hesabın var mı? giriş yap

  • aha budur

    lan gugılda örümcek diye aratınca bir tane bile resmi çıkmaz mı. yok arkadaş çıkmıyor. sanki hepimizin evinde karadul, tarantula var amk. niye kimse sallamıyor olm bu hayvanı. türkiyede istisnasız her evin demirbaşı olan bu hayvandan neden kimse bahsetmiyor çıldıracam.

    lan var ya bu hayvancağızı keşfetmemişlerdir bile ha. latince adı bile yoktur garibimin. o derece siklenmiyor, hayvanlar aleminin mustafa akbaba'sı :(

  • gerçekten artık emin olduğum, kanı değil olgudur.

    yönetime bakıyorsunuz, hep en yüksek yerlerde kötüler varlar.

    iş hayatında; iş ahlakı olmayan, ciğeri beş para etmezler bütün iş kollarındalar. kibar ve nazik biriyseniz ancak bi yere kadar gelebiliyorsunuz. gerisi boş. hep birilerinin sırtına basarak ilerlemek zorundasınız.

    ilişkiler de aynı şey yine geçerli. nazik, kibar beyefendiyseniz, çok yüksek ihtimalle kaybeden tarafsınız. bozuk ağızlı, öküzden biri olduğunuzda şansınız çok daha yüksek.

    adalette aynı şekilde, hep kötüler kayırılıyor.

    ülkede iyi insanlar varsa da, hiçbiri etkin şekilde yüksekte değiller ve insanların genel mantalitesi de bu değil zaten. bu ülke her bakıma kötülerin ülkesi, en yakın zamanda gideceğim.

  • futbolu bu kadar hayatının merkezine koyan tiplere feci acıyorum. izlersin heyecanlanırsın yenilince söversin şampiyon olunca deli gibi sevinirsin anlarım da bu nedir amk. koskoca koç ailesini temsil eden adam galatasaray ile kafayı bozmuş. git hayatını yaşa birader. hayat sana gülmüş. şanslı olarak dünyaya gelmişsin. gece yatmadan önce galatasarayı mı düşünüyorsun napıyorsun. bunlar hani gizli tarikat falan bağlantılıydı amk. adam konuşurken neredeyse ağlayacak kadar stresl bi durumda. bu mu derin bağlantılı aile hahahaha.

  • dokuzdan dördü çıkaramayan itü mezunu inşaat mühendisinin yaptığı evlerde oturmak

    edit : inşaat mühendisleri ve itü mezunlarından bolca hakaret içerikli mesaj aldım genellikle yanlış anlamış olamaz mı minvalinde. inşallah oturduğunuz evlerde, geçtiğiniz köprülerde statik - mukavemet hesaplarını yanlış anlamamışlardır sayın inşaat mühendisleri.

  • öneminin ne zaman anlaşılacağını çok merak ettiğim değer veya başka bir bakış açısıyla özellik. sürekli yanımızda taşıdığımız, her gün dakikalarca hatta saatlerce beynimize dayalı olarak tuttuğumuz bir cihazın özelliği. tüketicilerin çon büyük bir kısmı böyle bir değer olduğudan haberdar bile değil. diğer bir kısmı da nükleer enerjiye karşı çıkma konusunda gösterdiği hassasiyeti her gün cebinde taşıdığı radyasyon kaynağı konusunda göstermiyor malesef. üreticilerin de işine gelmiyor olsa gerek ki, bu konunun üzerinde fazla durmuyorlar. heralde ürettikleri aletin bir radyasyon kaynağı olduğunu hatırlatmak istemiyorlar.

    halbuki çok önemli bir pazarlama stratejisi olarak kullanılabilir sar değeri. artık günümüzde kimsenin sar yüzünden cep telefonu kullanmaktan vazgeçeceğini sanmıyorum. dolayısıyla öyle veya böyle herkes cep telefonu kullanmaya devam edecek. ama sar değeri düşük modeller üretilir ve tüketiciler bu konuda bilgilendirilirse çoğu insanın telefonun özelliklerinden çok bu değere göre seçim yapacağına ve dolayısıyla zamanla tüm üreticilerin bu konuya daha titizlikle yaklaşacağına inanıyorum.

    tabi ki çevremizde sağlığımızı tehdit eden tek faktör sar değil. sadece evimizde bile, telsiz telefondan kablosuz modeme kadar pek çok zaralı cihaz bulunduruyoruz. ama bu boşvermişliği anlamak da gerçekten mümkün değil. unutmamak lazım ki sar etkileri uzun vadede ortaya çıkacak ve belki de yakında kanser oranlarında tüm dünyada bir patlama yaşanacak. hatta yaşanıyor malesef.. cep telefonu alırken en azından ayda bir kullandığımız kamerasının kaç piksel olduğuna dikkat ettiğimiz kadar sar değerine de dikkat etmemiz gerekmiyor mu sizce de?

  • --- spoiler ---

    1-fletcher'ın* elamanı rushing or dragging diye diye dövdüğü sahneyi ve elamanın finalde fletcher'ı mat edip, mest ettiği kısmı şu ana değin 14 kez izledim.

    2-filmden aldığım ilhamla, oğlanın ağzına helvacıoğlu blok flütü dayayıp, süt içtim dilim yandı adlı eseri kusursuz biçimde çalması istedim. bu amaçla çocuğu tokat manyağı yaptım ama nafile bizim oğlanı benzin döküp yaksan çalamaz amk. anca flütün deliklerinden tükrük sıçratmayı biliyor.

    3-fletcher'in orkestrayı yönetirkenki el hareketlerine de hasta oldum. hele o ortamdaki müziği bir an havadan avucuyla toplar gibi yapıp, enstrümanları susturduğu hareket yok mu, işte onu da hanımın çok sesli çenesi üzerinde deniyorum. bir an susup, öyle baka kalıyor yüzüme.

    --- spoiler ---