri azdir perspektif yigilmasina sebep olurlar.belgesel ve spor cekimlerinde kullanilir özellikle.uzaktaki nesleri cekmek icin kullanilirlar.ayrica uzaktaki nesneyi daha büyük gösterirler.günes batimi cekmek icin birebirdirler.

    c)enstantane:
    filmin önünde perdenin acik kalacagi süreyi belirler.yazan rakamlar 1/x sn demektir.örnegin hareket eden bir cismi 500(yani saniyenin 500de 1i) enstantaneyle cekerseniz sanki duruyormus gibi cikacaktir ama hizina göre daha düsük bir enstantaneyle cekerseniz bu o objenin hareketli kisimlarinda kismen fluluk yaratacagi icin hareket ediyormus izlenimi verecektir.örnek olarak ucan kuslar,arabalar... hareketli bir cisme makinanizi odaklayip yüksek bir enstantanede cekerseniz obje cok net ama sanki arka plan hareket ediyormus gibi cikacaktir.(yani cism hareket ederken siz onu devaml1 kadrajin belli bir kisminda tutacaksiniz)

    birde "b" konumu vardir.buda objektifin deklansöre basili tutuldugu sürece acik kalmasini saglar.bazi resimlerde araba isiklarinin uzun bir cizgi halinde olmasi bu sekilde saglanir.

    d)pozometre:
    her makinada olmayabilir.bunun amaci sectiginiz diyafram ve enstantane ayarlarinin filme düsürecegi isik miktari hesaplamak.her isikta istediginiz diyaframi kullanamazsiniz.cok isikli ortamlarda perdeyi uzun süre acik tutmaniz gerekmektedir.buna görede diyafram kismalisiniz.bunun tam terside gecerli o yüzden isdeginiz gibi bir fotograf cekmek icin bazen uygun isik olana kadar beklmeniz gerekmektedir.

    kompozisyon:
    cekeceginiz resmi kadraja güzel bir sekilde yerlestirmeniz lazim.her zaman objeyi kadrajin tam ortasina koymayin.kadraji yukardan ve yanda 3 esit parcaya ayiran 2 ser cizgi düsünün bunlari kesistigi noktalara koymaya calisin bazende objeyi.buna altin kesim de denir. arta kalan kismada diyaframla birlikte flue bir sekilde baska nesneler yerlestirebilirsiniz.deniz resmi cekeceginiz zaman ufuk cizgisini o kadraji yatay bölen 2 cizginin en alttakine ras getirtmeye calisin.böylece deniz ne fazla ne de az bir görüntü kaplamis olacaktir.fotografa bakan bir kisi ne cekmek istediginizi anlamali yani fazlaliklari bir sekilde resimden cikartmalisiniz.(yer degistirerek veya gene diyafram kullanarak).resmi cekmek icin acele etmeyin etrafa bakin belki baska yerden daha güzel bir poz elde edebilirsiniz.

    en önemlisi makinaniz devamli yaninizda bulunsun.devamli fotograf cekin hatalarinizi belirleyin.

    bu yazida faydalinan ve önerilen bir kaynak olarak:
    fotograf teknik okumalari adinda ki kitap kullanilmistir.yazarlari faruk akbas ve emre ikizler.om yayin evinin bir kitabi ben aldigim zaman 19.000.000tl civarindaydi.bu ise yeni baslayanlar* icin bence süper bir kitap.her türlü cekim tekniklerini dikkat edilmesi gereken nokalari anlatiyor.100lerce cekilmis fotograf ve altinda hangi obkejtif ve hangi ayarlarda cekildigi yaziyor.etrafinizda usta cirak iliskisi kurabileceginiz biri yoksa kesinlikle tavsiye ettigim bir kitap.

    bitti.*

  • kelime: lavabo

    - 100 numara
    - hela, kenef, bok cukuru, ayak yolu, kubur, hacet gorme, hacet yeri, wc.... ?
    - .....
    - kizlar gider?
    - lavabo

  • savaş uçakları barış zamanında mecbur kalmadıkça radarlarını açmazlar. bunun sebebi şudur: radar açıldığı anda elektromanyetik yayın yapar. bu yayının kendisi, temel özellikleri, radarın kapasitesi ve performansı hakkında bilgiler sunar.

    eğer elektronik istihbarat* sistemleriniz ile bu yayını tespit edip kaydeder ve bunlardan bir kütüphane oluşturursanız, söz konusu radarı kör etmek ya da yanıltmak için teknik, taktik ve sistemler geliştirebilirsiniz.

    5 ekim günü 5 dakika 40 saniye, 6 ekim günü ise 4 dakika 30 saniye radar kilidinin muhafaza edilmesi demek, türk f-16'larının üzerine bu sürelerde söz gelimi el fenerinin tutulmuş olması demektir. bu süre içinde de muhtemelen bölgedeki türk ve nato elint sistemleri gözlerini kulaklarını açmış olmalılar.

    eğer bu kilitleri atan suriye mig-29'ları ise bu, suriye pilotunun şapşallığını gösterir. dahası ruslar da suriyeliler'e güvenip daha büyük maceralara atılmamaları gerektiğini anlamış olmalılar. zira böyle bir zamanda böyle bir acemilik yapan kuvvetten bir cacık olmaz.

    eğer bu kilidi atan rus su-30'u ise, ki bu uçak şu anda rus hava kuvvetlerinin en yeni ve en modern jetidir, bölgedeki rus pilotların gerçekten gerizekalı olduğunu gösterir. bir şey yapmamıza gerek yok, kendi kendilerine takılsınlar.

