hesabın var mı? giriş yap

  • kendi hayatı sonuçta ne düşündüğü umurum bile değil ama senin için onca uğraşan insanın emeğini ziyan ettin. bu insanlar senin yüzünden yarın öbür gün aynı motivasyonla benzer bir mağdura yardıma koşamayacak maalesef.

  • dünya 100 yıl öncesinin dünyası değil. batı, müslüman dünya gibi hala orta çağda yaşamıyor. hele 21. yüzyılda dinin hiçbir ağırlığı kalmamış durumda. yunanistandaki bir kaç aşırı sağ tip dışında kimse siklemez ayasofyada hangi ibadeti ettiğinizi. barbarlığı abartıp 1500 yıldır ayakta duran insanlık mirasına zarar vermeyin yeter.

    rte gibi 70 yaşındaki siyasal islamcı dayıların derdi bu sadece.

  • 9 farkla gerideyken son atışta 10 attı. normalde bir türk sporcu 8 atar ve elenirdi. bu çocukta bizim sporcularda genellikle bulunmayan winner'lık geni var.

    edit: helal olsun ilk altını kazandırdın.

  • antik roma denilince akla ilk gelen etkinliklerden birisi gladyatör savaşlarıdır. filmlerde, kitaplarda ve roma döneminin anlatıldığı çeşitli yerlerde gladyatör savaşlarının çok acımasız ve ölümle sonuçlanarak bittiği söylenmektedir ama yaygın inanılışın aksine gladyatör savaşlarında ölüm olayı pek sık yaşanmazdı.

    bugün yaşadığımız hayat ile roma dönemindeki eğlence anlayışını kıyaslamak çok zordur. gladyatör savaşları günümüzde kanlı ve vahşet dolu bir etkinlik olarak görülmektedir ama roma döneminde durum çok farklıydı. günümüzdeki güreş veya boks maçları gibi sporlar eski dönemin gladyatör savaşlarını anlamamızı biraz zorlaştırmaktadır zira günümüzdeki sporlarda ölüm veya kalıcı sakatlık durumu çok nadir gerçekleşir. gladyatör savaşlarında ise ölüm olayları daha çok görülse de çoğu savaş ölüm olmadan biterdi.

    roma döneminden önce silahlı dövüş etkinlikleri savaşçıları eğitirken ve cenazelerde görünürdü. odysseia ve ilyada destanı gibi eserlerde kahramanların yaşadıkları maceralar, soyluların ölümleri ve cenazelerinden bahsedilir. bu cenazelerde savaş arabası yarışları, atletik rekabetler ve ölmüş kahramanların hayatlarının tiyatro gösterileri düzenlenirdi. varlıklı kişilerin cenazelerine katılanlar tiyatro gösterisi esnasında teke tek mücadeleleri izleme şansı bulurlardı.

    antik roma döneminde ise bu tiyatro zenginlerin cenazelerinin dışına çıkmıştı ve büyük savaşlar da tiyatro oyununa çevrilmeye başlanmıştı ve gladyatör savaşlarının başlangıcı bu dönemde gerçekleşmişti. milattan önce 3. yüzyıl civarında gladyatör dövüşleri oldukça sevilen bir etkinlik haline gelmişti. o dönemlerde roma genişliyordu ve dünyanın farklı bölgelerinden esirleri ve köleleri ülkeye getiriyordu.

    roma döneminde imparatorun cömertliğini halka göstermesi ve halkın içinde olması, halk tarafından sevilmesi için çok önemliydi. yapımına milattan sonra 72 yılında başlanan roma kolezyumu 80 yılında tamamlanmıştı. tamamlanmasının ardından imparator titus kolezyumda düzenlenecek 100 günlük oyunlarla bunu kutlamaya karar vermişti. 100 gün boyunca kolezyumda gladyatör savaşları düzenlenecek ve pazar yerleri kurularak ticaretler yapılacaktı. bunu duyan halk büyük bir ilgiyle kolezyuma doğru akın etmişti. kolezyum yaklaşık 300 yıl boyunca gladyatör savaşlarına ev sahipliği yapmıştı, kayıtlara göre kolezyumda gerçekleşen son gladyatör savaşı 430’lü yılların ortasında gerçekleşmişti.

