hesabın var mı? giriş yap

  • evlenen insanın bakmakla yükümlü olduğu kişiler ortaya çıkar. en basitinden bir erkek, evlendiği eşinden mesuldür. aynı şekilde kadın da erkeğin dışarıya karşı hareketlerinden, eylemlerinden yarar-zarar göreceğinden onları kontrol altında tutmak ister.

    fevri bir canlı olan insan, kararlarını alırken tek başınaysa daha atak, saldırgan olabilir. ama biriyle hayatını birleştirmiş bir erkeğin-kadının eskisi kadar agresif ve atak olması beklenemez. hele bir de çocuk dünyaya getirmişlerse iyice pasifize olurlar.

    yani kısaca, sadece kendinizden mesulseniz toplumda "çıkıntılık" yapma ihtimaliniz çok yüksektir ve özellikle bizimki gibi toplumlarda bundan hiç hoşlanılmaz. yalnız erkeksinizdir ve toplumun boyun eğdiği şeylere ses çıkartırsınız, tepki gösterirsiniz. yalnız kadınsınızdır ve toplumun size biçtiği rolden çok daha fazlasını veya farklısını benimsemiş, toplumun istemediği derecede başarılı olmuşsunuzdur.

    işte toplum bu "baş ağrısından" kurtulmak için "iki özgür ruhu birbirine zincirleyerek" dizginlemeyi amaçlar. sonra da aman oğlum-kızım, ailen var. evde seni bekleyen var. karışma, ses çıkarma, boyun eğ telkinleri ile sizi mevcuda mahkum kılarlar.

    onlar mevcudun değişmesi için çaba göstermemişlerdir. böyle bir çabaları hiç olmamıştır. öyle ki bunun farkında dahi değillerdir. ve tıpkı maymun deneyindeki gibi, kimse onlara düzeni değiştirmek istedikleri için zarar vermemiş olsa dahi eski korku masallarını dinleyerek, size de aynı masalları anlatarak sizi vasatlığa mahkum ederler.

    işte bu sebeple insanlar evlendirilir veya buna zorlanır. evlenen birey işyerinde patrona, trafikte işini düzgün yapmayan memura, markette önüne geçen hanzoya, yüksek sesle müzik dinleyen üst komşuya, hükümete tepki göstermez.

    çünkü evinde bir ailesi vardır ve dikkatli olması gerekiyordur.

  • antin kuntin meraklarıma bir yenisi olarak eklendikten sonra ölçmeye karar verdiğim mesafedir. bu nedenle küçük bir uygulama aracılığı ile 4 günde, toplam 12 saat kullandığım bilgisayarımda mouse imleci ile katettiğim mesafeyi ölçmeye ve bazı hesaplar yapmaya karar verdim.

    uygulama otomatik olarak ekran ölçünüzü tespit ediyor, kontrol edip onayladıktan sonra pc her açıldığında otomatik olarak başlayacak şekilde ayarlıyorsunuz ve kayda başlıyor.

    uygulamaya göre 4 günde, toplam 12 saatlik kullanım sonucunda mouse imlecinin katettiği mesafe 1.098,77 metre. buna göre saatte kat edilen mesafe ise 91,56 metre.
    görsel

    sol tuşa tıklama: 4.917 (1.229,25/gün)
    sağ tuşa tıklama: 307 (76,75/gün)
    orta tuşa tıklama: 996 (249/gün)
    tekerlek tıklaması: 10.391 (2.597,75/gün)

    mouse'un tekerleğine kalemle bir işaret koyup kaç tıklama ile tam tur attığını da kontrol ettim ve 25 tıklama sesi ile 1 tam tur döndüğünü gördüm. buna göre günde tekerleği 103,91 kere tam tur döndürdüğüm ortaya çıkıyor.

