hesabın var mı? giriş yap

  • "sabaha karşı dörtte acı acı çalan telefon geceyi böldü, karayiplerde nobel bariş ödülü için teşekkür konuşmasini hazirlarken uyumuş olan nanofizik uzmani jason flecthdong bir an için yerinde zıpladı... yine de, derin meditasyon günlerinden kalan bir alişkanlikla, tam anlamiyla uyanik olmasi ve içsel dengesini kurmasi için gereken süre .002 saniyeden fazla değildi... çevresinde mozart'la yarisabilen i.q.'sü sebebiyle 'düşüne taşina duvarin arkasini görebilecek bir adam' olarak anilan fletchdong o telefonu açmamasi gerektiğini, yoksa langdon'un başina gelenlerin ona da olacağini biliyordu... ama lanet romanin 500 sayfa olmasi gerekiyordu..."

  • rektörün sözlük hesabı olmadığını gösteren olaydır. yazar olsaydı 17 aralık 2023 dedeman konya oteli rezaleti başlığıyla sözlükte yer alacaktı. umarım twitterda'da hashtag kampanyası düzenlenmiştir bu durum için.

    tanım: eğitim sistemimiz hakkında ipuçları veren açıklamadır.

  • üniversiteyi hazırlık dahil 8 yılda bitirdim.
    sonra 6 ay çalıştım.
    sonra askere gittim.
    geldim 1,5 sene daha çalıştım.

    bütün bunları bi yaş tahmini yapın diye anlattım.

    bütün bunlardan sonra bitim kanlandı, duramadım!
    okumak bağımlılık olmuş tabii;
    şimdi yüksek lisansın bilimsel hazırlığındayım.
    beraber derse girdiklerim üniversite 2. sınıf öğrencileri.

    geçenlerde insan kaynakları hocası sınıfa bi soru sordu: kendinizi 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz?

    yerin dibine girdim.
    soruya muhatap olanlardan neredeyse 10 yıl büyüktüm ve işte aynı sıralardaydık.

  • ulan galatasaraylıyım, evde çığlık attım her üçlükte. gurur duydum ülkemden böyle bir takım çıktığı için.

  • anlamak için uzun uzun test çözmenize gerek olmayan şey.

    kalbimin tek sahibine* eşliğinde duygulanıp tabi tabi* eşliğinde eğleniyorsanız bu zekayla bu yaşa gelebildiğiniz için şükür namazı kılın. bakın ne kadar basit.

    edit: gerçekleri çarpıtmadan söylüyorum ki haftada 3-4 gün uyumadan önce ya da çizim yaparken muhakkak beethoven dinlerim, lil wayne kimdir bilmiyorum bile. karşınızda nasıl bir deha var bilin yani.

  • mario puzo'nun baba kitabında anlattığına göre omertanın ortaya çıkışı çok eski değil, mussolini devrine dayanıyor. 1900 lerin başında başta sicilya olmak üzere italya nın birçok yerinde büyük ve zengin aileler feodal düzen içinde yaşadıkları toprakların ekonomisinden adaletine kadar her şeyi ellerinde bulunduruyor ve merkezi otorite bile bu ailelere pek ilişemiyor. mussolini iş başına gelmesiylr beraber kafayı bu ailelere takıyor ve onları bitirmeye and içiyor çünkü bu derebeylikler var oldukça italya'yı tek başına elinde tutması haliyle imkansız. mussolini yıllarca çeşitli yöntemlerle saman altından bu aileleri zayıflatmaya çalışıyor ama başarılı olamıyor. kendine göre bir tek çare kalıyor: hepsinin kökünü kazımak. mussolini taburlarca italyan askerini-polisini sicilya ya gönderiyor ve halkı aile üyesi olsun olmasın resmen kendi ordusuna kırdırıyor. (bkz: katliam) sonunda ailelerin kökü gerçekten kazınıyor, mussolini kazanmış gözüküyor ama (kalan) sicilya halkının bilinç altına kendi devletine karşı büyük bir nefret ve öfke kazınıyor. halk zalim devlete karşı tüm inancını yitiriyor ve normalde devletin karşılaması gereken ihtiyaçlarını devletin karşılamasından bundan böyle utanç duyuyorlar. bu yüzden bir sicilyalı çiftçi, oğlu öldürüldüğünde, suçluların yakalanacağından emin olsa bile polise gitmektense sessiz kalmayı tercih ediyor. problemini kendi kendine de halledemeyeceğine göre nüfuzlu ve zengin bir hayırseverin (mafya babası da diyebiliriz) yanında soluğu alıyor ve derdine çare istiyor. mafya babası da çiftçinin polisten önce kendisine gelmesi hoşuna gidiyor çünkü o da haliyle atalarını katleden polisten veya devletin herhangi bir organından nefret ediyor, ayrıca bu iş için para da alıyor. (don corleone'nin kızının durumu için kendisinden önce polise giden mezarcıyı azarlamasını hatırlayın) gün geçtikçe bu olay bir gelenek halini alıyor adına da omerta deniyor yani devletin kurumlarına güvenmeme onları reddetme davranışı.