    gladyatörler çoğunlukla kölelerden ve savaş esirlerinden oluşan ve roma vatandaşı olmayan kişilerdi. günümüzde bu kişilerin savaşa zorlandığı düşünülmektedir ama durum böyle değildi. hemen hemen bütün gladyatörlerin bir anlaşması olurdu. gladyatörler anlaşma yaptığı kişiye bağlı olarak kalır ve onun adına savaşlara katılırdı. savaşlardan önce tıpkı günümüzdeki sporcular gibi idmanlar yapar ve kendini geliştirmeye çalışırdı. yapılan anlaşmalar en az 5 senelik olurdu ve anlaşma bitiminde hayatta olan gladyatör özgürlüğünü satın alırdı. sözleşme süresi bitmeden yeterli parayı kazanabilen gladyatör erkenden de özgür kalabilirdi.

    gladyatör savaşları her geçen gün daha gözde hale gelip daha çok sevilmeye başlamıştı. tıpkı günümüzdeki sporcular gibi, bütün erkekler öyle bir vücuda sahip olmak isterken kadınlar ise bu erkeklerle birlikte olmak istiyordu. savaşı kazanan gladyatör için büyük miktarda para ödülü olurdu ama bu ödülün neredeyse hepsi sözleşme sahibine giderdi. gladyatör savaşları sayesinde şöhret ve zenginlik kazanılabildiğini gören romalı vatandaşların da kendilerini köle olarak sattığı bilinmektedir.

    gladyatör kelime anlamı olarak kılıç ustası demektir ve gladius anlamına gelen kılıçtan türemiştir. gladius ise roma ordusunda kullanılan hafif ve iki köşeli standart kılıçlardı. roma birliklerinin kullandıkları bu silahlar savaşlarda kendilerine büyük başarılar sağlamıştı ve bu sebeple gladyatörlerin de en çok tercih ettiği silah olmuştu. ancak bütün gladyatörler gladius ile savaşmazdı. farklı türde gladyatörler olurdu ve hepsinin kendine özel kostümü, zırhı ve silahı bulunurdu.

    erken dönemlerde gladyatörler fethedilen topraklardaki halklardan oluşurdu. samnite gladyatörleri latin, gallus gladyatörleri galyalı, thrace gladyatörleri trakyalı, hispanicus gladyatörleri ispanyol olurdu ve bu bölgeye özel zırh ve silahları kullanırlardı. zaman ilerledikçe farklı türdeki silahlar ortaya çıkmıştı. retiarius gladyatörlerinin ellerinde bir ağ ve çatallı zıpkın bulunurdu. seyircilerin kendilerince en sevdiği silahlar ve dövüşler olurdu.

    farklı türdeki gladyatörler

    aynı bugünkü boks maçlarında olduğu gibi yarışmacılar eşit şartlarda mücadele ederdi. dövüşlerde gladyatörler kendi yeteneğini ve cesaretini göstermek için çabalardı, bu yüzden rakibini hemen öldürmek işlerine gelmezdi. yine bugünkü dövüş sporlarında olduğu gibi gladyatör maçlarında da hakem olurdu ve kuralları uygulatırdı ancak günümüzde bu hakemlerden pek söz edilmemektedir.