    ölçümü yaptığım bilgisayarımı hep aynı işlemler için kullanılıyor; ekşi sözlük'te gezinmek, okuma yapmak, ekşi şeyler için bir şeyler yazmak ve film izlemek. bu yüzden bu dört gündeki kullanım ortalaması olan 3 saat'i, hesaplama yaparken ortalama günlük kullanımım olarak kullanacağım. pc'nin, günde 3 saatten daha uzun süre kullanıldığı günler olduğu gibi hiç açılmadığı günler de mevcut bu nedenle tutarlı olacağını düşünüyorum.

    verileri toparlayalım:
    bilgisayarı kullanmaya başladığım tarih: 1 ocak 2014
    bugüne kadar kullanılan toplam gün: 3.142 gün
    toplam kullanılan saat (3saat/gün): 9.426 saat
    ortalama saatlik mesafe: 91,56 metre

    bilgisayarı aldığım günden bu yana;

    mouse imlecinin katettiği toplam mesafe: 863.045 metre
    mouse tekerleğininin toplam dönme sayısı: 326.485 tur
    sol tuşun toplam tıklanma sayısı: 3.862.304
    sağ tuşun toplam tıklanma sayısı: 964.594

    ezcümle; pc'yi aldığım günden bu yana mouse imlecim, istanbul'dan sivas'a gidilebilecek kadar yol katetmiş. bu bilgi ne işimize yarayacak bilmiyorum ama ben merak ettim ve hesaplarım.

    hesaplayan adamlar gururla sundu...

    notlar:
    *ölçüme devam edeceğim ve ortalama mesafeyi doğrulamak üzere bir süre sonra hesabı kontrol edeceğim.
    *ölçümü odoplus adlı uygulama ile yaptım. denemek isteyen şuradan indirebilir. (malwarebytes ile taradım ve virüs içermiyor ancak sizler kendiniz de kontrol edin, sorumluluk almam.)

  • * üstüne iki satır sabahattin ali tümcesi paylaşmadan geçemez.
    * video veya fotoğraf çekmeden spor yapamaz.
    * yediğini içtiğini, before-after'ını paylaşmadan; başımıza endokrin profesörü kesilmeden diyet yapamaz.
    * sofra/tabak fotoğrafı çekmeden yemeğe başlayamaz.
    * mağaza kabinlerinde giysi deneme fotoğrafları çekmeden bir şeycik alamaz.
    * arkadaşlarıyla dil çıkarmalı, zafer işareti yapmalı, birbiri üstüne yıkılmalı, ağlamalı gülmeli fotoğraflar çektirmeden sosyalleşemez, tatil yapamaz, yurtta veya öğrenci/bekar evinde kalamaz.
    * albümü yeni çıkmış popçu gibi çeşit çeşit pozlar vermeden mezun olamaz.
    * monaco prensine gelin gidiyormuş havasında pozlar yayınlamadan evlenemez.
    * başında doğum fotoğrafçısı olmadan doğuramaz.
    * şikayet ediyormuş maskesi altında övünmeden çalışamaz, istanbul'da yaşayamaz, trafiğe takılamaz.
    * hastaneden birkaç kare yayınlamadan refakatçi veya hasta olamaz.

    özet geçmek gerekirse "hiçbir zaman 'kendi halinde' olamaz".

  • 77 sene önce oğluna duygun ismini veren ebeveynlerini takdir ettiğim gs başkan adayı. olm duygun nedir len 77 sene önce? zor çocukluk geçirmiştir bu amcamız.

    edit: arkadaşlar hala favoriye alıyorsunuz görüyorum :)) 10 yıl önce yazmışım. 77 seneyi 87 sene olarak okuyalım lütfen. hala aynı yerdeyim duygun ne yaw 87 sene önce? çocuğun etrafına bakın ahmet, mehmet, ayşe, fatma dolu.

