hesabın var mı? giriş yap

  • doğruysa çok sevindiğim karar. başkasının eğlencesi ve gösterişi için gece 12ye kadar kafamız sikilmeyecek artık.

  • görsel

    inanılmaz bir olay. kendisi akp sarıyer ilçesinin kurucularındanmış.. resmen siyasete göbeğine kadar bulaşmış milletvekili adaylarını veya eski milletvekillerini bir bir rektör atıyorlar. ankara üniversitesi rektörü 3 dönem akp milletvekilliği yapmış birisi. bir sürü var bu örnekten. insanların ülkemizde adalete liyakate inancının düşmesi boşuna değil.

    bu atama bana ak partide devlet yönetme geleneğinin olmadığını böyle bir kültürün olmadığını gösteriyor. çünkü bu makam bir üniversite yöneticiliği bir belediye başkanlığı veya milletvekilliği değil. devletin güçlü olması için buraya liyakat sahibi gerçekten o makamı hak eden ve siyasete bulaşmamış birisi atanmalıydı.

    gerçi ak parti milletvekili adayı yapılıp sonra aynı kişinin mit başkanlığına atandığı süreci yaşatan veya eski milletvekilini anayasa mahkemesi üyesi atayan bir partiye devlet yönetme kültürünü anlatamazsınız.

  • arge meselesinde en çok eleştiri getiren yazarlardan biri benim o nedenle birkaç cümle etme ihtiyacı duydum.

    şu kısımlar net anlaşılırsa bence ortadaki sorun çözülecek.

    1) bu araçlar üniversitelere devlet (halk) tarafından sağlanan fonla yapılıyor.
    2) bu araçlar üniversite öğrencilerine tecrübe kazandırmak amacıyla yapılıyor.

    konu bu kadar olduğunda bence hiçbir sorun yok. yapılıyor olmalarından, devlet tarafından destekleniyor olmalarından memnunum.

    ancak eğer bu araçlar haber sitelerinde bahsedildiği gibi üniversite tarafından "yerli elektrikli otomobilin öncüsü 'atakar'" olarak lanse ediliyorsa. bu araçların bir değer olduğu düşünülüyorsa orada duracaksın.

    ben sanmıyorum ki bu projeyi yöneten eğitimci bu araçları bir basamak olarak görsün. öğrencilerinin tecrübe edinmesi dışında bir beklentisi olsun.

    neden sanmıyorum çünkü elektrikli araç konusu artık yeni bir konu değil. paran varsa bugün çıkıp çarşıdan tesla model s'i alıp evine gelebiliyorsun. niyetin gelecekte elektrikli araba üretmekse profesyonel bir ekibe milyonlarca dolar kaynağı ve gerekli zamanı verirsin şu an yaşadığımız çağın teknolojisine uygun bir araç ortaya çıkarırsın.

    daha basit bir örnekle açıklamak gerekirse ampul satıştayken mum ile ortaya çıkıp buradan alır yürürüz demek neyse bu araçlar da odur.

    sen ne yaptın eleştirmek dışında diyen adamlara da şunu söyleyeyim. vergi verdim tüm bu projelerin desteklenmesi için daha ne yapayım. 17 18 anahtarı mı tutayım montaj sırasında.

    tekrar ediyorum bu proje öğrenci projesi olarak güzeldir, alkışlıyorum. umarım devlet bu tarz tecrübe arttırıcı projelere destek olmaya devam eder.

    öte yandan aynı proje türk elektrikli araçların öncüsü falan değildir. buradan teslaya varılmaz.

    üç kuruşa beş köfte olmaz
    dünyayla kapışacaksan yatırımını kaşıkla kepçeyle değil tankerle yapacaksın.

    yani burada bence asıl kabahat üniveristede yahut projede değil. o projeyi gerçek dışı abartarak bizim önümüze koyan medyada. aynı haberi "öğrencilerin başarılı çalışması" diye lanse etsen gurur duyar alkışlarız olur biter.

    öteki aptal yerine koymak oluyor herkesi.
    neyin öncüsü amk, adamlar yapmış bitirmiş satıyor.

  • o kadar içim burkuldu ki videosunu izledikten sonra. gözleri dolmuş, hırpalanmış.
    adam şu tehlikenin kol gezdiği günlerde kendini tehlikeye atıp kolonya dağıtıyor. özellikle bunu kendisi elden yapıyor, kimseye de yaptırmıyor.
    siz nasıl bu adamın yüzüne karşı "iğrençsin!" diyebiliyorsunuz?
    vicdan yoksunları sizi.

  • orta okul yıllarımdan kalma bir anımdır. zoraki minibüse binilmiştir. şoföre yakın ayakta gitmekteyim. para uzattım, olaylar gelişti.

    şoför- tamam kalsın, sen verme.
    pomolilik- niye abi?
    ş- karıştırma işte sen verme tamam.
    p- iyi öyle olsun.
    ş- sen ahmet'in yeğeni değil misin?
    p- hayır.

    bütün minibüs bize gülüyor.

    p- ee, para veriyim mi şimdi?
    ş- yok, hadi sen de verme.
    p- sağ ol abi.

  • ihsan oktay anar, tarihe sıkı sıkıya bağlı değil olmak zorunda da değildir çünkü yazdığı romanlar tarihi roman statüsüne girmez.

    ihsan oktay anar, palimpsest tarihi roman yazar. öncelikle palimpsestin ne olduğunu tanımlayalım gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

    palimpsest üzerindeki yazılar silindikten sonra üzerine yeni yazılar yazılmış parşömendir. ancak eski yazıların izleri sayfa üzerinde belli olur yine de.

    işte ihsan oktay anar, tarih üzerine bunu yapar. düşünün ki ilk dersiniz tarih ve tarih öğretmeni derse gelip tahtaya kız kulesinin tarihini anlatan bir yazı yazdı. tamamen belgelere dayanan ve geçerli bir tarih olsun bu yazı.

    şimdi, teneffüse çıkalım ve yarım yamalak tahtayı silsin bir öğrenci. hoop teneffüs bitti hemen sıralarımıza dönelim, öğretmen zili ile. yeni ders felsefeci ihsan hocanın olsun. ihsan hoca da felsefe ve hayata dair bir hikaye yazsın tahtaya, altında kız kulesinin silik ve gerçek hikayesinin izleri olan. işte bu palimpsest tarihi roman olur. bu yöntemi en başarılı şekilde kullanan şüphesiz umberto eco'dur.

    ihsan oktay romanlarında arka planda gerçek bir tarih varken, üzerinden kurgu bir hikaye geçer ancak bunu öylesine ustaca yapar ki hangisi kurgu hangisi gerçek düşünmek istemezsin.

    işte eğer bu işi büyük bir ustalıkla yapabilirseniz buna da büyülü gerçekçilik denir.

    ders bitti, tahtayı güzel silin.

    demem o ki arkadaşlar işin özü tekniktir, nasıl gitar çalmak için tutuş tekniğini, tablo yapmak için fırça kullanma tekniğini öğrenmek gerekiyorsa yazı da bir teknik üzerine kuruludur. yazmak istediğiniz tekniği öğrenir, bu teknikle yazılan eserleri okur ve bol pratik yaparsanız gelecek nesiller sizin için de başlık açacaktır.

    yetenek ise sadece yapamayacağını düşünen insanların, yapanların başarılarını doğuştan gelen tesadüfi bir özelliğe bağlama uğraşıdır. gözlem yapmak, okumak, meraklı olmak, kelime hazinenizi arttırmaktan ibarettir her şey.