ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
hm'den alışveriş yapmıyoruz kampanyası
-
şu dakikadan sonra full hm'den alışveriş yapıyorum kampanyası
edit: link silinmiş mesajdan yazıldığı için yazıyorum. h&m lgbt+ bireyleri savunduğu için arkadaş böyle bir başlık açmıştı.
2. edit: bir yazar şunu eklememi istemiş. "bu kampanyayı başlatan furkan adlı şahıs türlü alavere dalavare yollarıyla bankaları kandırıp bedava puan topluyodu alışveriş yapmadan ifşalamışlardı. o zaman müslümanlığı, muhafazakarlığı nerdeymiş"
dadaloğlu
-
roll dergisinin 114. (ocak 2007) sayısında hercai menekşe başlıklı giriş yazısında şu şekilde bahsedilmektedir kendisinden :
yıllar öncesinin beyaz show undan bir sahne: cem karaca: şarkıları prova ediyoruz. alman bir davulcum vardı. "dadaloğlu"nu dinleyince "bu punk" dedi. "dadaloğlu" punk olur mu ya! kafasını kopartacaktım herifin.
beyaz: abi ne biliyorsun ? belki dadaloğlu da kendine punk denilmesinden hoşlanıyordur.
hoşlanıyordur tabii, neden hoşlanmasın? padişahın fermanına meydan okuyan bir adam dadaloğlu. woody guthrie de hoşlanırdı herhalde. o da gitarına "bu makina faşistleri öldürür" diye yazmamış mıydı zaten ? arkasında bıraktığı şiirlerin punk-folkçu billy bragg ve wilco tarafından albumleştirilmesi (mermaid avenue) tesaduf degil. tıpkı dead kennedys in holiday in cambodia sinin karacaoğlan in suya giden allı gelin iyle akrabalığının tesadüf olmadığı gibi.
evet, gulhane parkındayız, ama ne biz bunun farkındayız, ne de cem karaca. jello biafra farkında ama: cem karaca ve apaşlar ın 1967 tarihli karacaoglan uyarlaması suya giden allı gelin in acilis riff leri ile holiday in cambodia nin acilis riff lerinin neredeyse tıpatıp aynı olması tesadüf olabilir mi?
alman davulcunun dadaloglu icin punk demesi hic sasirtici degil. ferman padisahin, daglar bizimdir ile god save the queen in aynı makam oldugu aşikar. şaşırtıcı olan cem karaca nın tepkisi. halbuki, gulhane parkında oldugunun farkında olsaydı, dadaloglu punk tır, joe strummer da aşıktır, diyebilirdi.
(...)
türkiye'de rock müziğin bitmesi
-
cilekes nerede haber yok manga bir album yapti yapmasa daha iyiydi, dumandan ses seda yok, kargo zaten parcalandi koray arada album patlatirdi o da yok, yuksek sadakat diye bisey vardi o da yok redd falan da duyulmuyo. athena album yapmis sanirsam guzel sarki yok dus sokagi sakinleri bulutsuzluk ozlemi falan muzeye kaldirildi, noldu lan demek geciyor icimden ama aklima kramp falan geliyo onlar da topraga karismistir heralde. hepsini gectim bir zamanlar kurban vardi pentagram vardi.. sanirsam biz buyuduk ve kirlendi dunya. teoman napiyo acaba..
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
- dunya sadece siyah ve beyaz renklerden olussaydi, sizce neler degisirdi?
- su sacma morcivert kravatinizi takmamis olurdunuz..
kızlardaki arkadaş kalalım tribi
-
bu hafta uykusuz dergisindeki "gelen kutusu" bölümünde servet turan imzalı müthiş bir karikatüre konu olmuştur.
- ayrılalım ama arkadaş kalalım samet.
- o zaman evlenelim!! evlilikte de bir süre sonra aşk bitiyomuş, arkadaş oluyomuşsun eşinle öyle diyolar.
- ...