    “yavrum senin adın ne?”
    “duygun efendim.”

    soran kişinin anladığını da sanmıyorum, tekrar sorduğunu da…

  • ............................................________
    ....................................,.-'"...................''~.,
    .............................,.-"..................................."-.,
    .........................,/...............................................":,
    .....................,?......................................................\,
    .................../...........................................................,}
    ................./...........................budur..................,:'^'..}
    .............../...................................................,:"........./
    ..............?.....__.........................................:'.........../
    ............./__.(....."~-,_..............................,:'........../
    .........../(_...."~,_........"~,_....................,:'........_/
    ..........{.._$;_......"=,_......."-,_.......,.-~-,},.~";/....}
    ...........((.....*~_......."=-._......";,,./'..../"............../
    ...,,,___.\'~,......"~.,....................'.....}............../
    ............(....'=-,,.......'........................(......;_,,-"
    ............/.'~,......'-...............................\....../\
    .............\'~.*-,.....................................|,./.....\,__
    ,,_..........}.>-._\...................................|..............'=~-,
    .....'=~-,_\_......'\,.................................\
    ...................'=~-,,.\,...............................\
    ................................':,,...........................'\..............__
    .....................................'=-,...................,%'>--==''
    ........................................_\..........._,-%.......'\
    ...................................,<'.._|_,-&''................'

  • şekerpare aldım 1,50 tl'ye.
    sudan ucuz lan. kasadaki eleman mutlaka tavuk göğsü deneyin dedi. hem kampanya var çifti 2 tl dedi.
    hemen kasanın yanında duran tatlıyı uzattı bana.
    ben de bıraktım şekerpareyi, yerine tavuk göğsü aldım.
    evde yerken tadında bi gariplik hissettim.
    tarihine baktım, yarın son günü. ulan dedim bi çakalllık var bu işte.

    daha sonra bir gün (kurnazlık yapacam burda) markete gittim yine.
    elimde tavuk göğsü son kullanma tarihine 2 gün var.
    alıp kasaya gittim(zaten ortalıkta genelde kasiyerden başka kimse görünmüyor bu marketlerde)
    dedim;
    "bunun tarihi çok yaklaşmış ama kararsız kaldım alsam mı?"
    "abi sütlü tatlıları tarihi yaklaşmışsa alma, tavsiye etmem" demesinmi adam.
    ulan zübük sen satmaya uğraşmadın mı geçenlerde 1 gün kalmış tatlıyı.
    ince hilelerle çakallıklarını çözdüğüm markettir.
    haklı fırça atmanın gururuyla, emin adımlarla uzaklaştım mekandan.

    edit: ulan ticari itibar zedelemiş olmayayım sakın şu günlerde çok tehlikeli.

  • (bkz: copenhagen interpretation)

    bu konulardaki en bilinen örneği, bu teorinin dalga fonksiyonlu denkleminin amcası schrödinger öne sürmüştür ve bu hayali örnek ‘(bkz: schrodingerin kedisi)’ ismiyle bilinir: bir kutu içine bir kediyi koyduğumuzu ve bir kuantum olayı (bu örnekte radyoaktif atomun parçalanması verilmiştir) meydana gelirse, zehirli gazın olduğu şişenin kırılmasıyla kedinin zehirlenerek öleceğini düşünelim. kuantum teorisinin kopenhag yorumuna göre bu noktada bir ölçüm yapılana dek kedi, ölü olma ve canlı olma koşullarının çizgisel birleşiminde ((bkz: superpozisyon)) olması gerekir; kutu açıldığında kedi ölü veya canlı durumlarından birine ‘atlar’.

    kuantum mekaniği kopenhag yorumu doğrultusunda yapılan her ölçüm, süperpozisyonu (birbiri ile iç içe duran paralel evrenleri, yani alternatif ihtimalleri) çöktürür. (yani bu ihtimallerden birini seçer)

  • o sümüklüyle boy boy fotoğrafları olan adamlar da akşam televizyonlarda bu çocuğu konuşurlar.