hesabın var mı? giriş yap

  • ali koç'un açıkladığı gerçekler yıllardır bilindiği halde, tüm cemaatçi veya o dönemde kirli ilişkiler içinde olan, hatta bank asya'ya 1 lira yatıranlar bile tutuklu iken, rasim ozan kütahyalı ve nagehan alçı neden ifade bile vermedi? ya da itirafçı mı oldular?

    --- spoiler ---

    başkanımız ali koç, rasim ozan kütahyalı'nın yüzüne “bu gün dönmüş olsanız bile zamanında fetö sempatizanı, destekçisi ve sözcüsüydünüz. bu adamlar cumhurbaşkanımıza ve devlete göz dikiyorlarsa senin gibi adamlardan aldığı cesaretten dolayıdır. aziz yıldırım'ın adını ağzına alma”
    --- spoiler ---

    video

  • ahlaksız adamların hayal dünyasına meze olmuş oyuncu kişilik.adam şu kız için çocuklarını doğrayacağından falan bahsediyor ciddi ciddi, dalga amaçlı yazdığını düşünmüyorum çünkü kimse çocuklarını kesme konusunda böyle dangalakça bir cümle yazmaz şaka olarak bile.

  • onlardan biriyim ve aç kalmamak dışında bir hayrını görmedim. aşk hayatında adama kilo aldırmaktan başka şeye yaramıyor, kimse sana sabahın altısında börekli çörekli sofra hazırladın diye daha çok aşık olmuyor. öyle sananlar varsa diye söyledim.

    bir sponsorum da yok ki şöyle bir kafeydi meyhaneydi açayım, hem yiyip hem kazanayım...

  • paul auster ve chuck palahniuk'in sağlam bir polemiğe girdiğini biliyor muydunuz? hem de biricik ülkemiz türkiye yüzünden!

    paul auster amerika'nın en prestijli edebiyat dergilerinden columbia magazine'e “tutuklu gazeteciler olduğu için türkiye'ye gelmeyeceği” yönünde bir açıklama yapar. demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmeme kararını türkiye üzerinden örnekleyerek veren auster'a, türkiye'den bir cevap gelmesi doğal karşılanabilir. nitekim recep tayyip erdoğan her zamanki üslubuyla auster'a “gelmezsen gelme” diyerek o imza cevaplarından birini vermişti. auster hükümet düzeyinde gelen bu cevaba şaşırmıştı. auster bu çıkışa karşılık “hoş karşılanmayacak bir açıklama yaptığımı biliyordum. ama hükümetin benim gibi insanları, özellikle türkiye'nin günlük meseleleriyle iç içe olmayan yabancı bir yazarı dikkate alacağı konusunda en ufak bir fikrim yoktu.” demişti.

    ancak paul auster'e bu konuda cevap hiç akla gelmeyecek bir kişiden, 1996'dan beri satirik ve cesur kalemiyle okuyucu kitlesini büyütmeye devam eden chuck palahniuk'tan gelir. romanlarındaki tavır isyan gibi görünse de, aslında varoluşumuza özlem duymamıza neden olan, yarattığı değer yargıları, para, şöhret, saygınlık, güzellik gibi tüm önemli şeylerin anlamsız yalanlar olduğunu söyleyen yeraltı edebiyatı ustası chuck palahniuk, auster'ın bu açıklamasına “paul auster reklam yapıyor" şeklinde cevap verir. verdiği röportajda paul auster'in türkiye'yi diline dolamasını bir reklam ve medya çalışması olarak gördüğünü belirtir. yazdığı eserleri sattırmak için her kitap öncesinde bu tür polemiklere girmesini ahmaklık olarak değerlendirir. paul auster'in yazdığı eserlerden çok polemiklerle öne çıkmasını eleştiren palahniuk'un türkiye'yi hedef almasını değerlendirdiği açıklamalar ise oldukça ilginç: “türkiye islam ülkeleri arasında parlayan bir yıldız halini aldı. bunda ülke liderinin etkisi çok büyük. recep tayyip erdoğan'ın popülaritesini kullanması bilinçsiz değil. lulu on the bridge kitabını filme çekerken ettiği zararı bir şekilde çıkartması gerekiyordu. edebi metinlerindeki başarısızlığı siyaset yoluyla çözmek istemesi en az eserlerindeki bayağılık kadar çirkin.”

    palahniuk'un bu çıkışı amerikan edebiyat çevrelerinde şaşkınlıkla karşılanır. uzun süredir dost olan bu iki ünlü yazarın türkiye yüzünden aralarına kara kedi girer. türkiye'den binlerce kilometre uzakta yaşadıkları için burada neler olup bittiğinden habersiz, belki de ilgisiz, ama bu ülkede iyi okuyucuları olduğunu bilen, muhtemelen editörleri tarafından yönlendirilen bu iki amerikalı yazarın dertleri, aslında türkiye üzerinden polemiklerle gündemde kalmak ve kitaplarının propagandasını yapmak gibi de duruyor. hele hele palahniuk'un a haber yorumcusu gibi erdoğan güzellemesi yapması davulun sesinin uzaktan hoş geldiğinin en büyük örneklerinden.