- kabul et. kafan karıştı teklifime...
feodalizm
-
merkezi ordunun-merkezi yönetimin olmadığı ve meşruiyetini tanrıdan alan sistem.
merkezi ordu yerine parçalanmış ordu, merkezi yönetim yerine yerinden yönetim vardır bu sistemde.
merkezi ordunun olmamasının sebebi o dönemlerde fiziki şartların gelişmemiş olması, teknolojinin yetersiz olması, barutun bulunmamış olmamasıdır. çünkü böyle bir dönemde merkezi ordu ile imparatorluk sınırlarını kontrol etmek imkansızdır. bir bölgeden bir bölgeye hareket etmek zordur ve merkezi ordunun olması imparatorluk sınırlarının savunmasız kalması demektir bir bakıma.
bu yüzden imparatorluk toprakları parçalara bölünür. her parçanın başında bir lord vardır. lordlar topraklarında köylüleri çalıştırır. her lordun kendi toprağında yetiştirilen ürüne el koyma hakkı ile kendi toprağında yargılama hakkı vardır. bu hakların karşılığında imparatorluk için ordu besleyeceklerdir belli sayıda ve sınırlarını koruyacaklardır. bütün bu haklar vassallık sözleşmesi ile verilmiştir. vassallık sözleşmesi kral ve lordlar veya lord ile lordlar arasında yapılabilir.
bu sistemde kralın bütün kararlarını kilisenin onayı ile alması gerekiyor. kilise tanrıyı temsil etmektedir ve ruhbanlar sistemin meşruiyetini anlatmaktadır. insanlar din yolu ile sisteme boyun eğmek zorunda bırakılmışlardır. bunu yaparken bağlı bulundukları lordlara itaat etmeleri gerektiği anlatılmakta ve bunu yaptıkları takdirde öldükten sonra rahat edecekleri anlatılmaktadır. kilise sistemin dayanağıdır. matbaa bulunup aydınlanma yaşanana kadar insanlar kiliseye sorgusuz itaat etmişlerdir.
bu sistemdeki önemli sınıflardan biri de tüccarlardır ki daha sonra sistemin dönüşümünü sağlamada öncü görevi göreceklerdir. tüccarlar kentlerde yaşamakta ve ülke dışından getirdikleri lüks tüketim ürünlerini asillere satmaktadırlar.
ateizmden vazgeçme anı
baba kız diyalogları
-
baba - alo kızım nasılsın?
as - iyiyim baba, sen nasılsın?
baba: iyiyim kızım ben de
as: valla iyi olduğuna şüphem yok annem 2 haftadır benimle çünkü
baba: ahahaha eşşeğe bak ne yapayım kızını benden fazla seviyor demek ki
as: baba maaşımın yarısını sana vereyim ne olur çağır artık annemi :(
baba : mal varlığımı üstüne yapayım sende kalsın
veyis ateş'ten ses kaydı açıklaması
-
hangi telefon konuşmasına 10 milyon dolardan bahsediliyordu da kırpıp yerleştirdiler diye merak edilesi açıklamadır.
sınav sonuçlarını gazeteden öğrenmek
-
az önce konuşurken yeni neslin hiç bilmediğini farkettiğim olay.
+sen üniversite sınav sonucunu nasıl öğrenmiştin?
-gazeteden.
+??!!
-niye şaşırdın?
+cidden nasıl öğrendin?
-gazeteden diyorum ya...
+manşet mi atmışlardı agrali miles şurayı kazandı diye...
- ya ciddiyim... gerçi a tabii, siz görmediniz di mi o dönemleri? gazeteler ek çıkarırdı onun için.
üzerinden yarım saat geçti, hala inandıramadım... dalga geçtiğimi düşünüyor. düşünüyorum da şimdi, üniversite, anadolu liseleri sınavı, hepsinde sabahın köründe gidip gazete bayiinin önünde sabahlamış insanlarla beraber ilk gelen gazetelere hücum etmek filan... şimdi gerçekten bana da pek inandırıcı gelmedi.
sevgiliden ayrılmanın en şerefsizce yolu
-
sabahleyin beraber mükellef bir sofrada mükemmel bir kahvaltı yapmış ve öpüşüp sarılarak ayrılmışsınızdır. aranızda hiçbir sorun yoktur. yarım saat sonra otobüsün hala gelmediğine dair mesaj atarsınız ve cevap gelmez. 2 gün boyunca sevgili kişisine hiçbir şekilde ulaşılamaz. cehennem azabı gibi geçen 2 günün sonunda telefonunuza "sil numaramı" diye bir mesaj gelir. işte bu kadar. 2 yıllık ilişkiniz haberiniz bile olmadan bitivermiş.