    4 dakika, 5 dakika, bunlar hava muharebesi için olağanüstü uzun süreler. su-30'daki aesa radar için bile bu sürelerde f-16 gibi görece küçük bir hedefte kilit tutmak çok zordur. burada esas alkışı hakeden, bu kadar uzun süre üstünde kilidi muhafaza ettirtmeyi başarmış, son derece sinir bozucu bu süreçte soğukkanlı biçimde yem rolünü başarıyla oynamış türk pilotlarıdır.

    bu "taciz"lerden mesajı alması gerekenler almıştır muhtemelen...

    debe editi: (bkz: şehit selahaddin esin ilkokulu yardım kampanyası)

  • masamda gönülsüzce doldurulmuş bir form, üstünkörü yanıtlanmış ya da yanıtsız bırakılmış sorular. "bu görüşmede başlıca ele almak istediğiniz sorunlar" kısmı özellikle boş, anne baba ile ilgili soruların olduğu kısımlar detaysız.

    bir kurum görevlisi giriyor odaya, başka birkaç form bırakıyor öncekinin üzerine. yirmi dakikalık bir görüşmenin ardından tanı ve tedavi bilgileri yazılacak üzerine. tanınacak ve iyi edilecek, iyi oldu mu diye kontrol etmek için yeni bir randevu tarihi belirlenip yazılacak.

    bir oğlan çocuğu giriyor sonra içeri, donuk bakışlarını yerleştiriyor masamın üzerine. gözlerini yakalamaya çalışıyorum, gönülsüzce bakıyor. sorular soruyorum, üstünkörü yanıtlıyor ya da yanıtlamıyor. başlıca ele alınması istenen sorunlara yanıt yok, anne baba kısımları detaysız. formda eksik kalan görüşmede tamamlanmıyor.

    buraya getirildiği için mi tedirgin ve öfkeli yoksa buraya getirilmesini gerektiren şeyler nedeniyle mi, hiçbir fikrim yok. bir sonraki sorulacak soruyu kestiremeden bir şeyler soruyorum, her seferinde birkaç kısa birkaç cümle ile etimi koparıyor.

    on dört yaşında. annesi birkaç yıl önce kansere yakalanmış, birkaç yıldan az yaşayabilmiş. babası uyuşturucu kullanırmış, altı ay önce cezaevine girmiş. belki salınırmış birkaç aya, salınmasa ne iyiymiş. dövermiş, sadece dövse yine iyiymiş.

    altı ay bir başına yaşamış evinde, doğum günü gelmiş geçmiş. on dört olmuş.

    bir esnaf lokantasında aşçı yamaklığı karşısında karnını doyurmuş. kış zaten henüz bastırmamış, battaniyeler örtünmesine yeterli olmuş. elektriklerin henüz kesilmediği zamanlarda televizyon izlermiş, ses olsun istermiş evde. ama bir de epilepsi hastasıymış. ışık nöbetlerini tetiklermiş, televizyon ışığı mesela. evin elektriği kesilene kadar zaman zaman nöbet geçirirmiş, sonra devrildiği yerden kalkar ve battaniyenin altına girermiş. allah vere nöbetleri pek sık değilmiş o aralar. zaten allah'ın ona verdiği ancak bu kadarmış.

    söylemiş miydim; altı ay bir başına yaşamış evinde, doğum günü gelmiş geçmiş. on dört olmuş.

    sosyal inceleme raporuna göz gezdiriyorum; üç beş akrabası varmış ama ona bakacak durumları yok imiş. hem babası ile de kavgalılarmış, yüzüne bakılacak adam değilmiş. teşekkür edip telefonu kapatmışlar. oğlanın yüzüne kimse bakmamış.

    yirminci dakika olmak üzere, görüşmede başlıca ele alınması istenen sorunlar kısmı hala boş. zihnimde evde bir başına nöbet geçirişinden, düştüğü yerden kalkıp kanepesine geçişinden başka sahne yok. kaç sahne tahayyül edilebilir, kaç sahne bilinebilir ve kaç sahneye katlanılabilir, bilmiyorum.

    bilinç hep sahnede, kapandığı birkaç dakikalık nöbetler dışında. bilinç orada ve odamda. başlıca olarak ele alınması istenen sorunlarda.

    üstelik ortada bir sahne de yok.

  • moka potumun contalarını yenilemek için internette fiyat araştırması yapmam sonrası, google ve facebook algoritmalarının marifetlerini gösterip her yerde karşıma kahve ile ilgili videoları ve reklamları çıkartması ile kendisinin videolarını izlemeye başladığım, ancak türkiye fiyatı 12.000 ve üzeri olan makinalar dışında hazırlanan kahvelere sıvı bok muamelesinde bulunurken snobluğu kabul edilebilir düzeye getirip ulan bir makina da ben alsam mı dedirten youtuber.

    pardon, iyi espresso için makinanın basıncı, sıcaklığı, ıvır zıvırı, çekirdeğin kavrulma şekli, çekilme derecesi, gramajı, demleme süresi ve oranı vs. bir ton değişkenlerle oynayarak ideal olanı bulmak gerekiyor. bazen kendisi de ilk yaptığı kahveyi beğenmiyor ve lavaboya döküp, ince ayarlamalar gerçekleştirip yenisini yapıyor.

    evimin periferisinde benim alıp eve koyacağımdan çok daha iyi makinalarda çok daha iyi baristalar tarafından defalarca kere hazırlanmış ve bir lezzet standardına erişmiş 3. nesil kahvehanelerden 1000 adet içersem sadece makina fiyatını ancak amorti etmiş oluyorum diye düşününce meh diyorum.

    kendisinin verdiği kahve hazırlama tavsiyelerine bir göz atın derim.