  • başlık: camel fıkrası yazdım beyler toplanın

    camel 6 buçuk lira olduktan sonra iki arkadaş hep camel almaya başlamışlar bir yerde buluşup otururken paketleri karışır olmuş ondan sonra adam arkadaşına senin paketin de camel benimkide bundan sonra seninkinin adı mustafa camel olsun demiş.

  • ben 5 yaşındayken, ingilizceden hiç anlamayan ve habire ingilizce dersinden çakan benden epey büyük komşu çocuğunu, eni vici vokke tadında uydurmasyon şarkılar söyleyerek delirtmem..

    bütün dünya ingilizce konuşuyoruz da bi o konuşamıyo sanıyodu mal..

  • özlem türeci biontech se.'nin tıbbi sorumlusu, kurucusu ve sahibi.

    "özlem türeci ve eşi misafirimiz olacak" dense yeridir.

  • yıllar önce konya'da saray çarşısı'nın oradaki akbank'ta sıra bekliyordum. bankada inanılmaz bir kuyruk vardı. müthiş sıcak bir yaz günüydü. bankada klima çalışmıyordu, leş gibiydi ortalık. en az 4-5 vezne olmasına rağmen, 1 veya 2'si aktifti. işin en çileden çıkartıcı tarafı ise, şubede mevcut q-matik denen sistem kurulu olmasına rağmen, banka yönetimi niyeyse sistemi çalıştırmıyordu. herkes ayakta, kıç kıça bu kuyruğu bekliyorduk. artık sabredemediğim ve önümdeki ihtiyarın epey zorlandığını anladığım bir an, "ne biçim iş bu, şu q-matiği bari çalıştırın, neden bütün vezneler çalışmıyor" minvalinden söylenmeye sesimi yükseltmeye başladım. anında bütün yüzler, tüm içerideki insanlar, hepsi birer mirket refleksiyle bana döndü. gişe memuru vızırdanırken, "yok mu senin müdürün?!?" dedim, hay huy falan bir tartışmadır sürerken ve bu mirket konya insanları yüzüme bön bön bakıp hiç bir söylemde bulunmazken:

    sırada arkamda bulunan bir karabıyıklı 35-40 yaş adamı "ne var birader? bi sen mi sıra bekliyon? bak hepimiz bekliyoruz, ne gonuşup duruyon??" diyerek bana çıkıştı. bu gücetapan kardeşimize dönüp "birader soyadın sabancı mı?" diye sordum. "yııoo" diye karşılık verdi. "lan o zaman asdaicaaewadazxc!!!!!" şeklinde çıkışmaya başlamıştım ki, önümdeki ihtiyar kolumu tuttu, "diklenme, dik dur. hoo diyecen altını kürüyüverecen" nasihatlarine girişti ve ben de bu kalabalıkta hak aramanın manasızlığını gördüm...

    işte o insanların beklediği sıradır. anlayamazsınız.