ister sayılsın, ister sövülsün; ortada bir iletişim var. aldatmak bile bir tepki yöntemi. tamam dünyanın en adi şeyi ama dövmek bile bir tepki yöntemi. ortada gerçekten hiçbir şey yokken, hiçbir şey söylemeden çekip gitmek dünyanın en şerefsizce ayrılma yöntemidir, travma sebebidir. o günden sonra arkadaşınıza, flörtünüze, hatta anne-babanıza bile hep "habersizce gidecek" gözüyle bakar; en haklı olduğunuz olayların altında bile didik didik kendinize dair bir kusur ararsınız. (bkz: kendimden biliyorum)
nolur, bakın rica ediyorum, ayrılacağınız kişiden ölümüne nefret ediyor olsanız bile bir vedayı çok görmeyin. kimsede kalıcı hasarlar bırakmayın.
debe editi: bu benim debe'ye giren ilk entrym. soranlara, destek olanlara, geçmiş olsun diyenlere, benimle benzer anılarını paylaşanlara; hepinize çok teşekkür ederim.
öğrenciye 12 yılda ingilizce öğretemeyen sistem
-
sınav kağıdı okuyorum. çocuklar 6.sinifta. elimden geldiğince kolay sordum. bir yerlerden puan verebilmek için. bir soruda çocukların türkçe kelimelerin karşılıklarını yazması gerekiyor. her sınıfta en az 10-15 kâğıt şu şekilde;
anne: çocuklar annesinin adını yazmış (ayşe, fatma gibi)
baba: aynı şekilde
nerelisin: çankırı, niğde
sayıları sordum. ilgilerini çeksin diye resimler var. bi ağaçta 5 elma mesela veya kardan adam elinde 8 rakamını tutuyor. yine çocukların yarıya yakını boşluklara kardan adam, elmalar yazmış. fakat koptugum cevap şu;
öykü: ayaz
tabi ben önce bağlantıyı kuramadim ama mesele şuymus.
kiraz mevsimi diye bir dizi varmış, o dizide öykü adlı kızın sevgilisinin ismi ayaz imiş.
bilemedim şimdi, öğretmeye nereden başlasam? önce okuduklarıni anlamayı öğretmek daha iyi sanki...
edit: imla
aciklama editi: bu okula bir kaç hafta önce geldim. siz mi öğretemediniz diye aklınıza gelebilir.
debe edit'i: 4 yıldır bu öğrencilerle ugrasan, tek dileği onların hayatlarına dokunup, bir ümit ışığı yakmak, bir pencere açmak olan bir öğretmenin, yaşadıklarını dile getirdiği kitaba, lütfen bir göz atar mısınız?
(bkz: ekmek arası ümitler)
bütün köpekleri peşinden koşturan harf
-
(bkz: hava şartları sebebiyle linci erteleyelim)
debe edit:
meraklısı için türk sinemasına dair naçizane inceleme yazılarım.
(bkz: hayallerim aşk'ım ve yeşilçam)
(bkz: türk sineması'nda seri filmler)
(bkz: ticari türk sineması ve kostüme filmler)
(bkz: toplumsal/toplumcu arabesk filmleriyle o. gencebay)
(bkz: türk sinemasında iç göç ve gecekondu sorunsalı)
(bkz: türk sinemasında erkek starlar ve son imparatorlar)
(bkz: türk sinemasında kadın starlar ve son imparatoriçe)
en büyük şaban
kemal sunal filmlerinde natuk baytan ekolü
dilan polat'ın yurt dışına kaçması
-
patagonya'da yaşıyorsun ve kaynağı belirsiz bir şekilde aşırı zenginlik sahibi olmuşsun. patagonya yetkilileri seni araştıracak. dava dosyası açacak, delil toplayacak, mahkeme sürecek, erteleme, ihtiyati tedbir, yurtdışı yasağı, mahkeme sonucu, temyiz, karşı dava falan derken birkaç sene geçecek, mahkeme süresi kadar bile içeride yatmayacaksın, o paralar da kimseye yar olmayacak.
patagonya gibi bir ülkede bunlar olmasın diye ne yaparsın? paranın bir kısmını birilerine verirsin. kalanını dışarı çıkarırsın. çıkan kısmı seni bir ömür yaşatır. dağıttığın kısmı da senin kaçmanı sağlayacak kadar gözleri kapatır. ardından davalar sürer. sen de portekiz'de aldığın oturma izninin keyfini sürersin.
neyse ki patagonya'da böyle şeyler olur. bizde olmaz. bizde anında adalet yerini bulur.
edit: patagonya.