    günümüzde gladyatör savaşlarında binlerce insanın acımasızca katlediliği, suçluların ve kölelerin hayvanlara yem edildiği düşünülmektedir. ancak gladyatör savaşları senede sadece 5 ile 10 kez düzenlenirdi. bu etkinliklerin düzenlenmesi de oldukça masraflıydı. savaşa girecek gladyatörler için okullar olurdu ve burada dersler verilirdi. gladyatörler sözleşmeye bağlı çalıştıkları için savaş harici etkinliklere çıkarken sahiplerinden kiralanırlardı. eğer bu etkinlikte gladyatör ölürse sahibine sözleşmesinin iki katı para ödenmesi gerekirdi. seyirciler genellikle gladyatörlerin ölümünü görmek istemezlerdi çünkü bir gladyatörün ölümü demek artık o kişiyi tekrar izleyememek anlamına gelirdi.

    günümüz gözünden bakıldığında bu etkinlik bizlere çok acımasız gelse de roma tamamen askeri düzenle büyüyen bir devletti ve savaşlar o toplum için çok önemliydi. günümüzde hafta sonları, mesai bitişi, izin günü gibi zamanları hepimiz dört gözle bekliyoruz. o dönemde ise bu kavramlar henüz yoktu ve izin günleri tamamen hükümetin verdiği kararla belirlenirdi. uzun süredir izinsiz çalışılan bir iş hayatına aniden 10 günlük izin girmesi ve herkesin festivallere çağırılması elbette çalışan halk için büyük bir motivasyon kaynağıydı. festivallerde ücretsiz yemekler ve hediyeler olurdu, aynı zamanda en sevilen dövüşçüleri görme fırsatı yakalanabilirdi. bu sebeple gladyatör savaşları roma halkı için büyük bir eğlence kaynağıydı.

  • isvicre'nin en buyuk sehirlerinden biridir.
    sadece 36 saat kaldığım kent, o yuzden gezip gorduklerimi kısaca anlatayım.
    dunyanın en zengin sehirlerinden biri olmasına ragmen, paranın gorgusuzluk getirmedigi mutevazi gorunuslu bir sehir. 350 bin kadar nufusu olması nedeniyle trafigi yok ve tabi ki herkes cok saygılı.

    gidecek olanlara tavsiyelerim:
    - kullanılan dil almanca ama neredeyse herkes almanca, fransızca, ingilizce ve italyanca biliyor yani anlaşamama sorununuz yok.
    - ulasım için kesinlikle tramvay kullanın, bizim istanbul metrosu gibi ama her sokaga giren tramvayları var. ve sloganları " ein ticket für alles" yani her ulasım aracına tek biletle binebiliyorsunuz. tek bilet 4.10 franc, tum gun kullanım bileti 8.20 franc. ve bileti kontrol eden hiç kimse yok ...
    - tramvay duraklarında bilet satan yerlerden bilet ve zurih tanıtım kitapcıklarından edinin, cok kapsamlı ve her konuda yardım ediyor kitapcıklar.
    - noel zamanı gitmeme ragmen, tum avrupayı saran noal pazarı cılgınlıgını goremedim, sokakta sıcak sarap içemedim; içim buruk.
    - gezilecek yerler: buyuk magazaların bulundugu bahnhofstrasse, avrupanın en buyuk saatinin bulundugu st peter kirche, sehrin büyük meydani paradeplatz (genelde bellevue olarak da anılıyor), 853 yılında kurulan ve asil kadınların yaşadığı manastır olan fraumünster (vitraylar çok ilgi çekici), grossmünster (mutlaka üşenilmeden basamakları tırmanıp kuleden zürih izlenilmeli, kuleye cıkmanın ucreti 3 euro), niederdorf (barlar sokagı) ve her yerde ilanını gordugum bir hayvanat bahcesi var ama ben gidemedim
    -adım başı banka goreceksiniz ozellikle credit swiss
    - oturup sıcak çikolata içmek için: bellevue meydandaki spüngli , dukkanı 1830larda acmıslar, tadı sıvı lindt içmek gibi, cennet gibi bişi :)
    bu arada sehrin bir cok yerinde spüngli'nin pastane cinsi satıs magazaları var ama bahsettigim yerdeki magazanın ust katı geleneksel herkesin bulustugu spüngli cafe imiş. ben gittigimde cok kalabalıktı, teyzeler falan gun gibi oturmus dedikodu ediyorlardı.
    - odeon cafe, zamanında einstein ve james joyce zaman geçirirmiş burda, havasından bari bulaşssın diye ugramak lazım
    -yemek için geleneksel bir yer sectim: zeughauskeller. biralar ve schnitzel leziz
    - otel olarak cok kısa surede karar vermem gerekti ve booking.com'dan hotel olimpia sectim. 4 kişilik bir ev kiralamısız resmen farketmeden, 720 franc 2 gece 4 kişi odedik, 2 yatak oda , 1 mutfak, 1 banyolu catı katında yasadık :) ama bunun yerine merkeze daha yakın löwen civarındaki otelleri tercih etmenizi tavsiye ederim
    - bol bol cikolata satın alın ama ekonomik olmasını isterseniz bunun için adım bası goreceginiz coop ve migrosları tercih edin. lindtler free shop'tan yuzde elli daha indirimli marketlerde.
    - keyifli sakin bir kent, gol kenarında yürümek gerek
    - victorinox cakılarından almayı unutmayın (en ucuzu merkez istasyonun altındaki alısveriş merkezinde bulabilirsiniz)
    - cok büyük bir havaalanı var, kapılara gitmek için havaalanı içinde ufak bir metro var , ist ataturk havaalanı da yapsa keşke dedim.

