hesabın var mı? giriş yap

  • sistemi rahatsız etmiştir.
    neden içinde bulunduğu durumu paraya çevirmiyor?
    voleyi vurup köşeyi dönmüyor?
    evlenme programlarına çıkıp sirk hayvanı rolü üstlenmiyor?
    fırında çalışıp bize dürüst mütevazi rolü mü oynuyorsun?
    al işte cezanı bul, çalıştığın yeri deşifre eder, seni yine sistemin içine çekeriz. oraya gelip sana laf atanlar olsa, kavga etsen, aksiyon yaşansa ne güzel ne güzel.

    bu ülkede biri azıcık da olsa doğruları yapsa, herkes rahatsız oluyor. çünkü dürüst, namuslu biri, böyle olamayan herkesin seçimlerini sorgulatıp, kötü hissettiriyor. o yüzden yaşama şansı yok. mutlaka tüketilmeli. yok edilmeli.

  • eminim çokça yazılmıştır ama malum ben de aynı şekilde iletişim kurduğum için mecburen yazacağım.

    daha cep telefonları çıkmamışken ya da yeni yeni zenginlerin erişebildiği zamanlarda ev telefonundan ya komşu kızına kız arkadaşımızın ev telefonunu aratırdık ya da biz erkek halimizle kız sesi çıkarıp , telefona sevgilimizi isterdik.

    +alo damlayla görüşebilir miyim ben ayça*

    bunu yaptığım kız arkadaşımın annesi numaramı hiç yememiş ama bir şey de söylememişti.

    sonra cep telefonları yaygınlaştı. ama bu sefer de pahalılık sorun oldu. çözüm klasik ama;

    1 çaldırma aklımdasın
    2 çaldırma seni seviyorum
    3 çaldırma ve üstü aç ulan o telefonu ben arıyorum.

    daha sonra cem uzan sağolsun telsim' i çıkardı da 250 kontör karşılığı sınırsız sms ve konuşma hakkımız oldu. bir dönem (bkz: aycell) de buna benzer bir şey yapmıştı ama çok hatırlamıyorum.

    sonrasında bilgisayar çağına girdik. msn girdi hayatımıza. titreşimler, ne dinliyorum özelliği vs altın çağdı ama bu söylemeden geçemem.

    derken blackberry telefonlar moda oldu. bbm pin'i paylaşıp sohbete başladık. bu aynı zamanda twitter'ın yayılmaya başladığı zamanlardır.. yavaş yavaş facebook'u dedelere teslim ettiğimiz zamanlar

    en sonunda iphone 3, ardından da 4'ün çıkmasıyla whatsapp çıktı ortaya. herkes bir anda aaa whatsapp diye bir uygulama varmış, bedava konuşabiliyorsun diyerek birbirine sms atmaya başlamıştı.

    zaman tüneli gibi yemin ederim yaa. hepsini yaşadık iyisiyle kötüsüyle.

  • antik yunanistan'da, bugün agrigento olarak anılan ve sicilya’nın güney sahilinde yer alan akragas kenti, mö 570-554 yıllarında zalimliği ile bilinen phalaris tarafından kontrol edildi. mö 550’lerden sonra zenginleşip, en varlıklı hellen kentlerinden biri haline gelen kent, phalaris tarafından demir yumrukla yönetildi.

    bir gün, pirinç dökümcüsü ve heykeltıraş olan atinalı perillos, yeni eserini phalaris'in beğenisine sunar. bu eser pirinçten yapılmış bir boğa'dır. boğanın içi boştur ve sırtında, içerisindeki bölmeye açılan bir kapı bulunur.

    görsel - görsel - görsel

    kurbanlar, boğanın üzerindeki kapak vasıtasıyla boğanın içerisine konur ve altında yakılan ateş ile rengi kırmızıya dönene kadar ısıtılır ve kurbanın yavaşça ve büyük acılar çekilerek ölmesi sağlanırdı.

    boğanın baş kısmı, karmaşık tüp ve tapalarla tasarlanmıştı. bu sayede çığlık atan kurbanların sesleri dışarıya boğa böğürmesi şeklinde çıkıyordu. günümüze ulaşan söylentilere göre boğanın içerisi tekrar açıldığında kurbanların kemikleri mücevher gibi parlıyordu ve bu kemiklerden kolye yapılıyordu.