  • ulan bir de şikayetçi olan adamı haksız bulmuşlar.

    bunun gibi tipler işte bir kaç sene sonra haberlerde gördüğünüz tecavüz, taciz haberlerinin sanığı oluyorlar. bir insanın itibarını kazanması seneler alıyor ve çoğu meslek dalında bu itibar hem yeteneğinden hem de çalışma hevesinden daha önemli görülüyor. adam ay geçmiş üzerinden ulaşmaya çalışmış, çocuk geri yazınca da velisini istemiş. haksız bir durum yok ortada. az bile yapmışsın.

  • mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. seçtiği adam sağır ve dilsizdi. çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. tercüman işaretle sordu:
    "para nerede?"
    sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:
    "ne parası? benim paradan maradan haberim yok. neden bahsettiğinizi anlamıyorum."
    tercüman tercüme etti:
    - "neden bahsettiğinizi anlamıyormuş."
    baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadi:
    - "şimdi sor bakalım, para nerede."
    tercüman işaretle sordu:
    - "para nerede?"
    sağır-dilsiz kan ter içinde, işaretle yanıt verdi:
    - "şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin oldugu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var."
    - "ne söyledi?" dedi baba.
    tercüman yanıtladı:
    - "dedi ki, hâlâ neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g.t istermiş."

  • alt tarafı belediye dediğin şey istanbul büyükşehir belediyesi. hani parsel parsel sattığınız şehir. hani tüm akplilerin yediği bitirdiği şehir. artık bedavaya ekmek yok onu kutluyoruz ciğerim

  • başka bir mülakat sırasında, bir danışmanlık şirketinin işe alım uzmanı ile gelişen bir diyalog;

    +: şirketin işe alım uzmanı
    - : ben

    + müşteriniz sizden bir konuda acil bir sunum istedi. müdürünüz 1 saat içinde bu sunumu hazırlamanızı ve müşteriniz gelince onlara sunmanızı bekliyor. ama konuyu hiç bilmiyorsunuz, en ufak bir fikriniz bile yok, ne yaparsınız?
    - bu konuda bilgi sahibi olan takım arkadaşlarıma danışırım.
    +bu konuda bilgi sahibi olan kimse yok ekipte.
    - o zaman müdürüme sorarım, nasıl bir yol izlemem gerektiğini.
    + müdürünüz de bu konu hakkında bilgi sahibi olmadığını, müşteriden acil istenen bir sunum olduğunu ve sizin halletmeniz gerektiğini söyledi.
    - konuya bağlı olarak şirket içi belgelerden, eğitimlerden veya internet üzerinden araştırma yaparım. en kısa sürede bulabildiklerimi derleyip sunumu hazırlarım.
    + bu konuyla ilgili şirketinizde bir bilgi veya doküman bulunmuyorsa?
    - o zaman bu sunumu yapmak için doğru adres değiliz demektir. belki de müşteri yanlış bir şirketten yanlış birşey istemiştir, karıştırmıştır. en önce bunu kontrol ederim.
    +... (gülümseme ve sessizlik)

    hayır nasıl profesyonel bir şirketsek artık, sahip olduğumuz hiç birşey yok. sadece müdür, müşteri ve ben varız sanırım. insanın çalışası gelmiyor zaten bu sorulardan sonra.

  • baba - alo kızım nasılsın?
    as - iyiyim baba, sen nasılsın?
    baba: iyiyim kızım ben de
    as: valla iyi olduğuna şüphem yok annem 2 haftadır benimle çünkü
    baba: ahahaha eşşeğe bak ne yapayım kızını benden fazla seviyor demek ki
    as: baba maaşımın yarısını sana vereyim ne olur çağır artık annemi :(
    baba : mal varlığımı üstüne yapayım sende kalsın

  • şuradan görülecek aile ve sosyal politikalar bakanı ayşenur islam'ın açıklaması.

    öncelikle soruyorum neden?
    evlenmeyi düşünmeyen bekar kişiler ne yapacaklar?

    ben evlenmeyi hiçbir şekilde düşünmüyorum. kezâ eskiye göre evlenen kişilerde de önemli derecede azalma var. ben bekar bir birey olarak toplumun yarattığı kalıplara girmek zorunda mıyım?
    birey olarak yaşamayı seçtiğim bir hayatta benim varlığımı nereye koyuyorsunuz?

    evlenmek ve bir aile kurmak, sizin gösterdiğiniz yolları izlemek zorunda mıyım?
    ufak bir ev almayı düşünen bekar kişiler ne yapacaklar?
    her tek yaşayan kişi evinde fuhuş mu yapıyor?

    en önemlisi tek yaşayan insanlar olmazsa o edepli ailelerin erkekleri "ya evin anahtarlarını bana versene haftasonu" diye kime diyecekler?

    madem aile ve sosyal politikalar bakanısınız, 1+1 eve yasak getireceğinize;

    insanlar neden evlenmek istemiyorlar,
    toplumu fuhuşa iten nedenler nelerdir,
    ekonomi nasıl iyi hâle getirilir de insanlar refaha ererler

    gibi sosyoljik ve ekonomik sorular üzerinde düşünün. o zaman zaten böyle şeyler düşünmenize de gerek kalmaz.