    son olarak cok pahalı bir sehir, mango ve zara'da aynı mal istanbul, strasbourg ve stuttgart'da 10 euro degerinde iken zurih'te 20 cfr idi, insanın eli gitmiyor almaya.

  • döner dünya, yalan dünya, gurdununan guşu daşdaş eden dibirik dünya demiş aşık. hangi aşık deseniz inanın bilemem şu anda uydurdum çünkü. yani diyorum ki dostlarım, canımız cincoşumuz sezen hanım allah etmesin malını mülkünü yitirir de bir kuru ekmeğe muhtaç kalırsa bence böyle enteresan bir hadiseye imza atabilir:

    - evet sezen hanım çamaşır makinanızı tamir ettik... buyrun hayrını görün...

    - ne kadar borcumuz ustacığım?

    - 300 yeter sezen hanım...

    - peki şu şarkıyı versem de ödeşsek? benim bütün derdim makineeeemm... elbet bir gün kavuşur böyle seveenn... ön yıkamalı tül perde seçeneği en büyük endişeeeem.... o en çok sevdiğim ve beeeen...

    - ....

    - şu nasıl peki? aman da ustağğğ, çakkıdı çukkudu gözün oynaştağğğ, azıcık alttan azııcık üstten hoppidi hoppidi...

    - ...

    - şinananay da yavrum hoppa şinananay da şinananay hopa şinananay... estiriiiiir de ada yeli estiriiirrrrrr...

    - paramı ver.

  • kendisinin daha iyi otomobil yaparım gibi bir tezi olmadığı halde bazı yazarlar tarafından bu şekilde çamur atılmış ekonomistin togg ile ilgili bilgilendirici köşe yazısı.

  • farklı anlamlar içerebilecek söz:

    kadeh: içki içiyorlar. müslüman değil. solcu, ateist, terörist.

    tokuşturuyorlar: seviniyorlar. yani akp mağdur.

    ıktidar partisi: benim partim olduğunu düşünmeyin, ben tarafsızım ya.

    gidiyor diye: dikkat edin, bunu ilk kez kullanıyor. ıktidar partisinin gitme ihtimali mi var gerçekten? yoksa yine mağduru mu oynuyor?

  • espri anlayışı olmayan, mutsuz halkımın bir ferdini çileden çıkartmış gelin. ulan orası cenaze evi ya da devlet dairesi değil, senin düğünün, nedir bu kadar kasıyorsun? sen de çal bir parça pastayı gelinin suratına, beraberce eğlenin gitsin. bu kendini çok ciddiye almalar yüzünden çekilmez, mutsuz bir millet olduk çıktık.