    pirinç boğayı beğenen phalaris'in boğanın boynuzundaki ses sisteminin bizzat perillos'un kendisince test edilmesini istediği, perillos işkence aletinin içine girince hemen kapıyı kapatıp, ateşi yaktırarak ses sisteminin işe yarayıp yaramadığını perillos'un çığlıklarıyla öğrenmeye çalıştığı, perillos'un ölmesine az bir süre kala dışarı çıkarıldığı, icadı için ödül alacağını düşünürken bir uçurumdan atılarak öldürüldüğü söylenmektedir.

    yine efsanelere göre phalaris, telemakhos'un önderliğinde çıkan ayaklanma ile tahtını kaybettiğinde bu boğa içerisinde ölüme gönderilmiştir.

    kaynak: 1, 2, 3, 4

  • bildiğiniz her şeyi sıfırlayın. meseleyi işin üstadı bendenizden dinleyin bir kez de. yılların tecrübesi konuşuyor lan burada; başçavuşun beygiri anırmıyor aloo!

    ciddiyete dönelim. insanlar karşılarındaki kişiler hakkında karar vermek için en fazla 30 saniye düşünürler. içgüdüsel bir olaydır aslında bu. 30 saniye içerisinde bir x cinsi y cinsi için beynine "olur" sinyalleri yolladı yolladı; yollamadıysa don juanlık filan hikaye. afedersin bir yerini yırtsan da o saatten sonra boş.

    şimdi konuyu gerçek hayattan vereceğimiz örnekle açıklamaya çalışalım. y bıcır bıcır şirin bir kızdır. x1 ise efendi adam. x2 ise x1 in fiziksel olarak tıpatıp aynısı piç erkektir.

    y, x1 ve x2 ortak bir ortamda bulunurlar. y hanımkızımız 30 saniye içerisinde beynine iki genç için de olur sinyalleri yollar. ortamdan ayrılınır ve insan davranışları incelenir.

    y --> evine gitmiş ve iki erkekten de eşit derecede hoşlanmıştır

    x1 ve x2 --> evlerine gitmişlerdir ve y cinsinden eşit derecede hoşlanmışlardır.

    olayın özü burada başlıyor işte (üçlünün pazartesi buluştuğunu hesap edersek)

    x1 davranışları:

    pazartesi gecesi: acaba sevgilisi var mı? yok canım sevgilisi olsa neden bizimle buluşsun ki? ama böyle güzel kız da boş kalmaz yani...
    salı gecesi: arasam mı acaba? yok yahu ararsam şimdi bulaşık bir tip olduğumu düşünür. en iyisi biraz zaman geçsin.
    çarşamba gecesi: saat geç mi oldu yahu? arasam mı? yok aramayayım en iyisi. yarın arar haftasonuna bir yerlere davet ederim
    perşembe gecesi: geç mi oldu? arasam mı? mesaj çekeyim en iyisi, müsait olduğunda cevaplasın.
    cuma gecesi: neden cevaplamadı ki? ben biliyordum abi kesin sevgilisi vardı o kızın bıdıbıdı...

    halbuki aynı anda x2 nin davranışları şu şekildedir:

    pazartesi gecesi: - aloo y naber? iyi ya n'olsun işte takılıyoruz. yarın işin yoksa gelsene yine takılırız beraber? ok kaçta alayım seni...
    salı gecesi: - yarın gel yine bıdıbıdı yaparız
    çarşamba gecesi: - bana gidelim mi?
    perşembe gecesi: finish her!

    yani anlayacağınız üzere olay tamamen erken müdahale hayat kurtarır mantığı. atalarımız buna akıllı düşününceye kadar deli oğlunu everir demişler. ne güzel bir söz öyle...

    ataturkiye, xyz haber, atina.

  • kuaför çıkışı arabaya gidene kadar abartılı makyaj, saç stili ve kıyafetleri ile, şehre inmiş uzaylılar gibi dikkat çekerler.
    eteklerini çekiştire çekiştire, topuklu ayakkabılarının izin verdiği oranda, hızlı hızlı arabaya doluşurlar.
    hayat tekrar normale döner.

  • çok afedersiniz ama düzenli hayat dediğiniz nedir? saçma sapan kalıpların olduğu, oku, mezun ol, askere git, iş bul, ev al, araba al, evlen, 3 bebek doğur, çocukları yetiştir, emekli ol, eve git gel yemek ye sıç yat kalk eve git gel ye sıç yat öl. nedir acaba düzenli hayat? kimin ne istediği nasıl bir düzen aradığını kim nereden biliyor da yorum yapıyor.

  • tutturmuşlar bir " bu çocuklara sahip çıkalım, bu çocukları üzmeyelim, bu çocukların alın teri vs..."

    ulan yılda 4-5 milyon yuro kazanan çocuk mu olur?